๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hüccetullahil Baliğa => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 15 Şubat 2011, 14:49:29



Konu Başlığı: Ehli kıble iki kısma ayrılmışlardır
Gönderen: Sümeyye üzerinde 15 Şubat 2011, 14:49:29
 

Ehl-i Kıble İki Kısma Ayrılmışlardır:


“Sünnet” kelimesi, aslında Kelâm ilminde belli bir mezhebe has bir isim değildir. Ehl-i kıblenin, dinin zarurî esasları üzerinde ittifak ettikten sonra üzerinde ihtilâf ettiği ve bu yüzden çeşitli fır­kalara ve ayrı ayrı hiziplere bölündüğü meseleler iki kısımdır:

1. Âyet ve sünnetin temas ettiği konular:

Bunlar hakkında Kur’ân âyetleri bulunmakta ve sahih hadis­ler onlardan söz etmektedir. Sahabe ve tabiînden oluşan selef-i sâlih onlar üzerinde yürümüşlerdir. Sonra herkesin kendi görüşü­nü beğendiği devirler gelip de yollar ayrılmaya başlayınca, ümmet­ten bir bölümü Kitap ve Sünnet’in zahirini tercih etmiş ve selef inancına dört elle sarılmış, onların aklî esaslara uyup uymadığına aldırmamışlardır. Şayet bu meyanda aklî esaslara değinmişlerse, bu inançların onlardan çıkarılması amacıyla değil, aksine karşı tarafı ilzam etmek, onların görüşlerini reddetmek için ya da kalbî huzura ulaşmak amacıyla olmuştur. Bunlar “Ehl-i sünnet” dediği­miz gruptur.

Bir grup tevile sapmış ve nassların zahirini terketmiştir:

Ümmetten bir grup ise, kendi kuruntularınca nassların aklî esaslara uymaması halinde tevîli yoluna gitmişler ve onların zahirini terk etmişler; durumu ortaya koymak ve olduğu hal üzere açıklık getirmek için aklî esaslara başvurmuşlardır.

Meselâ kabir suali, amellerin tartılması, sırattan geçilmesi, Allah’ı görme, velilerin kerametleri.., bu kabilden konulardır. Bunların tamamı hem Kitap’ta hem de Sünnet’te yer almış, selef bunları aynen kabul etmiştir. Ancak aklı ön plâna çıkaranlara gö­re bunlar, aklî esaslara uymayan şeylerdir; dolayısıyla ya inkârı ya da tevîli gerekecektir. Nitekim öyle de yapmışlardır.

Onlardan bir grup:

“Onların hakikatini kavrayamasak, aklî esaslar onları desteklemese bile biz öylece iman ettik.” demişler­dir. Biz ise şöyle diyoruz:

“Biz bunların hepsine Rabbimizden gelen bir burhan üzere iman ettik ve bize göre aklî esaslar da bunları desteklemektedir.”

2. Kitap ve Sünnet’te yer almayan konular:

Bir kısım daha vardır ki, onların Kitap’ta ya da Sünnet’te sö­zü geçmemektedir ve onlar hakkında sahabe de bir söz etmemiştir. Bunlar el dokunulmadık konulardır. Sonra ilim adamlarından ba­zıları çıkmış ve bunları gündeme getirmiş, hakkında söz etmişler ve tabii ihtilâfa düşmüşlerdir.

Bu gibi daldıkları konular:

a) Ya naklî dilillerden istinbat edilen meseleler olmaktadır: Peygamberlerin meleklere üstünlüğü, Hz. Âişe’nin Hz. Fâtıma’ya üstünlüğü meseleleri böyledir.

b) Ya sünnete uygun olan esasların kendi kanaatlerince o şe­ye bağlı olması sebebiyle ele alınmıştır: Bunlara örnek çoktur: Çeşitli genel prensipler, bazı cevher ve araz bahisleri, “âlemin hâdisliğine hükmetmek, heyulanın [115] iptali ve cüz’ü lâ yetecezzânın (parçalanamayan zerre) ispatı esasına bağlıdır”; “Allah Teâlâ’nın âlemi vasıtasız yaratmış olduğuna hükmetmek, ‘Birden ancak bir çıkar’ önermesinin iptaline bağlıdır”; “mucizelerin varlığını kabul etmek, sebeplerle müsebbebler arasındaki aklî gerekliliğin (lüzum) inkârına bağlıdır”; “haşr-ı cismânî ma’dûmun iadesinin mümkün olmasına bağlıdır”..., gibi daha pek çok kitaplarını doldurmuş ol­dukları şeyler bunlardandır.

c) Ya da Kitap ve Sünnet’ten aldıkları şeyleri açıklamak ve yorumlamak için ortaya atmışlardır.




[115] Heyûlâ: Madde. Bütün cisimlerin ilk maddesi olduğu varsayılan madde. (Ç)