Konu Başlığı: Allah tan başkası adına yemin Gönderen: Sümeyye üzerinde 17 Ocak 2011, 15:13:50 Allah'tan Başkası Adına Yemin: Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Babalarınıza yemin etmeyin. Her kim yemin edecekse Allah adına yemin etsin, ya da sussun! [249] "Her kim Allah'tan başkası adına yemin ederse, o şirke düşmüş olur. [250] Bir şeyin adına yemin etmek, ancak onun, kalbinde büyük bir yeri olması, isminden bereket umması, hakkında ihmal gösterdiği ve adım anmadığı zaman günahkâr olacağı inancına sahip olması halinde söz konusu olabilir. Bu ise şirktir. Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Sizden kim yemin eder ve yemininde 'hat ve Uzzâ hakkı için' derse, hemen 'Lâ ilahe illallah' desin. Her kim arkadaşına, 'Gel seninle kumar oynayalım' derse, hemen sadaka versin![251] Dil, kalbin tercümanıdır ve onun öncüsüdür. Kalbin olgunlaşmasının yolu, dile hakim olmadan geçer.[252] Zararı Olan Bir Şeye Yemin Edilmesi Halinde Keffâret Verilip, Yeminin Bozulması: Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Bir şeye yemin ettiğinde, aksini daha hayırlı görürsen, yeminin keffâretini ver ve daha hayırlı olanı işle. [253] Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Allah katında, sizden birinizin yeminine riayet ile ailesinin yanına girmesi, Allah'ın üzerine farz kılmış olduğu keffâreti ödemiş olmasından daha günahtır. [254] Bazen insan bir şeye yemin eder ve bu yüzden hem kendisim hem de etrafındaki insanları sıkıntıya sokar. Böyle bir durumun herhangi bir yararı yoktur. Bu gibi hallerde kişi, keffâret ödeyerek yeminini bozar. Keffâretin meşru kılınması, kişinin içinde hissedeceği duyguları bastırması, içini kemiren düşünceleri sona erdirmesi içindir.[255] Yeminde Önemli Olan Karşıdakinin Anlayışıdır: Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Yeminin, arkadaşın seni ne üzere tasdik etti ise ona göredir. [256] Kişi bazen, müslüman kardeşinin hakkım koparmak için hile yoluna baş vurarak, karşısındakini aldatacak şekilde tevilli yemin edebilir ve meselâ: "Vallahi, elimde senin malından hiçbir şey yoktur" der ve bununla da o anda bizzat elinde bir şeyin olmadığım kasteder, ama karşısındaki eli altında ve tasarrufunda bir malı olmadığı şeklinde anlar. Bu bir zulümdür. [257] Yeminde İstisna: Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Her kim yemin eder ve 'inşâallah' derse, yemininde yalancı olmaz.[258] Çünkü yeminde, Allah'ın meşîetine talikte bulunulması halinde, yemin için şart olan kalbin niyeti ve azmi tahakkuk etmiş olmaz. Keffâretteki mana da budur. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: "Allah Teâlâ, kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz, fakat bilerek yaptığınız yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Bunun da keffâreti, ailenize yedirdiğiniz yemeğin orta hallisinden on fakire yedirmek, yahut onları giydirmek, yahut da bir köle âzâd etmektir. Bunları bulamayan üç gün oruç tutmalıdır. Yemin ettiğiniz takdirde yeminlerinizin keffâreti işte budur. Yeminlerinizi koruyun. [259] Daha önce keffâretin neden gerekli olduğu üzerinde durmuştuk. Oraya bakınız. [260] Nezrin (Adak) Kısımları: Nezrin çeşitli kısımları vardır: 1. Mubah olan bir şeyi nezretmek: Bu tür nezirler hakkında Rasûlullah (s.a.), vacip olmaksızın, "Nezrini yerine getir!" buyurmuştur. [261] Nitekim Ebû İsrail hadisinde birazdan gelecektir. 2. Tâat olan bir şeyi, belli bir yerde ve belli bir şekil üzere nezretmek: Bununla ilgili olarak Ebû İsrail olayı mevcuttur. Bu zat, ayakta durmak, oturmamak, gölgelenmemek, konuşmamak ve oruç tutmak üzere nezirde bulunmuştu. Rasûlullah (s.a.) onun bu halini öğrenince şöyle emretmiştir: "Ona emredin; konuşsun, gölgelensin, otursun ve orucunu tamamlasın! [262] Birisi de, Cahiliye döneminde puta tapma ayinlerinin ve dinî şölenlerin yapılmadığı bir yer olan Buvâne'de bir deve kesmeyi nezretmişti. Rasûlullah (s.a.) ona, "Nezrini yerine getir!" buyurmuştur.[263] 3. Günah olan bir şeyi nezretmek: Bu konuda ise Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Kim bir masiyet işlemek üzere nezirde bulunursa, onun keffâreti yemin keffârretidir. [264] 4. İmkânsız olan bir şeyi nezretmek: Bu konuda da Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Kim, gücü yetmeyeceği bir şeyi nezrederse, onun keffâreti yemin keffâretidir. [265] Bu konuda esas şudur: Kefîâret, günahı ortadan kaldırmak ve kalbi tedirgin eden, içi tırmalayan düşüncelere son vermek için meşru kılınmıştır. Her kim, bir tâat işlemeyi nezretmişse, onu yapmalıdır. Her kim de başka bir şeyi nezretmişse ve o şeyi yapmadığı için de kalbinde bir huzursuzluk hissediyorsa ona keffâret vermesi gerekir. Allah'u a'lem! [266] [249] Müslim, Eymân, 1-5 [250] Tirmizî, Nüzûr, 9; İbn Mâce, Keffârât, 2. [251] Müslim, Eymân, 5. [252] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/638-639. [253] bkz. Müslim, Eymân, 7-19. [254] Ahmed, 2/317. [255] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/639. [256] Müslim, Eymân, 20. [257] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/639-640. [258] Buhâri, Keffârât, 9; Müslim, Eymân, 23; Tirmizî, Nüzûr, 7. [259] Mâide5/89. [260] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/640. [261] bkz. Ebû Dâvûd, Eymân, 3325. [262] Ebû Dâvûd, Eymân, 3300. [263] bkz. Ebû Dâvûd, Eymân, 3325. [264] Ebû Dâvûd, Eymân, 3290. [265] Ebû Dâvûd, Eymân, 3322; İbn Mâce, Keffârât, 17. [266] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/640-641. |