๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hüccetullahil Baliğa => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 21 Ocak 2011, 13:07:21



Konu Başlığı: Evlenmenin haram olmasını gerektiren sebepler
Gönderen: Sümeyye üzerinde 21 Ocak 2011, 13:07:21
 
Evlenmenin Haram Olmasını Gerektiren Sebepler:

 

Haramlık hükmünü gerektiren durumlar şunlardır: [1474]


1. Yakınlık:

 

Adeten, insanlar hep yakınlarıyla bir arada olmak zorunda­dır. Bunlar arasında tesettüre riayet etmek imkânı yoktur. Her iki tarafın bîr birine olan ihtiyaçları yapay ve geçici olmayıp, kalıcı ve tabiî bir mahiyet arzeder. Bu durumda, yakın kadınlarla evlenme yasağı konularak onlara karşı tamah kökten kesilip atılmazsa, sa­yılamayacak kadar mefsedet ortaya çıkar. Herkes bilir ki bir adam, yabancı bir kadının güzelliğini görür de, bir bakmaya ona aşık olur, onun peşine düşer ve bu yüzden kendisini nice tehlikele­re atar. Ya devamlı başbaşa kaldığı, gece gündüz güzelliklerini gördüğü kadın hakkında ne demeli?!

Hem yakınlara karşı rağbet kapısı açık tutulup kapatılmamış olsaydı, bu yüzden insanlara bir ayıp gerekmeseydi, bu, kadınların büyük ölçüde zarar görmelerine sebep olurdu. Çünkü onlara karşı beslenilen arzu, onların başkalarıyla evlenmelerinin engellenmesine sebep olurdu. Zira kadınların evlendirilmesi kendi ellerinde bir şeydir. Haydi diyelim onları kendileri aldılar, bu durumda kadının evlilik haklarını kim arayacak, onu kim kollayacaktı.

Benzer bir durum yetim kızlar hakkında Kur'ân'da yer almış­tır. Veliler, elleri altındaki yetim kızları, mallarına ve güzellikleri­ne olan rağbetlerinden dolayı kendilerine nikâhlarlar, fakat evlilik haklarına riayet etmezlerdi. Bunun üzerine Hz. Âişe'nin açıkla­dığı üzere şu âyet indi:

"Eğer yetimlerin haklarına riayet etmekten korkarsanız be­ğendiğiniz başka kadınlarla evlenin. [1475]

Tabiî ve kalıcı olan bu ilişki; kişi ile, annesi, kızı, kızkardeşi, halası, teyzesi, kardeş kızları, kızkardeş kızları arasında mevcut bulunmaktadır. [1476]

 
2. Süt Akrabalığı:
 

Kişiyi emziren kadın, anne mesabesindedir; çünkü bünyesi­nin oluşmasında ve gelişmesinde anne gibi bir paya sahiptir. Çocuğun yaratılışı annenin karnında tamamlanır, süt anne ise ilk bü­yümesi ve gelişmesi anında ona süt vererek onu açlıktan ve ölüm­den kurtarır. Bu haliyle süt anne, anneden sonra gelen annedir. Onun çocukları da, kendi kardeşlerinden sonra gelen kardeşleri olur. Süt anne onu büyütmek için ne zahmetlere katlanır. Buna karşılık olmak üzere çocuğun boynunda onun lehine borçlar biner. Küçüklüğünde onun için neler yapar. Hal böyle iken büyüyünce, ona sahip olması, onun üzerine atlaması hasta ruhlu olmayan bir insanın asla kabul edemeyeceği bir şeydir. Nice akılsız dilsiz hay­van vardır ki, annesine ya da kendisini emzirene şehvetini gider­mek için dönüp bakmaz bile. Ya insana ne demeli!

Araplar, çocuklarını sütanneye teslim ederlerdi. Çocuk, sü­tannenin kabilesinde yetişir, büyürdü; bir mahrem gibi onlarla içli dışlı olurdu. Araplarca, süt akrabalığı aynen nesep akrabalığı gibi bir şeydi. Bu durum, süt emme sebebiyle haramhk hükmünün, ne­sep sebebiyle haramlığa kıyaslanmasını gerektirmiştir. "Doğum­dan haram olan, süt emme sebebiyle de haram olur. [1477] hadisi bu mananın ifadesi olmaktadır. [1478]



[1474] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/408.

[1475] Nisa 4/3.

[1476] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/408-409.

[1477] Müslim, Radâ', 1.

[1478] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/409.