Konu Başlığı: Ezan Gönderen: Sümeyye üzerinde 02 Şubat 2011, 19:17:40 EZAN Ezanın Meşru Kılınış Şekli; Sahabe, namaz kılarken cemaat olmanın şer’an güçlü bir şekilde istenmekte olduğunu öğrenmişti. Aynı zaman ve mekanda bir araya gelebilmeleri için bir çağrı ve uyarıya ihtiyaç vardı. Bunu ne ile sağlayacakları konusunda konuştular. Ateş yakılmasını teklif edenler oldu. Rasûlullah (s.a.), mecusilere benzememek için bunu reddetti. Boru çalınmasını teklif ettiler, yahudilere benzeneceğinden onu da reddetti. Çan çalınmasını önerdiler. Hıristiyanlara benzenileceğinden bunu da reddetti. Bir sonuca vararnadan herkes dağıldı. Abdullah b. Zeyd el-Ensârî bir rüya gördü ve rüyasında kendisine ezan ve kamet öğretildi. Hemen bunu Rasûlullah’a (s.a.) anlattı. Rasûlullah (s.a.) bunun hak bir rüya olduğunu ifade etti ve ezan böylece İslâm çağrısı olmak üzere kabul edildi.[1101] Bu olay, şu sayacağımız konular hakkında açık bir delildir: i. Şer’î hükümler sadece maslahata binaen meşru kılınır, ii. Bu alanda içtihadın da bir yeri vardır. iii. Kolaylaştırma ilkesi vazgeçilmez esaslardan biridir, iv. Sapıklıkları üzere devam etmekte olan kavimlere dinî nişaneler konusunda muhalefet etmek gereklidir, v. Rasûlullah’tan (s.a.) başka kimseler de rüyalarında hak ilhama mazhar olabilirler; ancak bunun bir anlam ifade edebilmesi, şüpheden uzak bir hal alabilmesi için Rasûlullah’ın (s.a.) onaylamasına ihtiyaç vardır. İlâhî hikmet, ezanın sadece bir duyuru aracı olmakla kalmamasını, aksine dinî nişanelerden biri olmasını, okunduğunda gaflet halinde olanlara dini hatırlatıcı bir özellik içermesini, bir kavmin onu kabul etmesi halinde Allah’ın dinine boyun eğdikleri manasına gelici bir mahiyet arzetmesini gerektirmiştir. İşte bu sebeplerden dolayı ezanın, Allah’ın zikri, kelimeyi şehâdet ve namaza çağrı cümleciklerinden meydana gelmiş olması vacip olmuştur. Böylece ezana, kendisiyle ne kastedildiği herkesçe anlaşılır bir içerik kazandırılmıştır. Farklı Ezan Rivayetleri: Ezan, sonraki nesillere iki yoldan ulaşmıştır. En sahih olanı, Bilâl (r.a.) yoluyla gelenidir. Rasûlullah (s.a.) zamanında ezan, ikişer ikişer, kamet ise birer birer [1102] okunurdu. Şu kadar ki kamette “Kad kâmeti’s-salâtu, kad kâmeti’s-salât” ilavesi vardı. Sonra Ebû Mahzura yolu [1103] gelir. Rasûlullah (s.a.), ona ezanı on dokuz kelime, ikameti de on yedi kelime olarak öğretmiştir. Bence bunlar, Kur’ân kıraatindeki ahruf-ı seb’a gibidir; hepsi de yeterli ve caizdir. Rasûlullah’ın (s.a.), “Eğer sabah namazı ise, ‘es-Salâtu hayrun mine’n-nevin, es-Salâtu hayrun mine’n-nevm’ dersin.” [1104] buyruğuna gelince bunun hikmeti şudur: Sabah namazı vakti uyku ve gaflet anıdır. Dolayısıyla insanların daha güçlü bir uyarıya ihtiyacı vardır. Bu yüzden bu sözcüklerin eklenmesi müstehap görülmüştür. [1101] Bkz. Davudoğlu, Müslim Şerhi, 3/5 vd. [1102] Bu İmam Şafiî'nin mezhebi olmaktadır. [1103] Bkz. Davudoğlu, Müslim Şerhi, 3/12. [1104] Bu konuda Bkz. Tahiru'l-Mevlevi, Müslümanlıkta İbadet Tarihi, 64. |