๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hüccetullahil Baliğa => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 23 Ocak 2011, 15:08:49



Konu Başlığı: Özel koruluklar yoktur
Gönderen: Sümeyye üzerinde 23 Ocak 2011, 15:08:49
Özel Koruluklar Yoktur:


 Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:

"Hiçbir koruluk yoktur; ancak Allah'ın ve Rasûlününki hariç[1144]

Özel koruluklar, insanların istifadelerini kısıtlar, onlara za­rar verir ve bu zulüm olur. Bu yüzden yasaklanmıştır. Bu genel hükümden Rasûlullah (s.a.) istisna edilmiştir; çünkü Allah Teâlâ ona hak kıstası vermiş, onu caiz olmayan bir davranışa düşmekten korumuştur. Daha önce de zikretttiğimiz gibi, bir hüküm eğer ço­ğunluğun hali dikkate alınarak konulursa, ondan Rasûlullah (s.a.) müstesna olur; nefis tezhîb ve tezkiyesine ya da benzeri bir duru­ma yönelik bir hüküm konuluyorsa, o zaman hüküm Rasûlullah'ı (s.a.) da, aynen diğer insanlar gibi bağlar. Buradaki hüküm, birin­ci kısımdandır. [1145]

 
Akarsudan Sulama Hakkı:
 

Rasûlullah (s.a.), Mehzûr deresinden gelen sel sularıyla, üst tarafta bulunan arazi sahibinin tarlasını sulamasına, suyu topuk­lara çıkıncaya kadar tutmasına ve sonra bir aşağıdakine bırakma­sına, onun da suladıktan sonra bir aşağıdakine salıvermesine... hükmetmiştir. [1146]

Zübeyr[1147]  ile Ensarî arasında geçen su davasında Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Ya Zübeyr! Sula, sonra suyu tıka, ta duvara kadar geri dönsün! Sonra suyu komşuna sal![1148]

Bu konudaki ilke şudur: Mubah bir şeyden pek çok insanın bir anda yararlanması imkânı olmaz. Bu durumda her hak sahibi­nin mümkün mertebe istifadesi sağlanabilecek şekilde hakların bir tertibe sokulması gerekir. En yakın olana bir öncelik tanınma­dığı zaman, keyfîlik (tahakküm) ve zulüm olur; eğer önce en önde olan, sonra onun arkasından gelen, sonra onun arkasından ge­len... hakkını tam olarak kullanamazsa, o zaman haktan söz edile­mez.

İşte bu esastan hareketle Rasûlullah (s.a.), suyun en üst ba­şında olan kişinin, arazisini sulamasına ve suyu topuklara çıkacak şekilde tutmasına ve ondan sonra bir aşağısındakine salmasına hüküm buyurmuştur. Bu hükümle, "duvara geri dönünceye kadar tutmasına" hükmetmesi aşağı yukarı aynıdır. Çünkü topuklara kadar su tutulduğunda, bu aynı zamanda duvara vuracak kadar suyun tutulması manasına gelir. Bu kadar su birikmezse, toprak suyu hemen emer ve duvara vurmaz. [1149]


Açık Madenler, Toplum Malıdır:

 

Rasûlullah (s.a.), Me'rib'deki tuzluğu, Me'ribli el-Ebyaz b. Hammâl'a iktâ (tahsis) etmişti. Kendisine, ona, hazır su gibi her­kesin istifade etmekte olduğu bir madeni tahsis etmiş olduğunu söylediler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.) iktâdan vazgeçti ve orayı herkesin istifadesine tahsis etti. [1150]

Fazla bir emeğe ihtiyaç göstermeden elde edilebilen madenle­rin, tek bir kişiye iktâ edilmesi, diğer müslümanlara zararlı bir ta­sarruftur ve onların işini zorlaştırır. Bu yüzden Rasûlullah (s.a.) durumu öğrenince, iktâdan vazgeçmiştir. [1151]



[1144] Buhârî, Cihâd, 146.

[1145] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/319.

[1146] bkz. Ebû Dâvûd, Akdiye, 31; İbn Mâce, Rühûn, 20.

[1147] Zübeyr b. Avvâm b. Huveylid el-Esedî: Büyük sahâbîlerdendir. Cennet­le müjdelenen on kişiden ve şûra üyelerinden biridir. Rasûlullah'ın (s.a.) halasının oğludur. Kahraman, savaşçı biriydi; Rasûlullah'la bir­likte bütün savaşlara ve Mekke fethine katılmıştır.

[1148] Hadis şöyle: Ensâr'dan bir adam (Humeyd), Rasûiullah'ın <s.a.) huzu­runda hurma suladıkları Harre su yolları hakkında Zübeyr'den davacı olmuştu. Ensârdan olan zat: "Suyu sal da geçsin!" demiş, Zübeyr ise onun bu teklifine razı olmamıştı. Derken Rasûiullah'ın (s.a.) huzurunda davaya çıktılar. Rasûlullah (s.a.), Zübeyir'e, 'Ya Zübeyr! Sen sula, son­ra  suyu  komşuna  sal!" buyurdu.   Ensarlı   buna kızmış  ve:  "Ya Rasûlallah! Bu adam halanın oğludur diye mi böyle yapıyorsun?" de­mişti. Bunun üzerine Rasûiullah'ın (s.a.) yüzünün rengi değişmiş ve: "Ya Zübeyr! Sula, sonra suyu tıka, ta duvara kadar geri dönsün!" bu­yurmuştur. Zübeyir, yeminle   Nisa 4/75 âyetinin bu hususta indiğini söylemiştir, bkz. Buhârî, Şirb, 6; Müslim, Fedâil, 129.

[1149] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/319-320.

[1150] bkz. Mâverdî, el-Ahkâmu's-sultâniyye, 247.

[1151] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/320.