Konu Başlığı: Birinci kısma uymak daha yerindedir Gönderen: Sümeyye üzerinde 15 Şubat 2011, 14:47:26 Birinci Kısma Uymak Daha Yerindedir: Daha önce de zikrettiğimiz gibi, insanın sünnî olması, ikinci kısımdan olan meselelerin değil de birinci kısımdan olanların dikkate alınması ile olmaktadır. Bu itibarla Ehl-i sünnet ulemâsının kendi aralarında bu ikinci kısımdan olan meseleler hakkında çoğu kez ihtilâf ettiklerini görmekteyiz. Meselâ Eşarîler [116] ile Matürîdîler [117] arasında bulunan ihtilâflar gibi. Keza her asırda, mütahassıs âlimlerin sünnete muhalif olmayan her meseleye -mütekaddimînin [118] onlar hakkında söz etmemesine rağmen- dalmaktan geri durmadıklarını görmekteyiz. Ey okuyucu! Fer’î meseleler ve mezhepler konusunda âlimlerin ihtilâf ettiği, menba ve oraya götürecek yolların birbirine karışıp ayrıldığı anda ben apaçık olan geniş caddeye girdim, hep güçlü ve orta olanı araştırdım, uç noktalara kaymadım, yan çizmedim, ayrıntı ve tahriçlere karşı kulaklarımı tıkadım. Her Sahanın Kendine Has Bir Özelliği, Her Makamın Bir Gereği Vardır: Bil ki: Her sahanın kendine has bir özelliği, her makamın bir gereği vardır. Garîbu’l-hadîs ilminde mahir olan bir kimsenin, hadişlerin sıhhat ya da zayıflığından bahsetmesi doğru olmaz. Hadis hafızının da fıkıh alanında söz etmesi ve fer’î meseleler arasında ayırıma gitmesi uygun olmaz. Aynı şekilde hadislerin sırları (hikmet-i teşrî) üzerinde araştırma yapan birinin de bu gibi şeyler üzerinde durması doğru olmaz. Çünkü onun bütün gayesi, Rasûlullah’ın (s.a.) söylemiş olduğu sözdeki kasdı tespit etmek, sırrı yakalamaktır. Hadisin getirdiği hükmün muhkem olarak devam etmekte olması ile neshedilmiş bulunması veya ona başka bir delilin muarız bulunması ve bu yüzden fakihe göre mercûh (zayıf) sayılması arasında fark yoktur. Hadis İlmi, Tedvin Sonrasında Ayıklanan Kısımdan Oluşur: Evet, her ilimle uğraşan kişinin, mutlaka o ilimde en sağlam olan şeylere sarılması ve en önemli olan konuları ele alması gerekir. Hadis ilminde hakka en yakın olanı da, ülkelerde bulunan hadislerin ve oralardaki fakihlerin ulaştığı sonuçların, hadislerin destekli olanlarını garip (ferd) olanlarından ayırma, ravice çok olanı, rivayetçe güçlü bulunanı böyle olmayanlardan ayırt etme bilgisinin derlenmesi ve bütün bunların ayıklamaya tabi tutulması sonrasında geride kalan kısım olmaktadır. Kaldı ki hadisçi bu kabilden olmayan bir şeye temas ediyorsa, bunlar istitrat [119] kabilinden olmaktadır. Buna göre ictihâdî meselelerden bahsetmek ve onlardan hangisinin hakka daha yakın olduğunu araştırmak, ilim adamlarınca ortaya konulmuş bir bid’at, ya da onlar hakkında eleştiriyi gerektirecek bir durum değildir. “Ben sadece gücümün yettiği kadar ıslah etmek istiyorum. Fakat başarmam ancak Allah’ın yardımı iledir. Yalnız O’na dayandım ve yalnız O’na döneceğim.” [120] Hata Etmek Mümkündür: Bu eseri yazarken ben, Allah’ın kitabından herhangi bir âyete, Rasûlullah’tan (s.a.) sabit olan herhangi bir sünnete veya haklarında hüsnü şehâdette bulunulan ilk nesillerin icmâsma ya da müctehid imamların büyük çoğunluğunun ve müslümanların kahir ekseriyetinin tercih etmiş oldukları şeylere ters düşecek bir söz etmekten uzak kalmaya çalıştım. Buna rağmen eğer bu kabilden bir şey olmuşsa, bu bir hatadır; bizi bu dalgınlığımızdan uyandıran, gafletimiz hakkında bizi uyaran kişiye Allah rahmetiyle muamele etsin! Kelâmcıların Her Dediklerine KatılmamızGerekmez: Ancak, ilk nesillerin sözlerinden sonuçlar çıkarmaya, onlar bu sözlerinden şunu demek istemişlerdir gibi neticelere varmaya çalışan (istinbat ve istihraç) ve münazara ve mücadele yolunu kendilerine prensip edinen araştırmacılara (Kelâmâlara) gelince, her dediklerinde onlara katılmamız gerekmez. Onlar ilim adamıysa biz de ilim adamıyız ve bu konuda aramızda bir fark yoktur. Bu kitap iki kısımdan oluşmaktadır.. [116] İtikatta bir mezheptir, H. 324 de vefat eden el-Hasen el-Eş'arî'nin tabilerine denmektedir. [117] İtikatta bir mezheptir. H. 333 de vefat eden Ebû'l-Mansûr el-Mâtürîdî'nin tabilerine denmektedir. [118] Önce geçen âlimler. (Ç) [119] İstitrat: Konu ile ilgili olmadığı halde yeri gelmişken sözü edilen şey. (Ç) [120] Hûd: 11/88. |