Konu Başlığı: İmamlık Bahsi Gönderen: Ekvan üzerinde 07 Mayıs 2010, 17:08:01 Hidaye Tercümesi / İmamlık Bahsi
Namazın İçinde Abdestin Bozulması Namazı Bozan Ve Namazda Mekruh Olan Şeyler Bir Fasıl Bir Fasıl Vitir Namazı Nafile Namazları Namazda Okuyuşun (Kıraatin) Hükmü. Ramazanın Gece İbâdetleri Hakkında Bir Fasıl İMAMLIK BABI (Cemaatle namaz kılmak Sünnet-İ Müekkededir.) Zira Peygamber Efendimiz (Aleyhi´s-salâtü ve´s-selâm) : -Cemaat kişiyi hidâyete götüren bir sünnettir. Ondan münafık olmayan kişi geri kalmaz- ([1]) buyurmuştur. (İmamlık herkesten önce, din ahkamını en iyi bilen kimsenin hakkıdır.) îmam Ebû Yûsuf tan «İmamlık, Kur´an´ı en iyi okuyan kimsenin hakkıdır. Zira okuyuş namazda gerekli bir şeydir. Bilgiye ise, ancak herhangi bir olay ile karşılaşıldığı zaman gerek duyulur» diye söylediği rivayet olunmaktadır. Biz de ona karşı diyoruz ki: Okuyuşa namazın yalnız bir rüknü için, bilgiye ise, bütün rükünleri için ihtiyaç vardır. (Şayet din bilgisinde hepsi aynı düzeyde iseler, o zaman imamlık Kur´an´ı en iyi okuyan kimsenin hakkıdır.) Çünkü Peygamber Efendimiz (Aleyhi´s-salâtü ve´s-selâmi :Cemaate, Allah kitabını en iyi okuyanı imamlık eder. Şayet hepsi aynı düzeyde iseler, o zaman hangileri din ahkamını daha iyi biliyorsa o imam olur- ([2]) buyurmuştur. Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) zamanında Kur´an´ı en iyi okuyan kimseler, aynı zamanda din ahkamını da herkesten daha iyi bilirlerdi. Çünkü onlar bilgilerini doğrudan doğruya Kur´an´dan alırlardı. Bunun içindir ki hadiste Öncelik, Kur´an´ı en iyi okuyan kimselere verilmiştir. Bizim zamanımızda ise öyle olmadığı için önceliği din ahkamını en iyi bilen kimseye veriyoruz. (Şayet Kur´an´ı iyi okumada da seviyeleri bir ise, o zaman hangisi daha fazla takva sahibi ise o imamlık eder.) Zira Peygamber Efendimiz (Aleyhi´s-salâtü ve´s-selâm); -Kim ki takva sahibi bir âlimin arkasında namaz kılarsa, bir Peygamberin arkasında namaz kılmış gibi olur» ([3]) buyurmuştur. (Şayet takvada da hepsi aynı derecede iseler, o zaman en yaşlıları kim ise o imamlık eder.) Çünkü Peygamber Efendimiz {Sallallahü Aleyhi ve Sellem), îbn-i Müleyk e´ nin iki oğluna; İkinizden hangisi yaşça daha büyükse o size imam olsun» buyurmuştur. Hem de cemaattan en yaşlının imamlık ettiği zaman cemaata karşı rağbet daha fazla olur. (Köle, göçebe, fasık, kör ve zina çocuğu olan kimselerin imamlık etmeleri mekruhtur.) Çünkü köle, başkasının hizmetinde olduğu için öğrenime gereği kadar vakit ve olanak bulamaz. Göçebeler de çoğunlukla bilgisizdirler. Fasık da dini vecibeleri pek önemsemez. Kör de kendini necasetten koruyamaz. Zina çocuğu da babası olmadığı için çoğunlukla yoksulluk içinde büyüyüp bilgisiz kalır. Aynca bunların imam olması halinde cemaata karşı rağbet azalmış olur. (Bununla beraber imamlık ederlerse caizdir). Zira Peygamber Efendimiz (Aleyhi"s-salâtü ve´s-selâm);-İyi, kötü, herkesin arkasında namaz kılın» ([4]) buyurmuştur. (İmamlık eden kimse, namazı fazla uzatmamahdır.) Zira Peygamber Efendimiz (Aleyhi´s-salâtü ve´s-selâm); «Kim ki bir cemaata imamlık ederse, en zaîfleri o imiş gibi onlara namaz kıldırsın. Çünkü içlerinden hasta, yaşlı ve işi olan kimseler bulunabilir- ([5]) buyurmuştur. (Aralarında erkek bulunmayan kadınlar için cemaatla namaz kılmak mekruhtur.) Çünkü kadın imamın, kendisine uyan kadınların ortasında durması gerekir. Bu ise, erkekler için tahrimen mekruh olduğundan, eğer cemaatla namaz kılarlarsa mekruh bir davranışta bulunmuş olacaklardır. (Şayet cemaatla namaz kılarlarsa imamları ortalarında durur.) Çünkü H z . Â i ş e (Radıyallâhü anhâ) öyle yapmıştır. ([6]) Zira ortada durmak tesettüre daha uygundur. H z. Â i ş e´ nin kadınlara namaz kıldırması ilk zamanlara hamledilmiştir. (Eğer imama uyan, bir kişi olursa imamın sağında durur.) Zira tbn-i Abbas (Radıyallâhü anh)´ın rivayetine göre Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ona namaz kıldırırken onu sağ´ tarafında durdurmuştur. ([7]) Açık olan rivayete göre tek kişi imamın tam hizasında durur, imam Muhammed ise: «Ayak parmaklarını imamın ökçesi hizasına koyar- demiştir. Eğer tek kişi imamın sağında değil, arkasında veyahut solunda durursa -sünnete aykırı davrandığı için- iyi bir şey yapmamış olmakla beraber caizdir.(Eğer imama uyanlar iki kişi olursa, imamın arkasında dururlar.) Zira Enes b. Mâlik (Radiyallâhü anhümâ)´dan gelen rivayete göre Peygamber Efendimiz {Sallallahü Aleyhi ve Sellem) onunla kardeşine namaz kıldırırken Önlerinde durmuştur. ([8]) İmam E b û Y û s u f dan ise -İmam ortalarında durur» diye rivayet olunmaktadır. Abdullah İbn-i Mesud (Radıyallâhü anhl´dan gelen nakii de bu yoldadır. ([9]] Biz diyoruz ki: Hadis af-daliyetin, eser cevazın delilidir. ([10]) (Kadın ile çocuğun arkasında erkeklerin namaz kılması caiz değildir.) Zira Peygamber Efendimiz (Aleyhi´s-salâtü ve´s-selâm);-Kadınları geriye bırakın,nasıl kiCenâb-ı Allah da onları geriye bırakmıştır» ([11]) buyurmuştur. Bunun için kadının öne geçmesi caiz değildir. Çocuğa gelince: Çünkü namaz farz da olsa, çocuk için nafiledir. Farzı kılan kimsenin ise nafile kılan kimsenin arkasında kılması caiz değildir. Fakat Teravih namazı ile vakit sünnetlerini çocukların arkasında kılmak, bizim Şeyhlerimiz: «Caiz değildir- demişlerse de B e 1h ulemâsı caiz görmüşlerdir. Kimisi: «Mutlak sünnetlerde îmam Ebû Yûsuf ile îmam Muhammed arasında görüş ayrılığı vardır- demiştir. Fakat muhtar olan görüş şudur ki: hiçbir namazı, çocuğun arkasında büyüklerin kılması caiz değildir. Çünkü çocuğun sünneti büyüğün sünnetinden zaiftir. Zira çocuk, başladığı sünnet namazı tamamlamadan bozarsa, o sünneti kaza etmek icma ile ona lâzım gelmez. Kuvvetli namaz ise zaif olan namaz üzerine bina kılınamaz. Fakat ikisinin de namazı zaif olduğu için çocuğun çocuğa uyması caizdir. (İmamın arkasında önce erkekler, sonra çocuklar ve onlardan sonra da kadınlar dururlar.) Zira Peygamber Efendimiz (Aleyhi´s-salâtü ve´s-selâm -Benim arkamda önce baliğ ve akıl sahibi erkekler dursun» ([12]) diye buyurduğu gibi, er-keklerle kadınların aynı safta durmaları namazı bozar. Bunun için kadınların arka saflarda durmaları gerekir.(Erkek ile kadının birlikte kıldıkları bir cemaat namazında, eğer imam kadına da imamlık niyetini getirmiş ise kadının erkek ile aynı safta durması erkeğin namazını bozar.) İmam-ı Şafiî ise, bozulmadığını demiştir, ki kıyas da bunu gerektirir. Zira kadının namazı bozulmadığına göre erkeğinkinin de bozulmaması lâzım gelir. Bununla beraber biz Hanefiler bozulduğu görüşündeyiz. Çünkü yukarıda geçen hadis hem meşhurdur ve hem de hadiste kadınlara değil, erkeklere hitab edildiği için kadından çok, erkek durması gereken yerde durmamıştır. Bunun içindir ki kadının namazı bozulmaz da, erkeğinki bozulur. Nasıl ki imama uyarak namaz kılan kimse, imamdan öne geçtiği zaman imamın namazı bozulmaz da, onunki bozulur. (Eğer imam, kadına imamlık niyetini getirmemiş ise, kadının erkekle aynı safta durması erkeğe zarar vermez. Ancak bu kez kadının namazı bozulur.) Çünkü biz Hanefilere göre bir namazın birlikte kılınması ancak o namazı kılanların birlikte kılmasını kasd ettikleri zaman olur. Nitekim imama cemaatın önünde durmak, ancak eğer imam imamlık niyetini getirirse vacib olur. Nasıl ki imamın arkasında namaz kılan kimsenin namazı da, ancak imama uymak niyetini getirmesi şartıyla caiz olur. Namazının bozulması için imamm kadına imamlık niyetini getirmesi de, eğer kadın imamın hizasında durursa şarttır. Şayet kadın İmamm arkasında durur ve onun hizasında bir başka erkek bulunmazsa o zaman iki rivayet vardır: Bir rivayete göre caiz değildir. Çünkü kadının ilerliyerek imamm hizasına gelmesi mümkündür. Diğer rivayete göre ise caizdir. Çünkü bilfiil imamın hizasında değildir. (Kadınla erkeğin aynı safta olmasının erkeğin namazını bozması için, kıldıkları namazın aralarında müşterek olması, mutlak namaz olması, kadının şehvet çağında olması ve aralarında nail bulunmaması şartına bağlıdır.) Çünkü bu şartlar bulunduğu zaman erkeğin namazının bozulduğu nassdan öğrenilmiştir. Bunun için nass-da bulunan bütün şartlar gözetilmelidir. (Genç kadınlara cemaat namazlarına katılmak mekruhtur.) Zira genç kadının cemaate katılması sakıncalı bir durum doğurabilir. îmam Ebü Hanife´ye göre (Yaşlı kadının sabah, akşam ve yatsı namazlarına çıkmasında bir sakınca yoktur. Diğer iki imam, -Kadın yaşlı olursa bütün namazlara çıkabilir-, demişlerdir.) Çünkü yaşlı kadına rağbet az olduğu için çıkmasında tehlikeli bir durum yoktur. Bunun için bayram namazına çıkması nasıl mekruh değilse diğer namazlara da çıkması mekruh değildir. İmam Ebü H a n i f e. -İnsandaki cinsel ilişki arzusu, kadın yaşlı da olsa erkeklere karışması halinde onu kötü bir duruma itebilir. Ancak şu varki, çapkınlar Öğle, ikindi ve cuma vakitlerinde dışarıda bulunurlar. Sabah ve yatsı vakitlerinde ise uyuyorlar. Akşam namazı vaktinde de yemekle meşguldurlar. Bayram namazı da meydanlarda kılındığı için yer geniş olup kadınlarla erkekler ayrı ayrı yerlerde durabilirler. Bunun için yaşlı kadının sabah, akşam, yatsı ve bayram namazlarında cemaate katılması mekruh değildir» demiştir. (Abdestli olan kimse, abdestli kalamayan kimsenin, temiz olan kadın da müstahaza olan kadının arkasında namaz kılamazlar.) Zira imamm namazı, arkasında olan kimsenin namazı yerine kaimdir, özrü bulunan kimsenin namazı ise, sağlam kimsenin namazı kadar kuvvetli olmadığı için onun yerine kaim olamaz. Aynı nedenle (Okumuş olan kimse de, okumamış olan kimsenin ve giyinik olan kimse, çıplak olan kimsenin arkasında namaz kılamazlar.) (Teyemmümlü kimse abdestli kimseye imam olabilir). İmam Muhammed ise, namaz kılabilmek için abdestli olmak şarttır. Teyemmümle ise ancak zaruret halinde namaz kılmabilir, diyerek (Bunun da caiz olmadığı görüşünde bulunmuştur.) İmam Ebû Hanife ile İmam Ebû Yûsuf: Teyemmüm her ne kadar zaruret haline mahsus ise de zaruret kalkmadıkça, abdestle yapılan herşeyin onunla da yapılabildiği için abdest kadar kuvvetlidir demişlerdir. (Mestlerini mesh eden kimse, ayaklarım yıkayan kimseye imam olabilir.) Zira mestler, abdestsizliğin ayaklara geçmesini önler. Mestlere geçen abdestsizliği de mesih giderir. Müstahaza olan kadın ise öyle değildir. Çünkü ondan sürekli kan aktığı için aldığı abdestle namaz kılmasına zarurete binâen cevaz verilmişse de gerçekte abdestli değildir. (Ayakta namaz kılan kimse oturarak kılan kimsenin arkasında kılabilir.) İmam Muharnmed ise: «Kılamaz» demiştir, ki kıyas da bunu gerektirir. Çünkü ayakta kılman namaz oturarak kılınan namazdan kuvvetlidir. Fakat hakkında nass bulunduğu için biz kıyası terk etmiş bulunuyoruz. Zira rivayet olunmaktadır ki: Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) son namazını, arkasındaki cemaat ayakta oldukları halde oturarak kildırmıştır. C[13]) (İşaretlerle namaz kılan kimse, kendisi gibi işaretlerle kılan kimsenin arkasında kılabilir.) Ancak eğer imam uzanarak, arkasındaki kimse de oturarak işaretleri yapıyorsa, o zaman caiz. değildir. Zira nafile namazlar oturarak kılmabilir de, zaruret olmazsa uzanarak kılınamaz. Bunun için işaretlerle de olsa, oturarak kılınan namaz uzanarak kılınan namazdan kuvvetlidir. (Rükû ve secdeleri yapan kimse, işaretler yapan kimsenin arkasında kılamaz.) Çünkü burada imamın durumu arkasındaki kimsenin durumundan zayıftır. (Farzı kılan kimse, nafile kılan kimsenin arkasmda kılamaz.) Zira herhangi bir kimsenin arkasında namaz kılmak namazını, kimsenin namazı üzerine bina etmektir. Burada ise, imamın namazında farziyyet vasfı bulunmadığı için, arkasındaki farzı ona bina etmek, mevcut olmayan bir temel üzerine bina etmek kabilinden olur. (Farzı kılan kimse, bir başka farzı kılan kimsenin arkasında da kılamaz.) Çünkü bir kimsenin arkasmda namaz kılmak o kimsenin namazına ortak olmak demektir. Bunun için her iki kimsenin namazlarının bir olması gerekir. îmam-ı Şafii (Radıyallâhü anh) -Keyfiyetleri aynı olan bütün namazlar -vasıfları ne olursa olsun- birbirlerinin arkasmda kıhnabilirler- demiştir. Çünkü ona göre bir kimsenin arkasında namaz kılmak, namazı o kimsenin namazı ile birleştirmek değil, ona uydurarak kılmaktır. Bize göre ise, o kimsenin namazı ile birleştirip talep ve mesuliyetleri o kimseye yüklemektir. (Nafileyi kılan kimse, farzı kılan kimsenin arkasında kılabilir.) Zira farz olan namaz nafileden kuvvetli olduğu için nafile namaz ona bina. edilebilir. (Bir kimsenin arkasında namaz kıldıktan sonra o kimsenin ab-destsiz olduğunu öğrenen kimse, namazını bir daha kılmak zorundadır.) Zira Peygamber Efendimiz (Aleyhi´s-salâtü ve´s-selâm) «Kim ki bir cemaata najnaz kıldırdıktan sonra abdestsiz veyahut cünüp olduğu anlaşılırsa, hem «endisİ ve hem de onlar namazlarını bir daha kılarlar» ([14]) buyurmuştur. İmam-ı Şafii, yukarıda geçen yargısına dayanarak: «Kendisi bir daha kılar, fakat onlar kılmazlar» demiştir. (Okumak bilmeyen bir kimse, eğer okumak bilen ve bilmeyen kimselerden oluşan bir cemaata namaz kıldınrsa -İmam Ebû Ö£-nife´ye göre- hepsinin namazı fasittir.} Diğer iki imam ise: -İmamın ve okumak bilmeyenlerin namazı yerindedir. Çünkü bu imam da, çıplak ve giyinik kimselerden oluşan bir cemaata çiplak olarak namaz kıldıran imam gibidir. Onun namazı nasıl yerinde ise, bununki de yerindedir» demişlerdir. îmam Ebû Hanife (Radıyallâhü anh) :«Bu imam okuyuş tarzını yerine getirmeye gücü yettiği halde yerine getirmemiştir. Çünkü eğer kendisi imamlık etmeyip de, cemaata içinde okumak bilen kimselerden birine kîldırtmiş olsaydı, o kimsenin okuyuşu onun için de okuyuş olurdu. İşte bunun için onun namazı fasittir ve onunki fasit olunca arkasmda kılanlannki de fasittir. Çıplak olarak namaz kıldıran kimse ise Öyle değildir. Zira imamın giyinikliği, arkasında çıplak olarak namaz kılan kimseye gi-yiniklik hükmünü vermez- demiştir. (Eğer okumak bilen ve bilmeyen iki kişi bir arada ve fakat ayrı ayrı namaz kılarlarsa -Sahih olan görüşe göre- caizdir.) Çünkü her ne kadar eğer okumak bilen kişi diğerine imam olsa, onun okuyuşu diğerine de okuyuş olacak idiyse de, cemaatla kılmadıkları için «niçin böyle yapmadılar?» denemez. (Eğer imam gereken miktarı okuduktan sonra çekilip yerine okumak bilmeyen bir kimseyi geçirirse, namazları bozulur.) Çünkü namazın bütün rekâtları namaz oldukları için -ister bilfiil, ister bilfarz olsun- okuyuştan hâli olmamaları gerekir. Okumak bilmiyen kimse ise -okuma yeteneğine sahip olmadığı için- okuması farz edilemez. îmam. Züfer (Radıyallâhü anh) ise: «Okuyuş farzı yerine getirilmiş olduğu için bozulmaz» demiştir. İmamın teşehhüt miktarı oturduktan sonra okumak bilmiyen bir kimseyi yerine geçirmesi halinde de aynı ihtilâf vardır.[15] |