> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > Hanefi Fıkhı > Reddü´l Muhtar / Rehin
Sayfa: 1 [2]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Reddü´l Muhtar / Rehin  (Okunma Sayısı 4723 defa)
28 Ocak 2010, 21:24:38
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #5 : 28 Ocak 2010, 21:24:38 »



REHİNİN ADİLE BIRAKILMASI BABI

METİN


Rehinin yanına bırakıldığı kimseye adil denilmesi, rahin ile mürtehinin zanlarında adil

olmasındandır.

Rahin ile mürtehin rehini bir adilin yanına koysalar, sahih olur. O adil kimsenin rehini

kabzetmesiyle de akit tamam olur. Ne rahin, ne de mürtehin rehini adilden alamaz. Eğer adil, rehini

rahine veya mürtehine verirse, helak olduğu takdirde zamin olur. Çünkü o nesnede her ikisinin de

hakkı vardır. O halde adil, yanına emanet edilen rehini bunlardan birisine verse, nesne helak

olduğu takdirde zamindir. Çünkü taaddi etmiştir. Ondan kıymetini alırlar ve rahin onun kıymetini

yine o adilin yanına veya başka birisinin yanına bırakır. Adil o nesneyi kendiliğinden kendisine

rehin kılamaz. Çünkü eğer kılarsa, hem ödeyen, hem de ödeten olmuş olur. Ama adil rücu edebilir

mi? Bunun cevabı uzun kitaplarda tafsilatlı olarak verilmiştir.

Adilin yanına bırakılan rehin helâk olduğu takdirde mürtehinin zaminiyetinde helâk olmuş olur.

Rahin mürtehini veya adili veya bir başkasını borcun vadesi dolduğunda rehinin satılmasına vekil

etse, o vekâlet sahihtir. Eğer vekil vekâlet verildiği vakit satışa ehil ise. Yok eğer ehil değilse,

vekâlet sahih değildir. O zaman rahin iyiyi kötüyü birbirinden ayıramayan bir çocuğu rehinin satışı

ile vekil etse, o da baliğ olduktan sonra satsa, onun o satışı sahih değildir. İmameyn buna

muhalefet etmiştir. Eğer bu vekâlet rehin akdinde şart kılınmışsa, rahinin vekili azletmesi ile vekil

azledilmiş olmaz. Rahinin ölümü veya mürtehinin ölümü ile de azledilemez. Çünkü bu vekâlet akdin

lüzumu ile lâzım olmuştur. O zaman rehinin satışı için verilen vekâlet, müfret vekâlete birkaç

vecihte muhaliftir. Bu vecihlerden birisi yukarıda söylediğimizdir. İkincisi, rehin bahsinde vekil

borcun vadesi dolduğu halde satışından imtina ederse, satış üzerine cebredilir. Rehin akdinden

sonra da rehinin satışı için vekil tayin edilmesi şart koşulduğu takdirde de esah kavle göre hüküm

yine böyledir. Zeylaî.

Zeylaî´nin bu tasrihi, zahiri rivayetin hilafı üzerinedir. Zahiri rivayeti, Kuhistanî ve diğerlerinin

naklettiklerine binaen Kadıhan ve diğer âlimler tashih etmişlerse de, esah olan rivayet Zeylaî´nin

tashih ettiğidir. Ama müfred vekâlet bunun hilafınadır.

Üçüncüsü de, rehinin satışı ile vekil olan kimse, rehinin yavrusunu ve erşini (diyetini) satmaya da

maliktir.

Dördüncüsü, rehinin satışı ile vekil olan kimse, rehini borcun cinsinin hilafına satsa, meselâ borç

dinar iken dirhemle satmış olsa, o onu borcun cinsine çevirebilir. Ama müfret vekâlet bunun

hilâfınadır.

Beşincisi, rehin bir köle olsa, o köleyi başka bir köle hataen öldürse, hataen katil olan köle

cinayetin karşılığında ölen kölenin yerine verilmiş olsa, rehin akdinde rehini satmaya vekil olan

kimse, onu da satabilir. Müfret vekâlet bunun hilâfınadır.

Rehinin satışı ile vekil olan kimse, rahin öldüğü takdirde, rahinin varisleri gaib olsalar bile rehini

satabilir. Rahin hayatta iken, rahin huzurda olmadan rehini satabileceği gibi. Bu vekâlet vekilin

ölümü ile mutlaka batıl olur. İkinci İmâmdan vekilin vasisinin vekilin yerine geçmesinin sahih

olduğu rivayet edilmiştir. Şu kadarı var ki, ikinci İmâmdan rivayet edilen Asl isimli kitabın cevabının

hilafınadır.

İZAH

Rahin ile mürtehinin kendileri ile ilgili hükümleri zikrettikten sonra onların naibi olan adilin

hükümlerini zikretmektedir. Naib asıldan sonra gelir. Burada naibden murat her ikisinin de rehinin

yanına konulmasına razı oldukları şahıstır. İster onun satışına razı olsunlar, ister olmasınlar,

farketmez,

«Bir adilin yanına koysalar ilh...» Yani rehin akdinde merhunun bir adilin yanına bırakılması şart

koşulsa ve buna bağlı olarak bıraksalar. Haniye.

«Sahih olur. O adil kimsenin rehini kabzetmesiyle de akit tamam olur ilh...» Yani rehin sahih olur ve

tamamlanır. Adilin kabzetmesiyle de lüzumlu bir akit olur. Çünkü mal hususunda adilin zilyedliği

mürtehinin zilyedliği demektir. Bundan ötürü de merhun adilin yanında helâk olsa, mürtehinin

zaminiyetinde helâk olmuş olur. Nitekim ileride gelecektir.

Haniye´de şöyle denilmiştir: «Rahin borcun ödenme vadesi geldiği zaman rehini satması için adile

vekâlet verse, adil de borcun vadesi doluncaya kadar rehini kabzetmese, rehin batıldır. Satışla


vekâlet ise bakidir.»

«Ne rahin, ne de mürtehin rehini adilden alamaz ilh...» Adilin yanına konulmasını şart koşmasalar,

fakat rehin adilin yanına konulsa, o zaman herhangi birisinin rehini ondan alması caizdir. Nitekim

buna İhtiyar´da da işaret edilmiştir. Kuhistanî.

«Zamin olur ilh...» Bu kabil musannıfın şerhinde metin olarak yoktur. Ancak musannıf bunu

aşağıdaki «helak olduğu takdirde» kavlinden sonra şerh olarak zikretmiştir.

«İkisinin de hakkı vardır ilh...» Rahinin hakkı o nesnenin aynı ile, mürtehinin hakkı da onun maliyeti

iledir. O zaman adil, rahin ile mürtehine mûda olmuş olmaktadır. Bunların biri diğerine de

yabancıdır. Öyleyse birisi diğer birisinin malını alma hakkına sahip olmadığı gibi, adil de onu

birisine veremez. Zira mûda kendisine emanet edilen nesneyi bir yabancıya vermekle zamin olur.

«Ondan kıymetini alırlar ilh..» Eğer ikisinin bir araya gelmesi mümkün değilse, onlardan bir tanesi

Kadı´nın bu işi yapması için işi Kadı´ya götürür. Zeylaî.

«Hem ödeyen, hem de ödeten olmuş olur ilh...» Bu ifadenin hasılı şudur: Adilin merhunu birisine

verip helâk olmasıyla onun kıymetini ödemesi zimmetinde vacip olmuştur. O zaman, zimmetinde

ödemesi vacip olan kıymeti evinde rehin kılmış olsa, üzerine vacip olan bir şeyi ödemiş sayılır. Ve

onu ödetmiş de olur. İkisinin arasında da zıddiyet vardır.

«Bunun cevabı uzun kitaplarda tafsilatlı olarak verilmiştir ilh...» Yani Zeylaî ve Hidaye şerhleri gibi

uzun kitaplarda geniş olarak açıklanmıştır. Bu cevabın beyanı şöyledir: Kıymet, onların her ikisinin

reyiyle veya Kadı´nın reyiyle birinci adilin veya bir başkasının yanına rehin edilir, sonra da rahin

borcu öderse, bakılır: Eğer adil kıymete, merhunu rahine vermek sebebiyle zamin olmuşsa, o

zaman o kıymet adilindir. O kıymet kimin yanında ise adil onu alır. Çünkü merhun birinci teslimle

rahine ulaşmıştır. Borç da rahinin ödemesi ile mürtehine ulaşmıştır. Eğer burada kıymet rahinin

olmuş olsa, bedel ile bedelin karşılığının bir adamın mülkünde toplanması lâzım gelir. Ama eğer

adil onu mürtehine vermekle tazmin etmişse, o zaman kıymet rahinindir. Rahin onu kimin yanında

ise alır. Çünkü o rehin edilen nesnenin yerine kaim olmuştur. İki bedelin bir adamın mülkünde

toplanması da lâzım gelmez. Çünkü rehin edilen nesne rahinin eline ulaşmamıştır. O nesneye adil

tazmin etmek suretiyle malik olmuştur. Sonra adil mürtehine rücu ederek verdiğini geri alır mı? İşte

buna bakılır. Eğer o nesneyi ona ariyeten veya vediaten vermişse, dönemez. Ancak mürtehin onu

helak etmişse, döner. Çünkü adil tazmin etmekle ona malik olmuştur. Bundan zahir oluyor ki, adil

onu ona ya âriyet veya vedia olarak vermiştir. Mûda ile mustaire (ödünç olan) de taaddi dışında bir

şey tazmin ettirilemez. Ama eğer onu ona rehin olarak vermişse, yani adil mürtehine onu hakkı

karşılığında vermişse, o zaman adil mürtehine rücu eder. Nesne ister kendiliğinden helak olsun,

ister onu mürtehin helâk etsin. Çünkü adil onu mürtehine tazmin şekli ile vermiştir.

«Helâk olduğu takdirde ilh...» Yani adilin elinde veya karısının veya çocuğunun veya hizmetçisinin

veya ücretli işçisinin elinde helâk olursa, mürtehinin zımaniyetinde helâk olmuş olur. Kuhistanî.

«Borcun vadesi dolduğunda ilh...» Veya mutlaka satışıyla vekil etmiş olsa. Nitekim Kuhistani ve

Dürrü´l-Münteka´da da böyledir.

Haniye´de şöyle denilmiştir: «Rahin adili satışı ile vekil ettiğinde borcun vadesi dolduğunda

satmasını söylemeyerek mutlak bir şekilde satmasını söylese, adil onu borcun vadesi dolmadan da

satabilir.»

«Vekâlet sahihtir ilh...» Velev ki, borcun vadesi dolana kadar adil rehini kabzetmese ve rehin batıl

olsa bile. Nitekim «vekâlet şart kılınsa» kavlinde de geçti. Bu Kavil ifade ediyor ki, adilin rehini satış

vekâletinde rahinin rızası aranmaz. Nitekim biz bunu Sadi´den de naklettik.

«Rahinin vekili azletmesi ile vekil azledilmiş olmaz ilh...» şurası var ki eğer mürtehin rehinin satışı

ile vekil olan kimsenin azline razı olursa, o zaman rahin azlettiğinde vekil azlolur. İtkanî.

Musannıf azilde mutlak bir ifade kullanmıştır. O zaman o azil şuna da şamil gelir: Eğer mutlak satış

ile vekil etmiş olsa, sonra da vade ile satışını yasaklamış olsa, onun yasaklaması geçersizdir.

Çünkü o vekâlet aslı ile lâzım (bağlayıcı) olan bir akittir. O zaman vasfı ile de lâzımdır. Hidaye´de

olduğu gibi.

«Rahinin ölümü ilh...» Yani rehinin satışı ile vekil olan kimse, müvekkilin ölümü, irtidadı ve

darü´l-harbe iltihakı gibi hükmen azil ile de azledilmiş olmaz. Çünkü rehin rahinin ölümü ile batıl

olmaz. Zira mürtehinin hakkı varislerin hakkından daha önce geli...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Reddü´l Muhtar / Rehin
« Posted on: 23 Nisan 2024, 19:38:10 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Reddü´l Muhtar / Rehin rüya tabiri,Reddü´l Muhtar / Rehin mekke canlı, Reddü´l Muhtar / Rehin kabe canlı yayın, Reddü´l Muhtar / Rehin Üç boyutlu kuran oku Reddü´l Muhtar / Rehin kuran ı kerim, Reddü´l Muhtar / Rehin peygamber kıssaları,Reddü´l Muhtar / Rehin ilitam ders soruları, Reddü´l Muhtar / Rehinönlisans arapça,
Logged
28 Ocak 2010, 21:34:14
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #6 : 28 Ocak 2010, 21:34:14 »

REHİNDE TASARRUF VE CİNAYETLER BABI

METİN


Rahinin rehin ettiği nesneyi satması, mürtehinin icazetine veya borcunu ödemeye tevakkuf eder.

Eğer bunlardan birisi bulunursa, satışı geçerli olur ve semeni de icazet suretinde rehin olur. Eğer

mürtehin satışa icazet vermez ve satışı feshederse, esah kavle göre, onun satışı ile satış fesholmaz.

Rehinin satışı mürtehinin icazetine mevkuf kalırsa, müşteri muhayyerdir, dilerse, rehinin

çözülmesine kadar sabreder veya satışı feshetmesi için işi Kadı´ya götürür. Müşteriye bu

muhayyerliğin sübutu müşteri onu aldığında onun rehin olduğunu bilmemesi halindedir. İbn-i

Kemal.

Rahin önce rehini bir kişiye satsa, sonra mürtehin icazet vermeden ikinci bir kişiye daha satsa,

ikinci satışı da yine mürtehinin icazetine mevkuftur. Zira mevkuf ikinci satışın tevakkufuna mani

değildir. O zaman mürtehin, iki müşteriden hangisine icazet verirse o geçerli, diğeri batıl olur.

Rahin rehini satsa, sonra da icara verse veya rehin veya hibe etse, mürtehin de icare, rehin veya

hibeden herhangi birisine icazet verirse, birinci satışı caiz olur. Çünkü mürtehinin menfaati, rehinin

semene tahvili ile hasıl olmuştur. Nitekim bu yerinde araştırılmış ve yazılmıştır. Satışın dışındaki

diğer akitler ise nafiz olmaz. Çünkü mürtehinin diğer akitlerden bir menfaati yoktur. O zaman

mürtehinin o akitlerden herhangi birisine icazeti, hakkını ıskattır. O zaman mani ortadan kalktığı

için satış geçerli olmaktadır.

Eşbah´ta şöyle denilmektedir: «Rahin rehini Zeyd´e satsa, sonra da mürtehinin kendisine satsa,

birinci satış bozulur.»

Rehin verilen köleyi azadetmek, «tedbir» yapmak ve «istilad» etmek sahihtir. Yani rahinin merhun

kölesini azadetmesi geçerlidir. Eğer rahin zengin ve mürtehinin alacağı peşin ise, mürtehin

alacağını rahinden alır. Eğer borç vadeli ise, o zaman satılan rehin kölenin bedelini borcun vadesi

dolana kadar köle yerine rehin olarak alır. Borcun vadesi geldiği zaman mürtehin hakkını ondan

tam olarak alır, eğer borcun cinsinden ise. Geri kalan fazla kısmı da rahine reddeder.

Azat suretinde rahin fakir ise, o zaman, köle kıymetinden veya borçtan hangisi daha az ise, az

olanın karşılığında mürtehine çalışır. O zaman, eğer efendisi zengin ise ona rücu ederek ödediğini

alır.

«Tedbir» ve «istilad»a gelince, o zaman köle rücu etmeksizin borcun hepsi karşılığında çalışır.

Çünkü müdebber köle ile ümmül veledin kazancı efendisinindir.

Rahin rehini telef ederse, onun hükmü zengin olduğu halde azadettiği kölenin hükmüdür. Nitekim

bu geçti.

Rehini rahinin gayrı bir yabancı telef ederse, mürtehin rehini telef eden yabancıya, helak olduğu

günün kıymetiyle tazmin ettirir, kıymet de onun yanında rehin olarak kalır. Nitekim yukarıda geçti.

Bunun mürtehin üzerindeki zaminiyetine gelince, mürtehin hakkında, onun kabzettiği günün

kıymeti muteberdir. Çünkü mürtehin geçmiş kabzıyla ona zamindir.

Mürtehin, rehini rahine iareten verirse, onun zaminiyetinden çıkar. Buna ariye ismi verilmesi de

mecazidir.

Rehin rahinin elinde helâk olursa, karşılıksız helâk olmuştur. Hatta mürtehine rehinin karşılığında

bir kefil vermiş olsa, kefilin hiçbir şey ödemesi lâzım değildir. Çünkü o rehin olmaktan çıkmaktadır.

Evet, eğer rahin mürtehinin rızası olmadan rehini almışsa, o zaman kefilin zaminiyeti caizdir.

Mürtehin rehini rahine verdikten sonra tekrar eline geçse, o zaman zamimyeti tekrar avdet eder.

Mürtehin rehini rahinin elinden istirdad edebilir. Rahin eğer istirdaddan evvel ölürse, mürtehin

diğer alacaklılardan daha hak sahibidir. Çünkü rehinin hükmü bakidir.

İZAH


Musannıf rehin ve hükümlerini zikrettikten sonra şimdi de rehin yapıldıktan sonra rehin üzerine arız

olan meseleleri zikredecektir. Mirac.

«Rahinin rehin ettiği nesneyi satması tevakkuf eder ilh...» Mürtehinin rehini satması da rahinin

icazetine tevakkuf eder. Eğer rahin merhunun satışı için mürtehine icazet verirse caiz olur,

vermezse caiz olmaz. Rahin rehini iptal eder, rehin ettiği şeyi tekrar rehin edebilir.

Rehin edilen nesne, rahini icazetinden önce müşterinin elinde helâk olursa, helâktan sonra rahinin

icazeti caiz değildir. Helâk olduğu takdirde de rahini mürtehin veya müşteriden dilediğine tazmin


ettirir. Kuhistanî, Tahavi şerhinden.

Musannıfın bu hususta zikrettiği ancak sahih ve zahir-i rivayettir. Bazı âlimlere göre ise bu satış

geçerlidir. Bu bahsin tamamı Zeylaî´dedir.

FER´İ BİR MESELE:

Mürtehin, rahine yanındaki rehini bir adama satmasını söylese, o da başka bir adama satsa, caiz

değildir. Fakat müstecir, mucire elindeki nesneyi birişine satmasını söylese, mucirin onu başka bir

adama satması caizdir. Camiü´l-Fusuleyn.

«Mürtehinin icazetine ilh...» Veya mürtehinin rahini alacağından ibra etmesine tevakkuf eder.

Hamevi.

«Satışı geçerli olur ilh...» Çünkü, mürtehinin hakkının taalluk etmesi gibi ve rahinin onu teslim

etmeye kadir olmaması gibi satışa mani olan haller ortadan kalkmış olmaktadır. Zeylai.

«Semeni de rehin olur ilh...» Yani müşteriden ister semeni kabzetsin, ister kabzetmesin. Zira o

semen rehin edilen nesne yerine kaimdir. Eğer nesneyi veresiye satarsa, ibtidaen rehin sahih

olmaz. Şu kadar var ki, bekaen rehini sahih olur. Öldürülen merhun kölenin kıymetinin bekaen

rehin olması gibi. Hatta semen müşterinin üzerinde helak olmuş olsa, o helak mürtehinden gider ve

onunla alacağı da düşer. Elinde helak olduğunda alacağının düşmesi gibi.

Bu hususta Eşbah´ın bazı haşiyecilerinin bir itirazları vardır ki onların bu itirazlarının kaynağı

düşünmemeleri ve araştırmamalarıdır. Musannıfın zikrettiği en sahih ve zahiri rivayettir.

Bazı âlimlere göre ise, mürtehin icazet vereceği zaman satılan merhunun semeninin rehin olmasını

şart kılarsa, o semen rehin olur. Eğer şart koymazsa, rehin olmaz. Bu bahsin tamamı Zeylaî´dedir.

«Esah kavle göre ilh...» Çünkü satışın geçerli olmaması onun hakkı yüzündendir. Bu hak da

hapistir. Tevakkuf ise, onun hakkını yok etmez.

İmâm Muhammed´den mürtehinin feshi ile rahinin merhunu satışının feshedileceği rivayet

edilmiştir. Hatta rahin rehini çözmüş olsa, çözdükten sonra bile müşterinin o nesnede bir hakkı

yoktur. Zeylaî, özetle.

«İşi Kadı´ya götürür ilh...» Çünkü bu fesih münazaanın kesilmesi içindir. Bu da Kadı´ya aittir. İnaye.

«Müşteriye bu muhayyerliğin sübutu ilh...» şu kadar varki, müşterinin onun rehin olduğunu bilip

bilmemesi arasında fark olmadığı en esah kavildir. Remlî, Minyetü´l-Müfti´den. Fetvaya muhtar olan

da bu kavildir. Hamevi de diğerleri, Tecnis´ten.

Camiül´-Fusuleyn´de de şöyle denilmektedir: «Müşteri nesnenin merhun veya mecur olduğunu

bildiği takdirde, İmâm-ı Azam ve İmâm Muhammede göre, muhayyerlik hakkına sahiptir. İmâm Ebû

Yûsuf´a göre ise, biIiyorsa değil, bilmiyorsa muhayyerdir. Zahir-i rivayet, İmâm Azam ve İmâm

Muhammed´in kavlidir.»

Remlî, Camiü´l-Fusuleyn üzerindeki haşiyede şöyle demektedir: «Sahih olan İmâm-ı Azam ile İmâm

Muhammed´in kavlidir. Fetva da bu kavil üzerinedir. Valvaciye´de olduğu gibi.»

«İkinci bir kişiye daha satsa ilh...» Bunun mürtehinin gayrı ile kaydedilmesi ileride gelecektir.

«Hangisine icazet verirse o geçerli ilh...» Rahinin merhunu iki ayrı kişiye satışından sonra rahin

borcunu öderse, birinci satışı mı, yoksa ikinci satışı mı geçerlidir? Araştırılsın. Ama zahir, birinci

satışın geçerli olmasıdır. T.

Ben derim ki: Yakında Kifaye´den naklen zikredeceğimiz de T.´nin dediğini teyit eder. Düşünülsün.

Musannıfın zikrettiği ise, mürtehinin icazetine muhaliftir. Eğer mal sahibinin satışı tekerrür ederse,

müstecir de mucirin nesneyi ikinci adama satışına icazet verse, mucirin birinci satışı geçerli olur.

Bunun veçhi gelecektir.

«Sonra da icara verse ilh...» Yani Kadı satışı bozmadan önce icara vermiş olsa. İtkanî.

«Rehin veya hîbe etse ilh...» Yani rehin veya hibe ettiğinde teslim de etmiş olsa. Çünkü, bu iki akde

teslimsiz itibar edilmez. İtkanî, Ebul Muin´den.

«Birinci satışı caiz olur ilh...» Burada her ne kadar iki satış yoksa da musannıfın buna birinci satış

ismi vermesi, bu akitlere nispetle birinci satıştır. Çünkü bu akitler satıştan sonradır. Musannıfın

ifadesinin, rahin önce birisine, sonra da bir diğerine satması ve daha sonra da bu akitleri yapması

ve mürtehinin de bu akitlere icazet vermesi halinde ikinci değil birinci satışın geçerli olacağı

şeklinde anlaşılması mümkündür. Çünkü birinci satış önceliği bakımından tercih edilir. Kifaye.


«Hasıl olmuştur ilh...» Bu kavil iki mesele arasındaki farkı beyan etmektedir. Çünkü icazetle birinci

meselede ikinci satış caizdir. Satıştan sonra ikinci meselede, icazet akitlerin hepsinde olmasına

rağmen satıştan sonraki diğer tasarrufları caiz değildir.

Kifaye´de şöyle denilmektedir: «Bunda asıl kaide şudur: «Rahinin rehindeki tasarrufları eğer

mürtehinin rehindeki hakkını iptal ediyorsa, nafiz değildir. Ancak mürtehinin icazeti il...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

28 Ocak 2010, 21:36:07
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #7 : 28 Ocak 2010, 21:36:07 »

METİN

Bir nesneyi rehin için istiare eden adam müflis ve borçlu olarak ölse, rehin yine hali üzere bakidir.

Rehin edilen nesne satılmaz, ancak muirin rızası ile satılır. Çünkü onun mülküdür.

Muir rehin edilen nesnenin satılmasını istese, rahin onun satışından kaçınsa, eğer rehin borcu

karşılıyorsa, onun rızası olmadan satılır. Yok eğer rehin borcu karşılamıyorsa, ancak mürtehinin

rızası ile satılır.

Muir borçlu ve müflis olarak ölse, her hak sahibinin hakkına kavuşması için rahine üzerindeki

borcu ödeyerek rehini geri vermesi emredilir. Eğer rahin fakirlikten dolayı borcunu ödemekten aciz

ise, rehin muir hayatta olduğu gibi hali üzere baki kalır. O zaman muirin varisleri kendi murisleri

gibi onun borcunu ödedikten sonra rehini geri alırlar. Eğer muirin alacaklıları, muirin varislerinden

rehinin satışını talep etseler, rehin edilen nesne onların alacağını karşılıyorsa, satılır.

Karşılamıyorsa, ancak mürtehinin rızası ile satılır. Nitekim sebebi yukarıda açıklandı.

Bilinmiş olsun ki rahinin rehine verdiği zararı, ister tamamına, ister bir kısmına olsun, tazmin edilir.

Mürtehinin rehine verdiği zarar gibi. Mürtehin mala zarar verirse, zarar miktarı kadar alacağından

düşülür. Çünkü başkasının mülkünü telef etmiştir. Onu tazmin etmesi lâzımdır, öyleyse, borcun

vadesi dolduğunda eğer borç tazmin olunan nesnenin cinsinden ise borç miktarı tazminattan

düşülür, geri kalanı rehin akdi ile değil, teleften dolayı verilir. Eğer o cinsten değilse, borçtan hiçbir

şey düşülmez, zarar da mürtehine aittir. Mürtehin de borcunu tam olarak alma hakkına sahiptir. Şu

kadar var ki, mürtehin eğer rehin edilen kölenin gözünü kör ederse, o zaman alacağının yarısı

kölenin gözü karşılığında düşülür. Kuhistanî ve Bercendi.

Rehin edilen nesne rahine mürtehine veya mallarına zarar verse (cinayet işlese), eğer cinayet

organlarda değil nefiste kısası gerektirmiyorsa batıldır. Çünkü bir köle ile bir hürün organları

arasında kısas yoktur. Eğer kısası gerektirirse, o cinayet muteberdir. Ondan kısas alınır. Borç da

batıl olur. Haniye.

Kuhistanî ve Mecma şerhinin ibaresi ise şöyledir: «Rehin batıldır.»

Merhunun kısası gerektiren cinayeti rahine veya mürtehinin oğluna olursa, o zaman o cinayet sahih

kavle göre muteberdir. Ya o köleyi veya fidyesini verirler. Eğer bu cinayet mala olursa, o zaman

satılır. Bir yabancıya yapması gibi. Çünkü o yabancıdır, mülkleri birbirinden ayrıdır. Zeylaî.

Bin dirhem değerindeki bir köleyi vadeli bin dirhem karşılığında rehin etse, kıymeti yüz dirheme

dönse, o köleyi de birisi öldürse ve yüz dirheme borçlansa, borcun da vadesi dolmuş olsa,

mürtehin o yüz dirhemi hakkının karşılığı kabzeder. Kendi kendine öldüğünde nasıl müracaat


edemez ise, rahine de hiçbir şeyle müracaat edemez.

Bunda asıl kaide şudur: Fiyatın noksanlığı borcun düşmesini icabettirmez. Ama nesnenin

noksanlığı bunun hilafınadır. Borç baki kaldığı takdirde mürtehinin mülkiyeti tam mülkiyettir. O

zaman mürtehin hakkını tam olarak başlangıçtan almış sayılır.

Mürtehin, adı geçen köleyi rahinin emri ile yüz dirheme satsa, o yüz dirhemi mürtehin, hakkının

karşılığı olarak alır ve dokuz yüz dirhemle de rahine müracaat eder. Çünkü borç baki kaldığı, rahin

de yüz dirheme satması için izin verdiği zaman kalan kısım rahinin zimmetinde kalır. Bu satış sanki

rahinin kendi nefsi için satması gibi olur.

Rehindeki bin dirhem değerindeki köleyi, kıymeti yüz dirhem olan bir diğer köle öldürse, katil köle,

öldürülen kölenin yerine verilse, rahin yine vücuben borcun hepsi ile rehini çözer ki bu da bin

dirhemdir. Çünkü et ve kan bakımından ikincisi birincinin yerine kaimdir.

İmâm Muhammed diyor ki: «Eğer rahin dilerse, borcun hepsi ile rehini çözer veya o köleyi borcu

karşılığında mürtehine terk eder. Muhtar do budur.» Nitekim Mevahib´den naklen Şurunbulaliye´de

de böyledir.

Şu kadar var ki, bütün metin ve şerhler birinci kavil üzeredirler.

Rehin olan köle hataen bir cinayet işlese, onun cinayetinin fidyesini mürtehin verir. Çünkü onun

mülküdür. Rahine de hiçbir şeyle müracaat etmez. Mürtehin hataen cinayet işleyen rehin köleyi,

cinayet sahibine veremez. Çünkü temlik etmeye malik değildir. Eğer mürtehin onun fidyesini

ödemekten kaçınırsa, rahin dilerse köleyi cinayet karşılığında verir veya onun yerine fidyesini verir.

Her iki surette de borç rehinin kıymetinde az veya eşit olursa borç düşer. Eğer borç rehinin

kıymetinden fszla olursa, o zaman yalnız kölenin kıymeti kadarı borçtan düşer. Kalan borç düşmez.

Rehin olan köle kendi değeri kadar bir malı istihkak etse, mürtehin fidyesini verir. Eğer kaçınırsa,

rahin ya onu satar veya fidyesini verir.

Rehinin çocuğu bir insanı öldürse, veya bir malı kullanıp harcasa, rahin onu verir. O da rehinden

çıkor. Veya insanın fidyesini verir, çocuk da annesi ile beraber rehin olarak kalır. Ama hayvanın

cinayeti batıldır. O sanki, semavi bir afetle ölmüş gibi olur. Bunun tamamı Haniye´dedir.

Rahin öldüğü takdirde vasisi, mürtehinin izni ile rehini satarak borcunu öder. Çünkü vasi rahinin

yerine kaimdir. Eğer vasisi yoksa, Kadı ona bir vasi tayin eder ve o vasiye borcu ödemek üzere

rehini satmasını emreder. Çünkü Kadı umumun hakkını korur, gözetir. Eğer ölen rahinin, çocukları

küçük iseler hüküm böyledir. Ama eğer büyük iseler, ölen rahinin yerine geçerler, onların üzerine

rehini çözmek vacip olur. Cevhere.

FER´İ MESELELER:

Ölen adamın vasisinin adamın borcundan dolayı bir malını alacaklılardan birisine rehin etmesi,

diğer alacaklıların rızasına bağlıdır. Diğer alacaklılar o rehini reddedebilirler. Eğer varislerin

reddetmesinden önce diğer alacaklıların alacağını öderse, rehin geçerli olur. Ama eğer alacaklı bir

tane olursa, ölen adamın malından bir kısmını ona rehin etmek caizdir ve onun alacağı karşılığında

satılır.

Vasinin, ölen odamın alacağından dolayı borçludan bir malı rehin alması caizdir. Dürer.

Musannıfın Muinü´l-Müfti isimli eserinde şöyle bir ifade vardır: «Rahin veya mürtehinin veya her

ikisinin ölümü ile rehin batıl olmaz. Rehin varislerin yanında rehin olarak kalır.

İZAH

«Borçlu İlh...» Bu kelimeyi şarih ilâve etmiştir. Çünkü iflas etmek borçlu olmayı gerektirmez.

«Rehin yine hali üzere bakidir ilh...» Yani rehin mürtehinin yanında mahpus kalır.

«Rahin kaçınsa ilh...» Minah´ta da böyledir. Bu ifadenin doğrusu, «mürtehin kaçınsa»dır. Nitekim

Remli buna dikkat çekmiştir. Çünkü mesele şöyle farzedilir: Mustair olan rahin ölse...

«Rızası alınmadan satılır ilh...» Çünkü onun hakkı, borcunu tam olarak almaktır. Bu da rehinin satışı

ile hasıl olur. Zeylaî.

«Eğer rehin borcu karşılamazsa ilh...» Yani eğer rehin borcu karşılayacak kıymette değilse, ancak

mürtehinin izni ile satılır. Çünkü mürtehinin o rehini alıkoymasında fayda vardır. Belki, muirin de

rehine ihtiyacı vardır. O zaman muir o rehini borcu tam ödeyerek kurtarır. Veya onu hapsetmekle,

fiyatın değişmesi ile kıymeti fazlalaşır, mürtehin alacağını tam olarak ondan alır.

«Üzerindeki borcu ödeyerek ilh...» Yani rahine kendi borcunu ödemesi için cebredilir. Şu mesele


araştırılmalıdır. Eğer borç vadeli ise, cebir mi edilir, yoksa vadesi mi bekletilir.

«Borcunu ödedikten sonra ilh...» Yani rahinin borcunu ödedikten sonra. O zaman rehini alırlar.

«Murisleri gibi ilh...» Yani kendi murisleri gibi. Çünkü varisler murislerinin yerine kaim olmuşlardır.

«Nitekim sebebi yukarıda açıklandı ilh...» Yani mustairin ölüm meselesinde geçti. Bazı nüshalarda

«geçen illetten dolayı» sözü düşmüştür. En doğrusu da odur. Çünkü geçen meselede illet

zikredilmemiştir. İllet, «Çünkü rehinin hapsedilmesinde menfaat vardır.» sözümüzdür.

«Mazmundur ilh...» Çünkü her ikisinin hakkı da muhteremdir. O zaman rahinin telef ettiği şeyi

ödemesi vaciptir. Burada malik tazmin hususunda yabancı gibidir. Bu bahsin tamamı Minah´tadır.

«Vadesi dolduğunda tazmin lâzım gelince ilh...» Musannıfın bu sözü ifade ediyor ki, borç vadeli

olduğu takdirde yalnız tazminin lüzumu ile borcun düşmesine hükmedilmez. Belki gereken

tazminat, vade doluncaya kadar borcun karşılığında hapsedilir. Borcun günü geldiğinde eğer

alacağının cinsinden ise, onu kendi alacağı karşılığında alır. Yoksa, alacağını tam olarak alıncaya

kadar onu yanında hapseder. Şurunbulaliye.

Biz bu husustaki kelamı bu babda, musannıfın, «Rehinin mürtehin tarafından tazmin edilmesine

gelince...» sözünde takdim ettik.

«Geri kalanını da vermesi lâzımdır ilh...» Yani tazminat borçtan fazla olduğu takdirde tazminattan

kalan kısmı ödemesi lâzımdır.

«Telef ettiği için ilh...» Çünkü borçtan fazla olan tazminat emanettir. O zaman o vedia gibi olur.

Mûda onu telef ettiğinde ne lazım gelirse, burada da böyledir.

«Rehin akdi ile değil ilh...» Ta ki, onun üzerine o fazlalığın ödenmesi müşkül olsun.

«Zamin olunan nesnenin cinsinden ise ilh...» Yani borç dirhem veya dinar olsa. Kifaye.

«Cinayet de mürtehinin üzerine...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

28 Ocak 2010, 21:47:03
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #8 : 28 Ocak 2010, 21:47:03 »

ÇEŞİTLİ MESELELER FASLI

METİN

Kıymeti on dirhem olan şırayı rehin verse, şıra şarap haline gelse, sonra da kendi kendine sirke

haline gelse ve on dirheme eşit olsa, o yine olduğu gibi on dirhem karşılığı rehin olur. Burada

muteber olan İbn-i Kemal´in ifade ettiğine binaen, miktarının ziyadeleşmesi veya noksanlaşmasıdır,

kıymeti değil. Fetva da bu ifade üzerinedir.

Eğer onun miktarında bir miktar noksanlaşma olsa, noksan olduğu kadar borçtan düşülür. Yok

eğer noksanlaşmazsa, ondan hiçbir şey düşmez.

Kıymeti on dirhem olan bir koyunu on dirhem karşılığında rehin etmiş olsa, kıymetin borca eşit

olması, lâzım olan bir kayıttır. Çünkü eğer koyunun kıymeti borçtan fazla olursa, yine onun

derisinin bir kısmı da onun hesabına göre emanet olur. Koyun kesilmeden ölse, kıymetsiz bir şeyle

derisi tabaklansa, eğer tabaklanan şeyin bir kıymeti olursa, o zaman mürtehin tabaklamanın

getirmiş olduğu fazlalık kadar o deriyi hapsetme hakkına sahiptir. Koyunun ölmesiyle rehin batıl

olur mu? İki görüş vardır. Tabaklanan deri bir dirhem değerinde ise, o deri de bir dirhem

karşılığında rehindir. Ama bunun hilafına müşteri kabzetmezden önce satılan koyun ölmüş olsa,

derisi tabaklanmış olsa, meşhur görüşe göre satış deri miktarıyla avdet etmez. Rehin ile satış

arasındaki fark şudur: Rehin helâk ile takarrür eder. Satış ise, kabızdan önceki helâkle fesholur.

Rehin olan köle isyan ederek kaçsa, bu köle bir borç karşılığı ise, sonra köle dönmüş olsa, borç da

döner. Züfer buna muhalefef etmiştir.

Rehinin, çocuk, meyve, süt, yün, erş gibi ürünleri de rahinindir. Çünkü rahinin mülkünden

doğmuştur. O zaman o artış aslıyla beraber ona teban rehindir. Ama kazanç ve ücret gibi bir

menfaat bedeli olan şey, bunun hilafına rehin olmaz. Çünkü bunlar rehine dahil değildirler. Bunlar

rahinindirler.

Bunda asıl kaide şudur: Rehinin aynından tevellüt eden her şeyde rehinin hükmü caridir. Rehinin

aynından tevellüt etmeyen de ise, rehinin hükmü cari olmaz. Mecmaü´l-Feteva.

Adı geçen nema helâk olursa, karşılıksız helâk olmuştur. Çünkü kasti olarak akde dahil değildirler.

Hükmen de olsa nema (artan şey) baki kalırsa, yani mürtehin bu nemayı onun izni ile yemiş olsa,

yediği miktarın hissesi borçtan düşmez. Yedikten sonra asıl helak olsa, borçtan bir şey düşmediği

gibi. Yine onun hissesi ile rahine rücu eder. Zira borç her ikisinin kıymeti üzerine taksim edilir.

Kuhistanî.

Nema aslın helakinden sonra baki kalırsa, borçtan onun hissesi kadarla rehin çözülür. Çünkü rehini

çözmekle, o kasti olarak rehin olmuş olmaktadır. Tâbi olmak maksut olduğu müddetçe ona da bir

karşılık olur. O zaman borç nemanın rehinini çözdüğü günün kıymeti ve bir de aslın kabız edildiği

günün kıymeti üzerine taksim edilir. Borçtan da aslın hissesine düşen miktar kadar düşülür. Nema

da kendi hissesine düşen borçla çözülür. Meselâ, borç on dirhem olsa, aslın kabız günündeki

kıymeti on dirhem olsa, nemanın kıymeti de rehini çözdüğü gün beş dirhem olsa, o zaman aslın

hissesine on dirhemin üçte ikisi düşer ki bu da borçtan düşer. On dirhemin üçte biri de nemanın

hissesine düşer. Nemanın rehini de on dirhemin üçte biri ile çözülür.

Eğer rahin mürtehine artan şeyleri yemesi için izin vermiş olsa, yani arttıkça onu yemesini söylese,

mürtehine ödeme yoktur. Bunun zahiri, semenini yemesine de şamil gelir. Musannıf da bununla

fetva vermiştir. Ancak, yemenin hakikatini tahsis edecek bir nakil bulunursa, o zaman o nakle

uyulur. Mürtehin niçin ödemez? Çünkü onu, malikinin izni ile telef etmiştir. Mubah kılmayı şart ve

helâk olmaya yüz tutmakla tâlik edilmesi caizdir. Ama temlik bunun hilâfınadır. Bunu yemekle de

borçtan bir şey düşmez.

Cevahir´de şöyle denilmektedir: «Birisi bir evi rehin etse, mürtehine o evde oturmayı mubah kılsa,

mürtehinin oturması ile o eve halel gelse ve bir kısmı yıkılmış olsa, borçtan o yıkılmanın

karşılığında hiçbir şey düşmez. Çünkü rahin oturmasını mubah kıldığı zaman rehin ariye hükmüne

girmektedir. Hatta, rahin mürtehinin oturmasına mani olmak istese, mani olabilir.»

Muzmarat´ta da şöyle denilmiştir: «Adam bir koyunu rehin etse, mürtehine onun kuzusunu

yemesini, sütünü içmesini söylese, mürtehin üzerine bir ödeme yoktur. Rehin ettiği bahçenin

meyvesinden yemesine izin verse, hüküm yine böyledir. O zaman onun yemesi, rahinin yemesi

gibidir.»

Muzmarat sahibi daha sonra Tehzib´den şunu nakletmiştir: «Mürtehinin rehinden faydalanması,

rahin ona izin verse bile, mekruhtur.»


Musannıf diyor ki. Muhammed bin Eslem´den rivayet edilen, «Mürtehinin, sahibinin izni ile bile olsa,

rehinden menfaatlenmesi helâl değildir. Çünkü faizdir.» sözü de Tehzib´den rivayet edilen görüşe

dayandırılır.

Ben derim ki: Muhammed bin Eslem´in illeti olan «faizdir» sözü, o kerahetin tahrimi olduğunu ifade

etmektedir.

Rahin rehini çözmese, helâk oluncaya kadar olduğu gibi mürtehinin yanında kalmış olsa, o zaman

borç mürtehinin yemiş olduğu ziyadeleşen nema ile aslın kıymetine taksim edilir. Asla isabet eden

miktar borçtan düşer. Artan kısma isabet eden hisseyi ise mürtehin rahinden alır. Nitekim Hidaye,

Kafi, Haniye ve diğer kitaplarda olduğu gibi.

Cevahir isimli eserde şöyle denilmiştir: «Asıl kaide şudur: Rahinin izni ile yapılan telef bizzat

rahinin telef etmesi gibidir. Çünkü rahin mürtehini, itlafa yetkili kılmıştır.

Yine Cevahir´de şöyle denilmektedir: Eğer rahin mürtehine rehinden menfatlenmeyi mubah kılsa,

rahin onu kiraya verebilir mi? Veremez.

«Mürtehin onu kiraya vermiş olsa, kira müddeti dolsa, ücret onun mudur, rahinin midir? Eğer

izinsiz olarak kiraya vermiş ise, ücret mürtehinindir .Eğer izinle vermişse, malikindir. Rehin de batıl

olur.»

Yine Cevahir´de şöyle denilir: «Bir bağı rehin verse, mürtehin onu teslim alsa, sonra mürtehin bağı

sulaması ve bakımı için rahine verse, o zaman rehin batıl olmaz.»

Bir bağı rehin etse, mürtehine meyvesini mubah kılsa, sonra da o bağı satsa, mürtehin semeni

kabzetmiş olsa, bakılır: Eğer o meyve satıştan sonra meydana gelmişse, meyve müşterinindir. Eğer

satıştan evvel ise, rahin borcu ödediği takdirde rahinindir. Eğer rahin borcu ödememişse, o zaman

rehin olur. Onun satışı da ibahadan rücu olur. Çünkü ibaha rücuu kabul eder. Nitekim geçti.

Yine Cevahir´de şöyle denilmiştir: «Mürtehin rehin edilen araziyi ekse, eğer rahin faydalanmayı ona

mubah kılmışsa, hiçbir şey vermesi vacib değildir. Eğer rahin ona faydalanmayı mubah kılmamışsa,

mürtehinin ekinin toprağa getirmiş olduğu noksanlığı ve suyun tazminatını ödemesi lâzımdır,

isterse bu sulama mülk olan kanallardan olsun. Hıfzedilsin.»

Rahin rehin ettiği tarlaya, mürtehin,n izn, ile ekse veya ağaç dikse, lâyık olan, o yer,n yine rehin

olarak kalmasıdır. Rehin batıl olmaz.

Rehin başka bir,sinin istihkakı çıksa, mürtehin onun yerine başkasını rehin olarak talep edemez.

Ama rehinin bir kısmı başka birisinin istihkakı olsa, eğer ortak ise, geri kalan kısımda rehin batıl

olur. Eğer ifraz edilmiş ise, geri kalan kısımda rehin yine kalır. Geri kalan kısım borcun hepsi

karşılığında hapsedilir. Fakat kalan kısım helak olsa, borçtan onun hissesine düşen karşılığında

helâk olur.

Binasını başkasına kiraya verse, sonra o binayı aynı adama rehin etse, rehini sahih, icaresi batıl

olur.

Adam bir şeyi rehin olarak kabul etse, sonra onu rahinden kiralasa, icare batıldır.

Rehin olan köle kaçsa, ölmesi gibi, borç düşer. Kaçan köle tekrar dönse, kaçmakla fiyatına getirmiş

olduğu noksanlık, borçtan düşülür. Çünkü kölede firar etmek bir ayıptır.

İZAH

«Şırayı rehin verse ilh...» Bilinsin ki, rehin edilen şıra şarap olduğu takdirde rahin ile mürtehin

müslüman, veya ikisi de kafir veya rahin müslüman, veya yalnız mürtehin müslüman olabilir. O

takdirde bakılır: Eğer her ikisi de kafir iseler, rehin hali üzerine rehin kalır. O şarap ister sirke olsun,

ister olmasın. Kalan kısımlarda eğer şarap sirke olursa, hüküm yine böyledir. Eğer şarap

sirkeleşmezse, mürtehin onu sirke haline getirebilir mi? Bunda tafsilat vardır.

Eğer her ikisi müslüman veya yalnız rahin müslüman ise, o zaman şarabı sirke etmek caizdir. Zira

onun maliyeti her ne kadar şaraplaşmakla telef olmuşsa da, sirke yapmakla maliyetini iade ettirmek

mümkündür. O zaman bu, rehini cinayetten kurtarmak gibi olur. Müslümanlara göre rehin mahalli

olmadığı halde, şarabı sirke ettirmek müslümanlar hakkında caiz olursa, mürtehin olan kâfir için de

onu sirke yapmak evleviyetle caiz olur. Çünkü kâfir onun mahallidir.

Eğer yalnız rahin kâfir olursa, o zaman rahin rehini alabilir. Borç da olduğu gibi kalır. Çünkü şarap

maliyeti kâfirin hakkında mevcuttur. Müslüman mürtehin de onu sirke haline getirme hakkına sahip

değildir. Eğer sirke ederse, o şarabın sirke ettiği gününün kıymetini öder. Nasıl ki, bir müslüman,

zımminin şarabını gasp ederek onu sirke yapsa, sirke onun olur, şarabın sirke yaptığı gündeki


kıymetine de zamin o...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: 1 [2]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes