> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ >  Esmaül Hüsna > Her Güne Bir Esmaül Hüsna > Allahu Tealanın Diğer İsimleri
Sayfa: 1 2 [3] 4 5 6 7   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Allahu Tealanın Diğer İsimleri  (Okunma Sayısı 17278 defa)
06 Haziran 2012, 15:51:00
muhsin iyi

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 87


« Yanıtla #10 : 06 Haziran 2012, 15:51:00 »



 Sıkıntıları Gideren, Hayır Kapılarını Açan, Allah’ın El-Fettâh Güzel İsmi

El-Fettâh (kapalı şeyleri açan; sıkıntıları ortadan kaldıran ve sorunları çözen; hakla batılın arasını açan) güzel ismin kökü olan feth,  “açmak” anlamına gelir. Bu maddi ve manevi olabilir. İnsanın yaşamında sınıfını geçmesi, bir sınavı kazanması; kalfanın usta olması, bir iş yeri açması, ev satın alması; kişinin nişanlanması, evlenmesi… birer maddi fetih olduğu gibi tövbe etmesi, namaza başlaması, namazdan zevk alması, namazla ilgili bazı sırları yaşaması da birer manevi fetih olarak zikredilebilir. Bu açıdan her ne kadar bu fetihler kulun çalışması ve gayreti ile elde ediliyorsa da bunların her biri Allah’ın (c.c.) izniyle ve El-Fettâh güzel isminin tecelli etmesiyle meydana gelmektedir. Bunun için bir insan, tıpkı rızık hususunda nasıl çalışma ve gayret ile fiili duada bulunuyorsa ve bunun sonucu olarak er-Rezzâk (rızık veren) olan Allah’ın (c.c.) nimetlerine eriyorsa hayatındaki sıkıntıları ortadan kaldırmak, sorunları çözmek, bazı nimetlere ermek için gösterdiği ve birer fiili dua hükmünde olan çalışma ve gayretlerle de Allah’ın (c.c.) el-Fettâh güzel isminin tecellisine vesile olabilir. 

Allah’ın El-Fettâh güzel isminin tecellilerini hayatımızda görüp ona şükretmek gerekir. Bütün sıkıntıların çözümünde bu güzel isim tecelli eder. Hayır kapıları bu güzel ismin tecellisi ile açılır. Müslüman birisi etrafındaki nesneleri ve kişileri nasıl duyu organları ile algılıyorsa manevi organları ile Allah’ın bu güzel isminin hayatındaki tecellilerinde de dikkat kesilmelidir. Böyle durumlarda Allah’a şükretmelidir. Ayrıca bu tür tecellileri zaman zaman hatırlayarak duygusallaşmalı, Allah’ı övmeli ve yüceltmelidir. ‘Ama, Rabbinin nimetlerini söyle (say, anlat, hatırla…)! (Duha suresi, 11)’

İnsanın hayatı baştan sona El-Fettâh güzel isminin tecellileri ile doludur. Zira her birimiz annemizden doğduğumuz zaman çaresiz, zayıf, bilgisiz birisi idik. Okullar okuduk, iş hayatına atıldık. Pek çok şeyler öğrendik. Pek çok şeylere sahip olduk. Bu sırada pek çok sıkıntı ile karşılaştık. Bunların bazısını veya çoğunu aştık. Pek çok hayır kapısı bize açıldı. Tüm bunlarda yüce Allah’ın El-Fettâh güzel ismi üzerimizde tecelli etti. ‘O istediğiniz şeylerin hepsinden size verdi. Eğer Allah’ın nimetlerini saymak isteseniz sayamazsınız. Gerçekten insan çok zalimdir, çok nankördür (İbrahim suresi, 34).’

İnsan şöyle bir düşününce, Allah’ın El-Fettâh güzel isminin her gün defalarca kez üzerinde tecelli ettiğini görecektir. Evdeki musluk bozulur, yapılmasa evi su basacaktır. Tamirci gelir, bu sıkıntıyı giderir. Para sıkıntısı çektiğimiz an bir yerden gelen para ile rahatlarız vb. Böyle durumlar dışında iş hayatımızda büyük bir rahatlamaya girebiliriz. Allah hiç beklemediğimiz kapıları açarak iş hayatımızda El-Fettah güzel ismini tecelli ettirebilir. Bütün bu durumlar şükrü icap ettirir. 

El-Fettah güzel ismi tasavvuf ve tarikat yoluna giren kişilerde daha bir anlamlı tecelli eder. Çünkü zikir ve rabıta ile yaşanacak binlerce hal vardır. Nakşibendiyye tarikatında zikre 5.000 Lafza-i Celalle (Allah) başlanır. Bu zikir önce kalbe vurulur. Kalp normal şartlarda iki ay içerisinde harekete geçer. Nasıl hamile bir bayanın karnındaki çocuk belli bir zaman sonra harekete geçerse bu zikir de önce karın kısmını yılan gibi oynatmaya başlar. Bu, zikrin kalbe tesir ettiğinin göstergesidir. Bir anlamda manevi bir fetihtir. Sonra başka haller tek tek fethedilir. Letaif noktalarının yanması, ağrıması, açılması gibi. Öyle ki burada bunları tek tek anlatmanın imkânı yoktur. Kısacası Allah’ın El-Fettâh güzel ismi sofide yeni bir halle birkaç ay içerisinde başka bir şekilde tecelli eder. Bunun sonu yoktur. İlahi tecelliler her kişide farklı tecelli ettiği gibi kişinin hayatı boyunca da bu farklılık devam eder.

Tabii feth deyince aklımıza hemen büyük bir ibadet olan cihat gelir.

Tarihte İslam devletlerinin bir fetih üslubu ve yönetim anlayışı vardı. Allah (c.c.) onlara el-Fettâh güzel ismiyle yeni toprakları fethetmeyi nasip eylediğinde sivil halka ilişmiyorlardı. Amaçları o topraklarda kurulan İslam devletiyle insanların Allah’ın (c.c.) diniyle tanışmalarını sağlamaktı.  Adaleti, insanlığı görüp yaşamalarını gerçekleştirmekti.

 “Dinde zorlama yoktur (Bakara suresi, ayet 256).” ayeti gereği tarihteki İslam devletlerinde farklı dinlerin mensuplarına saygı ve hoşgörü gösterilmiştir. Müslümanlar, Gayri Müslimlerle gerek bireysel gerek toplumsal ilişkilerinde kendi dinlerinin hak olduğunu bunlara kanıtlamak zorunda hissetmişlerdir. Gayri Müslimlerin büyük çoğunluğunun gönüllerini Allah’ın (c.c.) el-Fettâh güzel isminin tecelli etmesiyle kazanmışlardır. Onları inançlarında özgür bıraktıkları halde büyük kısmının gönül rızaları ile Müslüman olmalarına vesile olmuşlardır.

Bugün fetih genellikle manevi alanda gerçekleşmektedir. Kalpler İslam dinine kazandırılmaya çalışılmaktadır. Bunda da tıpkı atalarımızın fethettikleri topraklar üzerinde Gayri Müslimlere gösterdikleri hoşgörüyü, saygıyı insan ilişkilerinde temel almak zorundayız. Çünkü İslam dini başka dinlerdeki ve ideolojilerdeki zorbalığın ve baskının yerine bu yüce kuralı ile gönülleri fethetmektedir.

   Kuran-ı Kerim’deki Fetih suresi de Allah’ın El-Fettâh güzel ismi gibi bir fazilete sahiptir. Fetih suresi okunduğunda hayatımızdaki sıkıntıları ortadan kaldırmak, sorunları çözmek, bazı nimetlere ermek gibi güzel şeylere vesile olur. Onun içindir ki peygamberimiz (s.a.s), Fetih suresi nazil olduğunda şöyle demişlerdir: ‘Bana bu gece öyle bir sure nazil oldu ki o sure benim için hem dünyadan hem de dünyadaki bulunan her şeyden daha hayırlıdır.’ Peygamberimizin (s.a.s) bu surenin faziletlerini, nimetlerini dünya ve dünya içerisindeki nimetlerle kıyaslaması manidardır. Bunun altında yatan bir hikmet bulunmaktadır. Zira bu sure öncelikle hediyelerini dünyalık nimetlerde göstermektedir. Sıkıntıların ortadan kalkması, hayırlı işlere kapı açılması dünyaya ait büyük nimetlerdir. Aslında bu sure dünyanın bütün nimetlerini kapsamaktadır. İşte bu sure-i şerife Allah’ın izni ile bütün dünya nimetlerine vesile olmaktadır. İnsan kendisine haftalık sure-i şerife virdi edindiğinde en az haftada bir gün de olsa bu sure-i şerifenin okunmasına da yer verebilir.   

   İnsan kendi küçük aklı ile kendisine neyin lazım olduğunu bilemez. Hayırlı gördüğü bir şey hakkında şer olabilir. Yine şer olarak gördüğü bir şey de hakkında büyük hayırlar barındırabilir (bk. Bakara suresi, 216). Bunları bizim önceden bilmemiz imkânsızdır. Onun için dualarda istek genel olarak belirtilmeli yani hakkımızda hayırlı ne ise onun gerçekleşmesi istenmelidir. Bu aynı zamanda edebe de uygundur.

   Allahın güzel isimleri ile tevessül yapılabilir. Hususiyle El-Fettâh güzel ismi ile de tevessül yapılabilir.
Allah’ın (c.c.) güzel isimleri ile dua etmek, yani uygun düşen güzel isimlerle Allah’a (c.c.) tevessül etmek, duanın kabul olmasında çok etkilidir. Tevessül etmek duada bu isimleri vesile kılmaktır.
    Allah’a (c.c.) güzel isimlerle tevessül etmek, Allah’a (c.c.) hamd u senâ edip peygamberine ve âl u ashâbına salât ve selâm getirdikten sonra dua konumuza uygun olan güzel isim yada güzel isimleri seçmekle ve duamızda zikrederek bunun yada bunların hakkı, fazileti, bereketi üzerine Allah’tan (c.c.) istemekle olur. Örneğin El-Fettâh güzel ismi ile şöyle tevessül yapılabilir: ‘Allah’a sonsuz hamd u senalar olsun. Peygamberimize çokça salât ve selam olsun. Ey yüce Allah’ım, Senin El-Fettâh güzel isminin hürmetine şu sıkıntılarımızı kaldır, şu hayırları nasip eyle. Âmin.’

   Zikir ise sadece Allah rızası için yapılmalıdır. Bu Allah’ın (c.c.) güzel isimleri için de böyle olmalıdır. Zira zikir aşk gibi bir yüce duyguyla çekilir. İsimleri arka arkaya söylemenin başka bir mantığı yoktur. Allah’ın güzel isimleri Allah’ı övmek ve yüceltmek gibi bir ulvi gaye ile çekilmelidir. Dünyevi bir maksatla zikrettiğimizde bu her şeyden önce edebe aykırıdır. Allah’ın rızası niyeti ile zikir çekildiği zaman yüce Allah o kişiye ilgili Esma-i Hüsnanın dünyaya bakan faziletlerini, nimetlerini de armağan olarak verir. ‘Allah (c.c.) sonsuz lütuf ve ihsan sahibidir (Hadid suresi, 29).’ Allah (c.c.), kapısına geleni boş göndermez. Zira zikirle insan Allah’ın kapısını çalar.

   Her Esma-i Hüsnanın dünyaya bakan faziletleri, hediyeleri vardır. Yani bir kişi herhangi bir Esma-i Hüsna zikrini çekerse havas bilgileri olarak kitaplarda geçen nimetlere Allah’ın izni ile erişebilir. Ama burada yanlış olarak gördüğümüz husus, kişilerin zikri çekerken Allah rızası dışında bir gayelerinin olmalarıdır. Dünyevi maksatlarla zikir çekmeleridir. Zikir sadece Allah rızası için çekilmelidir. Bundan başka Allah’ın güzel isimlerini zikir ile amaçlanan şey, Allah’ı övmek, yüceltmektir. Gerçi bu da Allah’ın rızasına muvafık olan bir şeydir.

Kalp saniyede halden hale girer. Değişkendir. Onu bir noktada tutmak zordur. Hele zikir sırasında bu daha çok olur. Nefis ve şeytan vesveseleri ile kalbi bulandırırlar, zikri dünyevi bir amaç haline dönüştürebilirler. O yüzden Nakşibendiler, Lafza- Celal zikrini her tespih devredişinde (100 adetten sonra) ‘İlahi ente maksudi ve rızake matlubi (Allahım Sen maksadımsın, isteğim de Senin rızandır.)’ demektedirler. Böylece sapmış, sapacak, dönek, renkten renge giren, girecek olan kalbe rotasını gösterirler. Kalp bu rotadan saptı mı zikir yarar değil insana zarar vermeye başlar. Bu durum Esma-i Hüsna zikrinde daha çok kendisini gösterir. Yani kalp Esma-i Hüsna zikrinde rotasını şaşırmaya daha müsaittir. Esma-i Hüsna zikrini çekerken kalp O’nun rızası dışında başka yerlere takılabilir. Onu uyarmak ve doğru yola sevk etmek gerekir. Onun için Esma-i Hüsna zikri çekerken ‘İlahi ente maksudi ve rızake matlubi (Allahım Sen maksadımsın, isteğim de Senin rızandır.)’ sözünü en azından başta ve sonda birer kere de olsa söylemek ve bu...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Allahu Tealanın Diğer İsimleri
« Posted on: 28 Nisan 2024, 17:02:15 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Allahu Tealanın Diğer İsimleri rüya tabiri,Allahu Tealanın Diğer İsimleri mekke canlı, Allahu Tealanın Diğer İsimleri kabe canlı yayın, Allahu Tealanın Diğer İsimleri Üç boyutlu kuran oku Allahu Tealanın Diğer İsimleri kuran ı kerim, Allahu Tealanın Diğer İsimleri peygamber kıssaları,Allahu Tealanın Diğer İsimleri ilitam ders soruları, Allahu Tealanın Diğer İsimleriönlisans arapça,
Logged
24 Haziran 2012, 07:01:32
muhsin iyi

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 87


« Yanıtla #11 : 24 Haziran 2012, 07:01:32 »

Depresyon Bunalım, Ruhsal Sıkıntı, İç Darlığı, Allahın El-Kâbid, El-Bâsit Güzel İsimleri

Dünya imtihanı gereği Allah (c.c.) bazı kullarını maddi ve manevi çeşitli sıkıntılara uğratır. O’ndan gelen her bela ve musibet aslında büyük bir ikramdır. Güzel sabır gösterirsek günahlarımıza kefarettir. Güzel sabır (sabr-ı cemil), ilgili sıkıntıdan dolayı kimseye dert yanmamakla, sıkıntıyı Allah’tan (c.c.) bilip haline şükretmekle gerçekleşir.


Her sıkıntıdan sonra bir kolaylığın olduğu bir doğa yasasıdır, yani bir sünnetullahtır. Tıpkı her yokuştan sonra bir inişin olması gibi. Bu durum her işte de böyledir. İnsan bir işte önce büyük sıkıntı yaşar, bunalır, türlü sorunlarla boğuşur, bir gün gelir işin tadını almaya, meyvesini yemeye başlar. Zor iş artık kolaylaşır. Sıradan bir iş haline gelir. Yüce Allah (c.c.) belki de insanların bu ilahi kuralı anlamakta şaşkınlık yaşayacağını bildiği için tekit maksadıyla şu ayetlerle iki kere yinelemiştir: “Demek ki, güçlükle beraber kolaylık vardır. Evet, güçlükle beraber kolaylık vardır (İnşirâh suresi, ayet 5, 6).”


İnşirah suresi ruhsal sıkıntı ve darlık anlarında okunduğunda kalbe bir genişlik ve huzur verir. Ruhsal sıkıntıyı ve darlığı atmamızı sağlar.
 

Sabreden insan her güçlükten sonra bu kolaylığı elbette görecektir. Çünkü Allah (c.c.) ilahi kanunları şaşmaz ölçülerle koyar. Demek ki El-Kâbid (sıkan, daraltan) güzel ismi, güzel sabır (sabr-ı cemil) göstermek suretiyle El-Bâsit  (genişlik ve ferahlık veren) güzel ismine ulaşmada bir vesiledir.


Özellikle bazı zikirler ruhsal sıkıntıları üzerimizden atmamıza büyük yararlar sağlar: Bunlar içerisinde ‘La havle vela kuvvete illa billahil Aliyyül Azim (Yüce ve büyük Allahtan başka güç ve kudret sahibi yoktur.)’ zikrinin çok büyük sırları vardır. Peygamberimiz (s.a.s) bu zikrin 99 derde deva olduğunu söylemiştir. Cinni şeytanların sıkıntılarına duçar olanlara bu zikir ilaç gibi gelir. (Bu durumda olanlara günde en az iki yüz kere çekmeleri tavsiye olunur.) Yeter ki her gün bu zikre devam edilsin. Ayrıca birtakım şerli ve güçlü insanların kendisine zarar vereceği, makam ve mevkisinden edeceği türde kaygı yaşayanlara da bu zikir büyük yararlar sağlar. Bu zikirde Kelime-i tevhidin en büyük sırrı gizlidir. Çünkü insanlar günümüzde Allah’a açıkça birtakım putları şirk koşmamakta ama çeşitli güç ve kuvvet kaynaklarına güvenerek, yaslanarak Allah’a şirk koşabilmektedirler. Ağızlarından şirk kokusu ihtiva eden büyük sözler çıkabilmektedir. İşte bu zikri çekerken her zaman güç ve kuvvetin gerçek sahibinin yüce Allah (c.c.) olduğu tefekkürünü de yapmak gerekir. Konumuz açısından bu zikrin önemi ise son derece büyüktür. İnsanlar kabz (ruhsal sıkıntı, darlık) haline genellikle başkalarından gördükleri kötü muamele veya beklentilerine cevap bulamama nedenleriyle girmektedirler. Bu zikir kötü gibi görünen kişilerin, olayların arkasında Allah’ın güç ve kudretinin tecelli ettiğini algılamayı sağlayarak (hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine inanmak kadere imanın en önemli rüknüdür) kişinin gerçeği kavramasını, günahlarına ve kötü hallerine tövbe ederek Allah’a yönelmesini gerçekleştirecektir.


Hz. Yunus Aleyhisselam’ın balığın karnında iken yaptığı zikir hem bela ve musibetleri önleyici ve ortadan kaldırıcı hem de ruhsal sıkıntılara karşı büyük bir şifadır. (Günde 100 kere okunması tavsiye olunur.) : ‘La ilahe illa ente subhaneke inni küntü minezzalimin (Allah’tan başka ilah yoktur. Sen kusurdan, hatadan uzaksın. Kuşkusuz ben zalimlerden oldum.)’


Kelime-i tevhit zikrinin de  (la ilahe illallah) ruhsal hastalıklara ve sıkıntılara karşı iyi geldiğini özellikle belirtelim. (Günde 100 kere okunması tavsiye olunur.)


 Zenginlik, sağlık, afiyet birer genişlik ve ferah kaynaklarıdır. Ama bazı insanlar, bu kaynakların kadrini ve kıymetini pek bilmezler. Zenginlik, sağlık ve afiyet içerisinde bulundukları halde böylelerinin ruhlarında bir sıkıntı ve darlık bulunur. Çağımızda insanlar genellikle böyle bir sorundan yakınmaktadır.


Zenginlik, sağlık, afiyet aslında birer genişlik ve ferah kaynağı iken kalpte aksi tesir uyandırabilmesinin nedeni başka bir şeyden kaynaklanır. O da şükür yokluğudur. Şükür, Allah’a (c.c.) teşekkür etmektir; elindekilerle yetinerek bunları kendisine bağışlaması nedeniyle Allah’a (c.c.) içten büyük bir minnet duyma duyguları ile olur. Nimetleri insanlarla paylaşmak şükrün gereğidir. Başkalarının sahip olduğu şeylere göz dikmek, onları arzulamak insanın içerisinde bulunduğu nimetleri görememesine neden olabilir. Böyle birisi ne kadar varlıklı olsa da kendisini yoksul hisseder. Sağlık ve afiyet gibi maddi şeylerle ölçülemeyen değerlerin kıymetini bilemez. Allah’a (c.c.) karşı büyük bir nankörlük duygusuyla isyan halindedir.

 
Dili her zaman ‘Allah’ım çok şükür’ ve ‘Elhamdülillah’ kelimelerine alıştırmak gerekir. Bu zikirler ruhsal sıkıntıya düşmeyi önlediği gibi üzerimizde bulunan maddi ve manevi sıkıntıların aşılmasına da birer vesiledir.  Rabbimiz Kuran-ı Kerim’de şükrün nimetlerin artmasına vesile olduğunu beyan buyurmuşlardır (bk. İbrahim suresi 7, Fatır suresi 30 vb.).


Kabz (ruhsal sıkıntı, darlık) hali tasavvuf ve tarikat yolundaki insanları çok olumsuz etkiler. Onların zikirlerinde ve rabıtalarında ihmalkâr olmalarına yol açabilir. Hatta bu olumsuz durum diğer ibadetlerine kadar yansıyabilir. Çünkü ruhsal sıkıntı ve darlık sırasında kişi ibadetlerden zevk alamadığı gibi aşırı derecede de bunalır. İşte böyle durumlarda pek sebeplere bakmamak gerekir. Elbette nefsin bu sıkıntı ve darlığı yaşamasına neden olan etkenleri vardır. Şeytanlar, bazı insanlar, olaylar buna neden olmuş olabilir. Ama sofi nedenlerin arkasında Allah’ın gizli elini, kudretini, buna tekabül eden güzel ismini her zaman görmelidir, dikkate almalıdır.  Elbette sofinin ruhunu gerçekte sıkan Allahu Zülcelâl’dır. Allah El-Kâbid güzel ismi ile sofinin ruhunu sıkmakta, darlaştırmaktadır. “Şu kesindir ki, Allah kullarına zerre kadar bile zulmetmez (Nisa suresi,  40).” Peki, öyle ise yüce Allah (c.c.) sofinin ruhunu niçin sıkmakta ve darlaştırmaktadır? Elbette Allah’ın hikmetine kimse sınır koyamaz. Onun hikmetine akıllar ve sırlar eremez. Ama şu kadar biliyoruz ki, “Başınıza gelen her musibet, işlediğiniz günahlar nedeniyledir. Hatta Allah günahlarınızın çoğunu da affeder (Şûrâ suresi,  30).”, “Sana gelen her iyilik Allah’tandır. Başına gelen her kötülük ise nefsinden dolayıdır (Nisa suresi, 79).”…  Ayrıca şu ayeti de gözlerden uzak tutmamak gerekir: “Ey müminler, (itaat edeni asi olandan ayırt etmek için) sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan ve mahsullerden eksiltmek ile imtihan edeceğiz. Ey resûlüm, sabredenleri müjdele! (Bakara suresi, 155)”


Sofi böyle durumlarda iken bir iç muhasebe yaparak hatalarına ve günahlarına tövbe etmeli, ibadetleri kendisine zor da gelse asla ihmal etmemelidir. Allah’ın El-Kâbid (sıkan, daraltan) güzel isminden Allah’ın El-Bâsit (genişlik ve ferahlık veren) güzel ismine sığınmalıdır.


Kabz (darlık, sıkıntı) ve bast (genişlik, ferahlık) halleri karşısında insan iradesi çok acizdir. Bu halleri iradeleri ile kimse değiştiremez. Buna güç yetiremez. Bu ancak Allah’ın izni ile değişir. Bu haller mevsimler gibidir. Kış mevsimi kabz hali gibi insanın elini kolunu bağlar. Bu mevsimde insan pek dışarı çıkmak istemez. Evde kapanır kalır. Bast hali ise ilkbahar mevsimi gibi insana bir genişlik ve ferahlık verir. Bu kabz haline çağdaş psikolojide depresyon denilmektedir. Depresyondaki kişiler yaşama sevincini kaybettikleri için genellikle uyumak isterler. Alkol kullananlar,  bu zamanlarda daha çok içerler. Bast haline de manik derler. Manik halinde kişi içinde anlatılmaz bir sevinç duyar. Oynamak, gülmek, insanlara sarılmak ister. Aslında bu depresyon ve manik halleri mevsimler gibi her insanı da az çok kapsamı içerisine almaktadır. Kabz (depresyon) halinde iken bunun arkasında yüce Allah’ın El-Kâbid (sıkan, daraltan) güzel ismini görmek büyük bir hünerdir. Yine Allah’ın El-Kâbid güzel isminden El-Bâsit güzel ismine sığınmak ise ayrı bir hünerdir. İmanın güçlü olduğuna, hakikati kavradığına işarettir. Allah her birimize nasip eylesin. Âmin.


Tabii ‘Lafla peynir gemisi yürümez.’ diye çok güzel bir atasözümüz vardır. İnsan hayatında bazen öyle olumsuz durumlar yaşanır ki, gerçekten böyle anlarda iken kabz halinden kurtulmak kolay değildir. Çok sevdiğiniz birisini kaybetme, işten atılma, bir suçtan beklediğinizden ağır bir ceza alma, büyük bir kaza sonucu bir organınızdan olma vb. durumlar mutlak surette insanları belli derecelerde kabz haline sokarlar. Bu hallerde dostların maddi ve manevi yardımları da çoğu kez yetersiz kalır. İnsanlar hiç beklemedikleri böyle bir hal karşısında inanç dünyalarında da bir sarsıntı yaşayabilirler. Zaten kabz hali bunun mahsulü olarak ortaya çıkmaktadır. Yoksa kadere inancı tam olan, hayır ve şerrin Allah’tan (c.c.) geldiğine inanan bir insan, bu tür olumsuz bir olay karşısında hemen kendisini silkeler. Toparlar.  Dünya hayatının bir imtihan yurdu olduğu gerçeğini hatırlar. Kendisine gelir. Olayı ruhsal dünyasında kısa zamanda sindirir. Ruh sağlığını normal düzeyde tutar. Bir iç muhasebe yaparak varsa hatalarına ve günahlarına tövbe eder, bunları telafi yoluna girer, sonra da Allah’ın El-Kâbid (sıkan, daraltan) güzel isminden Allah’ın El-Bâsit (genişlik ve ferahlık veren) güzel ismine sığınır. Böylece depresyona fazla yenik düşmez. Kısa zamanda da kabz halini üzerinden atar. İnancı zayıf olan bir insan ise sebeplere fazla takılıp kaldığından depresyondan tam anlamıyla hiçbir zaman kurtulamaz. Daima acı çeker. Nefis ve şeytanların etkisi ile bu dünyada mutlak adalet gibi bir davanın peşine düşer.  Kendi nefsini daima temize çıkarır. Başına bin çeşit bela açar. Hiçbir zaman ferahlığa, aydınlığa çıkamaz. Yüce Allah (c.c.) daha dünyada iken onu manevi bir cehennemin içerisine koyar, b...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
19 Nisan 2014, 11:35:50
Zeynep 8D

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 2.287



« Yanıtla #12 : 19 Nisan 2014, 11:35:50 »

Rabbim bizleri derece derece yükseltsin İnşallah ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

İlim servetten üstündür. Çünkü serveti sen korursun; oysa ilim seni korur.
12 Temmuz 2015, 21:42:02
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #13 : 12 Temmuz 2015, 21:42:02 »

Aleykümselam.Allahın isimlerini zikir eden ve faziletine eren kullardan olalım inşallah....
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

12 Temmuz 2015, 23:44:32
Mehmed.
Görevli Sorumlusu
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 18.663


Site
« Yanıtla #14 : 12 Temmuz 2015, 23:44:32 »

Ve aleykümüsselam , Bütün güzel isimler Allah'ındır (celle celalühü) .
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: 1 2 [3] 4 5 6 7   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes