๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hayatın İçinden Fıkıh => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 26 Şubat 2011, 15:33:17



Konu Başlığı: Hukukun doktriner düşünsel gelişimi
Gönderen: Sümeyye üzerinde 26 Şubat 2011, 15:33:17


4) Hukukun Doktriner-Düşünsel Gelişimi


İslâm Hukuk Tarihi çalışmalarında ve derslerinde ençok ihmal edilen konulardan birisi, belki de en başta geleni, hukuk düşüncesinin gelişimidir. İslâm Hukuk Tarihi literatürü, genel­likle fukaha ağırlıklı olup fukahanm hayat hikayeleriyle doludur. Şüphesiz İslâm hukukunun gelişimine büyük hizmetleri geçmiş olan fukaha ve onların hayat hikayeleri önemlidir. Ama bundan daha önemli olan, bu fukahanm hangi gelenek içinde yetiştiği ve hukuk düşüncesine ne gibi özgün katkılar sağla­dığıdır. İşte bu önemli konu, sayılı birkaç çalışma dışında henüz yeterince ele alınmamıştır. İslâm Hukuk Tarihi çalışma­larında ve derslerinde hukuk düşüncesinin gelişimi de, belir­tilen önemine uygun biçimde yer almalıdır.

Bilindiği gibi, İslâm Hukuk Tarihinde usule ilişkin farklı görüş ve yaklaşımlar, füru konusunda geniş ölçüde yansıma bulmuş, ortak usulün benimsenmesiyle fıkhî mezhepler oluşmuştur. Mezheplerin oluşum döneminden sonraki fukaha da bu gelişime büyük ölçüde bağlı kalarak düşünce üretmiştir. Dolayısıyla, bugün de bağlıları ve etkileri bulunan Hanefi, Şafiî, Mâlikî, Hanbeli, Zahiri, Harici-İbazi, Caferi ve Zeydi mezhepleri, oluşum ve gelişim süreçleri, mezhep literatürü ve yayılışları açılarından yeterince ele alınmalıdır. Bu mezheplerden özellikle Caferi, Zeydi ve Harici-İbazi mezhep­leri, tutarsız bazı gerekçelerle İslâm Hukuk Tarihi literatüründe büyük ölçüde ihmal edilmiştir.

Fıkhî mezhepler konusuyla ilgili olarak belirtilmesi gere­ken bir diğer nokta, -özellikle sonraki dönemler için- mezhepler arası ilişkiler, mezhep taassubu ve mezhep değiştirme olaylarıdır. Ayrıca belli bir mezhep içinde oluşan farklı gelenek­ler de bulunabilir. Sözgelimi Hanefi mezhebi içinde bir Orta Asya Türk (Maveraunnehir) geleneğinden sözedilebilir. Çünkü özellikle Türklerin bağlı olduğu bu gelenek, İslâm hukukuna pekçok özgün katkıda bulunmuş, mezhebin bazı ana eserleri bu gelenek içindeki fukahaca yazılmış, daha sonraki fukaha da bu gelenek doğrultusunda düşünce ve eser üretmiştir. Mâlikî mezhebi içinde de İbn Rüşd ve Şatıbi gibi fukahanm yer aldığı bir Endülüs geleneği düşünülebilir. Bu gibi örnekleri çoğaltmak elbette mümkündür. Bunların yanısıra, mezhep bağımlılığından çok, içtihat ve ıslah tasarımlarıyla birbirini destekleyen fukahanın oluşturduğu düşünce kolları veya damarları da bulunmaktadır. Bunlara örnek olarak Şah Veliy-yullah-Siddık Hasan Han kolunu, İbn Teymiye-Şevkani-Sıddık Hasan kolunu, Cemaleddin Efgani-Muhammed Abduh kolunu verebiliriz. İslam hukuk düşüncesindeki gelişimin bu gibi yakla­şımlar çerçevesinde ele alınması, hem düşünce geleneğinin sürekliliğini gösterir, hem de dersi daha ilgi çekici kılabilir.

Hukuk düşüncesi alanında mutlaka ele alınması gere­ken konulardan birisi de, içtihatla ilgili yaklaşım ve tutumlardır. İçtihat yanlıları, karşıtları ve ortayolcular, temel düşünceleriyle, gelenek içindeki yerleriyle ve hukuk düşüncesine kazandırdığı etkinlikle tanıtılmalıdır.