๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hüccetullahil Baliğa => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 10 Şubat 2011, 18:26:49



Konu Başlığı: Allah ın en büyük nişaneleri
Gönderen: Sümeyye üzerinde 10 Şubat 2011, 18:26:49
Allah’ın En Büyük Nişaneleri:


Allah Teâlâ’nın en büyük nişaneleri dört tanedir:

1. Kur’ân,

2. Ka’be,

3. Peygamber,

4. Namaz.

1. Kur’ân-ı Kerîm:

Öteden beri insanlar arasında teamül şudur: Hükümdarlar, tebaalarına fermanlar gönderirler; tebaanın bu fermanlara göster­dikleri saygı, onu gönderen hükümdara saygı ile aynı sayılır. Pey­gamberlere ait sahifeler, çeşitli müelliflere ait eserler yaygın ola­rak bulunur. İnsanların, peygamberlerin yollarından yürümeleri, onlara ait kitaplara gösterdikleri saygı ve onları okumalarına bağ­lı bulunur. Asırlar boyu okunan ve rivayet olunan bir kitap olmaksızın ilimlerin kabul ve nesilden nesile aktarılması ilk bakışta mu­hal gibi görülür. İşte insanların bu durumu, Allah Teâlâ’nın son­suz rahmetinin, âlemlerin Rabbinden inen bir kitap suretinde te­celli etmesini gerekli kıldı ve ona saygı duyulması vacip oldu. Kur’ân’a gösterilmesi gereken saygı şekillerini şu şekilde sıralayabiliriz:

a) Onu dinlemek ve okunduğu sırada susmak.

b) Emirlerine anında icabet etmek; emretmesi halinde hemen tilâvet secdesi yapmak, teşbih etmek gibi.

c) Mushafa abdestsiz el sürmemek.

2. Kabe:

Ka’be’nin Allah Teâlâ’nın nişanelerinden olması şöyle olmuş­tur: Hz. İbrahim zamanında insanlar, güneş ve diğer yıldızların ruhaniyetleri adına tapınaklar, kiliseler.., yapma konusunda bir aşırılığa gitmişlerdi. Onlar, duyularla algılanamayan mücerred bir varlığa doğrudan yönelmenin muhal olduğuna inanırlardı. Bunun için de, tapınılan tanrılar adına heykeller yaparlar ve tanrılarının bu heykellere hulul ettiğine, dolayısıyla bu heykellere tapmanın kendilerini tanrılarına yaklaştıracağına itikat ederlerdi. İşte o za­manki insanların bu durumu, Allah Teâlâ’nın rahmetinin tavaf edecekleri ve böylece Allah’a yaklaşmaya çalışacakları bir ev şek­linde tecellî etmesini gerektirdi. Bunun üzerine Kâ’be inşâ edildi ve insanlar bu kutlu eve davet edildiler ve ona saygı duymakla emrolundular. Sonra asırlar boyu nesiller, ona saygı göstermenin, Allah Teâlâ’ya saygı; ona saygısızlığın da Allah Teâlâ’ya saygısız­lık demek olduğu inancı üzere yetiştiler. İşte böyle bir inancın nesiller boyu yer etmesi sonrasında orayı haccetmek vacip kılınmış ve bu kutlu eve saygı gösterilmesi emredilmiştir. Ka’be’ye gösteril­mesi istenen saygı şekillerinden olmak üzere şunlar istenmiştir:

a) Tavaf esnasında mutlaka temiz (abdestli) olmak,

b) Namaz kılarken oraya doğru yönelmek (kıble edinmek),

c) Abdest bozarken, ön ya da arkayı Kâ’be’ye doğru çevirme­mek. [360]

3. Peygamber:

Peygamberlere, “elçi” denmesi, hükümdarların tebaalarına emir ve yasaklarım bildirmek üzere gönderdikleri elçilere benzer olmalarındandır. Elçilere saygının vacipliği, onlara gösterilen say­gının, onları gönderene saygı kabul edilmesinden doğmaktadır. Peygamberlere gösterilmesi istenen saygı şekillerinden bazıları şunlardır:

a) İtaatlerinin vacip olması,

b) Adları anıldığında salât ve selâm getirilmesi,

c) Huzurlarında yüksek sesle konuşulmaması.

4. Namaz:

Namaz; insanların, -hükümdarın huzurunda kullarının el-pençe divan durması gibi- Allah Teâlâ’nın huzurunda saygıyla durmaları, O’na münâcâtta bulunmaları, O’na boyun eğmeleri ma­nasına gelmektedir. Bunun içindir ki, namaz esnasında, ihtiyaç arzından önce övgü ve saygı ifade eden cümlelerin tekrarlanması, kişinin davranışlarında -aynen hükümdar huzuruna çıkan insan­ların duruşu gibi- dikkatli olması, organlarını salmaması, sağa sola bakmaması.., gerekli olmuştur. Şu hadis işte bu manayı ifade etmektedir:

“Sizden biri namaza durduğu zaman, hiç şüphesiz Allah Teâlâ onun önünde olur.” [361]

Allah’u a’lem!



[360] Çıplak olarak tavaf etmemek de istenmiştir. (Ç)

[361] Bkz. Buharı, Edeb, 75. Önünde olmaktan maksat, kişinin sanki bir hükümdarın huzurunda duruyormuş gibi sakin ve vakarlı olması gerektiğinin ifadesidir.