Konu Başlığı: Letâifin sıfatları Gönderen: Sümeyye üzerinde 24 Ocak 2011, 14:13:24 Letâifin Sıfatları: Kalbin sıfatı, rahatsız edici Ölçüde şevk ve vecddir. Ruhun sıfatı, üns ve cezbeye kapılma (incizâb)dır. Aklın sıfatı, kaynağı ulûm-ı âdiyyenin kaynağına yakın olan şeyler hakkında yakın sahibi olmaktır; gayba iman, fiillerde tevhid gibi. Sırrın sıfatı, ulûm-ı âdiyyenin yetişemeyeceği şeyleri müşahede etmektir {şühûd). Bu sadece, zaman ve mekan kaydı olmayan, herhangi bir vasıfla vasıflanamayan, herhangi bir şekilde kendisine işarette bulunulamayan "mücerred-i sırf'tan bir tür söz etmektir. Şeriat, ferdî hususiyetler dikkate alınmaksızın insanlık türünün genel yapısı dikkate alınarak, onların mizanına vurularak iner. Bu itibarla, sözünü ettiğimiz bu konulardan fazla bahsetmez ve onlarla ilgili bahisleri icmal hazinesine terkeder; ima ve işaretlerle yetinir. Diğer din ve mezhep sâliklerine bakıldığında, onların da bu üç letâife ait bilgi sahibi oldukları görülür. İstikra ve ince anlayış bizi bu sonuca götürür. [1014] İkinci Mukaddime: Bil ki: Aklen ve bedenen sağlam olan, insan olmanın gereği hükümlerin kendisinde tam ve eksiksiz olarak zuhuruna imkân veren bir yapıya sahip olan kimse; ki o, yapı itibariyle insan fertlerinin reisi, bütün fertlerin en üst sınıra ne kadar yakın, ne kadar uzak olduklarını öğrendikleri düstur (ölçüt) olmaktadır aklı, kalbine galebe çalan, kalbi de güçlü bulunan, kuvveleri tam işleyen, kalbi de nefsine ve onun gereklerine hakim olan bir özelliğe sahiptir. İşte bu insan, ahlâkı kemale ermiş, fıtratı kuvvet kazanmış kimsedir. Bu üst mertebenin altında pek çok çeşitli mertebeler bulunmaktadır ki, sağlıklı düşünce bunları ortaya çıkarır. Dilsiz hayvana gelince, onda da üç kuvve mevcuttur.Ancak onun aklı, kalbine ve nefsine son derecede mağluptur. Dolayısıyla yükümlülüğe ehil değildir. Mele-i a'lâ'ya katılma şansı da yoktur. Bu manayı ifade etmek üzere Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: "Biz, hakikaten insanoğlunu mükerrem kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık; kendilerine güzel güzel rızıklar verdik; yine onlan, yarattıklarımızın birçoğundan cidden üstün kıldık.[1015] İnsan Dereceleri: Aklen ve bedenen sağlam olan bu insanın aklı, eğer sâdıklar tarafından Mele-i a'lâ'dan alınmış hak itikatlara boyun eğmekte ise, o gerçek bir mü'mindir. Bu özelliğine ilaveten, Mele-i a'lâ ile irtibata da geçebiliyor, onlardan aracısız bilgi alabiliyorsa; onda, nübüvvetten bir şube, ondan bir miras da bulunuyor demektir. Rasûlullah'ın (s.a.), "Salih rüya, nübüvvetin kırk altı cüzünden bir cüzdür. [1016] buyurmasının manası budur. Eğer aklı, sapık ve ehl-i bâtıldan alınmış yanlış itikatlara boyun eğmekte ise, o takdirde kişi, mülhid (inkarcı) ve sapıktır. Aklı, kavminin törelerine, tecrübe ve amelî hikmet yoluyla elde ettiği verilere boyun eğmekte ise, o Allah'ın dini hakkında cahildir. Durum böyle olunca[1017] Allah Teâlâ'nın yüce hikmeti, mah-lukâtın en temizi, en akıllısı, Mele-i a'lâ sakinlerine en çok benzeyeni üzerine bir kitap indirmeyi, sonra bakışları onun üzerine toplamayı vacip kılmıştır. Böylece hükümleri, herkes tarafından yaygın olarak bilinen şeyler halini alacak ve, "Helak olanın açık bir delille (gözüyle gördükten sonra) helak olması, yaşayanın da açık bir delille yaşaması[1018] sağlanacaktır. Keza gönderilen bu peygamberin (s.a.), ihsan yollarını ve onun semeresi olan makamları son derece açık bir şekilde beyan etmesini gerektirmiştir. [1019] [1014] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/277. [1015] İsrâ 17/70. Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/277-278. [1016] Buhârî, Ta'bîr, 2, 4, Müslim, Rü'yâ, 6. [1017] Yani insan fertleri farklılık arzedince. [1018] Enfâl 8/42. [1019] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/278. |