๑۩۞۩๑ Eğlence Dünyası ๑۩۞۩๑ => Masal Dünyası => Konuyu başlatan: Eflaki üzerinde 06 Temmuz 2010, 19:23:47



Konu Başlığı: Köye Yolculuk
Gönderen: Eflaki üzerinde 06 Temmuz 2010, 19:23:47
Köye Yolculuk

Nihayet köye gideceğimiz gün geldi Sabahın alaca karanlığında uyandım Annemle babam benden önce kalkmışlardı Başucumda hazır bulunan yeni elbiselerimi giyindim

Heyecandan yerimde duramıyordum Annem bavulları hazırlarken, kapının önüne çıkıp bir aşağı bir yukarı gezinmeye başladım Daha şafak sökmemişti Sokakta Bakkal Rüstem Amca’dan başka kimsecikler yoktu O da dükkânın kepenklerini kaldırıyordu Benim gezindiğimi fark edince:

- Hayrola delikanlı, dedi Bugün pek erkencisin
- Köye gideceğiz de…
- Onun için mi böyle iki dirhem bir çekirdek giyindin?
Cevap vermeme fırsat bırakmadan, üstümdeki giysileri işaret ederek konuşmasına devam etti
- Sırtındakileri gören de seni düğüne gidiyorsun sanır… Gideceğin yer, altı üstü bir köy… Köy çocukları için bu kadar süslenmene gerek yoktu, dedi

Cevap vermedim Allah biliyor ya, biraz da kızdım Köy çocuklarını küçümsemesine tabii Dayımın oğlu Yücel’i getirdim gözlerimin önüne Beni ne çok severdi Bahçedeki erik ve kayısıların en güzellerini benim için toplardı Hatta bir keresinde olgun bir ceviz bulabilmek için, lime lime olmuş pantolonuna aldırmadan koca ceviz ağacını daldan dala gezmişti Canım, Yücel… Bütün bu eziyetlere benim için katlanıyordu Bir misafir çocuğunu memnun edebilmek, onun en büyük zevkiydi Tıpkı diğer köy çocukları gibi…

Hâlbuki bakkal Rüstem Amcanın oğlu, ödev yapmak için istediğim dolma kalemini bana ödünç vermemişti Üstelik sadece yarım saat kullanacaktım kalemi Hatırlıyorum da ne komik bir bahane bulmuştu kalemi vermeyişine: “Aynı mürekkeple yazdığımızı fark eden öğretmen ikimize de kırık not verebilirmiş” Neyse… Yolculuğum, Rüstem Amca sayesinde şehirde yaşayan bizlerle, köyde yaşayan arkadaşlarımı karşılaştırmakla geçti Bir tarafta arkadaşı için bir kalemi çok görenler, diğer tarafta dostunun istediği bir ceviz için belki de tek elbisesini yıpratmayı göze alanlar…

Yolculuk bitip de dayımın evine varınca, her zamanki sıcacık ilgiyle karşılandık Yorgunluğumuz çıksın diye, birer tas soğuk ayran ikram ettiler Yücel evde yoktu, kuzu otlatmaya gitmişti Akşam döndüğünde sevincini görmeliydiniz

Akşam, çardağın altında kocaman bir sofra kurdular Yengemin hazırladığı nefis yemekleri afiyetle yedik Yemekten sonra hava kararmaya başlamıştı Elektrik olmadığı için, iri bir gemici feneri yaktılar Gökyüzü pırıl pırıldı Gece yarısına kadar sohbet edip oturduk Yatma vakti geldiğinde, dayım kulağıma eğilip:
- Hadi bakalım, dedi Bugün seninle damda yatacağız Yengen taze tarhana yaptı Kediler tarhanayı rahat bırakmaz İstersen hem tarhanayı bekler hem de uyumaya çalışırız; var mısın?
- Varım, diye atıldım Sen yanımdayken hiçbir şeyden korkmam

Birlikte dama çıktık Yengemin hazırladığı yatağa yattık Gecenin sessizliğini bozan kurbağa ve çekirge sesleri, insanın kulağına tatlı bir ninni gibi geliyordu Bir ara başımı çevirip gökyüzüne baktım Ne kadar çok yıldız vardı Sanki çiviyle tutturulmuş milyonlarca ateş parçası Bize göz kırparak yanıp sönüyorlardı Dayıma dönüp:
- Sizin köyde ne kadar çok yıldız var, dedim
- Haklısın, diye karşılık verdi, dayım Sizin elektriğiniz, bizim de yıldızlarımız var
- Ama siz kârlısınız Hiç elektrik faturası ödemiyorsunuz Allah’ın yıldızlarından bedava faydalanıyorsunuz

Dayım kahkahayla güldükten sonra saçlarımı okşayarak “Yanılıyorsun” dedi “Ben aydınlanma ücretimi günü gününe öderim Senin sandığın gibi bedavacı değilim”
- Anlamadım
- Anlamayacak ne var? Allah bize yıldızların ışığını gönderiyor; güneşle sırtımızı ısıtıyor, suyla bütün canlılara hayat veriyor Ben de bunlara karşılık yaptığım ibadetlerle ücretimi ödemeye çalışıyorum Gerçi bu kadar nimet için yeterli olmuyor ama… Karınca kararınca işte Dayımın harika cevabı karşısında düşüncelere dalıp gitmiştim Gözlerimi horoz sesleriyle araladım

Dayım yanımda değildi Yorganın ucunu hafifçe kaldırıp baktım Kıble istikametine yönelmiş bir gölgenin eğilip doğrulduğunu fark ettim Dayımdı Namaz kılıyordu Biraz sonra, ellerini semaya kaldırıp dudaklarını kıpırdatmaya başladı “Ne mutlu!” diye geçirdim içimden “Dayım yine elektrik faturasını ödüyor, darısı bize”