๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hüccetullahil Baliğa => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 19 Ocak 2011, 15:02:09



Konu Başlığı: Müslümanın kanını mubah kılan şeyler
Gönderen: Sümeyye üzerinde 19 Ocak 2011, 15:02:09
Müslümanın Kanını Mubah Kılan Şeyler:


Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:

"Allah'tan başka ilâh olmadığına ve benim Rasûlullah oldu­ğuma şehâdet eden müslüman bir kimsenin kanı ancak şu üç şey­den biri ile helâl olur: Cana karşı can, zina eden evli, dinini terke-dip, cemâatten ayrılan! [198]

Bütün dinlerde üzerinde icmâ edilen esas şudur: Eğer, küllî maslahat başka türlü gerçekleşmiyor ve ancak öldürmeye bağlı ise, o zaman öldürmek caiz olur. Bu durumda öldürmemek, daha büyük fitnelere yol açar. "Fitne, öldürmeden daha şiddetlidir. [199] âyeti bu mananın ifadesi olmaktadır.

Rasûlullah'm (s.a.) teşrîye koyulup, had ve sınırlan koymaya başladığında öldürmeyi caiz kılacak küllî maslahatı belirlemek mecburiyetinde idi. Eğer bunu belirlemese de, insanları kendi hal­lerine bırakacak olsaydı, o zaman, öldürülmesinde küllî maslahat olmayan kimseler maslahat var zannıyla öldürülebilirdi. Bu yüz­den Rasûlullah (s.a.) öldürülmesi caiz olanları belirledi. Bunlar şunlardır:

1. Kısas: Öldürmenin önünün alınması için bu zorunludur.

Bunda pek çok maslahat bulunmaktadır ki Allah Teâlâ bunlara, "Ey akıl sahipler! Kısasta sizin için hayat vardır. [200]âyetinde işa­ret buyurmuştur.

2.  Evli kişinin zina etmesi: Zina, bütün dinlerde en büyük günahlardan biridir. Bu, insan fıtratının gerektirdiği bir tepkidir. Çünkü insan, fıtratının bozulmaması halinde gayret (kıskançlık) üzere olur ve diğer hayvanlar gibi asla kendisine ait kadına başka­larının yanaşmasını istemez. Ne var ki insan, kendi aralarında dü­zenin sağlanması ve korunması için ihtiyaç duyulan şeylerin bir hüküm olarak konulmasına muhtaçtır. Bu itibarla aile düzenini bozucu bu suç bu şekilde tecziye edilmiştir.

3. Irtidât: Dinden dönme: Mürted, Allah'a ve dinine karşı cüretkârlık göstermiş, dinin ikâmesinden, peygamberlerin gönde­rilmesinden beklenen küllî maslahata ters düşen davranışta bu­lunmuştur. Bu tür davranışları Önleyici olması için bu ceza konulmuştur.

Bu üç halin dışında, ümmetin kail olduğu saldırganın defedil-mesi (meşru müdâfaa hali), hiçbir kimseyi öldürmemiş olan muha­ribin öldürülmesi bu savaş esirleri hakkında Kur'ân'da yer alan üç hükümden hangisinin uygulanacağının devlet başkanının seçi­mine bırakıldığı görüşüne göre böyledir[201] gibi öldürmeleri de, yukarıdaki üç türden birine irca etmek mümkündür. [202]

 
Kasâme:
 

Bil ki: Cahiliye döneminde insanlar kasâme ile hükümde bu­lunurlardı. İbn Abbâs'm (r.a.) bildirdiğine göre ilk kasâme uygula­ması Ebû Talip tarafından yapılmıştı.

Bu uygulamada büyük bir maslahat vardı. Çünkü öldürme olayı, gizli yerlerde ve karanlık gecelerde olur; beyyine buluna­mazdı. Eğer bu tür öldürmeler heder kılınacak olsaydı, o zaman insanlar öldürmeye karşı cüretkâr olurlar ve her tarafı fesat sarar­dı. Öldürülenin kan sahiplerinin delilsiz mücerred iddialarına da­yalı hareket edilseydi, o zaman da insanlar, kendilerine düşmanlık edenlerin öldürdüğünü ve dolayısıyla cezalandırılmalarını isterler­di. Bu durumda bir köy oluşturacak kadar çok sayıda adamın -el­li erkeğin- yeminlerine baş vurmak gerekmiştir.

Rasûlullah (s.a.) kasâme uygulamasında bulunmuş ve ona dayanarak hüküm vermiştir.

Kasâmenin illeti hakkında âlimlerin ihtilâfi vardır:

i. Bazılarına göre illet; maktulün, üzerinde sopa, boğma gibi yara bere izi bulunduğu halde bir kavmin koruması altında olan mahalle, mescid, yurt gibi bir yerde bulunmasıdır. Bu, Hayber'de üzerinden kanlar olduğu halde ölü olarak bulunan Abdullah b. Sehl olayından çıkarılmıştır.[203]

ii. Bazılarına göre ise illet; maktulün bulunması ve bir kimse üzerinde de katil olduğuna dair bir belirti olmasıdır. Bu belirti (levs), öldürülmek üzere olan kimsenin kendisini öldüren kişiyi söylemesi, yahut kısas için gerekli olan şehâdet nisabından az kimsenin şahitlik yapması gibi bir yolla olur. Bu da, Ebâ Tâlib'in hükmetmiş olduğu kasâme olayından çıkarılmıştır. [204]



[198] Müslim, Kasâme, 25.

[199] Bakara 2/191.

[200] Bakara 2/179.

[201] imam Mâlik'in görüşü bu doğrultadır.

[202] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/489-490.

[203] bkz. Ebû Dâvûd, Diyât, 8.

[204] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/490-491.