๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hüccetullahil Baliğa => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 09 Şubat 2011, 18:28:38



Konu Başlığı: İhtilâf esasların suret ve şekillerindedir
Gönderen: Sümeyye üzerinde 09 Şubat 2011, 18:28:38
İhtilâf, Bu Esasların Suret Ve Şekillerindedir:


Şeriatlar arasında ihtilâf, bu esasların suret ve kalıplarında olmaktadır. Meselâ, Hz. Musa’nın şeriatında namaz kılınırken Beyt-i Makdis’e doğru yönelinirken, bizim şeriatımızda Ka’be’ye karşı yönelirim ektedir. [430]                                                                   

Hz. Mûsâ’nın şeriatında sadece recim varken, bizim şeriatı­mız evli (muhsan) için recim, bekar için de sopa cezasını getirmiş­tir.

Hz. Mûsâ’nın şeriatında sadece kısas varken, bizim şeriatımız hem kısas, hem de diyet hükmünü getirmiştir.

İbadetlerin vakitleri, âdâb ve erkânı hakkında söz konusu olan ihtilâflar da bu kabilden olmaktadır.

Kısaca, özel konumların dikkate alınması sonucu devrin ihti­yaçlarını karşılamak üzere getirilen hükümler, kurumlar vb. şeri­at ve yöntem (minhâc) olmaktadır. Bunlar değişkendir; dinin esası ise bakidir.

 

Şeriatlar, Genel Esasları Açıklarlar, Çerçeve Boşluğuna Yer Vermezler:
 

Bil ki: Allah Teâlâ’nın bütün dinlerde emretmiş olduğu taatler, insanda sabit davranış motiflerinden (hey’ât-ı nefsâniyye) kay­naklanan amellerdir. Bu motifler, âhiret gününde nefislerin ya le­hinde ya da aleyhinde olurlar. Bu motifler, amelleri destekler ve ortaya çıkarırlar. Ameller, bu motiflerin kalıpları ve suretleridir. Hiç şüphesiz amellerin değerlendirilmesinde kıstas, sözünü ettiği­miz bu motiflerdir. Onları iyice tanımayan kimse, yaptığı amelleri bilinçli olarak işleyemez; dolayısıyla bazen yaptığım eksik bırakır, namaz kılıyorsa kıraatsiz ve duasız kılar, tabii böyle olunca da ameli kendisine bir fayda vermez. Bu durumda, hak ve hakikat bilgisine sahip birinin yol göstericiliği gerekmektedir; bu zat açık emarelerle gizli ve karışık olanları munzabıt hale getirecek, onları her seviyeden insanın kolayca anlayıp ayırt edebileceği, duyularla algılanabilen şeyler haline getirecektir. Böylece halk için o şeyler açıklık kazanmış olacak, artık onlar kendilerinden istenilecek ve bu yüzden sorguya çekilebileceklerdir. Zira, sorguya çekilebilmeleri için, hem her şey açıklanmış ve insanlık üzerine Allah Teâlâ tarafından hüccet ikâme edilmiştir, hem de insanlar kolayca anlaya­bildiklerinden o şeyi yapabilecek güç ve kudrete sahip bir hale gel­mişlerdir.

 

Bazen Günahlar, Gerçekten Günah Olmayan Şeylerle Karıştırılabilir
 

Zaman zaman, aslında günah olmayan bazı şeyler, insanlarca gerçek günahlarla karıştırılabilmektedir. Meselâ, müşriklerin aşa­ğıdaki âyette ifade edilen sözleri buna bir örnektir;

“Şüphesiz alış veriş, ribâ gibidir.” [431]

Bu karıştırma, ya bilgi yetersizliğinden kaynaklanabilir, ya da basireti kör edecek dünyevî bir çıkar sebebiyle olabilir. İşte bu yüzden insanlar, günahların günah olmayan şeylerden ayırt edil­mesine kolaylıkla imkân verecek emarelerin konulmasına ihtiyaç duymuşlardır.

Meselâ, ibadetler için vakitler belirlenmemiş olsaydı, o zaman bazıları azıcık namaz ve orucu çok bulabilir ve tabii bu da kendile­rinden beklenilen faydayı sağlamazdı. Sıyrılma ve hileye başvur­ma hallerinde cezalandırılmaya gidilemezdi. Eğer rükünler, şart­lar belirlenmemiş olsaydı, o takdirde insanlar körü körüne hareket ederler, ne yaptıklarım bilmezlerdi. Hadler (cezalar) konulmamış olsaydı asilerin, suçluların önü alınamazdı.

Kısaca söylemek gerekirse, çoğunluk itibarıyla insanların yü­kümlü tutulabilmeleri için, mutlaka vakitlerin, rükünlerin, şartla­rın belirlenmesi, cezaların, küllî hükümlerin vb. konulması zorun­ludur; aksi takdirde onları yükümlü tutmaya imkân yoktur.

 



[430] Bu örnekte namaz ve namaz için kıble edinme esas, ancak kıblenin ne­resi olduğu ayrıntıdır. Esas baki kalmakla birlikte ayrıntı, uygulama değişmiştir. (Ç)

[431] Bakara: 2/275.