๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hüccetullahil Baliğa => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 15 Şubat 2011, 14:48:14



Konu Başlığı: İhtilâf tafsilat ve tefsirdedir
Gönderen: Sümeyye üzerinde 15 Şubat 2011, 14:48:14
İhtilâf, Tafsilat Ve Tefsirdedir:


Ulemâ, esasta ittifak ettikten sonra tafsilatta ve tefsirde ihtilâf etmişlerdir. Meselâ Allah Teâlâ hakkında işitme ve görme sıfatlarının varlığını kabul etmişler, sonra aralarında ihtilâf et­mişlerdir: Bir grup, bunların işitilenleri ve görülenleri bilmeye (il­me) râci iki sıfat olduklarını kabul ederken, bir başka grup, bunla­rın başlı başına iki ayrı sıfat olduklarını ileri sürmüşlerdir.

Yine Allah Teâlâ’nın hayy (diri), alîm, mürîd, kadîr ve mütekellim olduğu hakkında ittifak etmişler, sonra aralarında ihtilâf etmişlerdir. Bir grup şu görüşü ileri sürmüştür: Bu nitelemelerden maksat, bu manaların sonuçları olan eserler ve fiillerin Allah Teâlâ hakkında ispatıdır ve bu yedi sıfat ile rahmet, gazap, cö­mertlik arasında bu anlamda bir fark yoktur. Sünnet böyle bir ayı­rım getirmemiştir.

Bir başka grup ise:

“Hayır, bu sıfatlar mevcut ve Allah Teâlâ’nın zatı ile kâim bulunan durumlardır (umur).” demişlerdir.

Ulemâ, arş üzerinde istiva (kurulma), vech (yüz) ve gülmenin Allah Teâlâ hakkında ispatı hakkında ittifak etmiş sonra ihtilâf etmişlerdir:

Bir grup tevîle giderek bunlardan maksadın, uygun manalar olduğunu söylemişlerdir. Meselâ “istivâ”dan maksat, kuşatmak, hâkim olmaktır; “vech”ten maksat Allah’ın zâtıdır...

Bir başka grup ise, bunlara hiç dokunmamış, onları olduğu gibi almış ve

“Bu kelimelerle ne murad edildiğini bilmiyoruz.” demişlerdir.

 

Sünnet, Bu Gibi Meselelere Dalınmamasını İster:
 

Ben bu iki gruptan birinin, kendilerinin sünnet üzere olduk­larını ifade ederek karşı tarafa üstünlük satmalarını doğru bulacak değilim. Buna imkân da yoktur. Çünkü eğer biz mahza sünnet diyecek olsak, sünnet bu gibi meselelere temelden girilmesinin ter­kini istemektedir. Nitekim selef bu gibi meselelere hiç girmemiş­tir.

Daha fazla açıklama yapmam gerekirse derim ki: Kitap ve Sünnet’ten istinbat ettikleri her şey sahih ya da kabule şayan (râcih) değildir. Bu grupların, (nassların) anlaşılması kendisine bağlı dedikleri her şey gerçekten öyle değildir. Reddini vacip gör­dükleri her şey de, hakikaten reddi gerekli olmamaktadır. Yine zor bulduklarından ele almaya yanaşmadıkları her mesele de haddiza­tında öyle ele alınmaz türden değildir. Tafsilat ve tefsir sadedinde ileri sürdükleri her şey, bir başkalarının ileri sürdüğü yorumlar­dan daha makbul değildir.