๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hüccetullahil Baliğa => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 26 Ocak 2011, 15:03:50



Konu Başlığı: Allah ın rahmeti ve mağfireti
Gönderen: Sümeyye üzerinde 26 Ocak 2011, 15:03:50
Allah'ın Rahmeti Ve Mağfireti:


Hayır, varlık âlemine daha yakın; şer ise ondan daha incedir. "Allah Teâlâ'nın yüz rahmeti vardır, onlardan sadece bir tanesini yeryüzüne indirmiştir. [786]hadisi bunu ifade eder. Rasûlullah (s.a.), bunu karış, arşın, kulaç, yürüme, koşma benzetmesiyle açıklamış­tır. Âhiret hayatı için, ceberut âlemine teveccüh etmek, oraya doğ­ru yönelmekten daha faydalı hiçbir şey yoktur. Hadisin, "Ve her kim bana hiçbir şeyi ortak koşmamak şartıyla yeryüzü dolusu gü­nahla gelirse, ben kendisini o günah kadar mağfiretle karşıla[787]kısmı ile, "Kulum bir günah işledi ve bildi ki, kendisinin günahı affeden ve günahtan dolayı muaheze eden bir Rabbi var­dır. [788]hadisi bu manayı ortaya koymaktadır. [789]

 
Allah'ın Kullarını Sevmesi:
 

Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:

"Allah Teâtâ buyuruyor ki: Kim benim bir velî kuluma düş­manlık ederse, ben o kimseye harp ilan ederim. Kulum, farz kıldı­ğım ibadetlerden daha sevgili bir şeyle bana yaklaşamaz. Kulum nafilelerle de bana yaklaşmaya devam eder ve nihayet ben onu se­verim. Onu sevdiğim zaman, onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Benden (bir şey) isterse ona veririm ve bana sığınırsa onu korurum. Yapmakta olduğum hiçbir şeyde, mü'min kulumun ruhunu almak konusunda tereddüt ettiğim gibi tereddüt etmedim. O ölümden hoşlanmaz, ben de ona kötülük et­mekten hoşlanmam, ancak bu da mutlaka olacaktır.[790]

Allah Teâlâ, bir kulunu sevdiği zaman, muhabbeti Mele-i a'lâ'ya iner, sonra yeryüzünde onun için hüsnü kabul konulur. Bi­rileri bu ilâhî nizama karşı çıkar ve o sevgili kula düşmanlık eder, Allah'ın düzeninin reddine, o kulun halini engellemeye çalışırsa, Allah Teâlâ'nın bu sevgili kulu hakkındaki rahmeti, o düşmanlık eden hakkında lanete, rızası onun hakkında gazaba dönüşür.

Hak Teâlâ, bir şeriat göndermek ve din ikâme etmek suretiy­le kullarına yaklaştığı zaman, bu şeriatın içeriği (belirlenmiş dav­ranış kalıpları, sünnetler ve şer'î hükümler) Hazîre-i kuds'te yazıl­dığı zaman, bu davranış kalıpları ve hükümler, Allah'ın rahmetini en iyi celbeden, O'nun rızasına en uygun düşen fiiller halini alır­lar. Artık bunun azı çok olur. Kul, farzlara ziyade olarak nafilelerle Allah Teâlâ'ya yaklaşmaya devam eder, öyle bir hal alır ki artık Allah onu sever, rahmeti onu bürür. İşte o anda onun or­ganları bir nur-ı ilâhînin teyidine mazhar olur; kul, nefsi, ailesi, malı hakkında berekete erer, duaları kabul olur, serden korunur, yardım görür. Bu yakınlığa biz, "amel yakınlığı" demekteyiz.

Hadisteki tereddüt, kula gösterilen inayet-i ilâhîlerin çatış­masından kinayedir. Çünkü Hak Teâlâ'nın, her nizama ait nev'î ve şahsî olmak üzere bir inayeti vardır. İnsan bedenine olan inayeti, onun ölümüne, hastalanmasına ve sıkıntılı haller almasına hük­metmeyi gerektirir. Onun sevgili nefsine yönelik inayeti ise, her yönden onun üzerine ferah ve surur indirmesini, her türlü kötü­lüklerden onu korumasını gerektirir. [791]




[786] bkz. Müslim, Tevbe, 17-21.

[787] Müslim, Zikir, 22.

[788] Buhârî, Tevhîd, 35; Müslim, Tevbe, 29.

[789] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/221.

[790] Buhârî, Rikâk, 38; Kenzul-ummâl, 1680.

[791] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/221-222.