๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hüccetullahil Baliğa => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 13 Şubat 2011, 15:03:24



Konu Başlığı: Melei Alâ nın ileri gelenlerinin toplanması
Gönderen: Sümeyye üzerinde 13 Şubat 2011, 15:03:24
Mele-i A’lâ’nın İleri Gelenlerinin Toplanması:


Mele-i a’lâ’nın ileri gelenlerinin nurları toplanır ve Rasûlul­lah (s.a.) tarafından “çok yüzlü ve çok dilli” diye nitelenen Rûh’un yanında birbirleriyle iç içe girer ve orada sanki tek bir şeymiş gibi bir bütünlük kazanırlar. Buna “Hazîretu’l-Kuds” denilir. Burada insanlığın dünya ve âhirete ait sıkıntılardan kurtarılması için ted­birler üzerinde anlaşırlar. Bunun için meselâ o günde mevcut bu­lunan Allah’ın en temiz ve seçkin kulunu yetiştirip, işini İnsanlar arasında yürütmeyi kararlaştırırlar. Bu anlaşma, insanlardan ka­biliyetli olanların kalplerine ona tabi olmaları için ilhamların doğ­masını gerektirir. Sonunda o ve ona tabi olanlar insanlar için çıka­rılmış en hayırlı ümmet halini alırlar. Yine onların anlaşmaları, insanların hayrına ve hidayetlerine sebep olacak ilimlerin o kişinin vahiy, rüya ya da gaybî ses halinde kalbine doğmasını, Hazîre-i Kuds’ten birinin ona gözükmesini ve şifahî olarak onunla konuş­masını gerekli kılar, onun dostlarına yardım edilmesini ve her tür­lü iyiliğe kavuşturulmalarını; Allah’ın yolundan sapmış kimselerin ise lanetlenmesini ve her türlü ızdıraba yaklaştırılmalarını gerek­tirir. Bu, peygamberlik esaslarından biri olmaktadır. Onların sü­rekli icmâ hallerine “Rûhu’l-Kuds desteği” adı verilmektedir. Bu teyid sırasında normal hallerde görülmeyen öyle harikuladelikler ortaya çıkar ki, biz onlara “mucizeler” adını vermekteyiz.

 

Mele-i A’lâ’nın Bir Aşağısında Bulunan Âlem:

 

Bunların bir aşağısında öyle ruhlar vardır ki, bunların coş­ması latîf buharlardan mutedil bir mizacın meydana gelmesini ge­rekli kılmıştır. Ancak bunlar, ebedî saadetten birincileri kadar na-sıplenememişler, onların mevkilerine yükselememişlerdir. Onların kemal dereceleri, bir üst tabakadan kendilerine sızacak olan şeyleri beklemek üzere hazır vaziyette beklemektir. Eğer bir şey sıza­cak olursa, alanın kabiliyetine verenin de etki gücüne göre, o şey­lere -aynen kuşların ve hayvanların doğal içgüdüleri sonucu ha­rekete geçişleri gibi- yönelirler. Onlar bu yönelişlerinde kendi ne­fislerine yönelik şeyler hakkında fâni, üstlerinden ilham olunan şeylerle bakidirler. Bunlar insanların ve hayvanların kalplerine etki ederler ve onların iradelerini, içlerinden geçen düşünceleri, murad olunan şeye uygun bir hale çevirirler. Bazı tabiî olaylara et­ki ederler ve onların hareketlerini, değişimlerini hızlandırırlar. Meselâ bir taş yuvarlanır; bir melek ona etki eder ve bunun sonu­cunda o taş normalde tasavvur olunamayacak uzaklıkta bir mesa­feye kadar gider. Avcı nehire ağını atar; meleklerden bir grup gele­rek balıklardan bir kısmının kalbine oraya girmesini, diğerlerinin kalbine oradan kaçmasını ilham eder; ipin birini tutar, diğerini açar... Ancak bütün bunları niçin yaptığım bilmez; o sadece kendi­sine ilham olunan şeye tabi olur.

İki ordu karşılaşır; melekler gelir, ordulardan birinin kalbin­de cesaretli olmayı, direnmeyi makamın gereğine uygun olan söz­lerle, hayallerle süsler, güzel gösterir, onlara galip gelmenin yolla­rım ilham eder, attıkları silahları hedefe ulaştırmak vb. gibi yol­larla onlara destek verir. Karşı tarafın kalplerine ise bu özellikle­rin zıtlarını yerleştirir; sonunda iş Allah’ın dediği yere varır.

Bunlara sızan şey, bazen de bir insana sıkıntı vermek ya da onu rahatlatmak doğrusunda olabilir. Bu durumda melekler ken­dilerine verilen bu ilham doğrultusunda koştururlar, mümkün olan her yola başvururlar.

Bunlara karşıt durumda olan başka varlıklar da vardır. Bun­lar, hafifmeşrep, taşkın, hayra karşı fikirler taşıyan varlıklardır; meydana gelmeleri karanlık buharların kokuşmasını gerektirmiş­tir. Bunlar “şeytanlar” dır. Bunlar sürekli meleklerin yapmış oldu­ğu şeylerin aksini yapmaya çalışırlar. Allah’u a’lem!