๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hanımlar İlmihali => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 22 Kasım 2010, 15:35:51



Konu Başlığı: Cenazede bulunanların yapmaları caiz olan şeyler
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 22 Kasım 2010, 15:35:51
6. Cenazede Bulunanların Yapmaları Caiz Olan Şeyler:
 

1.  Cenazenin Yüzünü Açmak ve Öpmek:
 

Âişe ve İbni Abbâs (radiyallâhu anhumâ) anlatıyor; 'Peygam­ber (sallallâhu aleyhi ve selîem) vefat ettiğinde, Ebû Bekir onu öptü.[162]

Aişe (radiyallâhu anhâ) anlatıyor; 'Osman bin Maz'ûn ve­fat etmişti. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve seîlem) onun yanma geldi, yüzünü açtı, sonra onun yüzüne doğru eğildi ve onu öptü. Öyle ağlıyordu ki, gözyaşları yanaklarından akıyordu.[163]

Hanımların öpmesi ancak, vefat edenin bir hanım olması ya da eşi veya bir mahremi olması durumunda caizdir.

 

2.  Çığlık, Feryat, Kabullenememek Ve Bunlara Ben­zer Davranışlar Olmaksızın, Vefat Edene Ağlamak:
 

Enes (radiyallâhu anhj'ın rivayet ettiği hadiste, Peygambe­rimiz (sallallâhu aleyhi ve sellemj'in oğlu İbrahim'in vefatı anla­tılırken şöyle denilmekte; '...... Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve

sellem) ibrahim'i aldı, öptü, kokladı. Daha sonra onun yanına girdiğimizde, İbrahim can çekişiyordu. Bunun üzerine Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellemj'in gözlen doldu. Abdurrahman bin Avf ona; 'Ey Allah'ın Rasülü! Sen de mi (ağlıyorsun)?' deyince; 'Ey îbni Avf1. Bu rahmettir!' buyurdu. Daha sonra da şunları söy­ledi; 'Hiç kuşkusuz, gözler ağlar, kalp hüzünlenir; Ancak bizler Rabbimizin hoşnut olacağı sözlerden başka bir şey söylemeyiz. Ey ibrahim! Biz senden ayrıldığımız için üzülmekteyiz.[164]

Sa'd bin Ubâde (radiyallâhu anh) hastalandığında, Peygam­ber (sallallâhu aleyhi ve sellem) ağladı. Onun ağladığını görünce oradakiler de ağladılar. Bunun üzerine; 'İşitmiyor musunuz? Ne gözyaşından, ne de kalbin hüzünlenmesinden dolayı Allah azap etmez. (Eliyle diline işaret ederek) Allah bundan dolayı ya azap eder, ya da merhamet eder' buyurdu.[165]

 
Hatırlatmalar:
 

1.  Vefat eden için ağlanmasının bir sakıncası yoktur. Yasak­lanan ağıtlar, Yüce Allah'ın takdirine karşı gelecek sözler söyleye­rek, haram kılınmasına rağmen çığlıklar atarak, ağıtlar yakmaktır. Can çekişenden etkilenip act hissetmenin de bir mahzuru yoktur. Çünkü Fâtıma (radiyallâhu anhâ)'nın, Peygamberimiz can çekerken 'Ah..! Babacığım ne ızdırap çekiyor' demesi üzerine; Peygamberimiz {sallallâhu aleyhi ve sellem); 'bu günden sonra baban ızdırap çekmeyecek' buyurmuştur.[166] Peygamberimizin ikrarıyla da, bu tür sözlerin ağıt yakmak olmadığı anlaşılmış ol­maktadır.[167]

2.  Ailesinin Ağlaması veya Ağıt Yakması Nedeniyle Ölüye Azap Olunur mu?

Bu konu, sahabeler arasında da, sonraki âlimler arasında da ihtilaflıdır. Ömer bin Hattab ve oğlu Abdullah ile bazı sahabeler, ailesinin ağlaması nedeniyle ölünün azap göreceğini söylemişler­dir. -Allah onlardan razı olsun Âişe validemiz (radiyallâhu anhâ) bu görüşe katılmamış ve; 'Allah Ebû Abdurrahman'a [168] rahmet eylesin; o yalan söylemez. Ancak, ya unutmuştur ya da yanlış öğrenmiştir. O konunun aslı şudur; 'Rasulullah (sallallâhu aleyhi ue sellem) bir Yahudi kadının (mezarı) yanından geçti. Ailesi mezarı başında ağlıyordu. Bunun üzerine; 'Bunlar ölüleri için ağlıyor ama o kabrinde azap görü­yor' buyurdu.[169]

Âlimlerin çoğunluğu, 'Ölümünden sonra kendisi için ağlan­masını ve ağıtlar yakılmasını vasiyet eden kişi, öldükten sonra ailesinin bu vasiyeti yerine getirmek için, ağlaması veya ağıt yak­tırması durumunda azap görür' demişlerdir. Fakat bu konuda hiçbir vasiyette bulunmadan Ölen kimse, ailesinin ağlamasından veya ağıtlar yakmasından dolayı azap görmez. Buna rağmen, 'ailesini bu konuda eğitmeyerek kusur ettiğinden dolayı, azap görür. Çünkü ailesinden sorumludur' diyen âlimler de vardır.[170]

Vefat haberi alan akrabaların -özellikle hanimlarm-yapması gerekenler:

Allah'ın takdirine rıza göstermek, sabretmek ve 'innâ Hllâhi ve innâ ileyhi râciûn' demek: Yüce Allah; 'Muhakkak sizi biraz korku, biraz açlık ve mallardan, canlardan, ürünlerden biraz eksiltmekle imtihan ederiz; sabredenleri müjdele. Onlar bir musibete uğradıklarında: «innâ Hllâhi ve innâ ileyhi râciün - Biz Allah'a altız ve elbette O'na döneceğiz» derler. Rablerinin mağfi­ret ve rahmeti onlaradır. İşte onlar hidayete erenlerdir.[171]

Sahibinin methedildiği 'sabır', musibetle karşılaşıldığı anda gösterilen sabırdır; sonrası bundan farklıdır. Nitekim günlerin geçmesiyle acılar unutulur, İç rahatlar.[172]

Enes (radiyallâhu anhâ) anlatıyor; 'Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir kabir başında ağlayan bir kadının yanından geçti. Ona, 'Allah'tan kork ve sabret' buyurdu. Kadın; 'beni rahat bırak! Benim uğradığım musibete uğramadm, sen anlamazsın!' dedi. Daha sonra kadına, b Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellemj'di' denildi. Bunun üzerine kadın Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)'e geldi; onun yanında kapıcıların olmadığını gördü ve; 'seni tanıyamadım' dedi. (Peygamberimiz); 'Sabır, musibetle ilk karşılaşıldığında olur' buyurdu.[173]

Ümmü Seleme (radiyallâhu anhâ) anlatıyor; 'Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim; 'musibetle karşılaşan bir Müslüman, Allah'ın söylemesini emrettiği «innâ lil-lâhi ve innâ ileyhi râciün - Biz Allah'a aidiz ve elbette O'na döne­ceğiz» deyip, sonra da; 'Allah'ım, karşılaştığım musibet nedeniyle beni mükafatlandır ve bana bundan daha hayırlısını ver» derse, muhakkak ki, Allah ona, ondan daha hayırlısını verir.[174]


[162] Buhârî, 4457; Nesâî, 4/11; Ahmed, 6/55.

[163] Ebû Dâvûd, 3147; Tirmizî, 994; İbn Mâce, 1456; Sahih senetle rivayet edilmiştir,

[164] Buhârî, 1303.

[165] Buhârî, 1304; Müslim, 924.

[166] Buhârî, 4462; İbn Mâce, 1630.

[167] Fethu'İ-Bân, 7/756.

[168] Ebû Abdurrahman, Abdullah İbn Ömer'in künyesidir.

[169] Buhârî, 1289; Müslim, 932.

[170] Câmiu Ahkâmi'n-Nisâ, 1/462; Bkz. İbn Abidln, 1/633.

[171] Bakara, 155-157.

[172] Fethul-Bânde, Hattâbi'den nakledilmiştir. 3/149.

[173] Buhârî, 1283; Müslim, 926.

[174] Müslim, 918; Ebû Dâvûd, 3115.