๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hüccetullahil Baliğa => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 20 Ocak 2011, 18:55:57



Konu Başlığı: Liân
Gönderen: Sümeyye üzerinde 20 Ocak 2011, 18:55:57
Liân:[55]

 

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Eşlerine zina isnadında bulunup da kendilerinden başka şa­hitleri olmayanlara gelince, onların her birinin şahitliği, kendisi­nin doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına ye­min ederek şahitlik etmesi, beşinci defa da, eğer yalan söyleyenler­den ise, Allah'ın lanetinin kendi üzerine olmasını dilemesidir.

Kadının, kocasının yalan söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ile şahitlik etmesi, beşinci defa da, eğer (kocası) doğru söyleyenlerden ise, Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasını dilemesi kendisinden cezayı kaldırır. [56]

Uveymir el-Aclânî ile karısı Hilâl b. Ümeyye arasında geçen liân olayı ile ilgili hadis ise meşhurdur. [57]

Cahiliye döneminde adam karısına zina isnadında bulunur ve aralarında tartışma çıkarsa, çözüm için kâhinlere başvururlardı. Nitekim (Muâviye'nin annesi) Hind bt. Utbe olayında öyle olmuş­tu.

İslâm gelince, böyle bir konuda kâhinlere baş vurmanın asla caiz olamayacağını beyan etti. Çünkü hanîf İslâm dini, bu gibi bâtıl yolların terki esasına dayanıyordu. Hem kâhinlerin doğru mu yalan mı söyledikleri bilinmez iken, kendilerine baş vurulmasında büyük zararlar vardı.

İslâm, zina isnadında dört şahit getirilmesi, aksi takdirde had cezasına çarptırılması hükmünü koca için yerinde görmedi. Çünkü zina ancak halvet halinde olur. Koca evinde olup bitenleri bilir, emarelerini görür; ama aynı şeyleri bir başkası göremez. Bu itibarla İslâm, kocanın diğer insanlar gibi kabul edilip, aynı had hükmüne muhatap kılınmasını kabul etmemiştir. Çünkü koca, hem şer'an hem de aklen evini ve ailesini her türlü hayasızlıktan, arlanmayı gerektirici hallerden korumakla memurdur; kendi harîm-i ismetine, başkalarının girmemesi konusunda yaratılışında bulunan bir gayret (kıskançlık) vardır. Koca, ailesine en ufak kuşku düşmemesini isteyen, karısının iffet ve namusunu korumaya en Çok özen gösteren kimsedir; ona gelecek leke kendisine gelecektir. Eğer bu gibi konularda kadına nisbetle kocanın durumu, diğer in­sanlar gibi kabul edilecek ve koca da dört şahit getirmediği takdir­de had cezasına maruz kalacak olsaydı, o zaman güven kalkar, maslahat mefsedete dönüşürdü.

Olay ilk meydana geldiğinde Rasûlullah (s.a.) tereddüt gös­termiş; bu gerekçelerden dolayı onun için bir hükümde bulunul­mayacağını düşünmüş, bazen de konuyla ilgili indirilen küllî hük­mün ona da tatbik edilmesi gerektiğini düşünmüş ve hatta ona: "Beyyine, aksi halde sırtına had vurulacaktır." demiştir. Olayı ya­şayan kişi, "Seni hak ile gönderene yemin ederim ki, ben elbette doğruyum; Allah Teâlâ benim sırtımı hadden kurtaracak, suçsuz­luğumu ortaya koyacak bir şey mutlaka indirecektir." demiştir. Sonra da Allah Teâlâ, (yukarıdaki) liân âyetini indirmiştir.[58]

Iiiânın aslı, kocayı iftira haddinden kurtaran lanetle pekişti­rilmiş yeminlerden ibarettir. Yemine yanaşmadığı takdirde kocaya iftira cezası uygulanır. Onun bu yeminleri kadın hakkında töhmet doğurur ve bu yüzden kadın hapsedilir ve kocanın doğru olup ol­madığı kendisine sorulur. Eğer gazapla pekiştirilen yeminlerden kaçınırsa kendisine had cezası uygulanır; yeminleri yaparsa had­den kurtulur.

Kısaca, hakkında beyyine olmayan, heder de edilmeyen, du­yulmayan bir konuda, doğrunun ortaya çıkarılması için lanet ve gazapla pekiştirilmiş yeminler kadar güzel başka bir şey olamaz.

Uygulama, yeminlerden maksadın gerçekleştirilebilmesi için, kadına durumun vehametinin hatırlatılması şeklindedir.

Liân sonunda eşler, artık birbirlerinden ebedî olarak ayrılır­lar ve yeniden bir araya gelemezler. Çünkü aralarında bu olup bi­tenlerden sonra, her biri, diğerine karşı kin ve Öfkeyle dolduktan, kadının fuhuş işlediği herkese yayıldıktan sonra, artık onların bir­birleriyle uyum sağlamaları, aralarında sevgi ve muhabbet besle­meleri genelde imkânsız olur. Nikâh ise, karşılıklı sevgi ve uyum içinde olma esası üzerine kurulu maslahatlar sebebiyle meşru kı­lınmıştır.

Hem bu hükmün baştan bilinmesi, böylesi bir muameleye eş­lerin düşmemesi için bir Önlem de olur. [59]




[54] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/443-444.

[55] Eşlerine zina isnadında bulunanların, lanetle beraber yemin ile tekit edilmiş şehâdetle doğru olduklarını söylemeleridir. Bunun sonucunda eşler kendilerini had cezasından kurtarırlar ve ayrılırlar.(Ç)

[56] NÛr 24/5-9.

[57] bkz. Müslim, Liân, 1-3.

[58] bkz. EbûDâvûd, Talâk, 26.

[59] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/444-445.