> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ >  Esmaül Hüsna > Her Güne Bir Esmaül Hüsna > El Evvel
Sayfa: [1] 2 3 4 ... 8   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: El Evvel  (Okunma Sayısı 9250 defa)
26 Aralık 2010, 15:38:43
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 26 Aralık 2010, 15:38:43 »




El-Evvel

Her varlıktan mukaddem olan, başlangıcı olmayan...

73

el-EVVEL

Allah Teâlâ bütün varlıklar üzerine mukaddem olup kendi varlığının evveli yoktur. Kendisi için asla başlangıç tasavvur olunamaz. Onun için Ona EVVEL demek, "ikincisi var" demek değildir. "Sâbık'ı, yani, kendisinden evvel bir varlık sâhibi yok" demektir.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: El Evvel
« Posted on: 19 Nisan 2024, 04:44:03 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: El Evvel rüya tabiri,El Evvel mekke canlı, El Evvel kabe canlı yayın, El Evvel Üç boyutlu kuran oku El Evvel kuran ı kerim, El Evvel peygamber kıssaları,El Evvel ilitam ders soruları, El Evvelönlisans arapça,
Logged
23 Eylül 2011, 15:25:20
muhsin iyi

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 87


« Yanıtla #1 : 23 Eylül 2011, 15:25:20 »

İnsanın Ebedi Yaşama Arzusu, El-Evvel, El-Âhir, El-Bâkî

Aslında Allah’ın (c.c.) el-Evvel (Öncesi olmayan ilk) ve el-Âhir  (Sonrası olmayan son) oluşu, biz zamanla kayıtlı insanlara göredir. Allah (c.c.) zaman kavramıyla kayıtlı olmadığına göre O her zaman vardır. O’na bir başlangıç ve son düşünülemez. Zaman da evren gibi yaratılmıştır. İnsanın belli bir zamanda doğması, büyümesi, olgunlaşması, ölmesi zaman kavramını bir doğa olgusu haline getirmiştir. Ama Allah (c.c.) doğmamıştır, değişmemiştir ve ölmeyecek diridir. O’nun katında geçmiş zaman, şimdiki zaman, gelecek zaman birdir.

Zaman kavramı ezeli değildir. Evrenle birlikte yaratılmıştır. Ayrıca zaman kavramı ebedi de değildir. Kıyametin kopması ile son bulacaktır. Ahiret için daimi bir mekanla (cennet ve cehennem) ebediyet yaratılmıştır.

İnsanın içerisinde bulunduğu madde âlemini aşıp Allah’ı (c.c.) düşünmesi ve O’na yönelmesi için çeşitli ibadetler konmuştur. Oruç, bedenin doğal ihtiyaçlarını gün boyunca kesmekle bunu gerçekleştirmeye çalışır. Oruçta yeme, içme, cinsel münasebet gibi nefsin maddi âlemle kurduğu doğal ilişki biçimi ilgili sürede askıya alınarak onun ötesinde ruhun ilahi aşkla gereksinim duyduğu Allah (c.c.) rızası boyutuna geçilmeye çalışılır. Zekat da madde âleminin simgesi olan para ile yapılan büyük bir kendini aşma çabasıdır. Hakeza namaz da müminin miracı olarak öteler ötesine, ilahi huzura  yönelmedir. Hac adeta ölüme ve ölümden sonrasına yapılan bir yolculuktur. Kısacası bütün ibadetlerle bu dünyadan, madde âleminden uzaklaşarak Allah’a (c.c.) yönelmeye çalışılır. İşte el-Evvel, el-Âhir güzel isimleri de dünyadan, madde âleminden kopuşun zaman boyutunu simgelemektedir.

El-Evvel, el-Âhir güzel isimleri ile insanın üzerine düşen görev şudur: İnsan evvelinin babanın sulbünde bir meni, annenin rahminde bir kan pıhtısı olduğunu, sonrasının da kabirde çürümüş bir kemik yığını olacağını unutmamalıdır. Bu dünyaya, madde âlemine gönlünü kaptırmamalıdır. Hem dünyayı, madde âlemini hem de geçmiş, şimdiki ve gelecek zamanı aşmalı, ahirete, ebediyete, Allah’a (c.c.)  yönelmelidir.

   Allah (c.c.) yaşamamız için iç dünyamızda bir açlık içgüdüsü yaratmıştır. Bu içgüdü olmasaydı pek çok insan yemek yemeyi ihmal eder, sağlığını bozardı. Allah (c.c.) sadece iç dünyamızda el-Hayy (Allah ölmeyen diridir.)  güzel ismiyle açlık içgüdüsünü yaratmamış dış dünyada da er-Rezzâk (Allah bütün varlıları besler.) güzel ismiyle bunun için yeryüzü büyüklüğünde bir sofra kurmuştur. Bitkilerin, hayvanların çoğu iştahımıza ve midemize hizmet etmektedirler. İnsanın iç dünyasında bir de ebedi yaşam arzusu vardır. İnsan fani olmayı kendisine, sevdiklerine hiç yakıştırmamaktadır. Ölüm sanki hiç başına gelmeyecek bir şeymiş gibi yaşamaktadır. Bunun nedeni insanın ebedi yaşama olan tutkusudur. Allah (c.c.) nasıl açlık içgüdüsünü tatmin için yeryüzünü bir sofra gibi hazırlamışsa, elbette insanın bu ebedi yaşama arzusunu görmezden gelmeyecek, ahireti de yaratacaktır. 

   El-Bâkî (var oluşunun sonu olmamak) güzel ismi insanın faniliği nedeni ile ruhsal dünyasında meydana gelen karamsarlığa merhem olabilecek bir anlama sahiptir. Gerçi ölüm pek bilincimize gelmez. Gelse de hemen uzaklaştırmaya çalışırız veya başkalarının başına gelir ama benim başıma gelmez biçiminde bencilce bir düşünceyle yaşamımızdan soyutlarız. Ama evren, yeryüzü, maddi ve manevi bünyemiz ölümü adeta bize bir ders gibi okutmaya çalışır. Yaş ilerledikçe de bu dersler daha bir etkisini gösterir. Gece ve uyku ölümün ikizi gibi her gün yakamıza yapışır. Sonbahar ölümü doğada gözlerimizin önüne sermeye başlar. Bunlar elbette üzerinde düşünülecek konular değildir, ama insan ruhunda derin akisler bırakır. Bilinçdışı dünyamız ölüm kaygısıyla sarsılmaya, huzursuz olmaya başlar. Dünyanın güzelliklerinde faniliği görürüz ve iç dünyamız adeta buna isyan eder. İşte Allah (c.c.) böyle bir buhranlı anda el-Bâkî güzel ismiyle bizim imdadımız yetişir ve ebedi yaşam arzumuzu tatmin eder.

   Nakşibendiyye tarikatında küçük zikir topluluğunda (küçük hatme-i hacegânda) Allah’ın (c.c.) bu güzel isminin bir seferde iki kere zikredilmesi çok manidardır: “Yâ Bâkî Ente’l- Bâkî (Ey Bâkî, Sen el-Bâkî’sin). İlk Bâkî ile insanın faniliğine merhem olunmakta, ikinci Bâkî ile de ebedilik karşısında duyulan iştiyak dile getirilmektedir. Başlarındaki sözcükler de bu sözlerimizi teyit etmektedir. Şöyle ki: İnsan bir tehlike anında ünlemleri kullanır. İlkinde fanilik bir ruhsal hastalık, yani bir bunalım ve buhran doğurduğu için bir yaşamsal ihtiyaçla “Yâ (Ey)” ünleminin kullanılması uygun düşmüştür. İkincisinde bu ruhsal hastalıktan kurtulan insanın aşk, arzu, iştiyak duyduğu ebedilik özlemi için Allah’la (c.c.) içten bir ilişkiye girmek istemesi dile getirilmiştir. “Ente (Sen)” zamiri de bu sıcak ilgiye işaret etmektedir. Yani, Yâ Bâkî Ente’l- Bâkî, ruhumuzun faniliğine şifa, ebedi yaşam arzusuna şevk katan bir anlam bünyesine sahiptir.

   El-Bâkî güzel ismi ile kula düşen görev, nasıl bir tohum toprağa düştüğünde dış kabuğu çürüyüp filizlenirse insan da ölüp kabre girince ebedi bir yaşam için yeniden diriltileceği konusunda bir kuşkuya düşmemesidir. Gönül ister ki bu ebedi yaşam cennetle ve Allah’ın (c.c.) rızasıyla ödüllendirilsin.
Muhsin İyi

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
23 Eylül 2011, 15:43:44
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« Yanıtla #2 : 23 Eylül 2011, 15:43:44 »



      Nakşibendiyye tarikatında küçük zikir topluluğunda (küçük hatme-i hacegânda) ALLAH’ın (c.c.) bu güzel isminin bir seferde iki kere zikredilmesi çok manidardır: “Yâ Bâkî Ente’l- Bâkî (Ey Bâkî, Sen el-Bâkî’sin). İlk Bâkî ile insanın faniliğine merhem olunmakta, ikinci Bâkî ile de ebedilik karşısında duyulan iştiyak dile getirilmektedir. Başlarındaki sözcükler de bu sözlerimizi teyit etmektedir. Şöyle ki: İnsan bir tehlike anında ünlemleri kullanır. İlkinde fanilik bir ruhsal hastalık, yani bir bunalım ve buhran doğurduğu için bir yaşamsal ihtiyaçla “Yâ (Ey)” ünleminin kullanılması uygun düşmüştür. İkincisinde bu ruhsal hastalıktan kurtulan insanın aşk, arzu, iştiyak duyduğu ebedilik özlemi için ALLAH’la (c.c.) içten bir ilişkiye girmek istemesi dile getirilmiştir. “Ente (Sen)” zamiri de bu sıcak ilgiye işaret etmektedir. Yani, Yâ Bâkî Ente’l- Bâkî, ruhumuzun faniliğine şifa, ebedi yaşam arzusuna şevk katan bir anlam bünyesine sahiptir.
    Üstadımızın Lem'alar adlı eserinden bu mevzuyu okursak,konu çok daha güzel anlaşılabilir..Değerli katkınız için Rabbim razı olsun..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

20 Ağustos 2013, 17:05:14
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #3 : 20 Ağustos 2013, 17:05:14 »

Evvel, kıdem sıfatını da bizlere hatırlatıyor, Rabbimize iman ediyoruz bütün isim ve sıfatlarına, elhamdülillah...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

14 Eylül 2013, 02:28:27
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #4 : 14 Eylül 2013, 02:28:27 »

İnsan düşünüyor ama evrenin başlangıcını,evvelini bulamıyor.Çünkü yok Rabbimin evreni nasıl,ne zaman yarattı bilmiyoruz.Allah'ın emrine,birliğine ve evvel ismine subhanallah.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1] 2 3 4 ... 8   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes