Konu Başlığı: Kaza vakti Gönderen: Sümeyye üzerinde 02 Şubat 2011, 19:19:17 Kaza Vakti: Geçen namazın hatırlandığında kılınması gereken vakte de kaza vakti denmektedir. Rasûlullah’ın (s.a.), “Kim bir namazı unutur, ya da uyur kalır kılamazsa, onu hatırladığında kılıversin.” [1089] hadisi bu vaktin ifadesidir. Kısaca, namaz konusunda nefsin keyfî hareket etmesine müsaade edilmemeli, eğer bir namaz geçmiş kılınamamışsa, onun içerdiği faydaların telafisi için, o namaz kaza edilmelidir. Alimler, bile bile kılınmayan namazların da, telafiye daha lâyık olduğu noktayı nazarından hareketle aynen geçen namazlar gibi kaza edilmesi gerektiği görüşünü benimsemişlerdir. Rasûlullah (s.a.), Ebû Zerr’e [1090] öğütte bulunarak, namazı geciktirerek ya da vaktinden çıkararak öldüren emirlerle karşı karşıya gelmesi halinde nasıl davranması gerektiğini beyanla şöyle buyurmuştur: “Namazı vaktinde kıl! Eğer ona, o emirlerle birlikte yetişirsen tekrar kıl! Çünkü bu senin için nafile olur.” [1091] Rasûlullah (s.a.), bu hadisinde iki hususu dikkate almıştır: i. Namazın kul ile Allah arasında bir rabıta olması yönünü, ii. Namazın Allah’ın nişanelerinden olması ve terkinin caiz olmaması yönü. Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: “Ümmetim, yıldızlar çıkıp birbirine girinceye kadar akşam namazını ertelemedikleri sürece hayır üzere olacaklardır.” [1092] Bu hadis, şer’î hükümler ve belirlenmiş sınırlar konusunda kayıtsız olma ve gerekli ilgiyi göstermemenin ümmetin bozulmasına sebep olacağına işarettir. Namazlara Devamlılık: Allah Teâlâ, şöyle buyurmaktadır: “Namazlara ve orta namaza devam edin.” [1093] Orta namazdan maksat, ikindidir. Rasûlullah (s.a.) da şöyle buyurmuştur: “İki serinlik zamanı namazlarını [1094] kılan, cennete girer.” [1095] “Kim ikindi namazını terkederse, ameli boşa gider.”[1096] “İkindi namazını kaçıran kimse, sanki ailesini ve malını elinden kaçırmış gibidir.” [1097] “Münafıklara, sabah ve yatsı namazından daha ağır gelen başka bir namaz yoktur. Eğer insanlar onlardaki faziletleri bilselerdi, sürünerek de olsa onlara gelirlerdi.” [1098] Bu üç vakit üzerinde fazlaca durulması; haklarında teşvik edici ve kılmayanları azapla korkutucu çokça nass bulunuşu, ihmale gelme ve tembellik gösterilme ihtimallerinin yüksek olmasındandır. Çünkü sabah ve yatsı namazları vakti, uyku zamanıdır; tam uykunun tatlı yerinde yumuşacık yatağından kalkıp abdest almak ve namaz kılmak ancak takva sahibi mü’minlerin harcıdır. İkindi vakti ise, çarşı pazarda alış verişlerin yapıldığı, ziraatle uğraşanların ise en yorgun oldukları bir andır. Bu yüzden ihmale uğrama ihtimali büyüktür; o yüzden ayrıca vurgulanmış, önemine dikkat çekilmiştir. Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: “Bedevilerin, akşam namazına yatsı (mağribe ‘ışa) demeleri sizi aldatmasın.” [1099] Bu hadis, Kitap ve sünnette ismi konulmuş şeylerin, başka adlarla anılmasının iyi olmadığını göstermektedir.[1100] Çünkü bu, bizzat Şâri’ Teâlâ’ca konulmuş olan birinci ismin terkedilmesine ve zamanla anlam kargaşalarının ortaya çıkmasına, dinî nassların gereği gibi anlaşılamamasına yol açar. [1089] Müslim, Mesâcid, 315. [1090] Ebû Zerr el-Gıfârî: Mekke'de müslüman olmuş ve sonra kavmine dönmüş, Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarına iştirak etmemiştir. Sonra Medine'ye gelmiş ve Rasülullah'a (s.a.) eşlik etmiş, ondan hadss rivayetinde bulunmuştur. Mülkiyet (kenz) konusundaki aşırı fikriyle ve Hz. Osman'a bazı konularda muhalefetiyle dikkat çekmiş, Hz. Osman onu Rebeze'de mecburî ikamete zorlamıştır. 32 senesinde ölünceye kadar orada yaşamıştır. [1091] Müslim, Mesâcid, 238. [1092] Ebû Dâvûd, Salât, 6; İbn Mâce, Salât, 7. [1093] Bakara: 2/238. [1094] Yani sabah ve ikindi namazını. İkindinin serin olması öğleye nisbetledir. [1095] Buhâri, Mevâkît, 26; Tecrid, 2/251. [1096] Buhârî, Mevâkît, 34; Tecrîd, 2/492. [1097] Buhârî, Mevâkît, 14; Tecrîd, 2/491. [1098] Buhârî, Ezan, 34. [1099] Tecrîd, 2/509. [1100] Ramazan bayramına şeker bayramı denilmesi gibi. (Ç) |