๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hüccetullahil Baliğa => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 22 Ocak 2011, 15:30:46



Konu Başlığı: Mirasçı olma şu üç manaya bağlıdır
Gönderen: Sümeyye üzerinde 22 Ocak 2011, 15:30:46
Mirasçı Olma, Şu Üç Manaya Bağlıdır:

 

Kısaca, insanların birbirlerine mirasçı olmaları şu üç manaya bağlıdır:

i. Şerefinde, mevkiinde ve bu manada olan diğer şeylerde ölünün yerine geçmek; çünkü insan arkasından yerini dolduracak birini bırakmak için bütün gayretini ortaya koyar.

ii. Hizmet ve yardımlaşma. Rıfk ve şefkat da bu manadadır.

iii. Bu iki manayı birden içeren akrabalık.

Miras konusunda itibara alınmaya en lâyık olanı üçüncü ma­nadır. Bunun en kâmil manada bulunuşu, soyağacmın dikey çizgi­sinde yer alanlardır; baba, dede, oğul, oğulun oğlu gibi. Bunlar, mirasçı olmaya en lâyık kimselerdir. Şu kadar var ki, oğulun baba­nın yerini doldurması, tabiîlik arzeder ve dünya nizamı bunun üzerine kuruludur; babalar ölür ve oğullar onların yerini doldurur. İnsanların beklentileri ve umdukları da budur. Evlad ve torun sa­hibi olmayı bunun için isterler.

Babanın, oğulun yerini almasına gelince, bu sanki tabiî olma­yan bir durumdur; insanların istedikleri, bekledikleri bir şey de değildir. Şayet insan malını, babasıyla oğluna verme arasında mu­hayyer bırakılsa, kalbi oğlunun yanında yer almasını ister. İşte bu yüzden, insanlar arasında yaygın olan yol, mirasta oğulların baba üzerine takdim edilmesi şeklinde olmuştur.

Ölünün yerine geçme, soyağacmın dikey çizgisi dışında kalan kardeşler ve kardeş manasında olanların mirasçı olmasında etkisi­ni gösterir. Bunlar, yan dallar[1327] ya da bağlı olduğu gövdenin çatalı[1328] gibidir; bunlar ölenin kabilesinden ve nesebindendirler, aynı mevki ve şerefi paylaşırlar.

Hizmet ve şefkat manasına gelince, bunlar yakın yakınlıkta kendisini gösterir. Bu manayı en çok taşıyan anne, kız ve soyağacının dikey çizgisinde yer alan ve onlar mesabesinde olanlardır. Kı­zın, bir tür ölenin yerini doldurması uzak değildir. Sonra kızkardeş gelir ve onun da bir tür Ölenin yerini doldurması uzak değildir.

Sonra aralarında evlilik ilişkisi olanlar, daha sonra da anne bir kardeşler gelir.

Kadınlarda, himaye ve ölünün yerini doldurma özelliği bulun­maz. Nasıl olabilir ki? Kadınlar başka kabileden biriyle evlenebi­lirler ve onların arasına katılırlar. Bundan kız ve kızkardeş müs­tesnadır; onların da bu özellikleri taşıması zayıftır.

Kadınlarda şefkat ve rıfk manası ise tam ve kâmil anlamda bulunur. Bunun muhtemel mahalli de anne, kız, sonra kızkardeş-tir; hala, babanın halası gibi uzak kadınlar değildir.

Birinci mana baba ve oğulda tam olarak bulunur. Sonra sı­rayla erkek kardeşler ve amcalar gelir.

ikinci mana babada tam olarak bulunur, sonra oğul, sonra anne baba bir erkek kardeş ya da anne bir erkek kardeş gelir. Şef­kat ve rıfka mahal, yakın yakınlık kılınmış, uzak yakınlık itibara alınmamıştır. Bu itibarla amca için düşen şey, halaya düşmemek­tedir. Çünkü hala amcanın koruduğu gibi ölenin himayesini üstlenmez; yakınlıkta kızkardeş gibi de değildir. [1329]

 
3. Aynı Seviyede Olmaları Halinde, Erkekler Kadınların İki Katı Pay Alırlar:
 

Miras ahkâmında geçerli genel esaslardan bir diğeri, aynı mertebede bulunmaları halinde, erkeklerin payda kadınlara de­vamlı olarak üstün tutulmalarıdır. Çünkü ailenin korunması, düş­mana karşı savunulması erkeklerin işidir. Ayrıca erkekler, birçok harcama ile yükümlüdürler. Bu itibarla, bir bedel ödenmeden elde edilecek olan mirasta onlar kadınlara nisbetle daha çok hak sahibi olmalıdır. Kadınlar ise öyle değildir. Onların geçimleri, kocaları veya babaları ya da oğulları üzerinedir; kendileri dahil kimseye bakmakla yükümlü değillerdir. Şu âyet bu manayı ifade etmekte­dir:

"Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve erkekler mallarından harcama yaptıkları için, erkek­ler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur.[1330]

îbn Mes'ûd (r.a.), sülüsü'l-bâkî[1331] hakkında şöyle demiştir: "Hiçbir zaman Allah Teâlâ, benim anneyi, babaya üstün tutmamı gerektirecek bir şey göstermedi. [1332]

Baba, hem belirlenen payını almak, hem de asabe kılınmak suretiyle bir defa üstün kılınmıştır. Dolayısıyla ikinci bir defa an­neye nisbetle hakkının ikiye katlanması diğer varislerin haklarına zarar verir.

Anne bir kardeşlere gelince, onlardan erkek olanlar, kabile­nin savunmasına katılmazlar; çünkü onlar başka aileye mensup­turlar. Bu itibarla, onların kızlara olan bir üstünlüğü yoktur. Hem onların yakınlığı annenin yakınlığından doğmaktadır; dolayısıyla anne bir kardeşler sanki hepsi kadınmış gibi işlem görür; erkekle­rine, kızların iki katı verilmez. [1333]



[1328] Amca gibi.(Ç)

[1329] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/369-370.

[1330] Nisa 4/34.

[1331] Konunun sonunda açıklaması gelecektir.(Ç)

[1332] bkz. Dârimî, Ferâiz, 3

[1333] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/370-371.