Konu Başlığı: Dev buğday tanesi Gönderen: Eflaki üzerinde 07 Temmuz 2010, 18:09:15 Dev buğday tanesi
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal, pireler berber iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallarken bir padişah varmış Bir gün hazinelerini gezerken yumurta büyüklüğünde bir buğday tanesi görmüş Şaşkınlık içinde herkese bu buğdayın nerede yetiştiğini sormuş Ama bu konuda kimsenin bildiği bir şey yokmuş Padişah merakını yenemeyince vezirine; - Sana kırk gün süre veriyorum Ya bunun sırrını bulursun ya da başını verirsin, demiş Vezir, çaresiz ve ümitsiz bir şekilde çıkmış yola Az gitmiş, uz gitmiş dere tepe düz gitmiş Sonunda bir dört yol ağzına varmış Yolların birinde, bir taşın üstünde ak saçlı, ak sakallı, nur yüzlü bir ihtiyar dinleniyormuş Vezir derdini ihtiyara anlatmış İhtiyar da: -Şu Akdağ’ın ardında üç kardeş yaşar Bilse bilse onlar bilir bunu, diyerek köyü tarif etmiş Vezir, ihtiyara, “Allah senden razı olsun!” diyerek çıkmış yola Üç gün üç gece süren yolculuktan sonra köye varmış Küçük kardeşin evini tarif etmiş köylüler Vezir sevinç içinde kapıyı çalmış Kapıyı evin hanımı açmış; asık yüzle, kötü sözle karşılamış onu Vezir şaşkınlık içinde: - “Bacım, sen benim kim olduğumu, ne istediğimi sormadan başladın lanete Allah aşkına söyle kocan evde mi?” diyebilmiş Kadın homurdana homurdana kocasının yanına götürmüş veziri İçeride elden ayaktan düşmüş bir ihtiyar oturuyormuş İhtiyara derdini anlatmış Ama küçük kardeşin yumurta büyüklüğündeki buğdaydan haberi yokmuş Ortanca kardeşinin bilebileceğini söyleyerek, kardeşinin evini tarif etmiş Vezir, Allah razı olsun diyerek yeniden çıkmış yola Ortanca kardeşin evine varmış Ümitle kapıyı çalmış Kapı açılır açılmaz evin hanımı bağırmaya başlamış Bu, diğerinden de kötüymüş Vezir, bin bir zorlukla içeri girmeyi başarmış Ortanca kardeş de elden ayaktan düşmüş, dişleri dökülmüş, perişan bir haldeymiş Vezir, ortanca kardeşe zar zor derdini anlatmış O da buğdayın sırrını bilmiyormuş Abisinin bilebileceğini söyleyerek onun evini tarif etmiş “Vezir bunlar bu kadar yaşlıysa ağabeyleri kim bilir nasıldır? Ben varıncaya kadar ölürse ben ne yaparım?” diye düşünceli bir şekilde çıkmış yola Az gitmiş uz gitmiş dere tepe düz gitmiş Sonunda büyük ağabeyin evine varmış Çekine çekine çalmış kapıyı Küfürlerle karşılaşmayı beklerken tam tersi bir nezaketle karşılanmış Kadına derdini anlatmış O da veziri kocasının yanına buyur etmiş Büyük ağabey kardeşlerinden daha genç görünüyormuş Vezirin şaşkınlığını gören ağabey; - Kardeşlerimi vaktinden önce yaşlandıran huysuz eşleridir Benim de genç görünmemi sağlayan sevgili eşimdir, demiş Bu arada evin hanımı elinde tepsiyle içeri girmiş Vezir karnını doyururken gelişinin nedenini söylemiş Büyük ağabey önce gülümsemiş Sonra tatlı tatlı anlatmaya başlamış: -Bizim köyümüzde biri vardı Babasından ona bir tarla kaldı Günün birinde fakir düştü Bu tarlayı satmak zorunda kaldı Tarlanın yeni sahibi tarlayı sürerken bir testi altın bulmuş Testiyi kucakladığı gibi tarlanın ilk sahibine gelmiş Bu altınlar senin hakkın Ben tarlayı satın aldım, altınları değil, demiş Tarlanın ilk sahibi altınları kabul etmemiş Onlar senin nasibindir Çünkü benim nasibim olsa ben bendeyken ortaya çıkardı, demiş Bu konuşma uzamış gitmiş Hiçbiri altınlara sahip çıkmamış Olayı kadıya anlatıp çözüm istemişler Kadı evlatlarını sormuş Birinin evlilik çağına gelmiş bir kızı diğerinin de evlilik çağında bir oğlu varmış Kadı; “Çocuklarınızı birbiriyle evlendirip altınları onlara verin” demiş Bu çözüm herkesin hoşuna gitti Büyük bir düğün sofrası kuruldu Gelene geçene, kurda kuşa yemek yedirildi Kazanlar doldu doldu boşaldı Bu iki insanın yüreklerinin temizliğinden, dürüstlüklerinden o yıl yetiştirdikleri buğdaylar yumurta büyüklüğünde oldu Padişahın bulduğu buğday da o buğdaydandır Adam sözlerini tamamladığında vezir başını kurtaracak olmanın mutluluğunu yaşıyormuş “Allah razı olsun!” diyerek düşmüş yola Öğrendiklerini padişaha anlatmış Padişah da vezirin canını bağışlamış Gökten üç elma düşmüş: Biri masalı okuyanın, biri dinleyenlerin, biri de temiz ve iyi yürekli, dürüst insanların |