๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hüccetullahil Baliğa => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 25 Ocak 2011, 13:56:06



Konu Başlığı: Dilin afetleri
Gönderen: Sümeyye üzerinde 25 Ocak 2011, 13:56:06
Dilin Âfetleri:


Dilin âfetleri türlü türlüdür. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

i. Olur olmaz her konuda konuşmak: Bunun sonucunda hiss-i müşterekte (çok işlevli duyu) o şeylerin suretleri toplanır. Bu ha­liyle kul Allah'a yöneldiği zaman, zikrin tadını alamaz, zikirler üzerinde tefekkür edemez. İşte bu yüzden Rasûlullah (s.a.), mâlâyânîyi yani kişinin kendisini ilgilendirmeyen lüzumsuz lakır-tılar etmesini yasaklamış ve bunu iyi müslümanhğın gereği say­mıştır.

ii. İnsanlar arasında fitne çıkarıcı lâflar etmek: gıybet, tartış­ma, çekişme gibi.

iii. Çirkin sözler etmek: sözün; nefsin saldırgan, ya da şehevî özellikli kalın bir perde ile Örtülü olmasından kaynaklanması. Söv- nıek, kadınların güzelliklerinden bahsetmek gibi.

iv. Allah'ın azametini unutmadan, O'nun katında olanlardan gafletten kaynaklanan sözler. Hükümdara, "Meliku'l-mülûk" yani hükümdarlar hükümdarı diye hitap etmek gibi.

v. Dinin/ümmetin maslahatına ters düşen sözler etmek: Meselâ, ümmetten terketmesi istenilen şeyleri terviç edici sözler söylemek böyledir; şarabı övmek, üzüme "kerm" demek gibi. Dinî nassların zamanla anlaşılmaması sonucunu doğuracak, kavram kargaşasına yol açacak isimlendirmelere gitmek de böyledir. Akşam namazına "işâ=yatsı", yatsı namazına da "ateme-karanlık" adı vermek gibi.

vi. Şeytanlara nisbet edilen şenî fiiller gibi şenî sözler olması; müstehcen sözler, cinsel ilişkiden, cinsel organlardan açık ifadeler­le söz etmek gibi. Keza uğursuzluk telakkisini dile getiren sözler de böyledir. "Bu yurtta başarı ve bolluk yoktur," sözü gibi.

Sonra genelde semahatın bulunacağı yerlerin beyan edilmesi ve bu konuda şeriatın dikkate aldığı şeylerle, dikkate almadığı şeyler arasının ayrılması gerekir. Bunlardan bazıları şunlardır: [928]

 
1. Zühd:
 


Nefis, yeme içme, giyinme ve kadın arzusuna kapılır ve bu ar­zu sonucunda kendisine kötü bir renk siner ve bu cevherine nüfuz eder. Eğer insan, bunu nefsinden silkelemeyi başarabilirse, işte bu zühddür. Bu sayılan şeylerin tümden terkedilmesi aslında şer'an iyi bir şey değildir. Bunlardan istenilen, bu arzuların kontrol altı­na alınması ve böylece semahat vasfının gerçekleştirilmesine çalı­şılmasıdır.

Zühd hakkında Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Dünyada zahittik, ne helâli haram kılmakla, ne de malı zi­yan etmekledir. Aksine zahitlik, kendi ellerinde bulunana, Allah'ın ellerinde olandan daha çok güvenmemen, başına bir musibet gel­mesi halinde, sanki o başına gelmemiş gibi tepki göstermen ve elde edeceğin sevaba karşı daha arzulu olmandır.[929]

"Şu üç şeyden başka Âdem oğlunun bende bir hakkı yoktur: Oturacağı bir ev, avret yerini Örteceği bir elbise ve karnını doyura­cağı ekmek ve su. [930]

"Âdem oğluna, belini doğrultacak birkaç lokma yeterlidir. [931] "iki kişinin yiyeceği, üç kişiye yeter; üç kişinin yiyeceği, dört kişiye yeter. [932]

Yani, iki kişiyi iyice doyuracak yemek, orta şekilde üç kişiye yeter. Bununla Rasûlullah (s.a.), yardımlaşmayı teşvik etmiş ve oburlu­ğun kötü olduğunu ifade etmiştir. [933]




[928] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/260-261.

[929] Tirmizî, Zühd, 29; İbn Mâce, Zühd, 1.

[930] Tirmizî, Zühd, 30; Ahmed, 1/62.

[931] İbn Mâce, Afime, 50.

[932] Müslim, Eşribe, 178.

[933] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/261-262.