> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > Hanefi Fıkhı > Yeminler
Sayfa: 1 [2] 3   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Yeminler  (Okunma Sayısı 6948 defa)
03 Mart 2010, 17:45:02
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #5 : 03 Mart 2010, 17:45:02 »



METİN

«iç yağı yemem» diye yemin eden kimse hayvanın sırtının yağlı etini yese, yemini bozulmaz. İmameyn´e göre; bozulur. Karnında ve bağırsaklarındaki iç yağını yerse, ittifakla yemini bozulur. Kemiklerindeki yağı yerse, ittifakla yemini bozulmaz. İç yağın satın alınması ve satılması üzere yapılan yemin, hükümde ve ihtilâfta yemek üzere yapılan yemin gibidir. Zeylai. «İç yağı» veya «et yemem» veya «satın olmam» diye yemin eden kimse, kuyruk yese veya satın alsa yemini bozulmaz. Çünkü kuyruk üçüncü bir nevidir.

«Şu buğdaydan yemem» diye yemin eden kimse, o buğdayın ekmeğinden yahut unundan yahut kovutundan yese, yemini bozulmaz. Ancak buğday su ile kaynatılmış veya kavrulmuş olup ondan yerse bizim örfümüzde yemini bozulur. Fakat pişmemiş ve çiğ olarak dişleriyle kırarak yerse yemini bozulmaz. Eğer ona niyet etmiş ise yemini bozulur. Fetih

Keşif´den naklen Nehir´de zikredilmiştir ki; bu buğday hakkında yapılan yemin meselesi üç vecih üzerinedir:

Birincisi; buğday yığınını göstererek «ben şu buğdaydan yemem» diye yapılan yemindir. Bu metnin meselesidir.

İkincisi; buğdayı zikretmeksizin «şundan yemem» diye yapılan yemindir. Bu şekilde yapılan yeminde gerek çiğ gerek un halinde nasıl yenirse. yensin onun yenilmesiyle yemin bozulur.

Üçüncüsü; «buğdaydan yemem» diye yapılan yemindir. Bu şekilde yapılan yeminde çiğ, pişirilmiş veya kavrulmuş ne şekilde olursa olsun buğday yenildiğinde yemin bozulur. Ekmek, un, kavrulmuş un gibi şeyler yenildiğinde yemin bozulmaz.

Buğdayı göstererek yapmış olduğu birinci ve ikinci yemin suretlerinde onu ekip ondan çıkanbuğdayı yese, yemini bozulmaz. Buğdayı göstermeden yapmış olduğu yemin suretinde onu ekip ondan çıkan buğdayı yese yemini bozulur.

«Ben şu undan yemem» diye yemin eden kimse. o undan yapılan ekmek, bulamaç, tatlı gibi şeyleri yese yemini bozulur. Fakat o unu yalamak suretiyle yese, esah olan kavle göre yemini bozulmaz. Nitekim «ben şu hurma ağacından yemem» diye yemin eden kimse o ağacın bizzat kendisinden yediğinde yemini bozulmadığı gibi.

«Ekmek yemeyeceğim» diye yemin edildiğinde yemin edenin beldesinin halkının âdet edinmiş oldukları ekmek murad edilir. Buna göre Şamlıların buğday. Yemenlilerin mısır, Taberistan (Amul) lıların pirinç bazı köylülerin arpa ekmeğiyle yemini bozulur. Bir kimse, âdetleri buğday ekmeği olan bir beldeye girip orada uzun bir zaman arpa ekmeğiyle yaşamayı âdet edinse, ancak arpa ekmeğiyle yemini bozulur. Çünkü has olan örf muteberdir. Fetih.

Bir kimse «bir kadının ekmeğinden yemem» diye yemin etse, bu yemin fırında ekmeği pişiren kadına sarf olunur. Pişirmek için hamur yoğurup kesip hazırlayan kadına sarf olunmaz. Zahire. Yufka da ekmek sayılır. Börek, tirit, ekmeği dövüp veya ufalayıp üzerine yağ dökülen kırıntılar ekmek değildir. Çünkü örfte bunlara ekmek ismi verilmez. «Filan kimsenin taamından yemeyeceğim» diye yemin eden şahıs her ne kadar kendi ekmeğiyle olursa da o kimsenin sirkesinden yahut zeytin yağından yahut tuzundan yese yemini bozulur. Eğer o kimsenin nebîz denilen hurma suyundan yahut içtiği suyundan alıp onunla ekmek yese yemini bozulmaz. Çünkü bunlar meşrubât nevindendir.

Bir kimse «ben sade yağ yemeyeceğim» diye yemin ettikten sonra kavut yese, yemin ederken kendisinde yağ olan veya olmayan diye niyet etmemişse, kavut sıkıldığında yağı akarsa. yemini bozulur, olmazsa yemini bozulmaz. Cevhere.

Bedayı´de zikredilmiştir ki: «Taam yemeyeceğim» diye yemin eden kimse muzdar ve çaresiz kalıp leş yese, yemini bozulmaz. Şevâ, kebap yapılmış ete, tabîh su ile pişirilmiş ete ıtlak olunur.

Şarih der ki: Tabih´in su ile pişirilmiş ete denilmesi başkalarının örfündedir. Ama bizim örfümüzde et yağı, zeytinyağı, sade yağ ile olursa da su ile pişirilen her şeye tabih ismi verilir. Nitekim Musannıf bunu Mücteba´dan nakletmiştir.

Nehir´de zikredilmiştir ki: Taam: peynir, meyve gibi gıda almak için yenilen şeylere şâmil olur. Fakat şârih der ki: Bizim örfümüzde bunlara «taam» denilmez.

Bir kimse «baş yemeyeceğine dair» yemin etse, bulunduğu beldede satılması örf ve âdet olan başlara itibar edilir.

Meyve: Elma, kavun, karpuz, zerdali gibi şeylerdir. Üzüm, nar, yaş hurma meyve değildir. İmameyn (Rh. Aleyhima) ihtilâf etmişlerdir. İmameyn (Rh. Aleyhima)´in ihtilafları asır ve zaman cihetinden ihtilâfdır, yoksa hüccet ve delil ile ihtilâf değildir. Sözün kısası, yemin hususunda itibar örfedir. Buna göre: meyve yenilmeyeceğine dair yemin edildiğinde örfte meyve sayılan herhangi bir şey yenildiğinde yemin bozulur. Bunu, Şumunni söylemiş, Musannıf da onu ikrar etmiştir.

İZAH

«Sırtının yağlı etini yese ilh...» Eğer içten sırta bağlı olan böbreklerde ki iç yağı yerse yemini bozulur.

«Zeylai ilh...» Zeylai´nin ibaresi şöyledir: «İç yağı yemem» yahut «iç yağı satın almam» yahut «iç yağı satmam» diye yemin eden kimse, hayvanın sırtının yağlı etini yese, yahut satın alsa, yahut satsa, İmamı Azam (Rh.A.)´a göre; yemini bozulmaz. İmameyn (Rh. Aleyhima)´ya göre; bozulur.

«Ancak buğday su ile kaynatılmış veya kavrulmuş olup ondan yerse bizim örfümüzde yemini bozulur ilh.. » Yani bir kimse «şu buğdaydan yemeyeceğim» diye yemin etse, İmamı Azam (Rh.A.)´a göre; buğdayı çiğneyerek yerse yemini bozulur. O buğdayın ekmeğinden, kavutundan, unundan yerse Yemini bozulmaz. Çünkü buğday bizzat kendisi yenilen cinstendir. İmameyn (Rh. Aleyhima)´ya göre o buğdayı çiğneyerek yerse, yemini bozulmaz. Ekmeğinden, kavutundan yahut unundan yerse yemini bozulur.

İhtilâfın temeli: Bir «kelime»nin hem hakikat mânâsı kullanılsa, hem de mecaz mânâsı örf ve âdet olsa, İmamı Azam (Rh.A.) o kelimenin hakikat mânâsını tercih eder. İmameyn (Rh. Aleyhima) ise örfî mânâsını tercih eder. Çünkü buğdayı «yeme» lâfzı bizzat buğdayın kendisini yemede hakikat olarak kullanılır. Zira insanlar buğdayı kaynatıp veya kavurup yerler. Binaenaleyh buğdayı «yeme» lâfzı ile hakikat mânasını murat etmek. örfte mecaz olarak buğdayın ekmeğini yemeyi murat etmekten evlâdır.

Fetih´te zikredilmiştir ki: «Buğday yedim» ifadesi ile iki mânâdan her biri murat edilebilir. O halde bir kelimenin hakikat mânâsı ile mecaz mânâsı müsavi olduğu zaman hakikat mânâsı üstün olduğu için İmamı Azam´ın kavli tercih olunur. Bilâkis «şimdi buğday yedim» ifadesinin buğdayın ekmeğini yedim mânâsında kullanılması örf değildir. örfte «buğday yedim» denilmeyip, «ekmek yedim» denilmektedir. Bu ihtilâf muayyen bir buğday üzerine yemin edildiğine göredir. Eğer muayyen olmayan bir buğday üzerine yemin edilirse imamı Azam (Rh.A.)´ın kavli ile İmameyn (Rh. Aleyhima)´in kavli gibidir. Bunu Şeyhü´l-islâm zikretmiştir. Fakat gizli değildir ki bunda iki şeyden birisini sebepsiz tercih etmek vardır. Bütün fıkıh kitablarında ittifakla zikredilen delil, üzerine yemin edilen buğday gerek muayyen olsun, gerek muayyen olmasın bizzat yenilen cinstendir. Buğday yemeyeceğine dair yemineden kimse çiğnemeden buğday tanelerini yutsa yemini bozulur. Kuhustâni.

«Pişmemiş ve çiğ okırak dişleriyle kırarak yerse, yemini bozulmaz. Eğer niyet etmiş ise yemini bozulur ilh.. » «Şu buğdaydan yemeyeceğim» diye yemin eden kimse o buğdaydan yapılan şeyi yemeyeceğine niyet ederse bu niyeti sahih olup bizzat buğdayın kendisini yerse yemini bozulmaz. Zahire.

«Bu metnin meselesidir ilh...» Yani: «Ben şu buğdaydan yemeyeceğim» diye yemin eden kimse gerek suyla kaynatılmış olsun, gerekse kavrulmuş olsun o buğdayın kendisinden yerse yemini bozulur. Fakat o buğday çiğ olarak yahut o buğdaydan yapılan ekmeği yerse yemini bozulmaz.

«Gerek çiğ, gerek un halinde nasıl yenirse, yensin ilh...» Yani: Buğdayı zikretmeksizin fakat buğdayı göstererek «şundan yemem» diye yemin eden kimse, o buğdayın bizzat kendisini veya ondan yapılan herhangi bir şeyi yerse, yemini bozulur. O buğdaydan ne şekilde olursa olsun yenildiği takdirde yeminin bozulmasının sebebi buğdayın ismi söylenmeksizin buğday gösterilerek yemin edildiğinde buğday gerek hali üzerine kalsın gerek değişerek başka bir isim alsın, gösterilen buğdayın kendisine İtibar edilir.

«Bu şekilde yapılan yeminde çiğ, pişirilmiş veya kavrulmuş ne şekilde olursa olsun buğday yenildiğinde yemin bozulur ilh...» Yani: Nekre olarak mesela: «Ben buğdaydan yemeyeceğim» diye yemin eden kimse buğday gerek suyla pişirilsin gerek ateşte kavrulsun gerekse çiğ olsun ondan yediği takdirde yemini bozulur. Fakat marife olarak meselâ «ben şu buğdaydan yemeyeceğim» diye yemin eden kimse o buğdayı çiğ olarak yerse. yemini bozulmaz. Bunların arasındaki fark: Siyakı´n-Nefyi´de nekre olarak vaki olan buğday kelimesi gerek su ile kaynatılmış gerek kavrulmuş gerek çiğ olsun buğdayın her nevine şâmil olur. Fakat marife olarak söylenen buğday kelimesi yenilmesi âdet olan buğdaya sarf olunur, çiğ buğdayın yenilmesi ise ödet değildir.

«Bir kimse, adetleri buğday ekmeği olan bir beldeye girip ilh...» Fetih´in ibaresi şöyledir: Fetih sahibi; «arpa ekmeği âdeti olan bir bedevi, buğday ekmeği âdetleri olan bir beldeye girip uzun zaman arpa ekmeği yemeğe devam etse, sonra «ekmek yemeyeceğim» diye yemin etse, bunun yemini arpa ekmeği üzerine mi. yoksa buğday ekmeği üzerine mi yapılmış olur» diye bana sordular. Ben de onlara «bu yemin kendi nefsinin örfü üzerine yapılmış olur» diye cevap verdim. Buna göre arpa ekmeği yerse, yemini bozulur. Çünkü bu bedevinin yemini o beldenin ahalisinin örfü üzerine yapılmamıştır. Ancak o bedevi onların ekmeğinden yerse, onlardan sayılmış olup, yemini onların ekmeği üzerine yapılmış olur. Halbuki bedevi ekmek hususunda onlara uymadığı için onlardan ayrı olmuş olur.

«Börek, tirit ilh...» Yani: «Şu ekmekten yemem» diye yemin eden kimse o ekmek ufalandıktansonra yese, yahut ekmeği ufalayıp üzerine et suyu döktükten sonra yahut bulamaç yahut ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Yeminler
« Posted on: 20 Nisan 2024, 12:18:25 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Yeminler rüya tabiri,Yeminler mekke canlı, Yeminler kabe canlı yayın, Yeminler Üç boyutlu kuran oku Yeminler kuran ı kerim, Yeminler peygamber kıssaları,Yeminler ilitam ders soruları, Yeminlerönlisans arapça,
Logged
03 Mart 2010, 18:01:55
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #6 : 03 Mart 2010, 18:01:55 »

METİN

«Konuşmayacağım» diye yemin eden kimse, namazda Kur´ân veya tesbih okusa ittifakla yemini bozulmaz. Namaz haricinde ise, İmam Kudûrî´nin muhtarı olan zâhir rivayete göre; yemini bozulur. Nitekim Bahır´da da bu kavil tercih edilmiştir. Fetih´te mutlaka, gerek yemin Arapça ile ve gerekse Farsça ile yapılmış olsun örfte Kur´ân ve tesbih okumak konuşma sayılmayacağı için yeminin bozulmaması tercih edilmiştir. Dürer ile Mültekâ sahipleri de bu kavli tercih etmişlerdir.

Tehzîb´den naklen Bahır´da zikredilmiştir ki; bizim örfümüzde yemin eden kimsenin diğer kitapları okumasıyla da yemini bozulmaz.

Şürünbûlâlî´de «yeminin bozulması hakkında olan Sahih kavillerin çokluğundan senin üzerine bir beis ve zarar yoktur. Çünkü bu kaviller örfe muhaliftir» diyerek yeminin bozulmayacağına dair olan kavil kuvvetli görülmüştür.

Tehzîb´de «"konuşmayacağım" diye yemin eden kimse, fıkıh veya nahiv kitapları okuduğunda yemini bozulmadığı gibi talebelere ders okutsa, yine yemini bozulmaz» denilmiştir. Fakat Fetih´te «şiir okusa; yemini bozulur. Çünkü şiir ölçülü sözlerdir. Şiir olmayan sözleri okumakla yemininin bozulması daha evlâdır» diye zikredilmiştir. Teemmül et!

«Bugün Kur´ân okumayacağım» diye yemin eden kimsenin namazda veya namazın dışında Kur´an okumakla yemini bozulur. Hatta besmele okusa, eğer Neml Sûresindeki besmeleye niyet ederse, yemini bozulur. Fakat bu sûredeki besmeleye niyet etmezse, yemini bozulmaz. Çünkü müslümanlar, Neml Sûresindeki besmelenin dışındaki diğer besmeleler ile teberrük kastederler, Kur´ân olmasını murad etmezler.

«Filan sûreyi» veya «filan şahsın kitabını okumayacağım» diye yemin eden kimse, ona bakıp mânâsını anlasa, yemini bozulmaz. Bununla fetva verilir.

Bir kimse «bugün falanca şahısla konuşmayacağım» diye yemin etse, yemini gece ile gündüz üzerine sarf olunur. Yemin edenin «gün» lâfzı uzamayan bir fiille beraber söylenirse, gece ile gündüze şâmil olur. Eğer gün lâfzı ile yalnız gündüze niyet ederse, tasdik edilir. Çünkü kelimeyi hakikat mânâsında kullanmıştır.

Bir kimse «falan şahısla konuştuğum gece, şöyle olsun» diye yemin etse, yemini ancak gece üzerine yapılmış olur. Çünkü müfred (teklik) olan gece kelimesi mutlak vakitte kullanılmaz.

Bir kimse «Zeyd gelmedikçe» yahut «izin vermedikçe» yahut «izin verene kadar ben Amr ile konuşursam, şöyle olsun» deyip sonra Zeyd gelmeden yahut izin vermeden onunla konuşursa, yemini bozulur. Eğer Zeyd geldikten yahut izin verdikten sonra konuşursa, yemini bozulmaz. Çünkü Zeyd´in gelmesini yahut Zeyd´in izin vermesini konuşmamak için gâye kılmıştır. Gâyeden önce yemin bâkidir, gayeden sonra sona erer. Eğer Zeyd gelmeden veya izin vermeden ölürse, yeminde durma mahalli fevt olduğu için yemin düşer. Musannıfın misalinde cezâyı tehir ile kayıtladığı münasiptir. «Eğer Amr ile konuşursam» şart cümlesini hazf ile beraber cezâyı da önce söyleyip «Zeyd gelmedikçe zevcem boş olsun» dese, burada «Zeyd gelinceye kadar» ifadesi gâye için olmayıp bilâkis şart için olur. Çünkü talâk, vakte, saate ihtimali olmayan şeylerden olduğu için Zeyd´in gelmesiyle vâki olmaz. Bilâkis ölmesiyle talâk vâki olur.

«Zeyd gelmedikçe zevcem boş olsun» ifadesinin manâsı «Zeyd gelmezse sen boşsun» demektir. Buna göre; Zeyd´in gelmesiyle talâk vâki olmaz. Yemin mutlak olduğu için Zeyd hayatta oldukça zevcesi boş olmaz. Zeyd ölürse, yeminin bozulmasının şartı gerçekleştiği için zevcesi boş olur. Nitekim bir kimse bir şahsa «vallâhi falan zat bana izin vermedikçe ben seninle konuşmayacağım» yahut borçlusuna «vallâhi alacağımı ödemedikçe senden ayrılmayacağım» yahut «vallâhi bugün elbette borcumu ödeyeceğim» diye yemin edip o zat izin vermeden ölse, yahut alacağından beri olsa, yemini düşer.

Bunda asıl ve kaide şudur: Yemin eden bir kimse, yemini için bir gâye ve nihayet koyup o gâye fevt olur, elde etme imkânı kalmazsa, yeminde durmak mümkün olmayacağı için yemin batıl olur. İmam Ebu Yusuf (Rh.A.)´a göre yemin batıl olmaz. «Mâzâle», «mâdâme» ve «mâkâne» kelimeleri gâye içindirler.

Yemin kendileriyle nihayet bulur. Mesela: Bir kimse «Buhârâ´da oldukça şu işi yapmayacağım» diye yemin edip sonra oradan çıkıp tekrar geri dönüp o işi yapsa, yemini bozulmaz. Çünkü Buhârâ´dan Çıkmakla yemini nihayete ermiştir. Kezâ: Bir kimse «ben şu taâmı falân şahsın mülkünde oldukça yemeyeceğim» diye yemin edip sonra falân şahıs o taâmın bazısını satsa, geri kalanı yemin eden yese, yemini bozulmaz. Çünkü o taâmın bazısının satılmasıyla yemin nihayet bulmuştur. Kezâ: Bir kimse, bir şahsa hitaben «sen benim hakkımı vermedikçe bugün senden ayrılmayacağım» yahut «seni sultâna götürmedikçe bugün senden ayrılmam» diye yemin edip, o şahıstan ayrılmadan o güngeçse yemini bozulmaz. Fakat o günden sonra hakkını almadan ayrılırsa yemini bozulur. Gün kelimesini evvel söyleyerek «bugün hakkımı almadıkça senden ayrılmam» diye yemin eder, o günden sonra ayrılsa yemini bozulmaz. Bahır.

Kezâ: Bir kimse hasmım mahkemeye götürüp orada ona yemin ettireceğine yemin edip de sonra hasmı, aleyhine davâ olunan şeyi ikrar etse, yahut şahitler ortaya çıksa, yemini düşer. Çünkü yemini, mânâda hasmının inkâr haliyle kayıtlanmıştır. Nitekim dövme hakkındaki yemin babında gelecektir.

Bir kimse «falan şahsın kölesiyle» yahut «zevcesiyle» yahut «dostuyla konuşmayacağım» yahut «onun hânesine girmeyeceğim» yahut «onun elbisesini giymeyeceğim» yahut «onun taâmını yemeyeceğim» yahut «onun hayvanına binmeyeceğim» diye yemin etse, mezhebin muhtar olan kavline göre yemin ederken onun kölesine, hânesine elbisesine, taâmına, hayvanına gerek göstererek yemin etsin, gerek göstermeyerek yemin etsin o şahıs kölesini, hânesini, elbisesini taâmını, hayvanını satmak, zevcesini boşamak, dostuyla düşman olmak suretiyle bu şeylerin kendisine olan nisbeti kesildikten sonra yemin eden kimse köleyle konuşursa, yemini bozulmaz. Çünkü köle pazarda satıldığı için hür kimselere nisbetle itibarı düşük olur da elbise ve hâne gibi olur. Yemin eden kimse, o şahsın boşadığı eski zevcesiyle, düşman olduğu eski dostuyla konuşursa, göstererek «filan şahsın şu zevcesiyle» veya ismini tayin ederek «filan şahsın dostu olan Zeyd ile konuşmayacağım» diye yemin etmişse nisbet kesildikten sonra do yemini bozulur. Çünkü hür olan kişinin zatına kızarak konuşmamak üzere yemin edilir. Eğer yemin eden kimse böyle o şahsın zevcesini göstererek dostunun ismini tayin ederek yemin etmemişse nisbet kesildikten sonra konuşursa, yemini bozulmaz. Yeminden sonra o şahıs köle satın alsa veya evlense, yemin eden kimse o şahsın satın aldığı köleyle veya evlendiği zevcesiyle konuşursa yine yemini bozulur. Çünkü köle ile zevcenin o şahsa nisbeti mevcuttur. Yemin eden kimse o şahsın sattığı hâneye girse, yemini bozulmaz. Çünkü hâne kendisiyle konuşulmamakla köle gibi olduğu evleviyet yoluyla malumdur, evleviyet yolu kölenin akıllı olup hânenin akıllı olmamasıdır.

Bir kimse meselâ: «ben şu taylasân (yünden dokunmuş yuvarlak bir nevi Acem elbisesidir) ın sahibiyle konuşmayacağım» diye yemin edip sonra o şahıs o taylasânı sattıktan sonra yemin eden onunla konuşsa yemini bozulur. Çünkü taylasânın o şahsa nisbeti o şahsı tanıtmak içindir. Bundan dolayı o taylasânı satın alan zatla konuşsa, yemini bozulmaz.

İZAH

«Bununla fetva verilir ilh...» İmam Ebu Yusuf (Rh.A.)´un kavliyle fetva verilir.

İmam Muhammed (Rh.A.)´e göre; falan şahsın kitabını okumaktan maksat kitapta olanıanlamaktır. «Ben filan şahsın kitabını okumayacağım» diye yemin eden kimse, onun kitabına bakıp mânâsını anlarsa, maksat hasıl olduğu için yemini bozulur.

«Eğer Zeyd geldikten yahut izin verdikten sonra konuşursa, yemini bozulmaz ilh...»

Ben derim ki: Zeyd´in izin vermesiyle yemin edenin konuşması beraber olsalar, yine yemini bozulmaz. Çünkü Hâniyye´de «Bîr kimse «filan şahıs şu hâneye girmedikçe ben de girmeyeceğim» diye yemin ettikten sonra o şahısla beraber o hâneye girseler, yemini bozulmaz» diye zikredilmîştir.

«"Mâzâle", "mâdâme" ve "mâkâne" kelimeleri gâye içindirler ilh...»

Bu kelimeler «bulunduğu müddetçe» manasına gelirler.

Bahır´da zikredilmiştir ki; bir kimse «şu elbise falan şahsın üzerinde bulundukça onunla konuşmayacağım» diye yemin edip o şahıs da sırtında bulunan elbiseyi çıkarıp tekrar giydikten sonra yemin eden onunla konuşsa, yemini bozulmaz. Eğer yemin eden kimse «şu elbise o şahsın üzerinde bulunduğu halde onunla konuşmayacağım» diye yemin etse, o şahıs üzerindeki elbiseyi çıkarıp tekrar giydikten sonra yemin eden onunla konuşsa, yemini bozulur. Çünkü yemin eden kimse, yeminini belirli bir vakitle tayin etmeyip bilâkis elbisenin o şahsın sırtında bulunmasıyla kayıtlamıştır. O elbise, o şahsın sırtında bulunduğu müddetçe yemin eden o şahısla konuşursa yemini bozulur.

Bir kimse annesine babasına hitaben «ben, siz hayatta olduğunuz müddetçe evlenirsem, şöyle olsun» diye yemin edip de onlar hayatta iken evlenirse. yemini bozulur. Tekrar evlense, yemini bozulmaz. Ancak olan kavline göre yemin ederken onun kölesine, hânesine, elbisesine, «siz hayatta olduğunuz müddetçe evlendiğim her kadın boş olsun» diye yemin ederse, evlendiği her kadın boş olur. Eğer annesiyle babasından biri ölürse yemin düşmüş olur. Çünkü yeminin bozulmasının şartı, onların ikisi de hayatta bulunduğu müddetçe evlenmesidir. Onlardan biri öldükten sonra yemininin bozulması düşünülemez.

«Sonra oradan çıkıp ilh...» Bir kimse «Buhârâ´da oldukça şu işi yapmayacağım» diye yemin edip, Buhârâ´dan yalnız kendisi çıktıktan sonra tekrar geri dönüp o işi yapsa, yemini bozulmaz. Fakat «şu hânede oldukça şu işi yapmayacağım» diye yemin etse, o hâneden ehli ile birlikte çıkması lâzımdır.

Hâniyye´de zikredilmiştir ki: Bir kimse «Buhârâ´da bulundukça hurma suyu içmeyeceğim» diye yemin edip B...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

03 Mart 2010, 18:05:55
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #7 : 03 Mart 2010, 18:05:55 »

TALÂK VE KÖLE ÂZÂD EDİLMESİNE DAİR YAPILAN YEMİN HÜKÜMLERİ BÂBI



METİN


Bu bâbın toplayıcı şer´i meselelerinde asıl ve kaide şudur: Ölü bir çocuk başkası hakkında çocuktur. Fakat kendi hakkında çocuk değildir. Yine asıl ve kaidenin tamamındandır ki: «Evvel» lâfzı ilk ferdin «âhir» lâfzı son ferdin, «vasat» lâfzı ikisinin arasında olan ferdin ismidir.

«Evvel», «âhir» ve «vasat» dan biriyle muttasıf olan bir şey, diğeriyle muttasıf olamaz. Çünkü bunların aralarında zıtlık vardır. Fiil böyle değildir, çünkü fiillerin aralarında zıtlık yoktur. Zira ikinci fiil birinci fiilin başkasıdır. Binaenaleyh bir kimse «kendisiyle en son evlenmiş olduğum zevcem boş olsun» dese iki defa evlendiği zevcesi boş olur. Çünkü zevce son evlenme akdini fiiline vasıf kıldığı için iki defa evlendiği zevcesinin akdi son akid olmuş olur.

Bir kimse «satın aldığım evvelki köle hür olsun» deyip sonra bir köle satın alsa bu köle âzâd olur. Çünkü yukarıda geçtiği üzere »evvel» kelimesi ilk ferdin ismi olup bu da bulunmuştur. Böyle yemin eden kimse iki köleyi birden beraber satın alıp bundan sonra bir köle daha satın alsa, asla yani beraber satın aldığı iki köle de sonra tek olarak satın aldığı köle de âzâd olmaz. Çünkü bu suretlerde önce ferd olarak satın alma bulunmamıştır. Eğer yemin eden kimse ifadesinde «tek» yahut «siyah» yahut «altınla» kelimelerini ziyade edip ve vasıf da bulunursa üçüncü yani tek olarak satın aldığı köle âzâd olur.

Bir kimse «vâhiden: Tek olarak satın aldığım evvelki köle âzâd olsun» deyip sonra iki köleyi birden beraber satın alsa daha sonra «vâhid: Tek» bir köle satın alsa ihtimal bulunduğu için üçüncü köle âzâd olmaz. Geçen suretteki «vâhid» ile buradaki «vâhid» arasındaki farka musannıf «ihtimal bulunduğu için» kavliyle işaret etmiştir. Çünkü buradaki «vâhid» kelimesinin köleden hal olup mefulun halini beyan etmesi ihtimali olduğu gibi efendiden hal olma ihtimali de vardır. Buna göre ifadede şek bulunduğu için üçüncü köle azâd olmaz.

Bahır´da « «vâhid» lâfzının köleye sıfat olarak esre olması câiz görülmüştür. Bu takdirde «vahdehu» gibi olur» diye zikredilmiştir.

Nehir´de « «vahid» kelimesinin hazfedilmiş mübtedanın haberi olarak ötre okunması caiz görülmüştür. Bu da vahid gibidir. Yani üstün halindeki ihtimaller bundada geçerlidir» diye zikredilmiştir.

Bir kimse «en evvel mâlik olduğum köle hür olsun» deyip sonra bir köle ile başka bir kölenin yarısına mâlik olsa tamamına mâlik olduğu köle azâd olur. Elbiseler de böyledir. Fakat ölçekle ve tartı ile satılan şeyler böyle değildir. Zeylaî.

Bir kimse «âhir: Sonraki mölik olduğum köle hür olsun» deyip bir köleye mâlik olduktan sonra ölse, o köle âzâd olmaz. Bir kölenin âhir olması için kendisinden evvel bir kölenin bulunması lâzımdır. Aksi yani «en evvel mâlik,olduğum köle hür olsun» ifadesi böyledeğildir. Çünkü «evvel» lâfzının mânâsı kendi üzerine başkasının geçmemesidir. Bu ise kendisine başka şey katılmaksızın bulunur. «Ahir: Sonraki» lâfzı «bad:

Sonra» lâfzı gibidir. «Bad: Sonra» için «kabl: önce» lâzımdır. «Kabl» böyle değildir. Yani kendisinden sonra bir şeyin bulunması lâzım değildir.

Bir kimse «âhir mâlik olduğum köle hür olsun» deyip bir köle satın aldıktan sonra bir köle daha satın olsa ve sonra ölse, ikinci köle âhir köle olduğu için satın alındığı vakitten itibaren âzâd olur. Eğer ikinci köleyi sıhhati yerinde iken satın almışsa, malının hepsinden itibar edilir. Hasta iken satın almışsa, malının üçte birinden itibar edilir.

«Köle satın alındığı vakitten itibaren âzâd olur.» kaidesine göre; bain talâkı âhire tâlik edip «evlendiğim ahir: Sonraki zevcem üç talâk boş olsun» diyen kimsenin talâkı İmam-ı Azam (Rh.A.)´a göre; talâkı fâr (bir kimsenin ölüm hastalığında zevcesini mirastan mahrum etmek için boşaması) olmaz. İmameyn (Rh. Aleyhima)´e göre; yemin eden kimse ikinci köleyi gerek sıhhati yerinde iken gerek hasta iken satın alsın, köle malının üçte birinden âzâd olur. «En son evlendiğim zevcem boş olsun» diyen kimsenin talâkı da talâkı fâr olur.

İZAH

«Ölü bir çocuk ilh...» Şârih´in «ölü çocuk» diye kayıtlaması, düşen yavrunun âzâlarının belli olmasının şart olduğuna işaret içindir.

Fetih´te zikredilmiştir ki: Düşen yavrunun âzâları belli olmazsa, çocuk sayılmaz.

«Başkası hakkında çocuktur ilh...» Yani böyle bir çocuğu doğuran kadın iddet bekliyorsa, bu çocukla iddeti bitmiş olur. Bu çocuktan sonra gelen kan lohusalık kanıdır. Bu çocukla annesi ümm-i veled olur. «Çocuk doğurursan boş ol» diyen kimsenin zevcesi böyle bir çocuk doğurursa, boş olur. T.

«Fakat kendi hakkında çocuk değildir ilh...» Yani böyle ölü doğan çocuğa isim konmaz, yıkanmaz, üzerine namaz kılınmaz, mirasa, vasiyete hak sahibi olmaz, âzâd olmaz. Yani bir kimse cariyesine çocuk doğurursan şöyle olsun» deyip ölü çocuk doğursa, yemini bozulur. Fakat «çocuk doğurursan, o çocuk hür olsun» deyip cariyesi ölü çocuk doğursa, doğan çocuk hür olmaz. T.

« «Evvel» lâfzı ilk ferdin ismidir ilh...» Yani «evvel» lâfzında muteber olan kendi üzerine başka bir şeyin geçmemesidir.

« «Vasat» lâfzı ikisinin arasında olan ferdin ismidir ilh...» Yani üçten ikinci, beşten üçüncü gibi. T.

« «Evvel», «âhir» ve «vasat» dan biriyle muttasıf olan bir şey diğeriyle muttasıf olamaz ilh...» Meselâ: Bir kimse «evleneceğim âhir: Sonraki zevcem boş olsun» deyip bir kadınla evlense, sonra bir kadınla daha evlendikten sonra evvelkini boşasa daha sonra yine onunla tekrarevlenip ölse, bir defa evlendiği zevcesi boş olur. İki defa evlendiği birinci zevcesi evvelki zevcesi olarak muttasıf olup âhir zevcesi olmakla muttasıf olmaz. Çünkü aralarında zıtlık vardır. Nitekim bir kimse «döveceğim âhir: Sonraki kölem hür olsun» deyip birini dövse, sonra birini daha dövse daha sonra evvelki dövdüğünü tekrar dövüp ölse, bir defa dövdüğü kölesi âzâd olur. Bahır.

«Fiillerin aralarında zıtlık yoktur ilh...» Bunun beyanı: Fiilin evveliyetle muttasıf olması ahiriyetle mevsuf olmasına mani değildir. Çünkü ikinci fiil birinci fiilden başkadır. Yani biriyle muttasıf olan diğeriyle mevsuf olandan başkadır.

«Üçüncü yani tek olarak satın aldığı köle âzâd olur ilh...» Yani: Bu üçüncü köleden önce iki köleyi birden beraber satın olması, üçüncü kölenin satın alınan evvelki köle olmasına zarar vermez. Kezâ: Bir kimse «satın aldığım evvelki siyah köle» veya «altınla satın aldığım köle âzâd olsun» deyip sonra beyaz köleler veya dirhemle köleler satın alsa, daha sonra siyah bir köle veya altınla bir köle satın alsa, âzâd olur. Bahır´da da böyle zikredilmiştir.

«Bir köle ile başka bir kölenin yarısına mâlik olsa ilh...» Yani: Bir köle ile başka bir kölenin yarısına beraber mâlik olsa. Nitekim Fetih´te de böyledir.

«Tamamına mâlik olduğu köle âzâd olur ilh...» Çünkü kölenin yansı köle olmadığından öbür mâlik olduğu köleye isimde ortak olamayacağı için, tamamına mâlik olduğu köleyi evvelki köle olmaktan çıkaramaz. Nitekim evvelki köleyle beraber elbise satın alsa, bu satın alınan elbise o köleyi evvelki köle olmaktan çıkartamaz. Zeylai.

«Elbiseler de böyledir ilh...» Meselâ: Bir kimse «mâlik olduğum evvelki elbise hedy olsun» deyip de beraber bir tam elbise ile bir de yarım elbiseye mâlik olsa, hedy olur.

«Fakat ölçekle ve tartıyla satılan şeyler böyle değildir ilh...» Meselâ: Bir kimse «mâlik olduğum evvelki kür (kırk kafız) sadaka olsun» deyip de birden bir buçuk kürre mâlik olsa, kendisine hiç bir şey tasadduk etmek lâzım gelmez. Çünkü bir kür üzerine ziyade olan yarım kür, bir kürrü evvelki kür olmaktan çıkartır.

Kür; kırk kafizin ismidir. Kafiz ise eskiden kullanılmış, miktarı yer yer değişen bir ölçektir. Bu kimse, altmış kafize birden mâlik olmuştur. Bunun benzeri: Bir kimse. «mâlik olduğum evvelki kırk köle hürdürler» deyip sonra birden altmış köleye mâlik olsa hiç birisi âzâd olmaz. Bundan malum olur ki; yarım kürre başka bir yarım kür katıldığında tam bir kür olur. Ama bir kölenin yarısı, başka bir kölenin yarısına katılamaz.

«Bir köleye mâlik olduktan sonra ölse, o köle âzâd olmaz ilh...» Kezâ: Bir köleye mâlik olduktan sonra ölmese, yine o köle âzâd olmaz. Çünkü yemin edenin yaşadığı müddetçe başka köleye mâlik olma ihtimali vardır.

««Kabl» böyle değildir ilh...» Meselâ: «Zeyd kabl: Önce geldi» denildiğinde Zeyd´den sonrabaşka bir kimsenin gelmesi gerekmez. Çünkü bu ifadenin mânâsı «Zeyd´den önce hiç bir kimse gelmedi» demekitir.

«Ölse ilh...» Yani «mâlik olduğum sonraki köle âzâd olsun» diyen kimse, bir köle satın aldıktan sonra bir köle daha satın alıp kendisi ölse, ikinci satın aldığı köle, satın aldığı andan itibaren âzâd olmuş olur. Musânnıf «yemin eden kimse ikinci köleyi satın aldıktan sonra ölse» diye kayıtladı. Çünkü ikinci köle ancak efendisinin ölmesiyle ikincilik kazandı. Eğer yaşasaydı, yemin eden başka bir köle alır. Bu almış olduğu köle sonraki köle olmuş olurdu. Bahır.

«Köle satın alındığı vakitten itibaren âzâd olur ilh...» Bu İmam-ı Azâm (Rh.A)´a göredir. İmameyn (Rh.Aleyhima)´e göre; ölürken âzâd olur. Buna göre; köleyi gerek sıhhatte iken gerek hasta iken satın alsın malının üçte birinden âzâd olur. Çünkü bu ikinci kölenin sonraki köle olması ancak kendisinden sonra köle satın alınmamakla gerçekleşir. Böylece efendinin ölmesiyle başka köle satın alamayacağı anlaşılmış olur. İmam-ı Azam (Rh.A.)´ın delili efendinin ölümü ikinci kölenin son köle olduğunu bildiricidir. İkinci kölenin sonraki köle olmakla muttasıf olması satın alındığı vakitten itibaren olup âzâd olması da satın alındığı vakitten itibaren sabit olur. Bahır.

«Bain talâk-ı âhire tâlik edip İlh...» Yani; Bir kimse «en son evlendiğim zevcem boş olsun» deyip de evlendikten sonra ölse, İmam-ı Azam (Rh. A.)´a göre; bu k...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

03 Mart 2010, 18:14:54
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #8 : 03 Mart 2010, 18:14:54 »

SATMA, SATIN ALMA, ORUÇ, NAMAZ, YÜRÜME, GİYME, OTURMA GİBİ ŞEYLER HAKKINDA YAPILAN YEMİNiN HÜKÜMLERİ BÂBI



METİN

Bu bâbda asıl ve kaide şudur: Alış-veriş ve icare gibi bütün hakları akid yapanla ilgili olan her bir fiil üzerine yemin edildiğinde yemin eden kendisi yaparsa, yemini bozulur. Emrettiği şahıs yaparsa, yemini bozulmaz.

Nikâh ve sadaka gibi bütün hakları emredenle ilgili olan fiiller üzerine ve iare, ibra (herhangi bir şeyden beri kılma) gibi kendilerinde dünya ile ilgili hakları olmayan fiiller üzerine yemin edildiğinde bu fiiller gerek yemin eden gerekse vekili yapsın yemini bozulur. Çünkü vekil müvekkilinin meramını tabir edici bir elçidir. Satma ve almada, bizzat kendisi mübaşeret eden kimselerden olursa, yemin edenin bizzat kendisinin yapmasıyla yemini bozulur, başkasına emretmesiyle yemini bozulmaz. Bir şey karşılığındaki hibe de satma kabilindendir. Zahîriyye.

Selem ve ikaale de satın alma nevindendir. Bazılarına göre; teâtî (pazarlıksız) satış da satın alma kabilindendir. Vehbâniyye şerhi. Kiraya verme ve kiralamada da yemin edenin bizzat yapmasıyla yemini bozulur.

Bir kimse «kiraya vermem» diye yemin etse, halbuki kendisinin ev, dükkan gibi gelir getiren gayri menkul malı bulunup, bunları zevcesi kiraya verip kirasını ona verse, yemini bozulmaz. Nitekim bu gayri menkul mallarını içinde oturanlara bırakmasıyla ve oturdukları ayın kira bedelini almasıyla da yemini bozulmaz. Fakat içinde oturmadıkları ayların kiralarını yeminden sonra alırsa yemini bozulur. Çünkü bu kiraya vermektir. Malı ikrardan dolayı sulhta, ortağıyla malı taksimde, husumette, büyük çocuğunu dövmede yemin edenin bizzat kendisinin yapmasıyla yemini bozulur. başkasına emretmesiyle yemini bozulmaz. Eğer malı inkardan dolayı sulh olursa, yemininin fidyesi olur. Vekili ise sırf elçi olup ikinci kısımdan olacağı için kendisi yapsa da vekili yapsa da yemini bozulur. Eğer yemini küçük çocuğunu dövmek üzere olursa, kendisi dövdüğünde yemini bozulduğu gibi çocuğunu dövdürmeye mâlik olduğu için vekilinin dövmesiyle de yemini bozulur. Kadı´nın dövmesi helâl olan kimseleri dövdürmek için vekil tayın etmeye mâlik olması gibi.

İZAH

«Bu bâbda asıl ve kaide ilh...» Fetih´de zikredilen asıl ve kaide burada zikredilenden daha açıktır. Şöyle ki: Her bir akid ki, hakları akid yapana ait olup vekil o fiilin akdini müvekkiline nisbet etmeye muhtaç olmaz.

Meselâ: Bir kimse «satmayacağım» yahut «satın almayacağım» yahut «kiraya vermeyeceğim» yahut «kiralamayacağım» yahut «maldan sulh olmayacağım» yahut «husumetten sulh olmayacağım» yahut «büyük çocuğumu dövmeyeceğim» diye yemin etsebu işleri kendisi yaparsa, yemini bozulur, eğer bu işleri yapmak için başkasını vekil tayin ederse, yemini bozulmaz. Her bir akid ki, hakları akid yapan vekile ait olmayıp vekil ancak müvekkilinin meramını ifade eden bir elçidir.

Meselâ: Bir kimse «evlenmeyeceğim» yahut «mal karşılığında olsun veya olmasın âzâd etmeyeceğim» yahut «kitabete kesmeyeceğim» yahut «hibe etmeyeceğim» yahut «sadaka vermeyeceğim» yahut «vasiyet etmeyeceğim» yahut «ödünç almayacağım» yahut «kasden adam öldürmeden dolayı sulh olmayacağım» yahut «emanet vermeyeceğim» yahut «emanet almayacağım» yahut «iare vermeyeceğim» yahut «iare almayacağım» diye yemin etse, bu işleri ister kendisi yapsın, ister vekil tayin etsin yemini bozulur.

Kezâ: Her bir fiil ki maslâhat ve menfaati emredene ait olur. Meselâ: Bir kimse «kölemi dövmeyeceğim» yahut «hayvan boğazlamayacağım» yahut «borcumu ödemeyeceğim» yahut «alacağımı almayacağım» yahut «şu elbiseyi giymeyeceğim» yahut «şu hayvana yüklemeyeceğim» yahut «şu elbiseyi dikmeyeceğim» yahut «bina yapmayacağım» diye yemin etse, bu işleri ister kendisi yapsın, ister vekil tayin etsin yine yemini bozulur.

«Nikâh ve sadaka gibi ilh...» Nikâhın bütün haklarının emredene alt olduğu acıktır. Bundan dolayı bir kimseyi evlendirmeye vekil olan şahıs, nikâhı müvekkiline nisbet eder. Binaenaleyh mehir ve nafaka gibi nikâhın bütün hakları müvekkilden istenir.

«Satma ve almada, bizzat kendisi mübaşeret eden kimselerden olursa ilh...» Yani kaadı ve sultan gibi olmayıp alışverişini devamlı veya çoğu zaman kendisi yapan kimselerden olursa, böyle bir kimse «alışveriş yapmayacağım» diye yemin ettiğinde bizzat kendisi alışveriş yaparsa; yemini bozulur, vekil tayin ederse, bozulmaz.

«Bir şey karşılığındaki hibe de «atma kabilindendir ilh...» Mesela:

Bir kimse «satış yapmayacağım» diye yemin ettikten sonra kendisine bir şey verilmek şartıyla hibe etse, yemini bozulur. Kınye´de de böyledir. Zahiriyye´de de kesin olarak «yemini bozulur» denilmiştir.

Bir kimse «ben şu hanemi satmayacağım» diye yemin edip de, onu zevcesine mehir olarak verse, eğer onu mehir parasına karşılık olarak vermişse, yemini bozulur. Fakat onun üzerine evlendiği için vermişse, yemini bozulmaz. Sözün kısası; satışa girerse, kendisine satış hükmü verileceği için kendisi yaparsa, yemini bozulur. Emrettiği bir şahıs yaparsa, yemini bozulmaz. Nehir.

«Selem ilh...» Bir kimse «ben falan şahıstan satın almayacağım» diye yemin edip de o şahısla elbise karşılığında selem (peşin bir şey ile veresiye mal alma) yapsa, yemini bozulur. Çünkü o şahıstan veresiye satın almıştır. Bu, Vakıat´tan naklen Bahır´da zikredilmiştir.

«İkâale ilh...» Bir kimse «sattığımı geri satın almayacağım» diye yemin ettikten sonra satınalan ikâale yapsa, yemini bozulur. Nitekim bu, Bahır´da Kınye´ye nisbet edilmiştir.

Yine Bahır´da Zahiriyye´den naklen zikredilmiştir ki: Eğer ikaale miktar veya cins itibarıyla birinci paraya muhalif olursa, yemini bozulur. Bazıları «bu, İmameyn (Rh.A.)´in kavlidir» demişlerdir. Fakat İmam-ı Azam (Rh.A.)´a göre; yemini bozulmaz. Çünkü bu her hal´ü kârda ikâaledir. Bunun muktazası; eğer ikaale bizzat birinci parayla olursa, üç imamımıza göre; yemini bozulmaz. Bunun sebebi; ikaale, âkîdeyn (satan ve alan) hakkında fesih (bozma) dır. Akîdeynden başkaları hakkında yeni bir alışveriştir.

«Zevcesi kiraya verip ilh...» Yani isterse zevcinin izniyle kiraya vermiş olsun, yine zevcinin yemini bozulmaz.

«Nitekim bu gayrı menkul mallarını içinde oturanlara bırakmasıyla ilh...» Yani içinde oturanlara «oturunuz» demeksizin onların elinde bıraksa, yemini bozulmaz. Eğer onlara «içinde oturunuz» derse, yemini bozulur. Zira gayrimenkul mallarını içinde oturanlara bırakması kiraya verme sayılmaz. Bahır.

«Malı ikrârdan dolayı sulhta ilh...» Musannıf malı ikrâr etmesiyle kayıtladı. Yani müddealeyhin ikrârıyla maldan dolayı sulh olunca satış gibi olur.

«Ortağıyla malı taksimde ilh...» Yani bir kimse «ortağımla malı taksim etmeyeceğim» diye yemin edip malı taksim için vekil tayin etse, yemini bozulmaz.

METİN

Eğer yemin eden kimse, üzerine yemin ettiği şeyleri bizzat kendisi yapmayan servet ve şevket sahibi zevattan olursa yemin ettiği şeyi bizzat kendisi yaptığında yemini bozulduğu gibi onun emriyle başkası yaparsa, yine yemini bozulur. Çünkü yemin örfle ve yemin edenin maksuduyla da kayıtlanmıştır. Eğer yemin eden kendi ihtiyaçlarını bazen kendisi yapar ve bazen da başkasına yaptıran kimselerden olursa, kendisinin yapması ile başkasına yaptırmasından hangisi daha çoksa ona itibar edilir. Bazılarına göre; satın alınan mala itibar edilir. Eğer üzerine yemin edilen mal kıymetli mallardan olup yemin edenin bizzat kendisinin satın aldığı mal cinsinden olursa kendisinin satın almasıyla yemini bozulur, vekilinin satın almasıyla yemini bozulmaz. Eğer üzerine yemin ettiği mal kıymetsiz şeylerden olursa, kendi satın almasıyla da vekilinin satın almasıyla da yemini bozulur.

Nikâh, talâk ve âzâd gibi şeylerde yemin edenin bizzat kendisinin yapmasıyla ve emrettiği şahıs ki gerek vekili ve gerekse elçisi olsun üzerine yemin edilen şeyi işlemesiyle yemini bozulur.

Musannıf «emrettiği şahıs» deyip «vekili» demedi. Çünkü ödünç almak bu neviden olup ödünçte ise vekil tayin etmenin sahih olmadığını beyan etmek içindir. Elçiyle ödünç almak ise câizdir. Fakat başkasını nikâh etmede ancak kendisinin mübaşeretiyle yemini bozulur. Yeminden sonra hâneye girmeye sözü ta´lîk gibi nesne ile vâki olan talâk ve âzâdda bizzat kendinin veya emrettiği şahsın sözüyle de yemini bozulur. Fakat bu ta´lîk yeminden önce olursa yemini bozulmaz. Zeylai.

Hülu (mal karşılığında kadın boşama), kitabet, kasden adam öldürmekten sulh, hibe - her ne kadar fâsid yahut bir şey karşılığında olursa da - sadaka, ödünç verme, ödünç alma - her ne kadar hibe, sadaka, ödünç verme ve ödünç alma kabul edilmeseler bile yemin edenin bizzat kendisinin veya vekilinin bunları yapmasıyla yine yemini bozulur.

Köleyi dövme -bazıları «zevce de köle gibidir» demişlerdir- güzel yapamasa bile bina yapma ve dikiş dikme, hayvan boğazlama, emanet verme, emanet alma, iare verme, iare alma gibi fiiller üzerine yemin edildiğinde bunları gerek yemin eden yapsın gerekse vekili yapsın yemini bozulur, Eğer vekil sözünü elçinin kullandığı şekilde kullanırsa, müvekkilinin yemini bozulur.

Sözünü elçinin kullandığı şekilde kullanmazsa, müvekkilinin yemini bozulmaz. Tatarhâniyye.

İZAH

«Eğer yemin eden kimse ilh...» Yani: Her bir akid ki, hakları akid yapana aid olan herhangi bir fiil üzerine yemin edildiğinde yemin eden kimse bizzat o yemin ettiği şeyi işlerse, yemini bozulur, vekili yaparsa yemini bozulmaz. Ancak yemin eden kimse servet sahibi olup işlerini kendisi yapmazsa, bu takdirde üzerine yemin ettiği şeyi gerek kendisi gerekse vekili yapsın, yemini bozulur. Çünkü böyle bir kimsenin işi yapmaktan maksadı başkasına emretmesidir. Buna göre «yapmayacağım» diye yemin ettiği şeyi başkasına yapması için emrettiğinde yem...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

03 Mart 2010, 18:18:32
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #9 : 03 Mart 2010, 18:18:32 »

METİN

Bir kimse «Beytullah´a» yahut «Ka´be-i Muazzama´ya yürüyerek gitmek üzerime lâzım olsun» dese, o kimseye memleketinden yaya olarak hac veya umre etmesi vâcib olur. Eğer vasıtaya binerse, nezrine noksanlık verdiği için kendisine bir kurban kesmek lâzım gelir. Eğer «Beytullah» ile mescidlerden birini murad ederse, kendisine bir şey lâzım gelmez.

Bir kimse «Beytullah´a çıkmak veya gitmek» yahut «yaya olarak Harem´e» yahut «Mescid-i Haram´a» yahut «Ka´be-i Muazzama´nın kapısına» yahut «Mîzâb´ına» yahut «Safa´ya» yahut «Merve´ye» yahut «Müzdelife´ye» yahut «Arafat´a gitmek benim üzerime lâzım olsun» dese, kendisine bir şey lâzım gelmez. Çünkü bu tabirlerle ihrama girmeyi kabul etmek, örf ve âdet değildir.

Bir kimse, kölesine «ben bu sene haccetmezsem sen hür ol» deyip sonra «haccettim» dese, köle de âzâd olmak için inkâr ederek, Kûfe´de efendisinin kurban kestiğine şehâdet eden iki şahit getirse, şehâdetleri kabus edilmez ve köle âzâd olmaz. Çünkü şahitler haccınyapılmadığına şehâdet etmişlerdir. Kurban ise hüküm altına girmez.

İmam Muhammed (Rh.A.) «o kimsenin kölesi âzâd olur» demiştir.Kemal bu kavli tercih etmiştir. «Oruç tutmayacağım» diye yemin eden kimse oruç tutmak niyetiyle bir saat oruç tutup sonra orucunu bozsa,orucun şartı bulunduğu için yemini bozulur. Eğer yemin eden kimse«tam oruç tutmayacağım» veya «bir gün oruç tutmayacağım» diye yemin ederse mutlak kemale sarf olunacağı için bir gün oruç tutmasıyla yemini bozulur.,

Bir kimse «bugün ben elbette oruç tutacağım» diye yemin etse, halbuki yemini o gün yedikten veya zeval vaktinden sonra olsa, yemini sahih olur ve derhal bozulur. Çünkü yemin, sıhhate itimat etmez. Belki bunda orucun tasavvur ve imkân», unutarak orucu yiyen kimsede yedikten sonra orucun tasavvuru gibi olur. Bu meseledeki hüküm; bir kimsenin kendi zevcesine «bugün namazı kılmazsan boş ol» deyip o anda veya bir rekât namaz kıldıktan sonra zevcesi hayız görse, yeminin sahih, zevcesinin de derhal boş olması gibidir. Çünkü istihazede olduğu gibi kanın devam etmesi, bunda da namaza mani olmayabilir. Ama bardak meselesi ki; meselâ: içinde su olmayan bardağı göstererek «vallahi ben şu bardaktaki suyu içeceğim» diye yemin edildiğinde bu, geçen meselenin hilafına olup bunda yemin bozulmaz. Çünkü fiile mahal olan su asla bulunmadığı için bunda yemini muhafaza etmek hiç bir suretle mümkün ve mutasavvar değildir. Bundan dolayı yapılması mümkün olmayan şeylere edilen yemin, yemin olmaz.

İZAH

«Yaya olarak hac veya umre etmesi vâcib olur ilh...» Yani: Bir kimse «Beytullah´a» veya «Ka´be-i Muazzama´ya yürüyerek gitmek üzerime lâzım olsun» dese istihsanen kendisine memleketinden yaya olarak hac veya umre etmesi vâcib olur. Çünkü bu ifade hac veya umreden birinin vâcib olmasında meşhurdur. Buna göre bu ifadeden zikredilen mânâ mecaz-i lugavî ve hakikat-i örfiyye olur da sanki yemin eden «üzerime hac veya umre nezir olsun» demiş olur. Böyle olmasa kıyas bu ifadeyle o kimsenin üzerine bir şey lâzım olmamasıydı. Çünkü o kimse vâcib olan bir kurbet ve maksud olan bir ibadet olmayan yürümeyi kabul etmiştir. Nezir sıygasının yemin olma ihtimali vardır. Nitekim savm bahsinin sonunda beyanı geçmiştir. Bundan dolayı fukaha «nezir meselelerini yemin bahsinde» zikretmişlerdir. Bu ifadeyle nezreden kimse Mekke-i Mükerreme´de olmazsa, râcih olan kavle göre; Mîkat´tan değil evinden yürüyerek hac veya umre yapması kendisine lâzım olur. İhtilâf evinden ihrama girmediği takdirdedir. Eğer evinden ihrama girerse, ittifakla yürümek kendisine lâzım gelir. Bu ifadeyle nezreden kimse Mekkeli olup ve üzerine lâzım geleni hacc ile eda etmek isterse, Harem-i Şeriften İhrama girer. Diğer hacılar gibi yürüyerek Arafat´a çıkar ve ziyaret tavafını yapar. Eğer üzerine lâzım geleni umre ile eda etmek isterse, Hil´eçıkıp oradan ihrama girer. Hil´e giderken yürümek kendisine lâzım gelir mi? Bunda ihtilaf edilmiştir. Esah olan kavle göre; yürümek kendisine lâzım olur. Çünkü bu ifadeyle üzerine haccı vâcib kılan kimsenin ihramsız olarak memleketinden ihram giymek îçîn ihram mahalline gelinceye kadar yürümesi kendisine lâzımdır. Nehir.

«Eğer vasıtaya binerse ilh...» Yani bütün vakitlerde veya çoğu zaman vâsıtaya binerse, kendisine kurban kesmek vâcib olur. Eğer az bir zaman binerse, kendisine sadaka vermek lâzım gelir. T.

«Yaya olarak Harem´e yahut Mescid-i Haram´a ilh...» Bir kimse «Harem´e yahut Mescid-i Haram´a yürüyerek gitmek benim üzerime lâzım olsun» dese, İmam-ı Azam (Rh.A.)´a göre; bu tâbirlerle ihrama girmeyi kabul etmek, örf ve âdet olmadığı için kendisine bir şey lâzım gelmez. İmameyn (Rh.A.)´e göre; bu ifadelerle kendisine ya hac ya da umre lâzım gelir. Bunun vechi; bu ifadelerle hac veya umrenin vâcib olmasının İmam-ı Azam (Rh.A.)´dan sonra örf olması üzerine hamlolunur. Binaenaleyh bu ifadelerle hac veya umrenin vâcib olmasına İmameyn (Rh.A.) kail olmuşlardır. Nitekim bu mesele Fetih´de izah edilmiştir.

«Şehâdetleri kabul edilmez ilh...» Yani İmameyn (Rh.A.)´e göre; kabul edilmez. Çünkü şahitler haccın yapılmadığına şehâdet etmişlerdir. Zira şahitlikten maksud olan haccın yapılmamasıdır. Yoksa kurban kesmenin isbat edilmesi değildir. Kurban kesme kul tarafından taleb edilmediği için şahitler sanki «o kimse hac yapmadı» diye şahitlik yapmış oldular. Halbuki o kimsenin Kûfe´de kurban kesmesi bir keramet olarak hac yapmasına zıd değildir.

«Orucun şartı bulunduğu için ilh...» Yani bir kimse «oruç tutmayacağım» diye yemin edip oruç niyetiyle bir saat oruç tutsa, orucun, şartı olan ibadet kasdıyla yemekten, içmekten ve cinsi muameleden kendini menetmek bulunduğu için yemini bozulur.

«Mutlak ilh...» Yani bir kimse «tam oruç tutmayacağım» veya «bir gün oruç tutmayacağım» diye yemin etse, bîr gün oruç tutmadıkça yemin! bozulmaz. Çünkü bu ifadelerle şer´an muteber olan oruç murad edilmiştir ki; o da en az bir gündür. Bundan dolayı bir kimse «Allah için üzerime oruç lâzım olsun» dese, icma ile kendisine tam bir gün oruç tutmak vâcib olur. Keza: «Allah için üzerime namaz lâzım olsun» dese, biz Hanefilerce; kendisine iki rekât namaz vâcib olur. Zira bir şey mutlak olarak söylenince kemaline sarfolunur. Orucun kemali bir gün, namazın-ki ise iki rek´attır.

«Unutarak orucu yiyen kimsede yedikten sonra orucun tasavvuru gibi ilh...» Yani yeme, içme ve cinsi yakınlıktan kendini menetmekten ibaret olan orucun hakikati unutarak yemekle mevcut olmadığı halde Sâri (Allah veya Resulü) onu oruçlu saymıştır. Hayızla beraber, namaz da tasavvur edilebilir. Çünkü hayız, kadınlardan âdet kanının gelmesidir. Adet kanınamazın meşru olmasına münafi olmayabilir. Görmez misin ki müstahazâ (kendisinden üç günden az on günden fazla kan gelen kadın) hakkında namaz meşrudur! Yani Allah-ü Teâlâ hayızla beraber namazı meşru kılsaydı, mümkün olurdu.

METİN

«Namaz kılmayacağım» diye yemin eden kimsenin, bir rekât kılmasıyla yani birinci rekâtın secdesini yapmasıyla yemini bozulur. Efendi, kölesine «bir rekât namaz kılarsan hür ol» dese, kölesi iki rekâtlı namazdan ancak bir rekâtını kıldığında âzâd olur. Çünkü bir rekât ancak böyle gerçekleşir.

«Tam bir namaz kılmayacağım» diye yemin eden kimse, her ne kadar sonunda oturmasa bile iki rekât kıldığında yemini bozulur. Fakat «öğle namazını kılmayacağım» diye yemin eden kimsenin yemininin bozulması için namazın sonunda oturması şarttır.

«Hiç bir şahsa imam olmayacağım» diye yemin eden kimse, kendi başına namaza başladıktan sonra bir cemaat kendisine uysa, her ne kadar hiç bir şahsa imamlık yapmamayı kasdetse bile yemini bozulur. Çünkü imamlığa niyet şart olmadığı için onlara imamlık yapmıştır. Eğer hiç bir şahsa imamlık yapmamaya niyet ederse, bu kavlinde diyaneten tasdik olunur. Hiç bir şahsa imamlık yapmayacağına dair yemin eden kimse, namaza başlamadan önce hiç bir şahsa imam olmamaya şahit tutsa, sonra kendisine bir cemaat uysa, yemini kazaen de, diyaneten de bozulmaz. Her ne kadar cuma namazında olsa bile îstihsanen cemaatin ona uyması sahihtir. Nitekim bu yemin eden kimse, bir cemaate cenaze namazında veya tilâvet secdesinde imamlık yapsa, yemini bozulmaz. Çünkü yemini mutlak namaza sarfolunmakla kâmil olan namaz murad edilir. Cenaze namazı ile tilâvet secdesi ise kâmil değildirler. Ama nafile namazda imam olsa, her ne kadar nafile namazda imam olmak yasak edilmiş ise de, yemini bozulur.

FER´Î MESELELER: Bir kimse, kölesine «namaz kılarsan hür ol» deyip sonra köle «namaz kıldım» diye iddia edip efendisi inkâr etse, meşakkatsiz kölenin namaz kıldığını bilmek mümkün olduğu için âzâd olmaz.

Bir kimse, zevcesine «namazı terkedersen boş ol» deyip sonra zevcesi namazı kâza etse, zahir olan kavle göre, boş olur.

Bir kimse «namazı vaktinden tehir etmedim» diye yemin etse, halbuki uyku sebebiyle namazı kâza etmiş olsa, Bâkaanî «bu yemin edenin yemini bozulmaz. Çünkü «uyuyan kimsenin kâza ettiği vakit, o kâza olunan namazın vaktidir» diye hadis-î şerif mevcuttur» demiştir.

İki hades (abdestsizlik ve cünüplük) toplansa, temizlik ikisinden de olmuş olur. Bir kimse «bugün elbette beş vakit namazı cemaatle eda edeceğim ve zevcemle cima´ edipyıkanmayacağım» diye yemin etse, sabah, öğle, ikindi namazlarını cemaatle eda ettikten sonra zevcesiyle cima. edip güneş battıktan sonra gusledip akşam ve yatsı namazlarını cemaatle kılsa, yemini bozulmaz.

İZAH

«Bir rekât kılmasıyla ilh...» İstihsanen yemini bozulur. Çünkü namaz çeşitli fillerden ibaret olduğu için hepsi bulunmadıkça namazın hakikati tamam olmaz. Hakikat bir cüzün bulunmamasıyla müntefi olur. Oruç böyle değildir. Oruç bir rükün olup ikinci cüzle tekerrür eder.

«Ka´de-i ahîre (namaz sonunda oturuş) namazın rükünlerindendi...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: 1 [2] 3   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes