Konu Başlığı: Gerçek ribâ Gönderen: Sümeyye üzerinde 23 Ocak 2011, 15:03:04 Gerçek Ribâ: Ribâ iki çeşittir: i. Gerçek ribâ, ii. Gerçek gibi sayılan ribâ. Gerçek ribâ, borçlarda olur. Daha önce de zikrettiğimiz gibi bu, muamelelerin meşruiyetinde esas olan amaca ters düşer.[1166] Cahiliye döneminde insanlar, bunun iyice içine batmışlardı. Bu yüzden ardı arkası kesilmeyen savaşlar çıkmıştı. Azı, çoğuna götürmekteydi. Dolayısıyla bu kapının tamamen kapatılması gerekiyordu. Bunun sonucu olarak da Kur'ân'da ilgili âyetler indi ve onu kesin kes yasakladı. [1167] Ribelfadl: İkincisi, "ribelfadV'dır. Bu konuda dayanak şu müstefîz hadistir: "Altın altınla, gümüş gümüşle, buğday buğdayla, arpa arpayla, hurma hurmayla, tuz tuzla, misli misline birbirine eşit ve her iki taraf da peşin olarak alınıp satılır. Ama bu sınıflar değişirse, her iki taraf da peşin olmak şartıyla istediğiniz gibi alıp satın!'[1168] Bu tür muameleler, yasağı teyit için ve ribâya benzeyişinden dolayı "ribâ" diye isimlendirilmiştir. Aynen, "Müneccim, kâhindir. [1169] hadisindeki yaklaşımda olduğu gibi. Bu nokta dikkate alındığında, "Ribâ, sadece nesîede olur. [1170] hadisi de anlaşılmış olur. Sonra şeriatta "ribâ" kelimesinin bu manada kullanılması çok olmuş ve kelime zamanla, ribelfadl hakkında da şer'î hakikat halini almıştır. [1171] Allah'u a'lem! Ribânın Haram Kılınmasının Sırrı: Ribânın haram kılınmasının hikmeti şudur: Allah Teâlâ, aşırı refahı hoş karşılamamaktadır; ipek kullanma; dünya sefahatına dalma anlamına gelen altın ve gümüş kaplar kullanma; bilezik, halhal, gerdanlık gibi tek parça som altından yapılmış ziynet eşyaları takınma; maişet konusunda inceliğe ve aşırılığa kaçma gibi davranışları sevmemektedir. Çünkü bunlar, insanı esfel-i sâfilîne iter, bütün düşüncelerini zulmanî renklerle doldurur. Aşırı refah aslında, her türlü ihtiyacın en kaliteli yolla giderilmesi, kötülerine aldırış edilmemesi; kalitenin aynı cins içerisinde aranmasıdır. Bunu biraz açalım: İnsanlar herhangi bir tür yiyecekle hayatlarını idame ettirirler, bir tür para çeşidini kulanırlar. Yiyeceklerin tümüne olan ihtiyaç aynıdır; paraların tümüne olan ihtiyaç da aynıdır. Bir kabilenin diğeri ile mübadelede bulunması, insanlar için gerekli olan temel ilişkilerden biridir. Zorunlu ihtiyacın karşılanabilmesi için illâ da belli bir şeyin, belli bir şeyle mübadele edilmesi gibi zaruret yoktur. Bununla birlikte insanların yapı bakımından, örf ve âdet bakımından farklı farklı olmaları, hayat tarzlarında da farklılıklar olmasını gerektirmiştir. Nitekim, "Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürmeleri için kimini Ötekine derecelerle üstün kıldık.[1172] âyeti bu manayı ifade etmektedir. Bu durumda kimi pirinç ve buğday yer, kimi arpa ve mısır yer, kimi gümüş ile süslenir... Ama, pirincin ve buğdayın kendi aralarında kısımlarına ayrılması, bunlardan bir kısmının diğer kısmına üstün tutulması, keza altın ve onun ayarları hakkında ince sanatlara itibar edilmesine gelince, bu israfçıların ve Acemlerin âdetindendir, bunlar üzerinde durmak ve derinleşmek, dünyaya haddinden fazla değer vermek demektir. Maslahat, bu kapının kapatılması gereğine hükmeder. Fukahâ, haram olan ribânın bizzat nassda belirlenmiş olan altı maddenin dışında kalan diğerlerine de sirayet edeceğini kavramış, hükmün bu altı şeye ilhak edilen her şey hakkında aynı olduğu sonucuna varmıştır. Ancak illetin ne olduğu konuşunda aralârında ihtilâf etmişlerdir. [1173] [1166] Muamelelerin caiz olması için, medenî hayata şöyle ya da böyle müsbet bir katkısı olmalı, taraflar arasında husûmete meydan vermemelidir. Ribâ ise, bu özellikte değildir. Akitler içerisine sokulduğu zaman nizalara sebebiyet vermekte ve aslî meşruiyet amacını tersine çevirmektedir. [1167] Ribâyı terketmemenin, Allah'a ve Peygamberine savaş açma olduğu, ribâ yiyenlerin kıyamet gününe şeytan çarpmış halde gelecekleri belirtildi. Bakara 2/275-276. (Ç) Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/328. [1168] Müslim, Müsâkât, 81. [1169] Kaynağını bulamadık. [1170] Müslim, Müsâkât, 102. [1171] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/329. [1172] Zuhruf 43/32. [1173] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/329-330. |