๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hüccetullahil Baliğa => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 18 Ocak 2011, 18:02:13



Konu Başlığı: Devlet başkanının cihad görevi
Gönderen: Sümeyye üzerinde 18 Ocak 2011, 18:02:13
Devlet Başkanının Cihad Görevi:


Devlet başkanının, müslümanların güç ve kudretini ortaya çı­karacak, kâfirlerin elini kolunu bağlayacak sebeplere bakması, bu­nun için çalışması, imal-i fikirde bulunması ve bunun sonucunda Rasûlullah'tan (s.a.) ve halifelerinden sabit olan uygulama ya da benzeri bir şey doğrultusunda hareket etmesi gerekir. Çünkü dev­let başkanı, ümmetin maslahatlarım gerçekleştirmek için vardır; maslahatlar ise ancak bu şekilde gerçekleşir. Bu konuda asıl olan, Rasûlullah'ın (s.a.) siyeridir.

Biz burada konu ile ilgili hadislerin bir hülasasını arzetmek istiyoruz:


Devlet başkanı, müslüman ülkelerini çevreleyen serhat boyla­rını tutar, yeterli askerlerle ülkenin sınırlarını korur. Sınır muha­fızları ve kaleleri üzerine cesaretli, görüş sahibi, müslüm ani arın yararını düşünen emir ve komutanlar tayin eder. Ülke savunması eğer hendek kazmak, kale ya da hisar yapmak gibi önlemleri ge­rektiriyorsa, bunları yapar. Nitekim Rasûlullah (s.a.), Hendek sa­vaşında bunu yapmıştı.

Bir askerî birlik gönderdiği zaman, başlarına en üstünlerini ve müslümanlar için en yararlı olanlarım komutan tayin eder. Ay­nen -Rasûlullah'm (s.a.) yaptığı gibi- bizzat komutana ve asker­lerine hayırlar diler, onlara uyulması gereken harp talimatı verir.

Bir gazaya çıkmak istediği zaman, Rasûlullah'm (s.a.) yap­tığı gibi- ordusunu denetler, süvarileri ve piyadeleri inceler, on [ 4681   beş yaşından küçük olanları orduya almaz.

İnsanları savaşmaktan tutan, ayakbağı olan, ordu içinde kâfirlerle ilgili moral bozucu dedikodular yayan kimseleri orduya almaz. Bu konuda delil şu âyettir:

"Eğer onlar savaşa çıkmak isteselerdi elbette bunun için bir hazırlık yaparlardı. Fakat Allah onların davranışlarını çirkin gördü ve onları (böyle cihad gibi güzel bir amelden) geri koydu. Onlara, 'Oturanlarla (kadın ve çocuklarla) beraber oturun!' denildi.[429]

Orduya müşrik de almaz. Çünkü Rasûlullah (s.a.), "Biz hiç­bir müşrikten yardım istemeyiz. [430] buyurmuştur. Ancak zaruret hali bulunur ve kendisine de güvenilirse o zaman orduya alabilir.

Hakkında endişe edilen genç kadınları da orduya almaz. Yaşı ilerlemiş kadınların katılmasına izin verir. Çünkü Ümmü Süleym ve Ensârlı bazı kadınlar savaşlara katılır; askerlere su verirler, yaralıları tedavi ederler, ordunun sağ ve sol cenahını desteklerler­di. [431]

 
Ordunun Tanzimi:
 

Her kabile için -Rasûlullah'm (s.a.) Fetih gününde yaptığı gibi- bir bayrak diker. Her grubun başına bir emir ve yardımcı (arif[432]) tayin eder. Çünkü bu, düşmana daha çok korku verir, hem de ordu düzeninin daha iyi kurulmasını sağlar.

Onlar için Rasûlullahtın (s.a.) yaptığı gibi- geceleyin bir­birlerini Öldürmemeleri için kullanacakları parola belirler.

Yola perşembe ya da pazartesi günü çıkar; çünkü bu iki gün amellerin arzolunduğu günlerdir. Daha önce bunu anlatmıştık.

Zaruret olmadıkça zayıfları esas alan bir yürüyüş düzeni be­lirler. Konak yeri olarak askerler için en uygun ve suyu bol olan yerleri seçer.

Düşman korkusu olması halinde nöbetçiler ve gözetleyiciler diker. Neresi üzerine yürüdüğünü mümkün mertebe gizli tutar; durumu sadece görüş sahibi ve ümmet için hayırhah olanlara açar. [433]

 
Küffâr Yurdunda Hadler Uygulanmaz;
 

Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:

"Gaza esnasında eller kesilmez.[434]

Bunun sırrı şudur: Hz. Ömer'in (r.a.) de beyan ettiği gibi sa­vaş esnasında el kesilmesi, suçlunun şeytanın iğvasma kapılması­na ve bunun sonucu olarak da düşmanlara katılmasına sebep olur. Hem bu, çoğu kez insanlar arasında ihtilâflara sebep olur. Bu ise müslüm ani arın maslahatlarına zarar verir.

Ehl-i kitap ve mecûsîlerle müslüman oluncaya ya da elleriyle zillet içinde cizye verinceye kadar savaşır. [435]



[429] Tevbe 9/46-47.                                                         

[430] Ebû Dâvûd, Cihâd, 142.

[431] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/551-552.

[432] Başında bulunduğu askerî birlik hakkında bilgisi olan ve. İşlerini tedvirle yükümlü bulunan subay, kethüda, kâhya.(Ç)

[433] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/552-553.

[434] Tirmizî, Hudûd, 20; Dârimî, Siyer, 50.

[435] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/553.