๑۩۞۩๑ Güncel Haberler & Tarihden Başlıklar ๑۩۞۩๑ => Hidayete Erenler => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 12 Ekim 2010, 11:44:02



Konu Başlığı: Yahudiliği araştırdım fakat İslâmiyeti seçtim
Gönderen: Zehibe üzerinde 12 Ekim 2010, 11:44:02
“Yahudiliği araştırdım, fakat İslâmiyeti seçtim”

(http://www.bizimaile.com/images/icerik/yahudi-muslim.jpg)

Hatırlayabildiğim kadarıyla, Hristiyanlıktan hiçbir zaman hoşnut olmamıştım. İsa'nın “Tanrının oğlu” olduğu inancını bir türlü benimseyememiştim. Bu yüzden hatayı kendimde arar ve inancımın zayıf olduğunu düşünürdüm.

 

Çocukken Tanrıya, İsa’nın kendi oğlu olduğunu bana inandırması için dua ederdim. İnancımı kuvvetlendirmesi için ettiğim dualarıma Tanrının cevap verdiğini sanmıyordum.

İlkokul üçüncü sınıftayken birkaç Yahudi arkadaşım vardı. Dinlerinden çok etkilendiğimi hatırlıyorum. Bir keresinde bir arkadaşıma Tanrının isminin neden sadece baş harfini yazdığını sorduğumda, bana dinine göre “Tanrı” kelimesini tüm harfleriyle yazmanın bile çok kutsal olduğunu söylemişti. Ortak Tanrımızın bu yüce kudreti karşısında hayrete düşmüştüm.

İlkokul ve lise boyunca Yahudilikle çok ilgilendim ve sürekli araştırmalar yaptım. Sonra, Tanrıya olan inancım konusunda bana en çok uyan dinin bu olduğu kanaatine vardım.

Üniversitede iken, Yahudi öğrenci organizasyonlarına katıldım, İbranice ve dinî dersler aldım ve Yahudiliğe geçmekle ilgili planlar yapmaya başladım.

Muhafazakâr bir sinagogda görevli bir hahamla görüşmeler yaptım, fakat görüşmelerde göstermem gereken çaba ve gayretten bahsedilerek bilinçli bir şekilde dinden soğutulmaya çalışıldım. Israrcı olduğumda ve din gibi bana göre önemli olan bir şey için çok çalışabileceğimi söylediğimde, ”Biz burada din değiştirmiyoruz!” dedi.

Bu sözler konuşmanın son noktasıydı. Biraz cesaretim kırılmıştı, ama birkaç gün sonra başka bir sinagogda başka bir hahamla tekrar denemeye karar verdim. Bu seferki haham bana, istersem Yahudi olabileceğimi, fakat diğer Yahudiler tarafından bir Yahudi olarak görülmeyeceğimi söyledi.

Bu sıcak karşılama(!) ile hevesim kırıldı ve başka dinleri araştırmaya karar verdim. Katolikliği, Budizmi ve hatta yerli Amerikan ruhban sınıfını bile araştırdım, fakat hiçbir yere varamadım. Sonunda kendi inancım olan yüce ve gücü her şeye yeten Tanrıya inanmaya ve yoluma devam etmeye karar verdim.

İleride eşim olacak olan kişiyle karşılaşana kadar, İslâmiyeti araştırmak hiç aklıma gelmemişti. İslâmı her zaman “vahşi” ve “kanlı kutsal savaşlarla” dolu ve kadınlara kötü davranılan ve eziyet edilen bir din olarak gördüğümden, daha baştan elemiştim.

Bu görüşlerim -maalesef çoğu Batılı aynı görüşlere sahip- tamamen Batı medyasının İslâmı yanlış yansıtmasından kaynaklanıyordu.

Günlük konuşmalarımız esnasında, tanıştığım bir adamın Müslüman olduğunu duyduğumda hayrete düşmüştüm. Çünkü çok tatlıydı, sıcaktı ve yardımseverdi ve ayrıca iyi bir mizah anlayışına sahipti. (İyi espri yapabilen bir Müslüman mı? İmkânsız!)

Onu bir insan olarak çok sevmiştim. Sonra hazır İslâmiyet ve Müslümanlarla ilgili kafamdaki bütün olumsuz klişeleri kıran bir Müslümanla tanışmışken, İslâmı kendi kendime biraz daha araştırmalıyım, diye düşündüm.

Aylar geçtikçe ve ben de İslâmla ilgili araştırmalarımı derinleştirdikçe, İslâmın benim için doğru din olduğuyla ilgili kanaatim güçlenmeye başlamıştı. Önceki inancımla İslâmiyetin birçok ortak yanları vardı.

Sonra haftalık olarak katıldığım bir hanımlar dersinde -henüz Müslüman olmamama rağmen- hanımlardan biri Kur'ân-ı Kerim'den beni çok etkileyen bir ayet okudu. Ayet Yahudilerle ve Yahudilerin Tanrının emirlerini sorgulamalarıyla ilgiliydi.

Bu ayet beni o kadar etkiledi ki, dersin ortasında büyük bir utançla ağlamaya başladım. Kur'ân okuyan kardeş, “Kur'ân-ı Kerim -Allah'ın kelâmı- insanları hep böyle etkiler” diyerek beni teselli etmişti.

O akşam evde yatmaya hazırlanırken, her zaman yaptığım gibi yine Kur'ân-ı Kerim'i rastgele açıp Allah'tan benim okumam için bir yeri seçmesini istedim. Kitabı açtığımda gözüme çarpan ayetler şöyle diyordu: “Peygambere indirileni dinledikleri zaman, âşina oldukları hakikatlerden duygulanarak gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün: Onlar, ‘Ey Rabbimiz iman ettik’ derler.  ‘Sen bizi de hakka şahitlik eden mü’minlerle beraber yaz!” Rabbimizin bizi Salih kimselerle beraber Cennetine koymasına can atarken, Allah’a ve hak olarak gelmiş olana niçin iman etmeyelim? Bu sözlerinden dolayı Allah onları, altlarından ırmaklar akan Cennetlerle mükâfatlandırdı. Onlar orada ebedî olarak kalıcıdırlar. İyilik yapanların karşılığı işte budur.” (Maide Suresi: 83-85.)

Bu, İslâmiyete geçiş yapmam için Allah'tan bana gelen son mesajdı! Dilim tutulmuştu. Allah benimle Kur'ân-ı Kerim aracılığıyla konuşmuştu. Bana doğru yolu gösterdi. Kısa bir süre sonra kelime-i şahadet getirdim. Şahadet benim için eve dönüş gibiydi, ruhumun özgür bırakıldığını hissettim.

Ayrıca, İslâmiyete geçme arzumdan bahsettiğimde, Yahudilerin aksine, bütün Müslümanlar, “Allahuekber, Elhamdulillah, Maşallah, Subhanallah, Ehlenvesehlen, Barekâllah ve Esselâmualeyküm” dediler. Kimse bana, “Bir Müslüman olarak görülmezsin” demedi.

Din kardeşlerimle bir araya gelip “Esselâmualeyküm” mırıltılarını duymak ve sıcak gülümsemelerini, kucaklamalarını, selâmlaşmalarını ve cemaatimin uzanmış kollarını görmek, kalbimi ve ruhumu bugüne kadar hep ısıtmıştır ve her zaman da ısıtacaktır. Beni İslâmın ışığına yönlendirdiği için Allah'a şükretmeyi hiçbir zaman bırakmayacağım.
                                                                                                                        Carol

Çeviren: Merve Yalçın