๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hüccetullahil Baliğa => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 21 Ocak 2011, 13:04:48



Konu Başlığı: Belli bir sayı ile sınırlama
Gönderen: Sümeyye üzerinde 21 Ocak 2011, 13:04:48
5. Belli Bir Sayı İle Sınırlama:


Evlenilecek kadınların, evlilik hukukuna riayeti imkânsız kı­lacak bir sayıda olmaması gerekir. İnsanlar, çoğu kez kadınların güzelliklerine vurulurlar ve onlardan birçoğu ile evlenirler. Onlar­dan bir kısmını kayırır ve Özel muamele yaparlar, diğerlerini ise askıda bırakırlar; bunun sonucunda bu kadınlar ne gözlerini aydın edecek bir kocası varmış gibi olurlar, ne de başkalarıyla evlenme imkânı olan kocasız bir kadın gibi olurlar. Bu itibarla kadının zor durumda kalmasına sebep olacak hallere imkân vermemek gere­kir.

Öbür taraftan bazı insanlar tek kadınla yetinemez. Evlilikten gözetilen en büyük maksat çocuk sahibi olmaktır. Bir adam, pek çok kadını aşılayabilir. Hem çok kadına sahip olmak erkekler için bir meziyet sayılır ve insanlar bu yolla birbirlerine Övünebilirler.

İşte bu durumları dikkate alan Sâri Teâlâ, en çok dört kadın-. la evlenilebileceği hükmünü getirmiştir. Dört, eşlerden her birine ancak üç gece sonra gelinebilecek bir sayıdır. Bir geceden az olma­sı halinde nöbete koymanın (kasm) bir anlamı olmaz ve o takdirde 'Tanında geceledi" de denmez. Üç sayısı, çokluk sınırının ilk baş­langıcıdır; fazlası fazla olur.

Rasûlullah'ın (s.a.), istediği kadar çok kadınla evlenebilmesi caizdi. Çünkü dört sınırının konulması, çoğunluk itibariyle kadına zarar dokunmasını önlemek içindir. Yasağın gerekçesi, bilfiil gerçek bir mefsedetin defedilmesi değil, muhtemel bir mefsedetin önünün alınmasıdır. Rasûlullah'ın (s.a.), yaptığı evlilikte evlilik hukukunu gözeteceği kesin belli olduğu için, onun için mazinneye itibara hacet yoktur. O, Allah'a tâat ve emirlerine uyma konusun­da hataya düşmekten korunmuştur; diğer İnsanlar ise öyle değil­dir. [1488]

 
6. Din Ayrılığı:
 


Haramlık sebeplerinden bir diğeri de din ayrılığıdır. "İman edinceye kadar müşrik kadınlarla evlenmeyin! (...) İman edinceye kadar müşrik erkekleri de evlendirmeyin![1489] âyeti bu manayı ifa­de eder.

Âyette, hükümde gözetilen maslahatın şu olduğu açıklanmış­tır: Müslümanların, kâfirlerle birlikteliği, müslümanlarla onlar arasında özellikle de evlilik yoluyla dayanışma ve yardımlaşmanın cereyan etmesi, din için bir mefsedettir, küfrün hiç farkında olma­dan kalbine sirayet etmesine bir sebeptir.

Yahudi ve hıristiyanlar, semavî bir şeriata inanmaktadırlar ve teşrî ilkelerinden, onun küllî esaslarından haberdardırlar.Mecusî ve müşrikler ise öyle değildir. Bu durumda yahudi ve hıris-tiyanlarla sohbet, diğerleriyle sohbete nisbetle daha az zararlı ola­caktır. Çünkü koca, zevce üzerinde egemen vaziyettedir, idaresi kendi elindedir. Zevceler ise, kocaların eli altında bir tür esir gibi­dirler. Bu durumda bir müslümanın kitabî bir hanımla evlenmesi halinde fesat daha az olacaktır. Dolayısıyla bunun dikkate alına­rak hükmün nisbeten hafifletilmesi gerekecek, hüküm diğer evlenilmesi haram olan kadınlardaki kadar şiddetli olmayacaktır. [1490]


7. Kadının, Başkasının Cariyesi Olması:

 

Bir diğer haramhk sebebi, evlenilecek kadının bir başkasının cariyesi olmasıdır. Çünkü cariye evlendiği zaman, kendisini hep kocasına saklamak zorunda olmasına rağmen bunu başaramaz. Zi­ra efendisinin de kendisinden mülkiyet hakkısebebiyle istifade edebilmesi söz konusudur. Bu durumda kadının, kocasına aidiyeti ancak efendinin dinine diyanetine kalmış bir şey olur. Efendiye hizmet etmesini, onunla başbaşa bir arada kalmasını yasaklaya-mayız; çünkü bu iki mülkiyetten zayıf olanın güçlüsüne tercihi de­mektir. Burada iki mülkiyet bulunur:

i. Efendinin rakabe mülkiyeti,

ii. Kocanın müt'a mülkiyeti.

Birinci mülkiyet, ikinciden daha güçlü olup, onu dahi içinde bulundurur. İkincisi ise zayıftır ve birincisinin içinde yer almakta­dır. Daha aşağı ve zayıf durumda olanın, daha yüksekte ve güçlü olanı alt etmesi gerçek durumun tersyüz edilmesidir.

Kadının sadece kişiye ait olmaması, kadına arzu duyanların önüne geçme imkânının bulunmaması zinanın aslı olmaktadır. Ra-sûlullah (s.a.), bu manayı dikkate alarak, Hz. Âişe'nin (r.a.) an­latmış olduğu üzere istibdâ' nikâhı gibi cahiliye döneminde uy­gulanmakta olan bazı nikâh türlerini yasaklamıştır.[1491]

Cariye, genç, Allah'a inanan biri ve iffetli ise; zinaya düşme korkusu bulunuyorsa ve hür kadınla evlenmeye de imkân yoksa, o zaman fesat hafifler ve bunda bir tür zaruret olur. Zaruretler ise, yasak olan şeyleri mubah kılar. [1492]




[1488] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/412.

[1489] Bakara 2/221.

[1490] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/413.

[1491] bkz. [2/341] deki dipnot.(Ç)

[1492] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/413-414.