๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hüccetullahil Baliğa => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 05 Şubat 2011, 16:06:37



Konu Başlığı: Mürsel karîne ile güç kazanır
Gönderen: Sümeyye üzerinde 05 Şubat 2011, 16:06:37
Mürsel, Karîne İle Güç Kazanır:


Mürsel hadis, bir karîne ile birlikte gelirse o takdirde onu de­lil olarak kullanmak sahih olur. Bu, mürselin, bir sahâbînin mevkuf sözüyle veya müsned zayıf hadisiyle ya da üstadlar farklı olmak kaydıyla bir başkasının mürseliyle birlikte varid olması, ilim ehlinin büyük çoğunluğunun görüşüne ya da sahih kıyasa ve­yahut bir nassın imâsına uygun düşmesi, sadece adalet sahibi üstadlardan mürsel olarak rivayet ettiği bilinen zevatın mürselleri olması.., gibi durumlarda olur. Böyle olan mürseller, müsned gibi değer görür; aksi takdirde ise itibara alınmaz.

Zabt bakımından kusurlu olan, fakat müttehem [720] bulunma­yan, ya da hali meçhul olan râvîlerin rivayet ettikleri hadislerde de durum aynıdır ve geçerli olan görüşe göre bu tür hadisler, kıya­sa muvafık olmak, İlim ehlinin büyük çoğunluğunun görüşüne uy­gun düşmek gibi kendilerine güç katan bir karine olmadan kabul edilmezler.                                   

Sahabî, bir hadisi herhangi bir şekilde yorsa (tevîl etse), bu, eğer içtihada mahal bir konu ise, aksine hüccet ikâme edilinceye kadar, kısmen o hadisin o şekilde anlaşılması gerektiğinde açık olur. Dili bilen, akıl ve mantık sahibi olan kimselerin anlayacağı hal ve söz karineleri ile desteklenmesi halinde ise iyice güç kazan­mış, olur.

Sahabe ve tabiîn uygulama ve sözleri (âsâr) arasında söz ko­nusu olan ihtilâflara gelince, yukarıda anlatılan yollarla araları­nın bulunması, cem ve telif edilmesi imkânı varsa, evvela bu yapı­lır. Bu imkân yoksa o zaman mesele hakkında iki ya da daha faz­la görüş vardır, demektir. Dolayısıyla bunlardan hangisinin daha doğru olduğu araştırılır. Sahabe görüşleri konusunda onların yak­laşımlarım bilmek, gizli ilimlerdendir; çalış ki sen de ondan bir pay elde edesin.

Allah’u a’lem! [721]



Sikanın Rivayetinde Fazlalık Bulunması:

 

Sika bir ravinin rivayetinde, diğerlerinden farklı olarak bir fazlalık bulunur ve bu, diğer rivayetlerle çelişir bir durum arzetmezse, bu fazlalık kabul edilir. Mürsel hadisin müsned olarak ri­vayet edilmesi, isnadda bir râvînin fazla bulunması, hadisin söy­lendiği zamanı/mekanı belirtmesi, vürûd sebebini içermesi, sözün uzun olması, sözün manasını değiştirmeyecek ilave bir cümlenin bulunması.., gibi. Eğer, manayı değiştiren bir ifade yahut âdeten zikri terkedilmeyecek nadir bir söz içermesi gibi diğer rivayetlerle bağdaşmayacak bir fazlalıksa, kabul edilmez.

 

EK
 
1) Sahabe Ve Tabiîn İhtilaflarının Sebepleri:
 

Bil ki: Rasûlullah (s.a.) döneminde, fıkıh tedvin edilmiş değil­di. O zamanlar şer’î hükümler üzerinde günümüz fakihlerinin dur­dukları gibi durulmazdı. Bilindiği gibi fakihler, her şeyin rükünle­rini, şartlarım, mendup ve müstehaplarım en ince ayrıntısına va­rıncaya kadar delilleriyle birlikte, benzerlerinden ayırıcı şekilde ortaya koyarlar; bazı şekiller farzederler ve bu farazi meseleler üzerinde uzun uzun dururlar, mümkünse ayrıcalıklı noktalarını belirlerler, tanımlamalara giderler, hasrı mümkün olanları belirle­meye çalışırlar ve benzeri tekellüflere girerler.




[720] Rasûlullah'a (s.a.) yalan isnadında bulunduğu töhmeti olmayan. (Ç)

[721] Müellif, kitabın girişinde, birinci kısmı yedi mebhas içerisinde, yetmiş bâb olarak düzenlediğini söylemişti. Ancak, bütün mevcut nüshalarda buraya kadar bâb sayısı seksen bire çıkmaktadır. Bu durumda fazla bâblar, ya sonradan eklenme olmaktadır, birazdan gelecek olan bölüm­ler gibi, ya da başta müellifin bir sayı hatası söz konusudur veyahut da bu bâblardan bir kısmı aslında fasıl idi, ancak müstensihler yanlış­lıkla onları bâb haline sokmuşlardır. Allah'u a'lem!