Konu Başlığı: Hıra da halvet Gönderen: Sümeyye üzerinde 02 Şubat 2011, 18:51:00 Hıra'da Halvet: Sonra kendisine halvet sevdirilmiştir. Geceler boyunca Hı-ra'da uzlete çekilir, sonra ailesi yanına döner ve tekrar orada kalmak üzere azık alırdı. Böylece dünyadan uzlet etmiş, Allah Teâlâ'nın kendisini yaratmış olduğu fıtrî hale yönelmişti. Kendisine inen vahiy ilk zamanlarda salih rüya şeklinde olmuştu. Gördüğü her rüya, gün aydınlığı gibi ortaya çıkardı. Bu da peygamberlikten bir şube olmaktadır. [276] Vahyin İnişi: Sonra Hıra mağarasında iken kendisine Hak (Cibrîl/vahiy) geldi. Bunun behîmî gücün, melekî güce galebesinden kaynaklanan bir düş olabileceğinden korktu. Hz. Hatice, onu Varaka'ya götürdü. Varaka, gördüğü şeyin Hz. Musa'ya inen Nâmûs (vahiy, şeriat) olduğunu söyledi. Sonra bir süre vahiy kesildi. Bu normaldi; çünkü insanoğlu iki yöne sahipti: i. Beşerî yönü, ii. Melekî yönü. Zulmetten nura çıkma esnasında, Allah işini tamamlayıncaya kadar birçok çarpışmalar ve çatışmalar olur. Bazen meleği gökle yer arasında oturur halde görür, bazen Harem'de ayakta durur halde, etek kemeri Ka'be'ye ulaşır şekilde ya da benzeri şekillerde görürdü. Bunun sırrı şudur: Melekût âlemi sakinleri, peygamberliğe namzet nefislere karşı ayrı bir özen gösterirler ve her ne vakit onların kontrolünden çıkacak olsa, derhal durumun gerektirdiği şekilde onun üzerine melekî bir şimşek çakar. Bu aynen halkın nefislerinin rüyada bazı şeylere muttali olması gibidir. [277] Vahyin İniş Şekli: Kendisine vahyin nasıl geldiği soruldu. O şöyle cevap verdi: "Bazen bana çıngırak sesi gibi gelir. Bu benim için en şiddetli olanıdır. Sonra açılırım ve vahyi bellemiş olurum. Bazen de adam suretinde bir melek gelir ve benimle konuşur, ben de onun söylediğini bellerim.[278] Çıngırak sesi şeklinde gelmesinin esası şudur: Duyular, güçlü bir etki ile karşılaştıklarında şok olurlar ve meselâ görme duyusu gücünü kaybederek kırmızı, san, yeşil gibi renkler görür; duyma duyusu gücünü kaybeder ve tınlama, çınlama, mırıldanma gibi anlaşılmaz sesler duyar. Eser tamam olduğu zaman ilim hasıl olur. Temessül ise, misâl alemiyle şühûd âlemine ait bazı hükümlerin bir araya geldiği yerlerde olur. Bu yüzden meleği herkes değil sadece bir kısmı görürdü. [279] [276] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/649-650. [277] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/650. [278] Müslim, Fedâil, 87. [279] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/650. |