Konu Başlığı: Mestler üzerine meshetmek Gönderen: Sümeyye üzerinde 03 Şubat 2011, 19:04:39 Mestler Üzerine Meshetmek: Abdestin esasını, çabucak kirlenebilen açıktaki organların yıkanması oluşturmaktadır. Bu durumda ayaklar, mest giyilmesi halinde iç organlar halini almaktadır. Mest giyilmesi Araplarca bilinen bir âdetti. Her namaz esnasında mestin çıkarılması meşakkatten hali olmayacaktı. Bu yüzden ayaklarda mest olması halinde abdest esnasında ayakların yıkanması hükmü kısmen düşmüş oldu. Yapılması istenilen şeyin terkine kalbin yatmayabileceği durumlarda bir kolaylık olması ve kalp huzurunun sağlanması için bir tür çareye başvurulur, (yerine göre sûrî uygulamalarla yetinilir). İşte bu amaçla Şâri’ Teâlâ üç hüküm (şart) getirmiştir: 1. Süre ile kayıtlama şartı: Mukîm bir gün ve bir gece, yolcu da üç gün ve üç gece meshedebilir; daha fazla süre için mes-hedemezler. Çünkü bir gün ve bir gece, elverişli bir süredir ve insanlar bu süreyi pek çok yapmak istedikleri işler için kullanırlar. Üç gün, üç gece de aynı şekildedir. Bu iki süre, içlerinde bulundukları meşakkat (harec) dikkate alınarak mukim ve yolcuya taksim edilmiştir. 2. Taharet Üzere giyme şartı: Şâri’ Teâlâ, mestlerin taharet üzere iken giyilmesini şart kılmış, bununla şunu amaçlamıştır: Mükellefin gözleri önünde, aynen kapalı olan diğer organların az kirlenmesi hikmetine binaen yıkanmadığı gibi, ayakların da mest ile öyle bir hal alması sebebiyle kirlenmeyeceği ve taharet halinin hâlâ eski hali üzere kalıyor olacağı düşüncesi belirecektir. Bu tür kıyaslar, nefsi uyarma konusunda etkin olabilmektedir; dolayısıyla da bir anlam ifade etmektedir. 3. Yıkama yerine geçmesi için mestin üzerine meshetme şartı: Bu bir tür yıkama aslî hükmünün hatırlatıcısı ve onun numunesi olmak üzere konulmuştur. Hz. Ali (r.a.) mest üzerine mesh konusunda şöyle demiştir: “Eğer din akıl işi olsaydı, mestin altını meshetmek üstünü meshetmekten daha akıllıca olurdu.” Derim ki: Mest üzerine meshin, yıkama aslî hükmünün sadece hatırlatıcısı ve onun bir numunesi olmak üzere konulusuna bakarsak, o zaman mestin altına değil de sırtı üzerine meshetmek de, makûl ve re’ye uygun olur. Hz. Ali, sözlerinden ve irad ettiği hutbelerden de anlaşılacağı üzere insanlar içerisinde şer’î hükümlerin manalarını (hikmet-i teşrî’i) en iyi bilenlerdendi. Ancak o bu sözüyle, din konusunda re’y kapısını kapamak istemişti. Aksi takdirde halk, kendi aklınca dini ile oynar ve onu bozabilirdi. Guslün Yapılış Şekli: Hz. Âişe (r.a.) ve Hz. Meymûne’nin (r.a.) rivayetlerine, ümmetin üzerinde mutabakat ettiği uygulamaya baktığımızda guslün şu şekilde alınması gerektiğini görmekteyiz: Kişi, ellerini kaba daldırmadan önce yıkayacak, sonra bedeninde ve edep yerinde varsa pislik onları yıkayacak, sonra aynen normal namaz abdesti alır gibi abdest alacak, başını ovalayacak ve bedenine su dökecektir. Sadece ayakların yıkanmasının en sona bırakılıp bırakılmayacağı konusunda ihtilâf etmişlerdir. Kullanılan suyun biriktiği bir yerde yıkanılmasıyla, böyle olmayıp akıp gittiği bir yerde yıkanılması arasını ayıranlar da olmuştur. Ellerin yıkanmasının sebebini abdest konusunda izah etmiştik. Ellerden sonra önce edep yerinin yıkanmasına gelince, bununla muhtemelen orada mevcut bulunan pislikler giderilmiş olacak, onların yıkanırken kullanılan suyla vücudun her tarafına yayılması önlenmiş olacaktır. Aksi takdirde onun temizlenmesi için daha çok suya ihtiyaç duyulacak ve iş zorlaşacaktır. Gusül İle Birlikte Abdestin Sebebi: Gusül esnasında abdestin de alınması, büyük taharetin küçük tahareti ve ziyade bazı işleri içermiş olması ilkesinden hareketledir. Böylece nefis, arınma hasleti için daha fazla uyarılmış olacaktır. Sonra gusül esnasında abdest almak, genelde kir toplanan bölgelerin itina ile yıkanması anlamını taşımaktadır. Çünkü kişi, başına su döktüğü zaman organların yıkanmış olması ancak özel itina ve ovma yoluyla mümkün olabilecektir. Açıkta Gusül Yapmamak: Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurur: “Şüphesiz Allah, çok hayalı ve çok örtücüdür.” [993] Bunu, hadisin devamı olan “Hayayı ve örtünmeyi sever” kısmı tefsir etmektedir. İnsanların gözlerinden ırakta yıkanmak vaciptir. Bir insanın mutat olduğu üzere yanına girmesi halinde avret yeri görülmeyecek şekilde olması ise müstehaptır. [993] Ebû Dâvûd, Hammâm, 1 |