๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hüccetullahil Baliğa => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 03 Şubat 2011, 22:51:00



Konu Başlığı: Her âyetin bir zahiri birde bâtını vardır
Gönderen: Sümeyye üzerinde 03 Şubat 2011, 22:51:00
Her Âyetin Bir Zahiri, Birde Bâtını Vardır:


Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:

“Her âyetin bir zahrı, bir de batnı vardır, her haddin de bir manaya vakıf olunacak yeri vardır.” [946]

Derim ki: Kur’ân’da yer alan âyetlerin büyük çoğunluğunun konusunu, Allah Teâlâ’nın sıfatlarının ve âyetlerinin beyanı, hü­kümler, kıssalar, kâfirlere karşı serdedilen deliller, cennet ve ce­hennem ağırlıklı mevizeler oluşturur. Hadiste geçen “zahr” keli­mesi, sözün ne için söylendiğini kavramak demektir. “Batn” ise, Allah Teâlâ’nın sıfatlarıyla ilgili konularda, Allah’ın nimetleri hakkında tefekkür etmek, murakabede bulunmaktır; ahkâm âyetlerinde ise, imâ, işaret, fahvâ ve iktizâ gibi delâlet yollarıyla istinbatta bulunmaktır. Hz. Ali’nin (r.a.), “Taşınmasıyla sütten kesilmesi cem’an otuz aydır.” [947] Ayetiyle, “Tam iki yıl emzirirler.” [948] Ayetinden, gebelik süresinin altı ay olabileceğini çıkarması böyle­dir.

Kıssalarda, sevap ve övgünün ya da azap ve yerginin gerekçe­leri öğrenilir, mev’ize kabilinden olan âyetlerde kalbin incelmesi, korku ve ümidin ortaya çıkması.., ve benzeri şeyler amaçlanır. Her âyetin “hadd”\nden maksat, onu anlamak için lâzım olan araçlara sahip olunması, bunun için gerekli hazırlığın yapılması­dır; dili bilmek, âsârı bilmek, keskin bir zeka ve ince bir anlayışa sahip olmak... gibi.

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Onun bazı âyetleri muhkemdir ki, bunlar kitabın anası (esa­sı)dır. Diğerleri de müteşâbihtir.” [949]

Bence muhkemden maksat, tek bir şekilde anlaşılabilecek olan nasslardır;

“Size analarınız, kızlarınız, kızkardeşleriniz... ha­ram kılındı.” [950] Ayeti gibi.

Müteşabih ise, birden çok manaya anlaşılabilen fakat murad, onlardan sadece bir kısmı olan nasslardır;

“İman edip, sâlih ameller işleyenlere tattıklarından dolayı günah yoktur.” [951] Ayeti gibi. Sapıklar bu âyeti, taşkınlık yapmamak, yeryüzünde fesat çıkarma­mak kaydıyle içkinin mubah olduğuna delil olarak kullanmışlardır. Oysaki âyet, haram kılınmadan önce içki içenlerin durumunu beyan etmek için gelmiştir.

 

Ameller Niyete Göredir:
 

Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:

“Ameller, ancak niyetlere göredir. [952]

Niyet, sözlük anlamıyla kasdetmek, azmetmek gibi anlamla­ra gelir. Burada ise, insanın tasavvur etmiş olduğu illet-i gâiyye yani fiili işleyiş amacı olmaktadır, bu amaç onu, o fiili işlemeye sevkeder. Allah’tan sevap kazanmak, O’nun rızasını elde etmek gi­bi. Hadisi şöyle anlamak gerekir: Amellerin, nefis terbiyesi, onun eğriliklerinin giderilmesi, her türlü kötülüklerden arındırılması konusunda etkili olabilmesi için mutlaka böyle bir amaç ile işlen­miş olması; âdet olduğu için veya insanların beklentisine cevap vermiş olmak için veya riya için veya kendisini göstermek için ya da cibillî ihtiyaçların tatmini için.., işlenmemiş olması gerekir. Meselâ, savaşmadan duramayan bir cengaverin durumu gibi olma­malıdır. Böyle biri, kâfirlere karşı cihad halinde olmasa, boş dura­maz, müslümanlarla savaşır. Şu hadis bu konuyu işlemektedir: Rasûlullah’a (s.a.) sorarlar:

“Adam riya için savaşır, şecaat için sa­vaşır; bunlardan hangisi Allah yolundadır?” Rasûlullah (s.a.) bu soruya:

“Kim, Allah’ın dininin yüceltilmesi için savaşırsa, işte o Allah yolundadır.” Şeklinde cevap verir. [953]

Niyet hadisinin ifade etmek istediği esas nokta şudur: Kalbin bir şeyi yapmaya azmetmesi ve ona yönelmesi (niyet) ruh, ameller ise onun kalıbı mesabesindedir.



[946] Kısmen Bkz. Nihâye, 3/132. Bu konudaki rivayetler ve değerlendirmesi hakkında Bkz. Ateş. Süleyman, İşârî Tefsir Okulu, 30.

[947] Ahkâf: 46/15.

[948] Bakara: 2/233.

[949] Âl-i İmrân: 3/7.

[950] Nisa: 4/23.

[951] Mâide: 5/93.

[952] Buharı, îmân, 41; Müslim, İmâre, 155, Ebû Dâvûd, Talâk, 11.

[953] Buhârî, Cihâd, 15.