๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hüccetullahil Baliğa => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 09 Şubat 2011, 17:47:35



Konu Başlığı: İki vakit arasındaki müddet
Gönderen: Sümeyye üzerinde 09 Şubat 2011, 17:47:35
İki Vakit Arasındaki Müddet, Gündüzün Dörtte Biri Kadardır:


Her iki vakit arasında kalan sürenin, gündüzün dörtte biri kadar bir süre kılınması uygundur. Çünkü bu süre, üç saatlik bir zamanı içerir. Bu süre ise, Arap-Acem bütün uluslarda günün di­limlere ayrılmasında kullanılan birimin, en az çoğul miktarı ka­dardır. Haberde şöyle gelmiştir:

“Gündüzü ve geceyi saatlere bölen ilk kimse, Nûh’dur (s.a.); oğulları bunu ondan tevarüs edegelmişlerdir.” [490]



Taatlerin Eda Vakitleri, Allah Teâlâ’nın Nimetlerini Hatırlatan Bir Vakit Olmalıdır:

 

3. Üçüncü asıl, taat vakti olarak belirlenen zamanın, Allah Teâlâ’nın nimetlerinden birini hatırlatan bir vakit olmasıdır. Me­selâ, Aşure günü böyledir. Bu günde Allah Teâlâ, Hz. Musa’ya (s.a.) Firavun’a karşı yardım etmiş; o da şükür olarak o günde oruç tutmuş ve ümmetine de oruç tutmalarını emretmiştir. Yine Ramazan ayı da böyledir. Bu ayda Kur’ân inmiştir Kur’ân’ın inmesi, İs­lâm ümmetinin ortaya çıkışının başlangıcı olmaktadır. (Dolayısıy­la bu nimeti hatırlatmak üzere oruç ibadeti, bu ayda farz kılınmış­tır.)

Yahut taat vakti, peygamberlerin Rablerine olan taatlerini ve onların kendilerinden kabulünü hatırlatın bir vakit olmalıdır. Kurban günü böyledir. Bu gün, Hz. İbrahim’in, oğlu Hz. İsmail’i kurban etmesi kıssasını ve gösterdiği fedakârlık karşısında oğluna bedel büyük bir kurbanlık koçla taltif edildiğini hatırlatır.

Yahut belirlenen zaman içerisinde taatin ifası, dinin nişane­lerinden olan bazı şeyleri yüceltmek manası taşır. Meselâ fıtır bay­ramı gününde bayram namazı kılınması ve sadaka-ı fıtır verilme­si, Ramazan’ın tebcil edilmesi ve Allah Teâlâ’nın böyle büyük bir ibadete muvaffak kılmasına karşı bir şükrün edası anlamı taşır. Kurban bayramı günü ise, hacılara benzemek ve onlar için hazır­lanmış olan ilahî nefhalardan nasiplenmeyi sağlamak içindir.

Yahut da, öteden beri hep hayırla yadedilen salihlerin, o va­kit içerisinde ibadet etmiş olmaları ve bu yolda bir sünnet oluşma­sı içindir. Beş vakit namazın vakti böyledir. Zira Cibril (s.a.) şöyle buyurmuştur:

“Bu, senin ve senden önce geçen peygamberlerin vaktidir.” [491]

Bir tefsire göre Ramazan da böyledir. Çünkü Kur’ân’da şöyle buyurulmaktadır:

“Oruç, sizden öncekilerin üzerine yazıldığı gibi sizin üzerinize de yazıldı.” [492]

Biz, İslâm ümmetine nisbetle Aşure orucu da böyledir.

Üçüncü esasın, hemen her vakitte dikkate alınmış olduğu gö­zükmektedir. İlk iki esas ise, vakitlerin hikmetlerini anlamada te­mel esas özelliği arzetmektedir.

 

9) Şer’ i YükümlülüklerdeGetirilen Sayılar, Miktarlar VeBunların Hikmetleri


Şeriat, Hikmetsiz Ve Bir Maslahata Dayanmaksızın Hiçbir Sayı Ya da Miktar Belirleme Yoluna Gitmemiştir:

 

Bil ki: Şeriat, benzerleri içerisinden belli bir sayı, ya da mik­tar belirleme cihetine bir hikmet ya da maslahat söz konusu olma­dan asla gitmemiştir. Her ne kadar bu konuda küllî mesned, mü­kelleflerin hallerini ve onlara uygun düşecek olan şeyleri bilme esası üzerine kurulu zan ve tahmin ise de, erbabının bilebileceği hikmet ve sırlar bulunmaktadır. Bu hikmet ve maslahatlar sonuç itibarıyla şu iki esasa çıkar:


Tek, Kutlu Bir Sayıdır:

 


[490] Kaynağını bulamadık.

[491] Ebû Dâvûd, Salât, 2; Tirmizî, Mevâkît, 1.

[492] Bakara: 2/183.

[493] Yani Allah, zatında tektir; bölünme kabul etmez. Allah, sıfatlarında tektir; O'nun bir benzeri yoktur. Allah, fiillerinde tektir; hiçbir yardımcısı yoktur. Teki sever, yani teke riayet edilerek işlenen amelleri kabul eder ve sahiplerini sevaplandırır.

[494] Burada gecenin ihyasından söz edilmektedir. Maksat vitir namazıdır. (Bkz. Buhârî, Deavât, 69; Müslim, Zikr, 5, 6; Ebû Dâvûd, Vitr, 1).

[495] Yani tek sayılar, çift sayılara nisbetle bölünemeyeceğmden, Allah'ın birliği gibi bir özelliğe sahip olurlar. Bu da onları, çift sayılardan daha ayrıcalıklı kılar. (Ç)



1. Birincisi: Tek, kutlu bir sayıdır; bununla yetinmek müm­kün olduğu sürece çift sayıya gidilmez. Rasûlullah (s.a.) bu konuda şöyle buyurmuştur:

“Şüphesiz Allah tektir, teki sever. [493] Öyleyse ey ehl-i Kur’ân, tek kılın.” [494]

Bunun sırrı şudur: Nerede bir kesret (çokluk) varsa, başlangı­cı vahdet (teklik)tir. Kesret halinde olanlar içerisinde vahdet hali­ne en yakın olanı tek olandır. Zira sayılardan her bir mertebede, hakikî olmayan bir vahdet bulunmakta ve o sayı mertebesi de onunla var olmaktadır. Meselâ, on sayısını ele alalım. Bu, bir ara­ya gelen birlerden oluşmakta ve bir sayılmakta; iki tane beş kabul edilmemektedir. Diğer sayılar da bu kıyas üzeredir. Sayıları mey­dana getiren bir’ler, sözü edilen sayı mertebelerinde gerçek vahde­tin numunesi ve onun mirasıdır. Tek sayılarda bu ve bir de onun misli -ki bu vahdettir- bulunmaktadır. Şu manada ki, tek sayı birbirine eşit, kusursuz iki parçaya bölünemez. Şu halde tek sayı, vahdete, çift sayılardan daha yakındır. Her mevcudun, kendi mebde’ine yakınlığı, onun Hakk’a yakınlığı demektir. Çünkü Hak, bü­tün mebde’lerin mebde’idir. Vahdet konusunda daha kâmil durum­da olan, Allah’ın ahlâkı ile ahlâklanmış demektir. [495]