Konu Başlığı: Kâmet Gönderen: Sümeyye üzerinde 02 Şubat 2011, 19:16:17 Kâmet: Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: “Ezanı kim okursa, kameti o getirir.” [1105] Bunun hikmeti şudur: Kişi, ezana başlamış olmakla bir öncelik kazanmış olur ve bu durumda kardeşleri tarafından, onun elde etmek istediği mubah faydalardan mahrum edilmemesi gerekir. Bu aynen Rasûlullah’ın (s.a.), “Kişi, kardeşinin dünürlüğü üzere dünürlük yapamaz.” [1106] hadisinde ifade edilen konuya benzer. Ezanın Fazileti: Ezanın fazileti, İslâm’ın nişanelerinden olmasından kaynaklanır. Bir ülke ezan ile İslâm diyarı haline dönüşür. Bu özelliği sebebiyledir ki Rasûlullah (s.a.), baskın yapmadan önce bekler, eğer ezan işitirse hücum etmez, aksi takdirde baskın yapardı. Sonra ezan peygamberlik görevinin bir uzantısıdır. Çünkü o, dinin en büyük rüknü ve bütün ibadetlerin esası olan namaza çağrı ve teşviktir. Müteselsil hayırlara vesile olan ve Allah’ın dinini yüceltmeye matuf bulunan ameller gibi Allah’ı razı eden, şeytanı da gazaplandıran başka bir şey yoktur. Namaz bu özelliğe sahiptir. Şu hadisler bu mananın bir ifadesi olmaktadır: “Tek bir fakih, şeytana bin âbidden daha ağır gelir.” [1107] “Namaz için ezan okunduğu zaman, şeytan zırlayarak kaçar.” [1108] Müezzinlerin Üstünlüğü: Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: “Müezzinler, kıyamet gününde insanların en uzun boyunluları olacaklardır.” [1109] “Müezzin, sesinin ulaştığı yere kadar mağfiret olunur; cinler, insanlar herkes ona tanıklık eder.” [1110] Daha önce de geçtiği üzere, amellerin karşılıkları, manalarla onların suretleri, ruh ile onun şekilleri arasındaki münasebet esası üzerine kuruludur. Bu ilkeden hareketle, müezzinlerin şerefinin boyunları ve sesleri yönünden ortaya konulması, ona inecek olan Allah’ın rahmetinin Hakk’a davet için nidada bulunduğu sesinin ulaştığı yere kadar uzanması tabiî ve gerekli olacaktır. Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: “Kim yedi sene Allah rızası için müezzinlik yaparsa, ona cehennemden âzâd beratı yazılır.” [1111] Yedi sene gibi uzun bir süre Allah rızası için bu görevde bulunmuş olması, onun yakînî bir imanı olduğunun bir göstergesi olur. Zira böylesi uzun bir süre bu göreve devamlılığa, ancak gerçek anlamda Allah’a teslim olmuş kimseler güç yetirebilir. Hem böyle bir görevi sürdüren kişi, kendisini bürüyen ilâhî rahmet bürgüsünü elde etmiştir ki, bu haliyle onu cehennem ateşinin yakması mümkün değildir. Dağ başında koyun otlatan bir çoban hakkında Allah Teâlâ’nın, “Kuluma bakın! Ezan okuyor, namazı kılıyor ve benden korkuyor. Ben onu kesinlikle affettim ve onu cennete koydum.” [1112] buyruğundaki “benden korkuyor” ifadesi, amellerin saikleriyle birlikte dikkate alınacağının, amellerin kalıplar olduğunun, onların saiklerinin ise kalıpların ruhu (özü) olduğunun delilidir. Dolayısıyla çobanın Allah’tan korkması ve O’na karşı olan ihlâsı, onun mağfiretinin esas sebebi olmaktadır. [1105] Tirmizî, Salât, 32; İbn Mâce, Ezan, 3. [1106] Buhârî, Nikâh, 45; Müslim, Büyü', 8. [1107] Tirmizî, İlim, 19; İbn Mâce, Mukaddime, 17. [1108] Buhârî, Ezan, 4; Müslim, Salât, 14. [1109] Müslim, Salât, 14. [1110] Nesâî, Ezan, 14 ; İbn Mâce, Ezan, 5. [1111] Kenzu'l-ummâl, 7/20904. [1112] Kaynağı bulunamamıştır. |