๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hüccetullahil Baliğa => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 02 Şubat 2011, 19:20:49



Konu Başlığı: Müstehap vakit
Gönderen: Sümeyye üzerinde 02 Şubat 2011, 19:20:49
 

2. Müstehap Vakit:


İkincisi, namazını kılması müstehap olan vakittir. Bu, vakit­lerin ilk saatleridir. Yalnız bundan yatsı namazı müstesnadır. Yatsıda asıl müstehap olan vakit, daha önce zikrettiğimiz tabiî konu­mu itibariyle geciktirilmesidir. Bu konuda Rasûlullah (s.a.) da şöy­le buyurmuştur:

“Eğer ümmetime meşakkat verecek olmasaydım, onlara yatsı namazını geciktirmelerini emrederdim.” [1082]

Çünkü bu, Allah’ı unutturan meşgalelerden iyice uzaklaşmak için daha faydalı bir davranış olur, gece sohbetlerine son verir. An­cak geciktirmenin, cemaatin azalması ve insanların hoşnutsuzlu­ğunu doğurması gibi bir sakıncası bulunmaktadır. Bu durumda beklenen fayda yerine zarar ortaya çıkacaktır.

İşte bu noktadan hareketle Rasûlullah (s.a.), cemaat çok oldu­ğu zaman acele ederek hemen kıldırır, az olduğu zaman da gecikti­rirdi. Öyle gözüküyor ki bunu yazın yapardı.

Yine bu konuda şöyle buyurmuştur:

“Sıcak şiddetlenince öğleyi serinliğe bırakın. Çünkü sıcağın şiddeti cehennemin kükremesindendir.” [1083]

Bunun manası şudur: Cennet ve cehennemin kaynağı (made­ni), bu âlemde cereyan eden uygun ve zıt keyfiyetlerin meydana geldiği kaynakla aynıdır. Bu, hindiba ve benzerleri hakkında gelen haberlerin tevili olmaktadır.

Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:

“Namazı aydınlığa bırakınız; çünkü bu ecir bakımından da­ha büyüktür.” [1084]

Bu hitap, gerçekten cemaatin azalmasından korkan bir toplu­luğa yöneliktir. Bu durumda onlardan, sabah namazı için ortalık ağarıncaya kadar beklemeleri istenmiştir. Yahut da zayıfların, ço­cukların da toplandığı büyük mescitlerin cemaatlerine yöneliktir ve bu takdirde hadis, “Sizden kim insanlara namaz kıldırırsa, ha­fif tutsun; çünkü içlerinde zayıf... olanlar vardır.” [1085] hadisiyle ay­nı anlamdadır.

Yahut da hadisin manası: “Namazı iyice uzatın; ta ki sonu aydınlık vaktine kadar uzasın.” şeklindedir ve bunu Rasûlullah’ın (s.a.) sabah namazına kişinin yanındakini tanıyabileceği bir za­manda durduğunu ve namazda altmış ile yüz arasında âyet okuduğunu belirten Ebû Berze hadisi [1086] de teyid etmektedir. Bu du­rumda Rasûlullah’ın (s.a.) namazı karanlık vaktinde kılar olduğu­nu bildiren hadisle aralarında bir çelişki de bulunmaz.

 

3. Zaruret Vakti:
 

Bir Özür olmadıkça namazın ertelenmemesi gereken vaktidir. Şu hadisler bu hususu ifade etmektedir:

“Her kim güneş doğmadan sabah namazının bir rekatine ye­tişirse sabah namazına yetişti demektir. Ve her kim güneş batma­dan ikindi namazının bir rekatine yetişirse, ikindi namazına yetiş­ti demektir.” [1087]

“Bu şekil namaz, münafığın namazıdır. Oturur güneşi göze­tir. Güneş şeytanın iki boynuzu arasında bulunduğu zaman kal­kar ve namazı kuşun yem toplaması gibi kılar. O namaz içinde Al­lah’ı pek az zikreder.” [1088]

Mazeret halinde öğle ile ikindinin, akşam ile yatsının cem edilebileceğini ifade eden İbn Abbâs hadisi de bu konuyla ilgilidir.

Söz konusu mazeret; yolculuk, hastalık, yağmur gibi şeyler­dir.

Yatsının da fecrin doğuşuna yakın bir zamana bırakılması yi­ne zaruret vakti olur.

Allah’u a’lem!



[1082] Beyhakî, 1/35.

[1083] Müslim, Mesâcid, 180.

[1084] Tirmizî, Salât, 3.

[1085] Buhârî, Ezan, 62;Müslim, Salât, 183-186.

[1086] Buhârî, Mevâkît, 13, 39.

[1087] Müslim, Mesâcid, 163.

[1088] Müslim, Mesâcid, 195.