> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > Hüccetullahil Baliğa > Peygamberler güzel gördüklerini korumuşlardır
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Peygamberler güzel gördüklerini korumuşlardır  (Okunma Sayısı 870 defa)
08 Şubat 2011, 19:47:23
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 08 Şubat 2011, 19:47:23 »



 

Peygamberler, Güzel Gördükleri Şeyleri Korumuşlardır:


Bütün peygamberlerin bu konuda ALLAH katından getirdikleri kesin şey şudur: Peygamberler, gönderildikleri kavmin riayet et­tikleri yeme, içme, giyinme, mesken edinme, süslenme kuralları­na, evlenme biçimlerine, eşlerin birbiriyle olan ilişkilerine, alış ve­riş şekillerine, yasak olan şeylerden alıkoyucu önlemlerine, yargı biçimlerine... vb., bakmak ve değerlendirmeye tabi tutmak duru­mundadır: Re’y-i küllî dikkate alınarak vacip kılınan şey, o şeye uygunsa, insanlar arasında cari bulunan o şeyi terkederek, bir başka şeye geçmek, onu değiştirmeye kalkışmak anlamsız olur. Aksine bu durumda insanları, yapılagelmekte olan şeylere riayet etmeleri için teşvik etmek, bakışlarını onlar üzerine çevirmek, içermiş olduğu faydalara dikkatlerini çekmek gerekir.

İnsanlar arasında uygulanagelmekte olan şeyler, peygamber­lerin gönderiliş amacına uygun düşmeyebilir ve onlardan bir kıs­mını değiştirmek ya da ortadan kaldırmak gerekebilir. Bu şu du­rumlarda söz konusu olur:

a) İnsanlar arasında uygulanagelmekte olan şey, birbirlerine zarar verme sonucunu doğurur,

b) Dünya nimetlerinden yararlanmadan kaçınma, güzellikler­den yüz çevirme manası taşıyan aşırı davranışlar olur,

c) Dünya ve âhiret işlerini ihmale götüren aşırı türden eğlen­celer olabilir.

İşte bu gibi durumlarda dahi, onların alışageldikleri şeylerin dışına tamamen çıkılmam ası, aksine onlara yakın ve benzer du­rumlara, ya da onlarca salih olarak bilinen zevata aitliği bilinen davranış biçimlerine geçilmesi gerekir Kısaca, onlara öyle bir şey getirilmeli ki, bu onların akıllarına yatmalı ve onun hak olduğuna dair kalplerinde bir inanç oluşmalıdır. İşte bu sebepten dolayıdır ki, peygamberlerin şeriatları birbirinden farklı olagelmiştir.

 

İlimde Derinleşmiş Olanlar, Şeriatın,Mevcut Yapıyı Düzeltmek Ve Islah Etmek ÜzereGeldiğini Bilirler:

 

İlimde derinleşmiş olanlar; şeriatın, nikâh, talak, muamele­ler, süslenme, giyinme, yargı, cezalar, ganimet taksimi gibi konu­lar hakkında, insanların bilgi sahibi olmadıkları, ya da yükümlü tutuldukları takdirde tereddütle karşılayıp kabulüne yanaşmaya­cakları türden bir hüküm getirmediğini bilirler.

Evet, şeriatların yaptığı şey, eğrileni doğrultmak, hastalıklı olanı iyileştirmektir. Buna dair bazı örnekler verelim:

Cahiliye döneminde riba, çoğalmıştı, yasaklandı.

Meyveleri, henüz âfetten kurtulacak bir hale gelmeden önce satarlardı. Arkasından da meyve âfete maruz kalır ve birbirleri arasında çekişmeler başlardı. Böyle bir satış muamelesi yasaklan­dı.

Diyet miktarı Abdulmuttalip [527] devrinde on deve idi. O, bu miktarın, insanları öldürme eylemine girmekten caydırıcı olmadı­ğını görmüş ve yüz deveye çıkarmıştı. Rasûlullah (s.a.), diyeti yüz deve şekliyle olduğu gibi kabul etti.

Uygulanan ilk kasâme [528], Ebû Tâlib’in hükmüyle gerçekleşmiş­imtir. (İslâm’da da aynı hüküm korunmuştur.)   Her baskında elde edilen ganimetlerin dörtte biri, kavmin reisine ait olurdu. Rasûlullah (s.a.) elde edilen ganimetin beşte birinin başkana ayrılması esasını getirdi.

Kabaz ve oğlu Enuşirevan, tebaası üzerine haraç ve öşür ver­gileri koymuştu. İslâm şeriatı da aynı hükmü kabul etti.

İsrail oğulları, zina edenleri recmederler, hırsızların (ellerini) keserler, kısas hükmünce öldüreni öldürürlerdi... (İslâm da aynısı­nı kabul etti.)

Benzeri örnekler gerçekten çoktur ve bunlar araştırıcılara ka­palı değildir. Hatta sen zeki ve şer’î hükümleri ihata etmiş bir du­rumda isen, ibadetler konusunda dahi, peygamberlerin gönderil­dikleri kavimlerce bilinmeyen bir şey getirmediklerini göreceksin. Getirilen ibadet türleri, ya zaten mevcut bulunan ya da onlara benzer olan şeyler kabilindendir. Onların bu alanda yaptıkları en büyük şey, cahiliyye dönemlerindeki tahrifleri (hurafe) ortadan kaldırmak, ibadetler içerisinde müphem olanları vakitlerle, rükün­lerle belirlemek, unutulmuş bulunanları ise insanlar arasında ye­niden yaymaya çalışmak olmuştur.

 

Acem Ve Rum (Bizans) Hükümdarları Kendilerini Dünyaya Kaptırmışlar Ve Âhireti Unutmuşlardır:
 

Bil ki: Acem ve Rum (Bizans) halkları, asırlar boyu dünya ha­kimiyetini birbirlerinden tevarüs edegelmişler, kendilerini dünya lezzetlerine kaptırmışlar, âhiret yurdunu unutmuşlar, şeytan on­ları kendi egemenliğine almış, bütün bunların sonucunda dünya nimetlerinden istifade konusunda aşırılığa düşmüşler, dünyalık yarışına girmişler, dünyanın dört bir yanından ilim ve hikmet sa­hibi kimseler bunların etrafında toplanmış, bunlar dünya menfa­atlerinden yararlanabilmenin en ince yollarını keşfetmişler ve bunları kendi insanlarına sunmuşlardır. Onlar bu minval üzere yaşantılarını sürdürmeye devam etmişler, bunun sonucunda tam bir sefahat hayatı başgöstermiştir. Artık insanlar birbirlerine kar­şı sahip oldukları dünyalıklarla övünmektedirler. Öyle bir an gelmiştir ki, bu ülkelerin ileri gelenleri (kodamanları) değeri yüzbin dirheme ulaşmayan bir kemer kuşanmış ya da taç giymişse, ya da görkemli bir saraya, havuza, hamama, bahçelere sahip değilse, de­ğerli binek hayvanları, güzel uşakları yoksa yiyecek ve giyecek ko­nusunda hesapsızca harcamalar yapmıyorsa.., ayıplanır olmuşlar­dır.

Kendi ülkenin hükümdarlarına bakarsan, Acem ve Bizans hükümdarlarının durumlarını hikaye etmeye gerek kalmaz. Lüks ve sefahat hayatının gerekleri olan bu şeyler, geçim için zorunlu olan şeylerin arasına girmiş ve insanların kalbinden çıkmaz bir hal almıştır. Bunlardan meydana gelen onulmaz bir hastalık bü­tün bedeni istila etmiş, ülkeyi baştan sona sarmıştır. Sokakların­da, evlerinde zengin fakir hiçbir kimse kalmadan bu büyük hastalığa yakalanmışlardır. Bu düşünce, bu yaşam biçimi insanları ya­kalarından kavramış, onları kendi hallerine bırakmamış, onları uçsuz bucaksız gam ve keder içerisine sürüklemiştir.

Zira yaşamak istedikleri bu lüks ve sefahat hayatı, ancak bü­yük miktarlarda mal harcamakla gerçekleşebilmektedir. Bu mal­ların elde edilmesi için de ziraat, ticaret vb. alanlarda çalışan in­sanlar üzerine konulan vergilerin kat kat artırılması gerekmekte­dir. Hele bir vermeye görsünler, kendileriyle savaşılacak ve binbir işkenceye maruz bırakılacaklardır. Gönüllü verecek olsalar, sırf kendilerine duyulan ihtiyaçtan dolayı beslenilen ve hep kullanılan dolap beygirinden, döven öküzünden bir farkları kalmayacaktır. Sonra bunlar, bir an bile olsa kendi hallerine bırakılmayacak ve düşünmelerine fırsat verilmeyecektir. Belki koca ülkede din ile ilgilenen hiçbir kimse bulunmayacaktır. Arzulanan sefahat hayatı­nın gerçekleşebilmesi için, lüks yiyecekleri, giyecekleri, yapıları hazırlamak yoluyla geçimlerini temin eden bir başka gruba ihtiyaç olacaktır. Bunlar, dünya düzeninin temelini oluşturan esas geçim vasıtlarım terkedecekler ve kendilerini mutlu azınlığın beklentilerine cevap verebilmek için çalışmaya adayacaklardır.

İş, mutlu azınlığın lüks ve sefahat hayatıyla kalmayacak, bu kodamanların hayatına imrenen halk onlara özenmeye kalkışacak, onların yediği gibi yemeye, onların giyindiği gibi giyinmeye koyu­lacaktır. Aksi takdirde kendilerini mutlu saymayacaklar, onların yanında saygın da olmayacaklardır. Bu telakki sonucunda da in­sanların büyük çoğunluğu hükümdarın eline bakan bir konuma gelecektir; bazen gazi ve şehir idaresini üstlenmiş kimseler edasıy­la ortaya çıkacaklar, güya iş görüyormuş havası vereceklerdir. Oysaki maksatları iş görmek, ihtiyaç savmak değildir. Bütün amaç­ları seleflerinin gidişatına uymak, onlar gibi yaşamaktır. Bunun için de hükümdara avuç açarlar. Bazen de şair görünümüyle orta­ya çıkarlar; hükümdarların onları ihsanlara boğması gelenek hali­ni almıştır. Bazen de halifenin, durumlarından habersiz olması hoş görülmeyen zahidler ve dervişler olarak karşısına çıkarlar. Bunlar birbiri üzerine üşüşürler. Bunların rızıkları, hükümdarlarla beraber olmaktan geçer, hükümdarın onlara olan merhametiyle geçinir giderler. Şu halde hükümdarla çok güzel konuşmak, ona yaltaklanmak gerekir. Onların düşüncelerinin geliştirdiği sanat iş­te budur, dalkavukluktur, yaltaklanmadır. Onlar bütün zamanla­rını bu uğurda tüketirler. Zihinleri hep bu düşünce ile meşgul olunca ruhî safiyetleri bozulur ve alçaldıkça alçalırlar; güzel ahlâk ilkelerinden uzaklaşırlar.



[527] Hz. Peygamberin dedesi. (Ç)

[528] Kasâme: Faili bilinmeyen cinayetlerde, ölünün bulunduğu semt sakin­lerinden elli kişiye "öldürmediklerine, öldüreni de bilmediklerine" dair yemin verdirilmesidir. Yemin ettikleri takdirde öldürülen adamın diye­tini öderler. Böylece hem kan heder olmaz, hem de herkes kendisini, kendi semtinin emniyetinden sorumlu hisseder (bir tür otokontrol siste­mi olmaktadır). (Ç)


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Peygamberler güzel gördüklerini korumuşlardır
« Posted on: 25 Nisan 2024, 09:36:25 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Peygamberler güzel gördüklerini korumuşlardır rüya tabiri,Peygamberler güzel gördüklerini korumuşlardır mekke canlı, Peygamberler güzel gördüklerini korumuşlardır kabe canlı yayın, Peygamberler güzel gördüklerini korumuşlardır Üç boyutlu kuran oku Peygamberler güzel gördüklerini korumuşlardır kuran ı kerim, Peygamberler güzel gördüklerini korumuşlardır peygamber kıssaları,Peygamberler güzel gördüklerini korumuşlardır ilitam ders soruları, Peygamberler güzel gördüklerini korumuşlardırönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes