๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hüccetullahil Baliğa => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 01 Şubat 2011, 14:52:54



Konu Başlığı: Fatiha sûresinin okunması
Gönderen: Sümeyye üzerinde 01 Şubat 2011, 14:52:54
Fatiha Sûresinin Okunması:


Sonra tertîl üzere Fatiha ile Kur'ân'dan başka bir sûre okur. Harflerin hakkım vererek, uzatarak, âyet başlarında durarak gü­zelce okur. Öğle, ikindi namazlarında içinden okur. İmam, sabah namazında ve akşam ile yatsının ilk iki rekatlarında açıktan okur. İmam arkasında namaz kılanın susması ve kulak vermesi vaciptir. İmam açıktan okuyorsa, ancak onun susması esnasında okuyabi­lir. İmam içinden okuyorsa, o zaman kişi muhayyerdir. Eğer oku-yacaksa, Fâtiha'yı, imamın zihnini karıştırmayacak şekilde sessiz­ce okumalıdır. Bence görüşler içerisinde en uygunu budur. Konu ile ilgili hadislerin arası da ancak bu şekilde telif olunabilir.

Bunun sırrı hadiste de belirtildiği üzere imamın zihninin ka­rıştırılmasına meydan verilmemesidir. İmamla birlikte arkadaki-lerin de okumaları, onun zihnini karıştırması yanında, okunan Kur'ân üzerinde düşünmeyi engeller ve bu Kur'ân'a saygısızlık olur. Sâri* Teâlâ, insanların içlerinden okumalarına da kesin bir şekilde hükmetmemiştir. Çünkü halkın büyük çoğunluğu, tümden harflerin mahreçlerine dikkat ederek sahih bir şekilde okumaya koyulsalar bu gürültüye sebep olur, birbirlerinin kalbini meşgul ederler. Oysa ki Sâri' Teâlâ, gönlü meşgul edecek hareketleri ya­saklamıştır. Yasak olan bir harekete götürecek bir yükümlülük de getirmemiştir. Bununla birlikte muktedir olanlar için bunu seçime bırakmış ve isteyenin okuyabileceğine hükmetmiştir. Bu, ümmet için son derece uygun bir hükümdür.

Öğle ve ikindi namazlarında içten okumanın hikmetine gelin­ce, gündüz vakti, gerek çarşı ve pazarlarda ve gerekse evlerde ge­nelde gürültü ve patırtının, şamatanın eksik olmadığı bir zaman­dır. Diğer vakitler ise seslerin kesildiği zamanlardır. Bu vakitlerde açıktan okunması, insanların dinlemeye daha hazır olmaları itiba­riyle öğüt almalarını ve etkilenmelerini daha iyi sağlar. Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur;

"İmam, 'Amîn!' dediği zaman, siz de deyin. Çünkü kimin âmini, meleklerin âmînine denk düşerse, onun gelmiş geçmiş bü­tün günahları affolunur. [72]

Derim ki: Melekler, zikir meclislerinde, orada bulunanlara olan iştiyaklarından hazır bulunurlar ve Mele-i a'lâdan üzerlerine yağan feyiz ve bereket sebebiyle ettikleri dualara âmîn derler. Ha­diste ayrıca imama uyma vurgulanmakta ve ona tabi olma (iktidâ) sünneti pekiştirilmektedir. [73]

 
İki Susup Bekleme (İskâte) anı:
 

Hadislerde namaz esnasında iki susma anından söz edilmek­tedir:

i. Tekbîr ile kıraat arasında olan susup bekleme. Bu bütün cemaatin tahrim tekbirini almış olmalarını beklemek ve hep bir­den can kulağıyla okunacak olan Kur'ân'ı dinlemelerini temin et­mek içindir.

ii. Fatiha ile zamm-ı sûre arasında susup bekleme. Bunun, cemaatin, imamı rahatsız etmeden ve susup dinleme yükümlülü­ğünü de terketmeden okuma imkânı bulabilmeleri için olduğunu söylemişlerdir.

Bence durum şöyle: Sünen sahiplerinin rivayet etmiş oldukla­rı hadis, imamın, cemaatin okuması için susup beklediği konusun­da açık değildir. Çünkü zahirden anlaşıldığı kadarıyla bu susup bekleme "Amîn" sözcüğünü telaffuz edebilmeleri içindir. Yahut Fatiha ile Amîn arasını ayırmak için yapılmış çok kısa bir sektedir ve amacı, Kur'ân'dan olmayan bu sözcüğün açıktan okunması ha­linde Kur'ân'danmış sanılmasını önlemektir. Yahut da okuyucu­nun nefesini toplayabilmesi için yapılmış kısa bir sektedir.

İlk neslin bu susup beklemeyi garip bulmaları, onun yerleşik ve çoğunluk tarafından da uygulanagelen bir sünnet olmadığını gösterir.

Allah'u a'lem! [74]




[72] Buhârî, Ezan, 111; Müslim, Salât, 72.

[73] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/19-20.

[74] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/20-21.