Konu Başlığı: Peygamberin duası hükmün inmesine sebeptir Gönderen: Sümeyye üzerinde 09 Şubat 2011, 18:15:48 Peygamberin Duası, Hükmün İnmesineSebeptir: Bahar mevsimine baksana! Bu mevsimde dikilen bir ağaç, ekilen bir tohum basit bir ameliye sonucunda tutar; oysaki, aynı şey başka mevsimlerde kat kat fazla çalışma ile dahi gerçekleşmez. Böylesi anlarda Rasûlullah’ın (s.a.) himmeti, bir şey hakkında beklenti halinde olması, bir şey hakkında dua etmesi, bir şeye arzu duyması, onu istemesi, o şeyin olması için güçlü bir sebeptir. Onun duası, kıtlık yılını bolluğa çevirebiliyor, büyük bir orduya galebe çalıyor, yiyecek ve içeceği gözle görülür şekilde çoğaltıyorsa, aynı dua, şer’î bir hükmün inmesine neden sebep olmasın?! Kaldı ki hüküm, bir ruh-ı latiftir; ancak misali vücud ile belirlenir. Bu esasa göre, her bir peygamber zamanında sözü edilen büyük bir hadisenin meydana gelmesi ve bu yüzden o peygamberin ALLAH’a sığınması gerekir. İfk [450] hadisesi, birinin Rasûlullah’a (s.a.) gelip bir soru sorması, Rasûlullah’ın (s.a.) onun hakkında insanlarla konuşması -ki zıhâr [451] hükmü böyle inmiştir- gibi, bunlar hükümlerin indirilmesine ve meselenin açıklık kazanmasına sebep olmaktadır. Öbür taraftan insanlann taate karşı duyarsız olmalan, boyun eğmeye yanaşmamalan, isyan üzere devamlılıklan; keza bir şeye karşı aşın arzulan, ona dört elle sanlmalan ve terki halinde ALLAH katında günahkâr olacaklarına dair itikatlan.., o şeyin tekitli bir şekilde vacip ya da haram kılınmasına sebep teşkil etmektedir. İlâhî cömertlik hazinesinin yağmasını isteme konusunda bütün bunlar şuna benzer: Salih, âl-i himmet sahibi bir insan, ruha-nıyetin ve saadet kuvvetinin yayılacağı anı kollar ve o anda bütün kalbiyle ALLAH’a yönelerek O’ndan istekte bulunur. Böyle birinin isteği çok sürmez, hemen kabul edilir. Aşağıdaki âyet-i kerîmede bu mânâya işaret bulunmaktadır: “Ey iman edenler! Açıklanırsa hoşunuza gitmeyecek olan şeyleri sormayın. Eğer Kur’ân indirilirken onları sorarsanız size açıklanır.” [452] Şeriatlarda ilke olarak benimsenen şey, hükümlerin indirilişini gerektiren bu tür sebeplerin az olmasıdır. Çünkü bu tür sebepler, genelde o dönemin maslahatım gerçekleştirmeye yönelik olur ve bunların fazla olması, çoğu zaman daha sonra gelecek nesilleri sıkıntıya sokar. Bunun içindir ki Rasûlullah (s.a.) soru sorulmasından çok hoşlanmazdı ve şöyle derdi: “Sizi bıraktığım sürece, siz de beni rahat bırakın. Çünkü sizden öncekiler, çok soru sormaları ve peygamberlerine muhalefet etmeleri yüzünden helak olmuşlardır.” [453] Yine Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: “Müslümanlar hakkında en büyük vebal altına giren, bir şey hakkında soru soran ve sorusuyla o şeyin haram kılınmasına sebep olan kimsedir.” [454] Haberde de şöyle gelmiştir: “Eğer İsrail oğulları, herhangi bir sığır boğazlasalardı, [455] kifayet ederdi; ancak öyle yapmadılar, zorlaştırdılar; ALLAH da işlerini zorlaştırdı.” ALLAH’u a’lem! 5) Şeriatlara (Menâhic) UymaSebebiyle SorgulanmanınSebepleri Şeriatların Getirdiği Davranış Kalıplarına Uymakta Sevap Ya da Azap Var mıdır? Şimdi ALLAH Teâlâ’nın insanlara göndermiş olduğu şeriatlar ve yollar üzerinde duralım. Acaba bunlar sebebiyle --aynen iyilikler ve kötülüklerin esasında olduğu gibi- sevap ve azap gerekir mi? Yoksa bunlar sadece mahal (mazinne), suret ve kalıplara esas olan mana üzerine mi terettüp eder? Meselâ, bir vakit namazı terkeden kimse, eğer kalbi huşu ile dolu ise, o namazı terkettiği için azap görür mü? Rükünlerine, şartlarına riayet ederek, zimmetinden düşecek şekilde namaz kılan bir kimse, eğer huşu namına bir şey duymamış ve kıldığı namaz kalbinin derinliklerine ulaşmamışsa, acaba bu kıldığı namazdan dolayı sevap kazanır mı? Burada üzerinde durmak istediğimiz konu, şeriatların getirdiği masiyefclerin büyük bir mefsedet olduğu noktası değildir. Çünkü masiyetler haddizatında doğru yola uymaz, günah kapısını açar ve müslümanlar cemaatine nisbetle hiyanet olur, mahalleye, şehre ve bütün ülkeye zarar verir. Bu şuna benzer. Şehri su baskınlarından korumak için sed yapılmış ve böylece sular kontrol altına alınmıştır. Birisi gelip, şeddi yıkmış; kendisini kurtarmış ama şehir halkını helak etmiştir. Aksine burada üzerinde durmak istediğimiz konu, kişinin bizzat kendi nefsine yönelik olarak organının işlediği kötülük ve iyiliklerle kuşatılması noktasıdır. [450] Rasûlullah'ın (s.a.) eşi Hz. Âişe validemize yapılan iftira olayı. ALLAH Teâlâ, bizzat Kur'ân-ı Kerîm'de validemizi temize çıkarmıştır (Bkz. Nûr: 24/11-12). (Ç) [451] Bir kimsenin, karısını, anasının sırtına benzetmesi suretiyle yaptığı bir yemindir. Eskiden bu sözle kadın, kocasına haram sayılırdı. İslâm, bu hükmü değiştirdi ve keffaret hükmü getirdi, (Bkz. Mücâdele: 58/1-4) (Ç) [452] Miâde: 5/101. [453] Müslim, Hacc, 412; Nesâî, Menâsik, 1; İbn Mâce, Mukaddime, 1. [454] Buharî, İ'tisâm, 3; Müslim, Fedâil, 132. [455] Bakara: 2/66-71 âyetlerine atıf yapıImaktadır. (Ç) |