> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > Hanefi Fıkhı > Reddü´l Muhtar / Muzaraa
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Reddü´l Muhtar / Muzaraa  (Okunma Sayısı 2101 defa)
02 Şubat 2010, 19:30:46
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 02 Şubat 2010, 19:30:46 »



Reddü´l Muhtar / Muzaraa
ZİRAAT ORTAKÇILIĞI (MUZARAA) KİTABI

METİN


Ziraat ortakçılığının şüf´a konusu ile ilgisi açıktır.

Muzaraa sözlükte; zer´u» kökünden «mufâale» vezninde mastardır. Bir terim olarak ise; ürünün bir

kısmı karşılığında ziraat üzerine yapılan bir akittir.

Ziraat ortakçılığının rükünleri ise dörttür: Tarla, tohum, iş ve öküz.

Ebû Hanîfe´ye göre ziraat ortakçılığı sözleşmesi geçerli değildir. Çün-kü bu değirmencinin ölçeği

gibidir. İmameyne göre ise, hakkın buna ih-tiyacı bulunduğundan geçerlidir. İmameynin görüşü ile

fetva verilmiştir. Diğer yandan ziraat ortakçılığı mudârebeye kıyasla sahih kabul edilmiş-tir.

Muzâraanın geçerli olması için gerekli olan şartlar sekiz tanedir:

1 - Akdin konusu olan yerin ekine elverişli olması,

2 - Tarafların, ziraat ortakçılığı yapmaya ehliyetli olması,

3 - Ürünün yetişme süresinin zikredilmesi, buna göre; ekinin yeti-şemeyeceği bir süre şart

koşulursa, akit fasit olur.

Taraflardan birisinin erişemeyeceği ölçüde uzun bîr süre şart koş-mamak da gerekir. Aksi halde

akit fasit olur. Bazı alimler «Bizim ülke-mizde süreyi beyan etmeden de ziraat ortakçılığı geçerli

olur» demişler-dir. Bu takdirde akit ile yetişen ürüne bağlı olur. Fetva da bu görüş üze-rinedir.

Müctebâ ve Bezzâziye. Musannıf da bunu benimsemiştir.

4 - Tohumu hangi tarafın vereceğinin belirlenmesi, bazı alimlere göre bunu örf tayin eder.

5 - Ekilecek tohumun cinsini belirlemek gerekir. Miktarın belirlenmesi gerekmez. Çünkü tohumun

miktarı yerin bilinmesiyle bilinir.

İhtiyar da ne kadar ekileceğinin zikredilmesinin şart olduğu söy-lenmiştir.

6 - Tohum sahibi olmayan çalışanın hissesini zikretmek de şarttır. Eğer tohum sahibinin hissesini

beyan etseler, diğer çalışanı beyan et-meseler, istihsanen sahihtir.

7 - Yeri teslim etmek de şarttır. Velev tohumu ile olsun.

8 - Elde edilecek ürünü paylaşma şeklinin belirlenmesi gerekir.

Sonra musannif en son şart üzerine şunu ayrıntı yapmıştır: Tohum sahibi veya eken için belirli bir

ölçeği şart koşsalar veya tarlanın belirli bir yerinden çıkanı birisine şart koşsalar, veya tohum

sahibinin tohumunu almasından sonra kalan kısmın taksimini şart koşsalar, veya muvazzaf haracı

çıktıktan sonra kalanın ikiyi taksim edilmesini şart koşsalar, veya muvazzaf haracı çıktıktan sonra

kalanın ikiyi taksim edilmesini şart koş-salar, ziraat ortakçılığı bâtıl olur. Ama bunun aksine

mukâseme haracı gibi üçte bir veya dörtte birini veyahut yerin öşrünün taksiminden önce

çıkarılmasını şart koşsalar, bâtıl olmaz. Çünkü bu ya yer içindir veya iki-sinden birisi içindir. Zira

onlar muşadır, şirketin kesilmesine vesile ol-maz.

Yine, samanı birisine, taneyi diğerine şart koşsalar, bâtıl olur. Çün-kü asıl maksat olan şeyden

şirket kesilmektedir. Tanenin yarı yarıya taksimini, samanın da tohum sahibinden başkasına

verilmesini şart koş-salar, yine bâtıl olur. Çünkü bu şart, aktin gerektirdiğinin aksinedir.

Samanın yarı yarıya bölünmesini tanenin d-e birisine verilmesini şart kılsalar, yine ziraat ortakçılığı

akdi batıl olur. Çünkü burada da akitten kasdedilen tanede ortaklık kesilmiş olur. Ama eğer tanenin

yarı yarıya, samanın da yalnız tohum sahibine verilmesini şart koşarlarsa nitekim ektin gerektirdiği

de ancak budur, veya samandan hiç söz etmeseler, o zaman akit sahih olur. Saman da tohum

sahibinin olur. Musannif da Sadrı Şeria ve diğerlerine uyarak böyle hüküm vermiştir. Bazı âlimler

tarafından da, «Taneyi yarı yarıya bölseler, samandan hiç bahsetmeseler yine saman da taneye tabi

olarak ikisi arasında yarı yarıya taksim edi-lir.» denilmiştir. Şu kadar var ki, Mülteka sahibi ikinci

görüşe dayanmış-tır. Zira o bunu zikrederek-söyle demiştir: «Saman aralarında olur. Bazı âlimler

tarafından da, «Eğer akitte saman hakkında konuşulmazsa, sa-man tohum sahibinin olur.»

denilmiştir.»

Ben derim ki: Kınye adlı eserden naklen Vehbâniye şerhinde şöyle denilmiştir: «Ürünün dörtte biri

ile ziraat yapan kimsenin soman üzerinde herhangi bir hakkı olmaz. Ama üçte biri ile ziraat yaparsa,

samanın ya-rısına hak kazanır.»

Ziraat ortakçılığı akdi tarla ve tohum Zeyd´in olsa, öküz ve çalış-mak da diğer bir kimsenin olsa,


veya tarla Zeyd´in olsa, geri kalan di-ğerinin olsa, veya çalışmak birisinden, tarla, tohum ve öküz

birisinden olsa, işte bu üç mesele de caizdir.

İZAH

Ziraat ortakçılığına muhabara ve muhakale de denilir. Irak´lılar da kara derler. Bunun açıklaması

Minah´tadır.

«İlgisi açıktır ilh...» İlgisi şudur: Çıkan ürün taksim edilir.

«Zer´ kelimesinden müfâale veznindedir ilh...» Bedâye´de Bedâyî,

adlı eserde müfâale vezninin kendi babı üzerine olduğu zikredilmiştir. Çünkü, Zer´ kelimesi sözlükte

ve bir terim olarak ziraat yapmak anlamı-na gelir. Kuldan beklenen de bitkilerin meydana gelmesine

sebeb olmak-tan ibarettir. Bu da taraflardan birisinin çalışması, diğerinin de âletleri vermesiyle

mümkün olur. Ancak bu terim, halkın örfünde ziraatta çalı-şana tahsis edilmiştir. Halkın örfünde

dört ayaklı hayvanlara dâbbe ismi verilmesi gibi.

Veya denilir ki, müfâale vezni bazan müdâvât ve muâlece kelimeleri gibi yalnız bir kimsede

bulunanda da kullanılır.

Hamevî diyor ki: «Bunların hiç birisine ihtiyaç yoktur. Zira fakihler bu lafzı nakletmiş ve bunu bu

akte izim kılmıştır.» Ebussuud. Özetle.

Ben derim ki: Hamevî´nin sözünde bir görüş vardır. Çünkü burada söz, kelimenin İstılahı anlamı

üzerinde değil sözlük anlamı üzerindedir.

«Zer kelimesinden ilh...» Zer´ kelimesi, tohumu atmak anlamın-dadır. Tohum atılacak yer de

Kâmus´ta olduğu gibi, mezra´dır. Ancak şu kadar var ki, burada zer´ kelimesinin kullanılması

mecazîdir. Çünkü

zer´ kelimesinin gerçek anlamı imbattır. Bundan dolayı Rasulullah (s.a.v.), «Hiç kimse «Ben ekini

bitirdim.» demesin, «Ben tohumu ektim» desin.» buyurmuştur. Nitekim Keşşaf ve diğer eserlerde

de böyledir. Kuhistanî.

«Ziraat üzerine yapılan akittir ilh...» Burada zer´ kelimesinden masdar anlamını kasdetmek ve ismi

meful olarak almak mümkündür. Zira Bezzâziye´de şöyle bir ifade vardır: «Bir kimse izinsiz olarak

başkasının yerini ekse, sonra yerin sahibine «Benim tohumumu bana ver ben kiracı olayım.» dese,

bakılır: Eğer tohum yerde helak olmuşsa, caiz değildir. Eğer tohum tarlada sağlam duruyorsa,

caizdir. Bunun anlamı, ekilen buğ-day yerde duruyor, demektir. O zaman eken ekilen buğdayın

misline malik olur. Bu da caizdir. Şu kadar var ki, muzaraanın şartlan bulunmadı-ğından m u zara a

t fasittir. Ekilen ekin yetişip sona ermeden tarlasını bir başkasını ziraat ortakçılığı için vermiş olsa,

sahihtir. Ama eğer yetişip sona ermişse, geçerli değildir. Sâyıhanî.

«Ürünün bir kısmı ile ilh...» Ziraat ortakçılığının bu tarifi çıkan ürünün hepsinin toprak sahibine

veya ekene olması ile bozulmaz. Çünkü bu şek-li ziraat ortakçılığı değildir. Birincisi amilden istiare

olmuş olur. İkincisi ise oda toprağı malikten iade olur. Nitekim Zahîre´de de böyledir. Kuhistanî.

«Ziraat ortakçılığının rükünleri ilh...» Ziraat ortakçılığının haldeki hükmü menfaate malik olmaktır.

Gelecekteki hükmü ise, çıkan üründe ortaklıktır. Sıfatı ise, ziraat ortakçılığı tohumu olmayan kimse

bakımından lüzumlu bir akittir. O zaman özürsüz olarak o akti feshedemez. Tohum tarlaya

ekilmezden önce, tohumu üzerine alan kimse özürsüz olarak da tohumunun itlafından kaçınmak

için ziraat ortakçılığı aktini feshedebilir. Müsakat ise bunun aksinedir. Zira o, her iki taraftan da

lüzumlu bir akit-tir. Çünkü onda itlaf lüzumu yoktur. Bezzâziye, açıklamalı bir şekilde.

«Ebû Hanife´ye göre ziraat ortakçılığı akti sahih değildir ilh...» An-cak, tohum, âletler yer sahibi ile

işletmecinin olursa, o zaman geçerli olur. Çünkü toprak sahibi işletmeciye kiracı olmuş olur.

İşletmeci de yeri belli bir ücret ve belli bir süre ile kiralamış olur. O zaman ikisinin rızası ile çıkan

ürünün bir kısmı işletmeciye verilir. İşte bu, Ebû Hanîfe´ye göre ziraat ortakçılığındaki pisliğin

zevalinin hilesidir. Ziraat ortak-çılığı Ebû Hanîfe´ye göre niçin sahih değildir? Zira sahabeler ve

tabiîn içinde bu konuda görüş ayrılığı vardır. Zira Peygamberlerin efendisi Hz. Muhammed (s.a.v)

den gelen haberler birbiriyle çelişmektedir. Mebsut´ ta da olduğu gibi.

Ebû Hanife, ziraat ortakçılığının fasit olduğuna sınırsız olarak hük-metmiştir. Ama ziraat

ortakçılığından şiddetli bir şekilde reddetmemiştir. Hakâyık´ta olduğu gibi. Şiddetle

nehyetmemesini ziraat ortakçılığı üzeri-ne bir çok meseleyi furû yapması da gösterir. Hatta imam

muhammed, «Biz ziraat ortakçılığı konusunda atlıyız. Çünkü Ebû Hanîfe ziraat ortak-çılığı üzerine

çok meseleyi ayrıntı yapmıştır. Fakat vakıf konusunda ise biz yayayız. Çün...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Reddü´l Muhtar / Muzaraa
« Posted on: 23 Nisan 2024, 21:27:46 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Reddü´l Muhtar / Muzaraa rüya tabiri,Reddü´l Muhtar / Muzaraa mekke canlı, Reddü´l Muhtar / Muzaraa kabe canlı yayın, Reddü´l Muhtar / Muzaraa Üç boyutlu kuran oku Reddü´l Muhtar / Muzaraa kuran ı kerim, Reddü´l Muhtar / Muzaraa peygamber kıssaları,Reddü´l Muhtar / Muzaraa ilitam ders soruları, Reddü´l Muhtar / Muzaraaönlisans arapça,
Logged
02 Şubat 2010, 19:32:02
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #1 : 02 Şubat 2010, 19:32:02 »

METİN

Ziraat ortakçılığı dört durumda bâtıl olur. Şöyle ki, toprak ve öküz Zeyd´in olsa, veya öküzle tohum

Zeyd´in olsa, diğer ikisi de diğerinin ol-sa, veya tohumla öküz Zeyd´in olsa kalan kısmı diğerinin

olsa, bu du-rumlarda ziraat ortakçılığı bâtıl olur. Bu şekiller mantık bakımından tak-sim yapıldığı

zaman yediye çıkar. Çünkü birisi, taraflardan birisinin üçü de diğerinin olsa o zaman bu suretler

dört olur. İkisi taraflardan birisi-nin, ikisi de diğerinin olsa, o zaman da üç olur. Ne zaman ki oraya

bir üçüncüsü girerse, o zaman bir hisse fazla olur ye ziraat ortakçılığı fasit olur.

Ziraat ortakçılığı sahih olduğu takdirde çıkan ürün şart üzere olur. Eğer hiçbir ürün çıkmazsa, sahih

ziraat ortakçılığında işletmeci için hiç-bir şey yoktur.

Ziraat ortakçılığı akti yapanlardan birisi ortakçılığın devamından ka-çınırsa, zorlanır. Ancak tohum

sahibi zorlanmaz. Öyleyse tohum tarlaya atılmazdan önce tohum sahibi zorlanmaz. Tohum

atıldıktan sonra kaçı-nırsa, zorlanır. Dürer.

Ziraat ortakçılığı fasit olduğu zaman tarladan çıkan ürün tohum sa-hibinindir. Zira onun mülkünün

nemâsıdır. Diğerine de isinin veya topra-ğının ecri misli verilir. Şarttan fazla da birşey verilmez.

İmam Muhammed´e göre ise ecri misil neye ulaşırsa ulaşsın, onu alır.

Fasit ziraat ortakçılığında hiç ürün alınmazsa, bakılır: Eğer tohum toprak sahibinin ise, toprak


sahibinin ekenin ecri mislini vermesi gerekir. Havî.

İşletmeci, tarlayı aktardığı yerde tarla sahibi muzaraaya devamdan kaçınırsa, işletmecinin tarlayı

sürüp aktarması karşılığında hiçbir şey yok-tur. Zira yararlanmanın kıymetini belirlemek güçtür.

Ancak diyaneten razı edilir. O zaman tarla sahibinin ecri mislini ona tam olarak vermesi ile fetva

verilir. Çünkü o aldatılmıştır.

Ziraat ortakçılığı, henüz ekin bitmeden, akit konusu yerin bir borç-tan dolayı satması halinde

feshedilir. Ancak, işletmeci, geçen çalışma-ları için diyanet razı edilir. Nitekim yukarıda geçmişti.

Ama ekin bitmiş fakat hasat yapılmamışsa, tarla satılmaz. Çünkü onda işletmecinin hakkı taalluk

eder. Eğer işletmeci icazet vermiş olsa. O zaman satılması caiz olur.

Tarladaki ekin yetişmeden muzaraa süresi geçmiş olsa, o zaman iş-letmecinin ekin yetişene kadar

topraktan olan payının ecri mislini verme-si gerekir, icarede olduğu gibi. Ama bunun aksine ekin

yetişmezden önce taraflardan birisi ölmüş olsa, o zaman masrafların hepsi işletmecinin ve-ya

mirasçılarının üzerine olur. Çünkü akit istihsânen devam etmektedir. Nitekim ileride gelecektir.

Bir kimse,´ tarlasını tohum ikisi arasında ortak ve bizzat öküzüyle kendisinin ekmesi ve mahsul de

aralarında ortaklı olmak şartıyla diğe-rine verse, onlar bu minval üzere muamele yapsalar, ziraat

ortakçılığı fasit olur. Çıkan ürün de aralarında yarı yarıya taksim edilir. İşletmeci için tarla

sahibinden alacak birşey de yoktur. Çünkü ona ortaktır. İşlet-mecinin ise toprak sahibine tarlanın

yarısının ücretini vermesi gerekir. Çünkü akit fesada gitmiştir.

Yine, tohumun üçte ikisi birisi, üçte biri de diğeri tarafından olsa, çıkan üründe ikisi arasında yarı

yarıya taksim edilse veya tohumları miktarınca taksim edilse ziraat ortakçılığı fasittir. Zira Ebû

Hanîfe, ziraat ortakçılığında ariyet vermeyi şart kılmıştır. İmâdiye.

İZAH

«Dört durumda ilh...» Birinci şekilde bâtıl olmasına gelince, zira to-hum sahibi tarlayı icar etmiştir.

Öküzü de tarla sahibine şart koşmak, icareyi müfsittir. Zira öküzün yere tabi olması mümkün

değildir. Çünkü yararlanılması çeşitlidir. Zira tarla ekmek içindir, öküz ise yeri sürmek içindir.

İkinci sekte gelince, zira toprağın bu kimsenin ameline tabi olması yine mümkün değildir.

Üçüncü şekle gelince, fakihler bunun da fasit olduğunu söylemiştir. Uygun olan, bu üçüncü şeklin

ya yalnız işletmecinin üzerine veya yalnız toprağın üzerine kıyasla caiz olmasıdır. Buna cevap

şudur: Kıyas odur ki, ziraat ortakçılığı burada caiz değildir. Zira bu ziraat ortakçılığında toprak,

topraktan çıkan ürünün bir kısmı karşılığında kiralanmaktadır. Ancak bu kıyas şekilde eserle terk

edilmiştir. Eser ise ya işletmecinin ki-ralaması veya yerin kiralanması hakkında varid olmuştur. O

zaman varid olan eser, ne üzerine vârid olmuşsa, ona ait kılınır.

Dördüncü şekle gelince, o da bizim ikinci şekilde zikrettiğimiz il-letten dolayı bâtıldır. Zeylaî. Özetle.

Yakubiye´de şöyle denilmektedir: «Hayvan gücünden meydana gelen bir fiil, bir cins sayılır.

Hayvanın olmayan güç ise diğer bir cinstir.»

Kifâye adlı eserde de şöyle denilmiştir: «Bilmiş olunuz ki, ziraat or-takçılığı meseleleri cevaz ve

fesatta bir asıl üzerine bina edilmişlerdir. Asıl kaide de şudur ki, ziraat ortakçılığı kira akdi tarzında

meydana gelir ve ortaklıkla da tamamlanır. Onun akti ancak yerin kiralanması üzerine meydana

gelir. O zaman işletmeci île topraktan başka olan öküz ve to-humun üzerine kira aktinin münakit

olması da caiz değildir.»

«Bu şekiller aklen taksim yapıldığı zaman yedi şekil ortaya çıkar ilh...» Bâtıl olan şekilleri yediye

hasretmek sahihtir. Şuna binaen ki, zi-raat ortakçılığının dört rüknünden bazısının taraflardan

birisinden olma-sı, geri kalan kışımı da diğerinden olması. Ama bu dört rükünden bazısı birisinden

olsa, geri kalanı da her ikisinden olsa, o zaman bu ziraat or-takçılığının taksimi yediden çok olur.

Nitekim gizli değildir.

Bu yedi şeklin dışındaki hükümler hususundaki söz kaldı. Bezzâziye bu konuda bir külli kaide

zikrederek demiştir ki: «Bir kişiden olan herhangi birşey caiz olmadığı takdirde, iki kişiden de olsa,

caiz değildir.» Sonra da bunun üzerine şu meseleyi ayrıntı yapmıştır: «!ki kişi birisinin tarlasını,

tohum alanlardan birisinden, öküz ve çalışmak diğerinden ol-mak şartıyla alsalar geçerli değildir.»

Zira toprak burada her ikisindendir. Eğer birisinden olsaydı, yine geçerli olmazdı. Bu küllî kaideyi

Remli de naklederek demiştir ki: «Bu kül-li kaideden bütün hükümler çıkarılır. Meselâ, tohum ortak

olsa, tarla,öküz ve çalışmak da birisinden olsa, caiz olmaz. Çünkü eğer tohum bi-risinden olsaydı,

yine caiz olmazdı. Öyleyse, tohum ikisinden de olsa hüküm yine böyledir. Hepsi ortak olursa,


hüküm yine böyledir. Lâkin şu kadar var ki, bu iki şekilde çıkan ürün ikisinin arasında tohumları

miktarınca taksim edilir. İşletmeci için çalışmasından dolayı bir ücret yoktur.Çünkü ortak bir işte

çalışmıştır. Sen anla ve anlayışınla da diğer hüküm-leri çıkar.»

Metnin ifadesinde de bu türden olan ifade gelecektir.

Ben derim ki: Kuhistanî bu külli kaideye aykırı olan bir kaide zikret-miştir. Düşün ve ona başvur.

«O zaman da üç olur ilh...» Zira tarla ile birlikte ya tohum ya öküz yo çalışma olur, diğer ikisi de

diğerinden olur. Böylelikle üç olur. T,

«Araya bir üçüncüsü girerse o zaman bir hisse fazla olur ve ziraat ortakçılığı fasit olur ilh...»

Hâniye´de şöyle denilmektedir: «Eğer üç veya dört kişi ortak olsalar, bunların bazısından yalnız

öküz, veya yalnız to-hum olursa ziraat ortakçılığı fasit olur. Yine, eğer birisinden yalnız tohum veya

yalnız öküz olursa, fasit olur. Zira tohum sahibi yerin kiracısıdır. Yeri ona teslim etmek gerekir.

Halbuki yer işletmecinin elindedir. Onun için fasittir.»

Câmiü´l-Fusûleyn´de de şöyle denilmektedir: «Şu kısımda fasit ziraat ortakçılığından sayılmıştır.

Meselâ, tohum birisinden, tarla ikinciden, öküz üçüncüden, iş de dördüncü ortaktan alsa. Veya

tohumla tarla bi-risinden, öküz birisinden, iş de birisinden olsa. Çünkü öküzü yerden çıkan ürünün

bir kısmına hissedar etmek hakkında eser vârid olmamıştır. Öküzün hissesinde ziraat ortakçılığı

fasit olduğu takdirde diğer hisseler-de de fasit olur. İmameyne göre ise, bir kısmın fesadı, hepsini

kapsamına almaz. Bu konunun tamamı otuzuncu fasıldadır.»

Bezzâziye´de de şöyle denilmiştir: «Birisi tarlasını, tohum ve öküz kendisinden iş, üçüncü bir

kişiden ve ürünün üçe taksimi şartı ile birisine verse, onların ikisi ile üçüncü olan yabancı arasında

muamele caiz de-ğildir. Ama toprak sahibi ile tohum ve öküz arasında caizdir. O zaman çıkan

ürünün üçte bin toprak sahibinin,, ikisi de işletmecinindir. İşletme-cinin üzerine yabancının

çalışmasının ecri mislini vermek gerekir. Bu me-selede eğer tohum toprak sahibinden olursa,

hepsinin arasındaki mua-mele caizdir.»

Bezzâziye´den alınan bu açıklama ile sarihin sözündeki kapalılık gi-derilmektedir.

«Sahih ziraat ortakçılığında ilh...» Bunun muterizi yakında gelecek-tir. Şu kadarı var ki, sarihin

«Ziraat ortakçılığı geçerli olduğu takdirde» sözü bu «geçerli ziraat ortakçılığında» sözüne ihtiyaç

bırakmamaktadır. İşletmeciye hiçbir şey olmamasının sebebi, zira işletmeci ona ortaklıkla hak

kazanmıştır. Çıkandan başkasında ortaklık yoktur. Ortak olduğu ürün de olmayınca hiçbir şey

alamaz. Ama eğer ziraat ortakçılığı fasit olursa, bunun aksinedir. Zira ecri misil zimmettedir.

Zimmet de ürünün çıkmamasıyla yok olmaz. Hidâye.

«Ancak tohum sahibi zorlanmaz ilh...» Zira tohum sahibinin ziraat ortakçılığ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

02 Şubat 2010, 19:33:19
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #2 : 02 Şubat 2010, 19:33:19 »

METİN

Bilmiş olunuz ki, ziraat ortakçılığı süresi bittikten sonra ekine yapı-lan masraf mutlaka tarafların

hisselerine göre her ikisi üzerinedir. Ama ziraat ortakçılığı süresi bitmezden önce. ekin sona

ermezden önce yapı-lan her iş tohuma yapılan masraflar, koruma masrafı, kana! açma mas-rafı şart


kılınmasa bile, işletmecinin üzerinedir. Ziraat sona erince, o za-man ikisinin orasında müşterek bir

mal kalır ki, onun hasat ve dövmek gibi masrafları tarafların üzerinedir. Musannif bu şekilde

yazmış. Sadrı Şeriâ´nın aslını da bu yazıya hamletmiştir. Hatırda tutulsun.

Eğer her ikisi de ekine yapılan masrafı işletmeciye şart kılmış olsa-lar, ziraat ortakçılığı fasit olur.

Nasıl ki, toprak sahibine şart kılınsa da fasit olur. Yukarıdakinin aksine eğer tarla sahibi ölürse,

ekin bakliyat-tan ise, o zaman işin hepsi işletmecinin veya varislerin üzerinedir. Çün-kü akit süresi

devam etmektedir. Akit de ekin sona erene kadar ekinin ihtiyacı olan işleri işletmecinin üzerine

gerektirir. Nitekim yukarıda geçti.

Ama tarla sahibi, tohumu tarlaya ekmezden önce ölse, akit bâtıl olur. İşletmecinin tarlayı sürüp

aktarması karşılığında da bir ücret yoktur. Nitekim yukarıda geçmişti.

Yine, ihtiyaçlı bir borçtan ötürü ziraat ortakçılığı feshedilir. Müctebâ.

Hasat, dövme ve samandan ayırma gibi işlerin Ebû Yûsuf´a göre iş-letmeci üzerine şart kılınması

teamülden -dolayı geçerlidir. En sağlam olan da ancak budur. Fetva da bu sağlam görüş üzerinedir.

Mültekâ.

Gelir, mutlaka, ziraat ortakçılığı fasit olsa bile işletmecinin elinde emanettir. Musannif sonra bu

görüş üzerine şunu ayrıntı yapmıştır. Eğer gelir, işletmecinin elinde müdahale olmadan helak

olursa, işletmecinin üzerine tazminat yoktur. O zaman buna kefalet de geçerli değildir. Evet. eğer

birisi muzaranın helakine karşı toprak sahibinin hissesine kefil ol-muş olsa, muzaraa ve kefalet

geçerli olur. Eğer, ziraat ortakçılığı şartı üzerine olmazsa. Yok eğer muzaraa şartı üzerine olursa,

muzaraa fasit olur. Haniye.

Müsakat da hükümde bunun gibidir. Zira bahçe sahibinin hissesi iş-letmecinin elinde emanettir.

İşletmecinin toprağı sulamakta kusur olsa, bu sebeple ekin helak olsa, fasit muzaraada işletmeci

zamin olmaz. Ama sahih muzaraada zamin olur. Zira sulama işi ona gereklidir. Nitekim yukarıda

geçti. Çünkü ekin onun elinde emânettir. Kusuru sebebiyle zamin olur.

Sirâciye´de şöyle denilmektedir: «İşletmeci kesitli olarak ekin kuruyuncaya kadar sulamayı

terketse, ekinin sulamayı terkettiği vakitteki kıy-metini zamin olur. Eğer ekin için bir kıymet yoksa,

toprak bir ekilmiş ola-rak kıymetlendirilir, bir ti,e ekilmemiş olarak kıymetlendirilir, iki kıymet

ortasındaki fazlalığa zamin olur.»

PRATİK MESELELER:

İşletmeci sulamayı geciktirse, eğer mutad bir şekilde geciktirmişse helak olduğu takdirde zamin

olmaz Ama mutad bir şekilde geciktirmemişse zamin olur.

Ekinin hasadı işletmecinin üzerine şart koşulsa, o da gafil bulunup helak oluncaya kadar ekini

biçmese, zamin olur. Ancak, mutad bir şe-kilde ertelerse, zamin olmaz.

İşletmeci eğer ekini korumayı terkederse, zamin olur.

işletmeci, ekinin hepsini yiyene kadar çekirgeleri kovalamasa, eğer onları kovması mümkün ise

zamin olur. Yok eğer mümkün değilse, zamin değildir. Bezzâziye.

Birisi diğerinin toprağını ondan izinsiz ekmiş olsa, o da yerin hissesi kadar ondan taleb etse,

bakılır. Eğer o köydeki örf ürünün yarısı ile veya üçte biri ile cari ise, örfte cari olan kısmı vermesi

gerekir.

İki kimse ortaklı bir tarla ekmiş olsalar, ortaklardan birisi ekini su-lamaktan kaçınsa hâkime

başvurulduğu takdirde hâkim onu zorlar. Hâ-kime götürmezden önce eğer ekin bozulursa, onun

üzerine hiçbir taz-minat yoktur. Ama hâkime başvurulsa, Hâkim ona sulamayı emrettikten sonra

sulamadan kaçınırsa, helak olduğu takdirde kaçınmasından dolayı zamin olur. Cevahirü´l-Fetâvâ.

Tohum işletmeciye şart kılınmış olsa, sonra tohumu tarla sahibi ekerse, bakılır: Eğer tarla sahibi

bunu yardım etmek için yapmışsa, zi-raat ortakçılığıdır. Yok eğer yardım için yapmamışsa ziraat

ortaklığını bozmaktır.

Birisinden kiraladığı veri ziraat ortakçılığı için birisine vermiş olsa, caizdir. Eğer tohum kiracıdan

ise bu böyledir. Eğer müsâkât için vermişse, caiz değildir.

Bir kimse bir tarla kiralasa, sonra tarla sahibini tarlada çalışmak üzere kiralasa, caizdir. Bunların

hepsi musannifin Minah´ındandır.

Ben derim ki: Minah´ta hayvanın cinayeti babının Sonunda, Hülâsa´ya nisbetle şöyle denilmiştir:

«Ortaklı bir bağcı, bağın işlerini yapmasa, suyun aktığından gafil olsa ve bağın duvarları teyekleri


telef olsa, du-varlarını değil teyeklerini zamin olur. Üzümleri değil, koruk varsa onları da zamin olur.

Çünkü üzüm yetişmiştir. Onun korunması her ikisinin üze-rinedir.»

Ben derim ki: K. demiştir ki: «Bizim örfümüzde üzümü de zamin olur.

Ortaklardan birisi diğer ortağın izni veya hâkimin emri olmadan para sarfetse, sarfettiği teberrudur.

Ortak evin mermerlenmesi gibi.

İşletmeci ölmüş olsa, onun varisi, «Hasada kadar ben çalışacağım.» dese, çalışabilir. Toprak sahibi

kaçınsa bile hüküm böyledir. Mültekâ.

Vehbâniye´de şöyle denilmektedir: «Yetimin vasisi, yetim eğer kendi başına ekmiyorsa, yetimin

toprağını ziraat ortakçılığı için alabilir. Eğer işletmeci tarlanın tohumu bendendir, dese, o zaman

hasım bunu inkâr etse, makbul olan söz, hasattan sonra, işletmecinindir.»

İZAH

«Mutlaka ilh...» Yani, ister ekin sona erdikten sonra, ister ekin sona ermezden önce olsun. H.

«Ziraat ortakçılığının süresi bittikten sonra ilh...» Sarihi bu kayda muhtaç eden musannifin bu

mesele ile ziraat ortakçılığının süresi bit-meden önceki meseleleri birbirinden ayırarak

zikretmesidir. Eğer musan-nif diğer fakihler gibi bu meseleyi «süre bitti» sözüyle bağlasaydı, bu

sı-nırlamaya ihtiyaç kalmazdı.

«Her ikisi üzerinedir ilh...» Zira bu masraflar, akit devam ettiğinden işletmecinin üzerinedir. Çünkü o

muzaraa süresince kiracıdır. Ziraat or-takçılığı süresi bitince akit sona erer. O zaman ekine yapılan

masraflar ekindeki hisseleri miktarınca her ikisi üzerinedir. Çünkü ekin ikisinin ara-sında ortaktır.

Minah.

«Tohuma yapılan masraflar ilh...» Yani tohumun tarlaya ekilmesi, tarlaya kadar taşınması

işletmeciye aittir. T.

«Sadrı Şerîa´nın aslını da bu tesbite hamletmiştir ilh...» Zira musan-nif bununla, sana açık olur ki,

Sadrı Şerîa´nın «Velhâsıl ekin yetişmezden önce yapılan her iş işletmecinin üzerinedir.» kavlini

sözünü ziraat ortak-çılığı süresinin bitmesinden önceye hamletmiştir. Ki, aktin devamı ve işin

işletmeci üzerine olması tasavvur edilsin. Eğer muzaraa süresi bitse, o zaman ne akit vardır, ne de

istihkak.

«Fasit olur ilh...» Bu söz, zahiri rivayettir. Nitekim Hâniye´de de böyledir. Bunun aksinin tashihi

gelecektir.

«Yukarıdakinin aksine ilh...» Yani bu muhalefet ekine sarfedilenin her ikisi üzerine hisselerine göre

olması görüşü ile bağlantılıdır. H.

«Veya vârisinin üzerinedir ilh...» Ölen işletmeci ise varisin üzerine-dir. Mülteka´dan naklen fer´i

meselelerde bu husus gelecektir. Veya ölen onlardan herhangi birisi olursa.

«Akit süresi devam eder ilh...» Yani akit istihsânen devam eder. O zaman da varisin üzerine toprak

için bir ücret yoktur. Şu kadarı var ki, akit senelerden kalmış olan bir ziraat ortakçılığında bozulmuş

olur. Hâniye´de ve diğer kitaplarda olduğu gibi. Çünkü burada aktin kalması için bir zaruret yoktur.

Tatarhâniye´de şöyle denilmektedir: «Bu mesele böyledir, eğer iş-letmeci; Ben ekini

kaldırmıyorum.» derse. Ama, «ben ekini kaldıracağım.» derse, o zaman kira akti kalmaz. İşletmeci

kaldırmayı tercih ederse, tarla sahibinin varisleri için üç muhayyerlik vardır: Dilerse, ekini

kaldırır-lar, ekin aralarında taksim edilir. Veya hâkimin emriyle ekine masraf ederler sarfedilenden

onun hissesi ile rücu ederek işletmeciden alırlar. Veyahut işletmecinin hissesine garim olurlar ve

ekin onların olur. Bu açıklama, eğer tarla sahibi ekildikten sonra ölürse, böyledir. Eğer tarla sahibi

ekin ekilmezden önce ve işletmeci tarlada işlem yaptıktan sonra ölürse, ziraat ortakçılığının

bozulması hususunda meşayihin ihtilafı var-dır. Eğer işletmeci ölürse, ekin bakliyattan ise eğer

işletmecinin varisleri kendileri kaldırmayı isterlerse, onlar çalışmak üzere zorlanmazlar. Top-rak

sahibi için yukarda geçen üç muhayyerlikten birisi vardır.» Özetle.

Zahîre´de de şöyle denilmiştir: «Tarlayı verenin ölümünde ekinin bakla olması ile ziraat ortakçılığı

süresinin bitmesi meselesi arasında fark vardır. Fark şudur: İkincisinde tarlayı verenin varisleri

kıymetin yarısı ile işletmecinin hissesi mîktarınca rücu ederler. Zira sürenin son bulmasın-dan

sonra ekine sarfedilecek masraf yarı yarıya her ikisi üzerinedir. Ölümde ise yalnız işletmecinin

üzerinedir. Çünkü akit devam etmektedir. Başka bir bakımdan da iki mesele arasında fark vardır:

Toprak sahiple-rinin varisleri...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes