> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > Hüccetullahil Baliğa > Nesh öncelikle irtifaklarda ve faallerde olur
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Nesh öncelikle irtifaklarda ve faallerde olur  (Okunma Sayısı 843 defa)
08 Şubat 2011, 15:26:36
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 08 Şubat 2011, 15:26:36 »



Nesh Öncelikle, İrtifaklarda Ve Faallerde Olur:


Bil ki: Nesh, iki kısımdır:

a) Rasûlullah (s.a.), ihtiyaçların karşılanması yollarına ve taat biçimlerine bakar, onları teşrî esaslarına riayetle zabturapt altına alır. Bu, Rasûlullah’ın (s.a.) içtihadı yoluyla olur. Sonra, Allah Teâlâ, onu, o içtihadı üzerinde bırakmaz, aksine mesele hakkında vaz etmiş olduğu kendi hükmünü ona bildirir. Bu, duruma göre ya Kur’ân’ın nazil olmasıyla, ya da içtihadını değiştirmek ve asıl hü­küm üzerinde onu sabit kılmak yoluyla olur.

Birinciye örnek: Rasûlullah (s.a.), önce Beyt-i Makdis’in kıble edinilmesini emretmişti. Sonra Kur’ân bunu neshetti.

İkinciye örnek: Rasûlullah (s.a.), (deri) kırba hariç, diğer kap­larda şıra tutulmasını yasaklamıştı. Sonra her türlü kapta şıra tu­tabileceklerini bildirdi ve:

“Sarhoş edici bir şey içmeyin!” [616] Buyur­du. Bu şöyle olmuştu: Rasûlullah (s.a.), sarhoşluk verme özelliği­nin kapalı bir şey olduğunu görmüş ve ona açık bir mahal (mazinne, illet) belirlemek istemişti. Bu da, topraktan, ağaçtan ve kabak­tan mamul tabiî gözenekleri olmayan kaplarda şıra tutulmasıydı. Çünkü bu gibi kaplar, içindeki şıranın, ekşimesini ve sarhoş verici hal almasını hızlandırıyordu. Şıranın, kırbada tutulmasını ise, üç güne kadar ekşimemesine ve sarhoşluk verici olmamasına alâmet kılmıştı. Sonra bu konudaki içtihadı değişti ve hükmü, bizzat sar­hoşluk verme illetine bağladı. Çünkü şıranın bu özelliği alması, kabarmasından ve köpük atmasından anlaşılabilirdi. Sarhoşlu­ğun lâzımî sonucundan ya da sarhoş edici nesnenin özelliklerinden bir şeyin hükme illet (mazinne) kılınması, sarhoşluk veren şeye nisbetle yabancı olan bir şeyin hükme mahal (mazinne) kılınma­sından daha uygundur.

Bir başka açıdan konuyu şu şekilde izah edebiliriz: Rasûlullah (s.a.), insanların içkiye düşkün olduklarını gördü. Eğer bu gibi kaplarda şıra tutmalarını onlara yasaklayacak olursa, o takdirde yok onun sarhoşluk verici olmadığım zannetmişte, yok sarhoşluk verici alametlerini görememişte, yok kaplarının sarhoşluk veren şeylere bulaşmış olması sebebiyle içine konulan nebiz çabucak kö­pük atmış ve sarhoş edici bir hal almışta.., gibi bahanelerle içmeye devam etmek için açık bir kapı bulmalarına imkân kalmayacaktı. İşte bunun için, bu tür kaplarda şıra tutulmasını yasaklamıştı. Ancak daha sonra İslâm güçlenip, bu konudaki yasak yerleşip, herkes yasağa riayet eder hale gelince, eski içki kapları da artık kalmayınca, hükmü bizzat sarhoşluk verme (iskâr) özelliğine bağ­lamıştır. Bu izaha göre bu Rasûlullah’ın (s.a.) bu içtihadı, mazinnenin değişmesi sebebiyle hükmün değişmesine örnek olacaktır. Rasûlullah’ın (s.a.) şu sözü bu kısım hakkındadır:

“Benim sözüm, Allah’ın kelâmını neshedemez, Allah’ın kelâmı benim sözümü neshedebilir; Allah’ın kelâmı birbirini neshedebilir.” [617]

b) İkincisi, bir şey, bir maslahat ya da mefsedete mahal (ma­zinne) olur ve o doğrultuda hükmolunur. Sonra aradan zaman ge­çer ve o şey, artık maslahat ya da mefsedete mahal (mazinne) ol­maktan çıkar. Bunun sonucunda da hüküm değişir.

Bunun örneği şudur: Rasûlullah (s.a.) Medine’ye hicret etttiğinde, muhacirlerle Mekke’deki yakınları arasında dayanışma ve yardımlaşma bağı kopmuştu, bunun yerini artık, görülen zarurî bir maslahata mebnî Rasûlullah (s.a.) tarafından kurulmuş plan kardeşlik akdi almıştı. İşte bu safhada Kur’ân, bu yolla kardeş ilân edilen kimseler arasında birbirlerine varis olma hükmünü ge­tirmiş, Allah Teâlâ, bunun faydasını da açıklayarak şöyle buyur­muştur:

“Eğer siz onu yerine getirmezseniz yeryüzünde bir fitne ve bü­yük bir fesâd olur.” [618]

Sonra İslâm güç kazanıp, Mekke’de bulunan akrabalar ile muhacirler arasındaki bağlantı sağlanınca, konuyla ilgili hüküm, eskiden olduğu gibi neseb sebebiyle varis olma şekline dönüşmüş­tür.

Veya bir şey, -bizim peygamberimizden önceki peygamberler dönemiyle, hicret öncesi bizim peygamberimiz döneminde olduğu gibi- devlet başkanlığını da içermeyen peygamberlik döneminde maslahat olmayabilir de, aynı şey devlet başkanlığı görevini de içeren peygamberlik zamanında maslahata dönüşebilir.

Bunun örneği, Allah Teâlâ’nın ganimetleri bizden önceki üm­metlere helâl kılmazken bize helâl kılmasıdır.

 

Ganimetlerin, Hz. Muhammed’e (s.a) Ve Ümmetine Helâl Kılınmasının Hikmeti:
 

Bu hükmün gerekçesi hadiste iki şekilde izah edilmiştir:

a) Allah Teâlâ, bizim zayıf halimizi görmüş ve bu yüzden onu bize helâl kılmıştır.

b) Bu, Allah Teâlâ’nın bizim peygamberimizi diğer peygam­berlerden, ümmetini de diğer ümmetlerden üstün kıldığının bir ifadesidir.

Biraz açarsak şöyle diyebiliriz: Rasûlullah’tan (s.a.) önce ge­len peygamberler, sadece kendi kavimlerine gönderilmekte idiler. Kavmi oluşturan insanlar belirliydi ve onlarla birlikte bir ya da iki senede bir cihad yapılırdı. Sonra onlar güçlü kavimlerdi, hem ciha­dı hem de -ziraat, ticaret gibi yollarla- hayatlarını kazanmayı bir arada yürütebiliyorlardı. Ganimete ihtiyaçları da yoktu. Dolayısıyla Allah Teâlâ, onların amellerine dünyevî bir garazın karış­masını ve böylece ecirlerinin eksilmesini istemedi. Bizim peygam­berimiz ise bütün insanlara gönderildi. Onun mücadele edeceği kimseler mahdut olmadığı gibi, cihad zamanı da belirlenmiş değil­di. Bu durumda hem cihadı, hem de geçimlerini temin için ziraat, ticaret gibi gerekli faaliyetleri bir arada yürütemezlerdi. Dolayısıy­la, onların ganimetlerin kendilerine helâl kılınmasına ihtiyaçları bulunuyordu.

Rasûlullah’ın (s.a.) daveti genel olduğu için, niyeti zayıf olan insanları da içine alıyordu. Nitekim onlar hakkında,

“Şüphesiz Al­lah Teâlâ, bu dini günahkâr insanlarla da teyid eder.” [619] hadisi varid olmuştur. Bu gibi insanlar, dünyevî bir menfaat olmadıkça ci­hada katılmazlar. İlahî rahmet, cihad konusunda son derece geniş tecelli etmiş ve bu gibi insanları da içine almıştır. Öbür taraftan ilahî gazap da, İslâm düşmanlarına aynı kapsamla tecellî etmiştir.

“Allah Teâlâ, yeryüzü halkına baktı ve Arab Acem herkese gazap etti.” [620] Hadisi bu manayı ifade etmektedir. Bu gazap, İslâm düş­manlarının mal ve can dokunmazlıklarının nihaî olarak kaldırıl­masını gerektirmiş, müslümanlara onların mallarında tasarruf hakkı kılmakla öfkelerinin kabartılması vacip olmuştur. Nitekim Rasûlullah (s.a.), Ebû Cehil’in devesini, burnunda gümüşten bir halka olduğu ile Harem-i şerîfe kurbanlık olarak sevketmiş ve böy­lece kafirleri çileden çıkarmak istemişti. Keza, öfkeden çatlatmak için kâfirlerin hurmalarının kesilmesini ve ateşe verilmesini em­retmişti. İşte bu gibi sebepler yüzünden Kur’ân, ganimetin bu üm­met için helâl kılındığı hükmünü indirmiştir.

 

Müslümanların Güçlenmesinden Sonra Kâfirlerle Savaşmalarına İzin Verilmesi:
 

Diğer bir örnek şudur: Bu ümmet, işin başında kâfirlerle sa­vaşmaya mezun değillerdi. O zaman ne ordu, ne de devlet vardı. Sonra Rasûlullah (s.a.), hicret etti ve müslümanlar yerleştiler, devletleri ortaya çıktı, güç kazandılar ve Allah düşmanlarıyla sayaşabilecek hale geldiler. İşte o zaman şu âyet indi:

“Kendileriyle savaşılanlara (mü’minlere), zulme uğramış ol­maları sebebiyle, (savaş konusunda) izin verildi. Şüphe yok ki Al­lah, onlara yardıma mutlak surette kadirdir.” [621]

Bu kısım hakkında, “Biz, bir âyetin hükmünü nesheder (yü­rürlükten kaldırır) veya onu unutturur (ertelersek), herhalde daha iyisini veya benzerini getiririz.” [622] âyetindeki “daha iyisi”nden maksat, peygamberliğin devlet başkanlığını da içermesi durumuy­la ilgili olan hükümlerdir, “benzeri” ifadesinden maksat ise, mas­lahata mahal (mazinne) kılınan şeylerin değişmesiyle değişecek hükümlerdir.

Allah’u a’lem!

 
[616] Müslim, Edâhî, 37.

[617] Kaynağı bulunamamıştır.

[618] Enfâl: 8/73.

[619] Buhârî, Cihâd, 182; Müslim, îmân, 178.

[620] Müslim, Cennet, 63; Ahmed, 4/162.

[621] Hacc. 22/39.

[622] Bakara: 2/106.



[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Nesh öncelikle irtifaklarda ve faallerde olur
« Posted on: 26 Nisan 2024, 13:42:58 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Nesh öncelikle irtifaklarda ve faallerde olur rüya tabiri,Nesh öncelikle irtifaklarda ve faallerde olur mekke canlı, Nesh öncelikle irtifaklarda ve faallerde olur kabe canlı yayın, Nesh öncelikle irtifaklarda ve faallerde olur Üç boyutlu kuran oku Nesh öncelikle irtifaklarda ve faallerde olur kuran ı kerim, Nesh öncelikle irtifaklarda ve faallerde olur peygamber kıssaları,Nesh öncelikle irtifaklarda ve faallerde olur ilitam ders soruları, Nesh öncelikle irtifaklarda ve faallerde olurönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes