Konu Başlığı: Devlet başkanına itaat vaciptir Gönderen: Sümeyye üzerinde 20 Ocak 2011, 18:35:27 Devlet Başkanına Ve Onun Naibine İtaat Vaciptir: Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Müslüman bir kimseye sevdiği, sevmediği her hususta âmirini dinleyip itaat etmesi gerekir. Meğer ki, kendisine günah olan bir şey emredile! Eğer günah olan bir şey emredilirse ne dinlemek vardır, ne de itâat.[145] Devlet başkanı, iki tür maslahatın gerçekleştirilmesi için gereklidir. Dinin ve ülkenin düzeni bu maslahatlara bağlıdır. Rasûlullah (s.a.) da, sırf bu maslahatları gerçekleştirmek için gönderilmiştir. Devlet başkam, Rasûlullah'ın (s.a.) naibi ve onun emirlerinin icrâcısıdır. Bu itibarla, ona itaat, Rasûlullah'a (s.a.) itaat olmakta; ona isyan da Rasûlullah'a (s.a.) isyan sayılmaktadır. Günah olan bir şeyi emretmesi halinde ise, ona itaatinin Allah'a itaat olmadığı, o haliyle onun Rasûlullah'ın (s.a.) naibi olmadığı ortaya çıkmaktadır. Bu manayı ifade etmek üzere Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Kim âmire (emir) itaat ederse bana itaat etmiş; kim de âmire isyan ederse bana isyan etmiş olur! [146] "Devlet başkanı (kumandan), ancak bir kalkandır; arkasında savaşılır ve onunla korunulur. Eğer Allah'tan sakınmayı emreder ve adalet gösterirse, bununla kendisine ecir verilir. Bundan başka bir şey emrederse ondan gelen aleyhine olur. [147] Devlet başkanının kalkana benzetilmesi, müslümanların onun şahsında güçbirliği etmelerine sebep olması ve onları koruması yüzündendir. Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Bir kimse emîrinden hoşlanmadığı bir şey görürse sabretsin! Zira her kim cemaatten bir karış ayrılır da ölürse, bu bir cahiliyet ölümüdür. [148] Bu şu sebeple böyledir: İslâm, bu iki tür maslahatı gerçekleştirme amacıyla cahiliye döneminden temayüz etmektedir. Halife, bu iki tür maslahatların gerçekleştirilmesi konusunda Rasûlullah'ın (s.a.) naibidir. Bu durumda, onların icracısı ve uygulayıcısı olandan ayrılan, cahiliye özelliği üzere devam etmiş olur. [149] Devlet Başkanının Halkına Karşı Sorumluluğu: Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın bir sürüye çoban yaptığı hiçbir kul yoktur ki, öldüğü gün sürüsüne hiyanet etmiş olarak ölsün de, Allah ona cenneti haram kılmasın![150] Halifenin bulunması, maslahatların gerçekleştirilmesi amacına yönelik olduğuna göre, halifenin bu maslahatları gerçekleştirmekle memur olması gerekir. Nitekim buna karşılık olarak halkın da ona itaat etmeleri emrolunur ki, maslahatların gerçekleşmesinde her iki taraf da kendilerine düşeni yapmış olsunlar. [151] Devlet Başkanı Ve Memurlarının Maaşı Beytülmalden Karşılanır: Devlet başkanı yalnız başına vergileri tahsil edip, yerlerine dağıtamaz, ülkenin her bir yanında mevcut davalara bakıp anlaşmazlıklara çözüm getiremez. Bu itibarla ülkenin her bir yerine kadılar ve devlet memurları göndermesi gerekir. Bunlar, zamanlarını kamu yararı ile ilgili işlere harcayacaklarından onların geçimlerinin beytülmal üzerine olması gerekecektir. Hz. Ebû Bekir (r.a.), halife seçilince söylediği, "Kavmim bilir ki benim işim[152] ailemin geçimini sağlamaktan aciz değildir. Şimdi ben müslümanların işiyle meşgulüm; dolayısıyla Ebû Bekir ailesi bu maldan yiyecektir; Ebû Bekir de müslümanlar için çalışacaktır." sözüyle bu manaya işarette bulunmuştur. [153] [145] Müslim, İmâre, 38. [146] Müslim, İmâre, 32. [147] Müslim, İmâre, 43. [148] Müslim, İmâre, 55. [149] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/476-477. [150] Müslim, İmâre, 21. [151] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/478. [152] Ticaretle uğraşırdı. [153] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/478. |