๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hüccetullahil Baliğa => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 25 Ocak 2011, 18:12:23



Konu Başlığı: Ismi azam
Gönderen: Sümeyye üzerinde 25 Ocak 2011, 18:12:23
Ism-i a'zam:


Bil ki: Allah'ın ism-i a'zamı, ki onunla istenildiği zaman is­tekler olur, onunla dua edildiği zaman dualar kabul olunur Hak Teâlâ'nın tedellîlerinden en kapsamlısına delâlet eden, Mele-i a'lâ sakinleri arasında en çok tedavül eden ve her asırda aracılar tara­fından dillerden düşürülmeyen isimdir. Daha önce şair ve kâtip olan Zeyd'in, biri şairlik yönünü, diğeri de katiplik yönünü ifade eden iki sureti olduğunu belirtmiştik. Aynı şekilde misâl âleminde, tek bir mahal hakkında Allah Teâlâ'ya ait birden çok tedellîler bu­lunur. Bu öyle bir manadır ki, "Erite Allah, lâ ilahe illâ ente, el-Ehadu's-Samed ellezî lem yelid uelem yûled ve lem yekun lehû kü-feven ehad. [851] zikrine de, "Leke'l-hamdu, lâ ilahe illâ ente'l-Hannânu'l-Mennân Bedî'u's-semâvât ve'l-ard yâ Ze'l-celâl ve'l-ikrâm, yâ Hayyu ya Kayyûm[852] zikrine de, bunlara benzer diğer zikirlere de uygun düşer. [853]

 
10. Peygambere Salevât Getirmek:
 

Zikir türlerinden biri de Hz. Peygamber'e (s.a.) salevât getir­mektir.

Bu konuyla ilgili olarak Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:

"Kim bana, bir salevât okursa, Allah Teâlâ ona on kez mağfi­ret eder.[854]

"Kıyamet gününde bana en yakın olacaklar, bana en çok salevât getirenlerdir. [855]

Bunun sırrı şudur: Beşerî nefislerin, behemehal ilâhî nefhalara (enfâs-ı kudsiyye) ulaşmaya çalışması gerekir. Onlara ulaşabil­mek için, tedellî nurlarına ve yeryüzüne konulmuş Allah'ın nişane­lerine yönelmek, onlardan istifade etmeye çalışmak, onlar üzerin­de daha önce sözü edilen şekil üzere düşünmek, onlar üzerin­de durmak, Özellikle de Mele-i a'lâ sâkinlerinin en üstünleri ve Al­lah'ın cömertlik hazinesini yeryüzü sakinleri için devreye sokacak vasıtalar durumunda olan mukarrabîn ruhlarını harekete geçirici davranışlara girmek gibi vasıta yoktur.

Rasûlullah'ı (s.a.) saygıyla anmak, onun hakkında Allah Teâlâ'dan hayır talebinde bulunmak, Allah'a yönelebilmenin en güzel vasıtalarından biridir. Üstelik salevât, sadece peygambere rahmet okunarak yapılır ve ondan istimdâdda bulunma anlamı içermez. Salevâtm bu içeriği, peygamberi tanrılaştırma gibi bir tahrife gidebilecek yolu da kapatır.

Ehl-i kemâlin ruhları, bedenlerinden ayrıldığında, rahmet deryasına dalar ve Rabbu'l-izzet'in müşahadesinde istiğrak halin­de sükûnete erer. Bu durumda yenilenmiş bir irade ve ortaya çı­kan bir saik ona etki etmez. Ancak, daha aşağı mertebede olan ne­fisler, himmet ile onlara yapışırlar ve onlardan, ruhlara münasip bir nur ve hey'et celbederler. "Bana herhangi bir kimse selâm ver­diği zaman, mutlaka Allah Teâlâ, bana ruhumu iade eder ve ben onun selâmını alır ve mukabele ederim. [856] hadisinde kinaye yo­luyla belirtilen mana işte budur. Ben, yılında Medine'de mü­cavir olduğum zamanlar bunu sayısız kere müşahede etmişimdir.

Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:

"Kabrimi ziyareti, bayrama çevirmeyin.[857]

Bu hadis, yahudi ve hıristiy ani arın peygamberlerinin kabirle­rini mescidler edinip, hac gibi bayram ve ziyaret mevsim (ve yer)i kıldıkları gibi, bizim de öyle yapıp, böylece dinin tahrifine yol aça­cak bir davranışa girmememize işaret etmektedir. [858]




[851] Manası: Sen Allah'sın, Senden başka tanrı yoktur, sen her şeyin ken­disine muhtaç olduğu, fakat kendisinin hiçbir şeye muhtaç olmadığı, doğurmayan, doğurulmâyan, kendisine hiçbir şey denk olmayan Sa-med'sin.

[852] Manası: Hamd ancak sana mahsustur, senden başka tanrı yoktur, sen Hannân'sın (kullarına karşı son derece merhametlisin), Mennân'sın (kullarına karşı sonsuz in'amda bulunursun), göklerin ve yerin yaratı-cısısın, ey celâl ve ikram sahibi, ey Hayy ve Kayyûm olan Allah!

[853] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/238.

[854] Müslim, Salât, 70.

[855] Tirmizî, Vitr, 61.

[856] Ebû DâvÛd, Menâsik, 96.

[857] Ebû Dâvûd, Menâsik, 96.

[858] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/239-240.