๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hüccetullahil Baliğa => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 04 Şubat 2011, 14:17:10



Konu Başlığı: İctihad melekesinin oluşması
Gönderen: Sümeyye üzerinde 04 Şubat 2011, 14:17:10
İctihad Melekesinin Oluşması;


İctihâd melekesi şu şekillerde oluşur:

i. Rivayetlerin toplanması, şâzz-fâzz her türlü hadis üzerinde durulması ve imâl-i fikir edilmesi yoluyla oluşur. Nitekim İmam Ahmed b. Hanbel buna işarette bulunmuştur. Tabiî ki bunu yapan kimsenin, akılca yeterli, dili ve sözün ne zaman ne manaya geldi­ğini bilen, muhtelif rivayetler arasını cemetmek suretiyle selefe ait âsâr hakkında, istidlal yolları ve bunların tertibi konusunda bilgi sahibi olan biri olması şarttır.

ii. Fıkıh imamlarından birinin mezhebi üzere tahrîc yolları­nı sağlam bir şekilde kullanabilmekle olur. Tabiî ki bunun için de, görüşünün icmâ’a muhalif düşmediğini bilebilecek kadar sünen ve âsâr bilgisine sahip olması şart olacaktır.

 

Bu İkincisi, Ashâb-ı Tahrîcin Takip Ettiği Yoldur. Bu İki Yolun Ortası Şöyle Olur:
 

Kişi, fıkhın, üzerinde icmâ olan temel meseleleriyle ilgili ko­nularım tafsili delilleriyle öğrenilebilecek kadar Kur’ân ve sünnet bilgisi edinir. Bazı ictihâdî meselelere dair delillerinden hareketle sonuçlara ulaşır, görüşler arasında tercihler yapar, tahrîcleri eleş­tirir ve sağlamlarını zayıflarından ayırma bilgi ve becerisine ula­şır.

b) Kısmî ictihâd (mezhepte müctehid):

Kişi, mutlak müctehid için gerekli olan ictihâd şartlarına ula­şamaması halinde, iki mezhepten seçime (telfik) gidebilir. Bunun şu şartları vardır:

i. O mezheplerin delillerini bilecektir,

ii. Telfik sonucu ulaştığı görüşü, mutlak müctehidin içtihadı alanına girmeyecektir,

iii. Kadının hükmünün kabul edilmediği, müftîlerin fetva­sının carî olmadığı konulardan olmayacaktır.

Bu mertebedeki bir kimse, sahih olmadığını anlaması halin­de, kendinden öncekiler tarafından yapılmış bazı tahrîcleri terkedebilir.

Bunun içindir ki, mutlak müctehidlik iddiasında bulunmayan pek çok ulemâ, öteden beri tasniflerde bulunmuşlar, düzenlemeler yapmışlar, tahrîclere gitmişler, tercihler yapmışlardır.

Madem ki çoğunluk ulemâya göre ictihâd tecezzî kabul eder [794], tahrîc bölünür, madem ki bunlar sonucunda elde edilmek istenilen zan ölçüsünde bir bilgidir ve yükümlülük tümüyle zan derecesindeki bilgi üzerine kuruludur, o halde mutlak ictihâd de­recesine ulaşmamış bir fakihin (mezhepte müctehidin) mezhepler arasında seçmede bulunmasına mani ne olacaktır?! [795]                       

c) Halkın durumu: Müftînin fetvası:


Daha aşağı mertebede bulunanlara gelince, bunların her za­man için karşılaşılan konularla ilgili mezhepleri, hocalarından, atalarından ve kendi hemşehrilerinden oralarda tabi olunan mez­heplere dair öğrenegeldikleri şeylerdir. Nadir olaylar hakkında ise, müftînin vereceği fetvalar; mahkeme davalarında da kadının vere­ceği hükümler esastır. Eski yeni her mezhepden olan muhakkik âlimleri hep bu anlayış üzere bulmuşuzdur. Mezhep imamlarının tâbilerine öğütledikleri tavır da budur.

 




[794] Yani içtihadın bir bütün olarak var ya da yok olacağı, parçalanma kabul etmeyeceği tartışmalı olmakla birlikte cumhur, parçalanabileceği görü­şündedir. (Ç)

[795] Usûl, kat'î esaslar üzerine kuruludur. Furû ise zan yani yüzde yüz kat'î olmayan, fakat yüzde ellinin üzerinde bir kesinlik arzeden bilgi üzerine kuruludur. Aksi takdirde dinin yaşanması imkânsız bir hal alır, haklar zayi olur. Yüzde ellinin üzerinde bir nisbet arzeden bir bilgi bir hüküm ifade ettiğine, içtihadın bölünebileceği de ilke olarak kabul edildiğine gö­re, mezhepte müctehid olanların ulaşacakları neticeler de bir anlam ifa­de eder; buna bir mani yoktur. (Ç)