Konu Başlığı: Rasûlullah ın s.a. tasarrufları Gönderen: Sümeyye üzerinde 05 Şubat 2011, 15:58:07 Ashâbi Rasûlullah’ın (s.a.) Tasarruflarına Tanık Olmuşlardı: İnsanlar gelerek Rasûlullah’a çeşitli konularda sorular sorarlar, o da onlara fetva verirdi, kendisine çeşitli dâvalar arzedilir, onları hükme bağlardı, insanları iyi şeyler yaparken görür, bu yüzden onları över ve takdirlerini bildirir, kötü şeyler yaptıklarını gördüğünde de, tepki gösterir ve yaptıklarının iyi olmadığını belirtirdi. Bütün bu verdiği fetvalar, sonuca bağladığı dâvalar, yapılan kötü şeylere karşı gösterdiği tepkiler.., hep insanların hazır bulunduğu meclislerde cereyan etmişti. Hz. Ebû Bekir Ve Hz. Ömer, Bilmedikleri Konu Hakkında Hadis Olup Olmadığını Sorarlardı: İşte bunun içindir ki, Hz. Ebû Bekir (r.a.) ve Hz. Ömer (r.a.), hakkında bilgi sahibi olmadıkları bir mesele ile karşılaştıklarında, konuyla ilgili Rasûlullah’ın (s.a.) bir hadisi olup olmadığını sorarlardı. Hz. Ebû Bekir (r.a.), miras konusunda ninenin durumu ile ilgili olarak: “Rasûlullah’ın onun hakkında bir şey buyurduğunu duymadım.” demiş ve insanlara sormuştu. Öğle namazını kıldıktan sonra: “Nine hakkında Rasûlullah’tan bir şey işiteniniz var mı?” diye sordu. Muğîre b. Şu’be: “Ben varım!” dedi. Ona: “Ne buyurdu?” diye sordu. Muğîre: “Ona altıda bir verdi.” deyince, “Bunu, senden başka bilen var mı?” diye sordu. İçlerinden Muhammed b. Mesleme onu tasdik edince, Hz. Ebû Bekir, nineye altıda bir hisse verdi. Hz. Ömer’in, düşürülen ceninin diyeti (gurre) hakkında insanlara sorması ve sonunda Muğîre’nin verdiği haber doğrultusunda hükmetmesi [724], veba hakkında onlara danışması ve sonunda Abdurrahman b. Avf’in bildirdiği hadis doğrultusunda hareket etmesi, mecûsîlerin statülerinin belirlenmesi konusunda yine onun bildirdiği hadisle amel etmesi [725], Abdullah b. Mes’ûd’un, kendi reyi ile verdiği bir hükme, Ma’kıl b. Yesâr’ın bildirdiği bir hadisin uygun düşmesi üzerine sevinmesi, Ebû Musa’nın, Hz. Ömer’in kapısını üç kere çalması ve cevap alamayınca dönmesi, niçin böyle davrandığını soran Hz. Ömer’e, konuyla ilgili hadis olduğunu söylemesi ve bunun üzerine Hz. Ömer’in bahsettiği hadise tanık bulmasını istemesi ve Ebû Saîd’in Ebû Mûsâ lehine tanıklık etmesi.., evet bütün bunlar konuyla ilgili örneklerdir ve bunlar pek çoktur, herkesçe bilinmektedir; gerek Sahîhayn ve gerekse Sünen kitaplarında mevcut bulunmaktadır. Sahabe, Rasûlullah’tan Kendi Görüp İşittiklerini Nakletmişlerdir: Kısaca söylemek gerekirse, Rasûlullah’ın (s.a.) âdeti böyleydi, yani o ne yaptıysa yanında insanlar hazır bulunurdu. Her sahâbî, kendi bulduğu imkân nisbetinde, onun ibadetine, fetvalarına, kazâî hükümlerine tanık olmuş, onları bellemiş, kavramış, onlardan her biri hakkında onu kuşatan kendisine has karineler sayesinde bir fikir edinmiştir. Bunun sonucunda da onlardan bir kısmını mübâhlığa yormuş, bir kısmım, kendince yeterli gördüğü emare ve karineler sebebiyle neshe hamletmiştir. Bunu yaparken onların dayandıkları tek şey, kalplerinin buna yatması ve kendilerinde o doğrultuda bir kanaatin hasıl olmasıdır; onlar öyle istidlal yollarına vb. bakmazlardı. Nasıl ki Araplar, kendi aralarında konuşurlarken, hiç farkına varmadan sarahat, işaret ve îmâ yoluyla sözden ne kastedildiğini anlarlar ve bu konuda tereddüt göstermezlerse, ashap da hadisleri öylece anlardı. Onlar bu hal üzere iken, Rasûlullah (s.a.) dönemi sona erdi. Zamanla ashap, çeşitil ülkelere dağıldılar ve her biri gittiği yerde kendisine uyulan önderler halini aldı. Olaylar çoğaldı, yeni yeni problemler ortaya çıktı. İnsanlar bunlar hakkında onlardan fetva istediler. Her biri, kendi ezberinde olan bilgiler doğrultusunda, ya da o bilgilerden istinbat yoluyla cevaplar verdi. Eğer ezberi ve onlardan istinbat yoluyla çıkardığı sonuçlar arasında cevap olabilecek bir şey bulamadıysa, kendi re’ylerine dayalı ictİhâdda bulundular. Rasülullah’ın (s.a.) açıklamalarında hükme medar kıldığı illeti kavradılar ve o illetin her bulunduğu yere hükmü koydular. Bu konuda mümkün mertebe Rasûlullah’ın (s.a.) amacına uygun düşmeye çalıştılar ve gevşeklik göstermediler. İşte bu aşamada aralarında görüş ayrılıkları meydana geldi. Bunlar çeşitli şekillerde kendisini gösterdi. [724] Bir köle veya cariye tazminat ödenmesi şeklinde (Ç) [725] Böylece onlar da, ehl-i kitap gibi işlem görmüşler ve kendilerinden cizye alınmıştır. (Ç) |