๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hüccetullahil Baliğa => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 19 Ocak 2011, 15:03:47



Konu Başlığı: Diyetin âkile üzerine yüklenmesinin hikmeti
Gönderen: Sümeyye üzerinde 19 Ocak 2011, 15:03:47
Diyetin Âkile Üzerine Yüklenmesinin Hikmeti:


Taammüden olmaması halinde öldürmelerde diyetin âkile üzerine yüklenmesi iki sebepten dolayıdır:

i. Hata, kişinin gösterdiği tesâhül (ihmal) sebebiyle her ne kadar muahaze edilmekte ise de, bunun son derece ağır bir mua-haze olması gerekmez. Bu durumda uygun olanı, diyetin katilin yakınları üzerine paylaştırılması ve böylece diyetin ödenmesinin kolay laştırılmasıdır.

ii. Araplar, öteden beri kendi adamlarına sıkıntı içerisinde olması halinde hem bedenen hem de malen yardımcı olurlar ve bu­nu, mutlaka yerine getirilmesi gereken bir sıla, güçlü bir hak ola­rak görürlerdi. Terkini, hakların çiğnenmesi, sılayı rahmin kesil­mesi sayarlardı. Onların bu güzel âdeti, bunun şer'î bir hüküm olarak konulmasını gerektirdi.[192]

 
Taammüden Öldürme Diyeti, Peşin; Diğerleri Taksitle Ödenir:
 

3. Ağırlaştırma ve hafifletme yolundan biri de, taammüden öldürme diyetinin, bir sene içerisinde peşin; diğerlerinin üç sene içerisinde taksitle ödenmesi hükmünün getirilmesidir. [193]


Diyetin Ağır Olmasının Hikmeti:

 

Diyette asıl, ödenmesi çok ağır olan, güçlükle ödenebilen, ödenmesi için muazzam sıkıntı ve zahmetlere katlanılan büyük miktarda bir mal olması ve böylece caydırıcılığın sağlanmasıdır. Bu miktar kişiden kişiye göre değişir.

Cahiliye döneminde insanlar diyeti on deve olarak belirlemiş­lerdi. Abdulmuttalip, insanların bu miktarı fazla kale almadıkları­nı, on devenin caydırıcılıktan çıktığını görünce, miktarı yüz deveye çıkardı.

Rasûlullah (s.a,), bu miktarı yüz deve şeklinde olduğu gibi ko­rudu. Çünkü Araplar o vakitler deveyle iştigal eden bir milletti. Şu kadar var ki Rasûlullah (s.a.) getirdiği şeriatın hem Arap hem de Acem bütün uluslar için genel olduğunu, herkeste de Araplar gibi deve bulunmadığını bildiğinden, başka mallardan da diyeti takdir buyurdu.

Buna göre diyet, altından bin dinar; gümüşten on iki bin dir­hem, sığırdan iki yüz baş hayvan, davardan iki bin koyun ya da  olarak belirlenmiştir. [194]

 
Diyetin Âkile Üzerine Dağıtılması:
 

Diyet miktarı olan bin dinarın, üç senede ödenmek üzere meselâ yüz kişiye dağıtılması halinde, kişi başına her bir sene için üç küsur dinar düşer. Ödemenin gümüşten yapılması halinde ise otuz küsur dirhem düşer. Bu miktar, daha az olması halinde kale alınmayacak bir miktardır.

Kabileler arasında farklılıklar bulunur; kimi büyük olur, kimi de küçük. Küçük kabile elli kişi olarak belirlenmiştir. Çünkü en küçük bir köyün oluşması için en az elli erkeğe ihtiyaç duyulur. Bu noktadan hareketledir ki kasâmede elli erkeğe yemin verdilmekte-dir. Büyük kabile de ellinin iki katı kadar olur. Diyet yüz deve kı­lınmıştır ki, çoğu kabile hakkında durumlarının müsavi olması ha­linde her bir kişiye bir ya da iki ya da birden biraz fazla deve düş­sün.

Bazı hadisler, Rasûlullah'm (s.a.) develerin ucuzlaması halin­de diyeti azalttığını, yükselmesi halinde de artırdığını göstermek­tedir. Bence bu uygulama, sadece devecilikle iştigal edenlere mah­sustur. Sen bütün ülkeleri araştırdığın zaman insanların iki kısma ayrıldıklarını görürsün:

i. Ticâretle uğraşıp, muamelelerini altın ve gümüşle yapan­lar. Bunlar şehirlilerdir.

ii. Hayvancılıkla uğraşanlar. Bunlar da bâdiye yaşayanlar­dır. Çoğunluğun durumu böyledir. [195]

 
Hata İle Öldürmede Keffâret:
 

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Yanlışlıkla bir mü'mini öldüren kimsenin, mü'min bir köle âzâd etmesi ve ölenin ailesine teslim edilecek bir diyet vermesi gerekir.[196]

Keffârette bir mü'min kölenin âzâd edilmesi, yahut altmış fa­kirin doyurulması vacip kılınmıştır ki, kişi ile Allah arasında olan günahlara keffârret olsun. Çünkü hata yoluyla öldürmede, insan­ların tazyikine maruz kalması sebebiyle pişmanlık doğuracak cay­dırıcılık mevcut bulunmaktadır. Bu itibarla keffâret, kul ile Allah arasında olan günaha yöneliktir.    [197]               




[192] Âkile müessesesinin en önemli işlevlerinden biri, otokontrolün sağlan­masıdır. Kabile içinden birinin işleyeceği cinayetin cezasını herkes çe­keceğinden, bütün kabile, bireylerini kontrol edecektir.(Ç)

Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/487.

[193] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/487.

[194] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/487-488.

[195] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/488-489.

[196] Nisa 4/92.

[197] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/489.