Konu Başlığı: İtaatkârların övülmesi isyankârların yerilmesi Gönderen: Sümeyye üzerinde 08 Şubat 2011, 16:31:25 7. İtaatkârların Övülmesi, İsyankârların Yerilmesi: Sözü edilen esaslardan bir diğeri de şudur: Bir şey emredildi-ği ya da yasaklandığı zaman, emredilen şeyi yerine getirenlerin övülmesi, yasaklanan şeyi işleyenlerin de yerilmesi gerekecektir. Meselâ, Kur’ân-ı Kerim’in okunması, bunun yaygınlaştırılması ve üzerinde devamlılık gösterilmesi şer’an arzu edilmektedir. Öyleyse cemaatlere, içlerinde bulunan en iyi okuyucu imamlık yapacak, meclislerde Kur’ân âlimleri başköşeye oturtulacaktır. İftira haramdır. Şu halde, iftirada bulunanların güvenilirlikleri düşürülecek ve şahitlikleri kabul edilmeyecektir. Bidatçi ve fâsıklarla [543] karşılaşıldığında onlardan önce selam vermeye ve konuşmaya davranmanın yasakhğma dair gelen hadisleri işte bu esas üzerine oturtmak gerekecektir. Şehir yönetimi alanında, atıcılara konulacak ödüllerin artırılması, onlara teşvik tedbirleri uygulanması da böyledir. 8. Bir Şeyin Emredilmesi Ya da Yasaklanması Halinde, O Şeye Yönelik Azmin Bulundurulması da İstenilir: Sözünü ettiğimiz esaslardan bir diğeri de şudur: Bir kavme bir şeyi yapmaları, ya da bir şeyden geri durmaları emredildiği zaman, emredilen şeye yönelmeye, yasaklanan şeyden de geri durmaya dair bir azmin bulundurulması da istenecektir. Bunun içindir ki, kalbinden aldığı borcu ya da evleneceği kadının mehrini vermeme düşüncesini geçiren kimse şer’an azarlanmıştır. 9. Mefsedete Yol Açabilecek Şeylerin Mekruh Sayılması: Bir diğer esas da şudur: Bir şey, eğer muhtemelen mefsedet içeriyorsa, normalde o şeyin mekruh sayılması gerekir. Rasûlullah’ın (s.a.) şu hadisi buna örnektir: “(Uykudan kalkan biri) elini (yıkamadan) hemen suya daldırmasın. Çünkü o, elinin nerede gecelediğini bilemez.” [544] Kısaca özetlemek gerekirse, Allah Teâlâ, peygamberine ibadetlerle ve muamelâtla ilgili hükümleri öğretmiş, Peygamber (s.a.) de açıkladığımız şekilde bir beyan tarzıyla onları ümmetine açıklamıştır. Bunun sonucu olarak da, hemen her konuyla ilgili olarak pek çok hüküm getirilmiştir. Bu ve -inşallah- bundan sonra gelecek olan beyan şeklini, ümmetin fakihleri, diğer ilimleri yanısıra Rasûlullah’tan (s.a.) almışlar, kalplerine yerleştirmişler, meselenin ruhunu kavramışlardır. Onların derledikleri ve yazdıkları kitaplarda yer alan hükümler, işte bu iki beyan tarzından hareketle ulaşılmış sonuçlardır. Allah’u a’lem! 13) Müphemi Belirlemek,Müşkül Açıklamak, KülliEsaslardan Hüküm Çıkarmak Bil ki: Bazı hükümler vardır ki, isimlere bağlanmıştır. Bunlar, misal ve benzerlerinden ayırmak suretiyle bilinir; fakat “efradını cami ağyarını mani” bir tarifle, o hükmün altına girip girmeyeceği bilinemez. Meselâ, hırsızlık böyledir. Allah Teâlâ konuyla ilgili: “Hırsızlık eden erkek ve kadının.., ellerini kesin.” [545] Buyurur. Burada ceza, “hırsızlık eden erkek ve kadın” ismine bağlanmıştır. Übeyrik oğulları, Tuayme ve Mahzûm kabilesine mensup kadın [546] ile ilgili olayların “hırsızlık” olduğu da bilinmektedir. [543] Günahları alenen işleyen, mürüvvetsiz kimselerdir. (Ç) [544] Müslim, Taharet, 87; Ebû Dâvûd, Taharet, 49; Tirmizî, Taharet, 19. [545] Mâide: 5/38. [546] Fâtıma bt. el-Esved. Bu kadın hırsızlık yapmıştı. Rasûlullah'ın (s.a.) en çok sevdiği Üsâme b. Zeyd'i aracı koymuşlar ve cezanın uygulanmamasını rica etmişlerdi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.) celallenmiş ve: "Yemin ederim ki, Muhammed'in kızı Fatıma da çalsa, elbette elini keserim." buyurmuştur, Bkz. Ebû Dâvûd, Hudûd, 4 (4/132). (Ç) |