๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hüccetullahil Baliğa => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 22 Ocak 2011, 15:29:31



Konu Başlığı: Hacbı hırmân ve hacbı noksan ilkesi
Gönderen: Sümeyye üzerinde 22 Ocak 2011, 15:29:31
4. Hacb-ı Hırmân Ve Hacb-I Noksan İlkesi:


 

Varislerden bir grup olduğunda, eğer hepsi de aynı derecede bulunuyorlarsa, hepsine taksimde bulunulması gerekir. Çünkü iç­lerinden birinin diğerine takdimini gerektirecek bir durum yoktur. Ayrı ayrı derecelerde bulunması halinde iki durum karşımıza çı­kar:

i. Hepsi de aynı isim altına girerler ya da ölüye yakınlıkları aynı cihetten olur. Bu durumda kural, daha yakın olanın uzakta olanı hacb-ı hırmân[1334] ile düşürmesidir. Çünkü miras, yardımlaşmayı teşvik için meşru kılınmıştır. Her biri için yakınlık ve yar­dımlaşma vardır; anne ismi altına girenler için rıfk; oğul ismi altı­na girenler için Ölünün yerine geçme; asabe tabiri altına girenler için aileyi savunma manasının bulunması gibi. Bu durumda gaye olan maslahatın gerçekleşmesi, bunu gerçekleştirmekle sorumlu olanın, terki halinde kınacak kimsenin belirlenmesine, ölüye varis olmak suretiyle de diğerlerinden ayrılmasına bağlıdır. Paylarının farklı olmasına gelince, bunun onlarca fazla bir önemi yoktur.

ii. Ya da isimleri ve ölüye yakınlık cihetleri farklı olur. Bu durumda asıl, Allah'ın ilm-i ezelîsinde ölüye daha yakın ve daha faydalı bulunanların daha uzakta olanları hacb-ı noksan[1335] ile hac-betmesi; alacağı payın miktarını azaltmasıdır. [1336]

 
5. Miras Paylarının Açık Ve Hesabı Kolay Olması İlkesi:
 

Diğer bir ilke, hisseleri belirleyen payların açık ve hesaplan­ması kolay olması, daha ilk bakışta hem muhasiplerce hem de baş­kalarınca anlaşılır olmasıdır. Rasûlullah (s.a.), "Biz, ümmî bir üm­metiz; hesap kitap bilmeyiz. [1337]hadislerinde, mükelleflerin büyük çoğunluğunu ilgilendiren yükümlülüklerin, ince hesaplara ihtiyaç göstermeyecek şekilde düzenlenmesi gerektiğine işaret etmiştir. Dolayısıyla miras hukukunda hakların belirlenmesinde esas alına­cak payların açık olması, ilk bakışta kimin fazla kimin çok alacağı­nın belli olması gerekecektir. Bu ilkeden hareketle şeriat, iki grup­ta toplanan paylar belirlemiştir. Bunlar:

i. Üçte iki, üçte bir ve altıda bir,

ii. Yarım, dörtte bir ve sekizde birdir.

Bunların ortak paydaları kendilerinde bellidir ve her biri ara­sında, bir şeyin büyüyerek katlanması, küçülerek ikiye bölünmesi şeklinde üç mertebe bulunur. Bu ise, fazlalık ve noksanlığı gayet açık bir şekilde gösterir.

Sonra katlanan düzeyde olmayan bir fazlalığın dikkate alın­ması halinde, o zaman başka nisbetlerin de ortaya çıkması gere­kir. Bir şeyin yarısı üzerine, tama ulaşmayacak şekilde ilavede bu­lunma istenmesi halinde olduğu gibi, o zaman bu nisbetin üçte iki olması gerekir. Yarıdan az olan ve fakat dörtte bire kadar da düş­meyen bir pay için üçte birin belirlenmesi gibi.

Ferâizde beşte bir ve yedide bir nisbetlerine itibar edilmemiş­tir; çünkü bunların ortak paydalarının bulunması ve hesaplarının yapılması çok ince hesap bilgisi gerektirir.

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

"Allah size, çocuklarınız hakkında, erkeğe, kadının payının iki misli (miras vermenizi) emreder. (Çocuklar) ikiden fazla kadın iseler, ölünün bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer yalnız bir ka­dınsa yarısı onundur.[1338]

Erkeğin payı, kadının payının iki katı kılınır. Bu, "Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve er­kekler mallarından harcama yaptıkları için, erkekler kadınların yöneticisi ve koruyuçuşudur[1339]âyetinin gereği olmaktadır.

Tek bir kızın mirasın yarısını alması şundandır: Şayet, ölenin tek bir oğlu bulunacak olsaydı, malın hepsini alacaktı. Bu durum­da tek kızın hakkı, ikili birli esasının gereği olarak malın yarısını almak olacaktır.

İki kızın hükmü, icmâ ile üç kızın hükmü gibidir. İki kıza üç­te ikinin verilmesi şundandır: Şayet kızlardan biri oğlan olsaydı, kız üçtebir alacaktı. Kızın payını, oğul üçte birden daha aza düşür­mediğine göre, kız evleviyetle düşüremez.

Geride kalan üçte bir ise asabeye bırakılmıştır. Çünkü kızlar, ölüye yardımcıdırlar, aynı şekilde asabe de yardımcıdır. Bu du­rumda biri, diğerini düşüremez. Ancak hikmet, soyağacının dikey çizgisinde yer alanların, ölüye etraftan ilgili olanlara üstün kılın­masını gerektirir; iki ve daha fazla kıza üçte iki, asabeye de üçte bir verilir.

Üçte ikinin, üçte bire nisbeti budur.

Oğullar ve kızlarla bir arada bulunan anne ve babanın hali de aynıdır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

"Ölenin çocuğu varsa, ana babasından her birinin altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da, ana babası ona varis olmuş ise, anasına üçte bir düşer. Eğer ölenin kardeşleri varsa, anasına altı­da bir düşer... [1340]


Çocuklar, Miras Almaya Ana Babadan Daha Lâyıktır:

 

Daha önce, çocukların miras konusunda ana babadan daha çok hak sahibi olduğunu görmüştük. Bu da çocuklara üçte iki, ana babaya da üçte bir vermekle olur. Babanın payı, annenin payından fazla kılınmamıştır. Çünkü baba, asabe yapılmak suretiyle çocu­ğun yerine geçme ve onu himaye etme yönünden bir kere üstün kı­lınmıştır. Aynı üstünlük, ikinci bir defa tekrar itibara alınarak, anneye nisbetle payının, onunkinin iki katına çıkarılması yoluna gidilmez.

Ölenin çocukları bulunmaması halinde ana babadan daha ön­celikli kimse olmaz. Mirasın tamamını alırlar ve bu durumda baba anneye üstün kılınır. Bilindiği gibi ferâizle ilgili dikkate alman üs­tünlük, çoğu kez payın katlanması şeklinde kendisini gösterir.

Sonra miras eğer anne ve anne bir kardeşlere düşüyorsa ve onlar da çok iseler, o zaman annenin payının altıda bire düşürül­mesi gerekir. Çünkü eğer kardeşler asabe değilse, o zaman asabe daha uzaktakiler olacaktır. Asabelik, rıfk ve sevgi aynı düzeydedir. Dolayısıyla yarısı onlara, yarısı da asabeye verilir. Sonra yarı, an­ne ve çocukları arasında paylaştırılır. Bu paylaştırmada altıda bir sadece anneye verilir ve onun payı daha aza düşürülmez, geri ka­lanı ise hepsi birden paylaşırlar.

Eğer kardeşler asabe iseler, o zaman onlarda yakın yakınlık ve himaye manası bir araya gelir. Çoğu kez bu gibi durumlarda kız, oğullar, eş gibi başka varisler de bulunur. Eğer anneye altıda bir verilmeyecek olursa, o takdirde diğerlerine fazla bir şey kal­maz.

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

"Yapacakları vasiyetten ve borçtan sonra, eşlerinizin eğer ço­cukları yoksa, bıraktıklarının yarısı sizindir. Çocuğunuz yoksa si­zin de, yapacağınız vasiyetten ve borçtan sonra, bıraktığınızın dörtte biri onların (zevcelerinizin)dır. Çocuğunuz varsa, bıraktığınızm sekizde biri onlarındır.[1341]




[1334] Babanın, dedeyi düşürmesi gibi mirastan biç pay alamaz hale getirmesi.(Ç)

[1335] Çocukların, kocanın hakkını yarımdan dörtte bire düşürmesi gibi.(Ç)

[1336] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/371-372.

[1337] Müslim, Sıyâm, 15.

[1338] Nisa 4/11.

[1339] Nisa 4/34.

[1340] Nisa 4/11.

Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/372-373.

[1341] Nisa 4/12.

Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/374.