> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > Hanefi Fıkhı > Reddü´l Muhtar / Müsakat
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Reddü´l Muhtar / Müsakat  (Okunma Sayısı 1776 defa)
02 Şubat 2010, 19:26:19
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 02 Şubat 2010, 19:26:19 »



Reddü´l Muhtar / Müsakat
MÜSÂKÂT KİTABI

METİN


Müsâkâtın ziraat ortakçılığının arkasından zikredilmesinin ilgisi gizli değildir. Müsâkât Medine

ehlinin dilinde muamele anlamına gelir.

Müsâkât sözlükte ve bir terim olarak ağaç ve bağı bir diğerine mey-vesinden belirli bir kısım

karşılığı ıslâh için verme müâhedesidir. Ağaç kelimesinden kavak ve söğüt gibi meyve vermeyen

ağaçlar da kastedilir. Ben bunu görmedim.

Müsâkât hükmü ve imamlar arasındaki ihtilafları bakımından ziraat ortakçılığı gibidir. Yine burada

mümkün olan şartlarda da ziraat ortakçı-lığı gibidir. Mümkün olan şartlar» denilmesinin sebebi,

tohumun belirlen-mesinin şart olmasının tariften çıkarılmak istenmesidir. Müsâkât ancak dört

şeyde ziraat ortakçılığı gibi değildir. O dört şey burada şart değil-dir.

1 - Taraflardan birisi akitten sonra devamdan kaçınsa, o hâkim tarafından devam için zorlanır.

Çünkü burada zarar yoktur. Ama ziraat ortakçılığı bunun aksinedir. Orada tohumu ekmezden

kaçınırsa, zorlan-maz. Nitekim geçti.

2 - Müsâkât süresi bittiğinde bahçe ve bağ henüz meyve verme-mişse, ücretsiz olarak onun elinde

terkedilir. Ücretsiz olarak da çalışır. Ziraat ortakçılığında ise akit süresi bittikten sonra ücretle

çalışır.

3 - Müsâkât ektinden sonra hurma ağaçları birisinin hakkı çıkar-sa, işletmeci ecri misille ağaç

sahibine rücu eder. Ziraat ortakçılığında ise ekinin kıymetiyle rücu eder.

4 - Müsâkâtta, akit süresini belirlemek şart değildir. Çünkü onun süresi adeten bilinmektedir. O

zaman müsakat akti yılın başında ilk çı-kan meyve üzerine yapılır.

Yoncada müsâkât akti ise, yoncadan yalnız tohumu taleb edilirse, akit tohumun yetişmesine kadar

yapılır.

Müsâkât akdi yapılan yılda ağaçlar hiç meyve vermezse, müsakat akdi fasid olur. Müsâkât aktinde,

meyvenin yetişemeyeceği bir süre ko-nuşulsa, müsâkât fesada gider. Veya meyvenin hem

yetişebileceği, hem de yetişemeyeceği bir süre konuşulsa, yapılan akit geçerlidir. Zira kasdedilen

meyvenin yok olması kesin olarak belli değildir. Eğer akitte ko-nuşulan süre içinde meyva çıkarsa,

konuştukları şart üzeredir. Çünkü akit geçerlidir. Eğer konuşulan vakitte meyve olmazsa, o zaman

akit fa-sit olur. O zaman işletmeci meyve yetişene kadar çalışmaya devam et-mek için ecri misil alır.

Birisi diğerine henüz ıslah edilip meyve verecek vakte ulaşmamış yeni dikilmiş fidanlarını, çıkana

ikisi ortak olmak üzere verse, bu mü-sâkât akti fasittir. Eğer belirli birkaç yıl zikretmemişlerse,

fasittir. Eğer zikretmişlerse, o zaman geçerli olur. Patlıcan ve emsali sebzelerin fide-sini birisine

verse ve süre konuşulmasa, müsâkât yine fasittir. Ama yon-cayı vermiş olsa, bunun aksinedir. Süre

konuşulmasa bile bu caizdir. O zaman akit ilk biçim üzerine yapılmış olur.

Birisi diğerine biçilmiş yoncayı tohumunu çıkarması için verse, çıkan tohum ikisinin arasında olsa,

süre açıklanmadan caizdir. Ama yoncanın kendisi sahibinindir. Eğer yoncanın kendisinde de

ortaklığı şart kılsalar, müsâkât fasit olur. Çünkü işletmecinin işi ile artmayacak birşeyde şir-keti şart

koşmuşlardır.

İZAH

«İlgi gizli değildir ilh...» İlgi şudur ki, hem Müsâkâtta, hem de ziraat ortakçılığında çıkan üründe

ortaklık vardır. Müsâkât cevazına inanan-lar çok olmakla birlikte Rasulullah (s.a.v.)´m da

Hayberlilerle muamele yaptığı hususunda hadislerin varid olması ile birlikte yine de ziraat

ortak-çılığı bundan önce zikredildi. Çünkü muzaraanın ziraat ortakçılığının hü-kümlerini bilmeye

şiddetle ihtiyaç vardır. Ziraat ortakçılığının fer´i meseleleri çok olduğundan muzaraa müsâkâttan

önce yer aldı. Nitekim Nihâye´de de böyle ifade edilmiştir.

«Müsâkât muameledir ilh...» Öyleyse niçin musannif müsâkât kelimesinin muameleye tercih ederek

müsakâtı kullanmıştır? Zira müsâkât kelimesi kök bakımından meselelere daha uygundur.

Kuhistanî. Yani on-da galiben saky bulunduğundan müsâkât tercih edilmiştir. Biz muhfâalet

kelimesi üzerindeki sözümüzü ziraat ortakçılığı konusunda zikret-tik.

«Müsâkât sözlükte ve bir terim olarak muahededir ilh...» Musannif bu sözüyle her ikisinde de

mananın bir olduğunu ifade etmektedir. Mu-sannif burada Nihâye ve İnâye´ye tabi olarak bunu ifade

etmektedir. Zira onlar da bu mânâyı Sahhâh´tan almışlardır. Sahhâh´ta müsâkât şöyle tarif

edilmiştir: «Birisini, hurma, üzüm veya bunlardan başka bahçeler-de, bağ veya bahçenin ıslahı


üzerine meyvesinin belirli kısmı ile çalış-tırmaktır.»

Zeylâî ve diğerleri de şöyle tefsir etmişlerdir: «Sözlükte, müsâkât, saky´den mufâalet manasınadır.

Bir terim olarak ise ´muahede´ demektir.»

Ben derim ki: Açık olan, müsâkâtın şer´î anlamı ile sözlük anlamının birbirinden ayrı olmasıdır.

Çünkü ona şeriatta birçok şartlar belirlenir ki, sözlükte bunlara itibar edilmez. Şartlardan maksat da

kayıtlardır. Mehfum itibariyle de sağlam olan birşey genelden başkadır.

«Ağacı verme ilh...» Yani gelecekten de bilineceği üzere bilfiil veya bilkuvve toprakta bir yıl veya

daha fazla kalacak bitkiyi vermek. O za-man yonca köküne, fuvvete ve zaferan soğanını da

kapsamına alır. Ver-menin örneği şöyledir: «Ben sana şu hurma bahçesini, meyvesinden şu kadarı

sana almak üzere müsâkât olarak verdim.» der. İşletmeci de «Ka-bul ettim» der. İşte bu metin

gösteriyor ki, müsâkâtın rüknü icab ve ka-buldür. Nitekim Kirmanı ve diğer kitaplar da buna işaret

edilmiştir. Kuhistanî.

Remlî diyor ki: «Musannifin müsâkâtı tarifinde bahçe ile kaydetmesi şunun içindir: Birisi diğerine

koyun, tavuk veya ipek böceğini müsâkât muamelesi ile verse, caiz değildir. Nitekim Müctebâ ve

diğer kitaplarda da böyledir.»

Hurma bahçesinin hükmü de diğer ağaçlar gibidir. Tatarhâniye´de şöyle denilmiştir: «Birisi diğerine

ipek böceği yumurtasını ona bakması ve yapraklarla beslemesi için, elde edilen ikisi arasında

olmak şartıyla verse, o zaman hasıl olan tohum sahibinindir. İşletmeci de tohum sahi- binden ecri

mislini ve toprakların kıymetini alır. Birisi diğerine yemini vermesi ve sütünün yarıya olması şartıyla

bir inek verse hüküm yine böyledir.»

«İrade olunur mu ilh...» El-cevap: Evet: Nitekim Kuhistanî´nin geçen sözü de bunu ifade etmektedir.

O zaman tarifte meyve olarak belirtilme-si de buna aykırı değildir. Zira ondan maksat ağaçtan

meydana gelen-dir. O zaman bu meyve kelimesi yonca ve diğerlerinde kapsamına alır. Nitekim yine

Kuhistanî´nin de açıkladığı gibi. Veya meyve´den maksat çoğunlukla meyve verendir.

«Ben görmedim ilh...» Ben diyorum ki Bezzâziye´de ifade aynen şöy-ledir: «Kavak ağacını bir

diğerine müsâkât muâmelesiyle vermek caizdir. Çünkü kavak ağacının sulama ve korumaya ihtiyacı

vardır. Hatta sulama ve korumaya ihtiyacı olmasa, bunda müsâkât yapmak caiz değildir.»

Bezzâziye´de müsâkât babının sonunda da şöyle denilmiştir: «Koru-luğu budamak ve yakacak odun

elde etmek için müsâkâtla vermek ca-izdir. Nasıl ki söğüt ağaçlarını da müsâkâtla vermek de

caizdir.»

«Islâh için ilh...» Islâh etmek, su yollarını temizlemek, yapmak, su-lamak, aşılamak ve beklemek gibi

şeylerdir. Kuhistanî.

«Hükmü ilh...» Hükmü ki, fetvaya esas olan görüş üzere müsâkatın sahih olmasıdır.

«Burada mümkün olan şartlar ilh...» Müsâkâtta tohumun cinsini ve tohumun sahibini beyan etmek

yerin ziraata elverişli olup olmaması gibi şartlar belirlemek söz konusu değildir. O zaman bunlar

müsâkâtta şart değillerdir. Keza, sürenin beyanı da şart değildir. O zamdan ziraat ortak-çılığının

sekiz şartından müsâkâtta mümkün olanlar şunlardır: Tarafların ehil olması, işletmecinin hissesinin

zikredilmesi işletmeci ile ağaçların arasını tahliye etmek, yani teslim etmek, çıkan üründe ortaklık.

Bu son şarta ona şart kılman kısmın muşa olması da girer. Anla.

Tatarhâniye´de , şöyle denilmektedir: «Müsâkât aktinin işletmenin ameli ile artacak birşey üzerine

yapılması da müsâkatın şartlarındandır.»

Müsâkatın sıfatına gelince, biz yukarda zikrettik ki, her iki taraftan da gereklidir. Ziraat ortakçılığı

bunun aksinedir.

«O dört şey burada şart değildir ilh...» Sarih burada musannıf´a tâ-bi olmuştur. Zira musannif:

«ancak dört şeyde ziraat ortakçılığı gibi de-ğildir» diyerek bunları «şartlar»dan istisna etmiştir.

Uygun olan, istisnayı müsâkât da ziraat ortakçılığı gibidir sözünden yapmasıdır. Zira istisna

edilenlerin hepsi, ziraat ortakçılığında şart değillerdir. Düşün. T.

«Ziraat ortakçılığı bunun aksinedir ilh...» Zira tohum sahibi ziraat ortakçılığında tohum toprağa

atılmazdan önce kaçınırsa, ona muzaraaya devam için zorlanamaz. Zira zararı vardır.

«Ücretsiz olarak onun elinde terkedilir ilh...» Müsâkât yapılan bağ veya bahçe ücretsiz olarak

meyve sona erinceye kadar işletmeciye ter-kedilir. Şu kadar var ki işletmeciye bir ücret yoktur.

Çünkü ağacı kirala-mak caiz değildir. Ziraat ortakçılığında ise, muzaraa süresi bittiği tak-dirde ücret

ve...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Reddü´l Muhtar / Müsakat
« Posted on: 29 Mart 2024, 15:18:03 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Reddü´l Muhtar / Müsakat rüya tabiri,Reddü´l Muhtar / Müsakat mekke canlı, Reddü´l Muhtar / Müsakat kabe canlı yayın, Reddü´l Muhtar / Müsakat Üç boyutlu kuran oku Reddü´l Muhtar / Müsakat kuran ı kerim, Reddü´l Muhtar / Müsakat peygamber kıssaları,Reddü´l Muhtar / Müsakat ilitam ders soruları, Reddü´l Muhtar / Müsakatönlisans arapça,
Logged
02 Şubat 2010, 19:28:12
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #1 : 02 Şubat 2010, 19:28:12 »

PRATİK BİR MESELE: İşletmeci üzüm bağına birkaç gün bakmış ol-sa, sonra bakımı terketse,

meyve yetiştikten sonra gelecek hissesini taleb etse, bakılır: Eğer bakımı, meyvenin bir kıymeti

olduğu zamanda ter-ketmişse, hissesini taleb edebilir. Eğer o vakitten önce terketmişse, taleb

edemez. Bezzâziye.

«Müsâkât özürle feshedilir ilh...» Özürle fesihte hâkimin hükmüne ihtiyaç var mıdır? Bu konuda iki

rivayet vardır ki biz bu rivayetleri ziraat ortakçılığı bahsinde zikrettik. İtkanî.

İşletmecinin yolculuğu özür müdür? Bunda da iki rivayet vardır: Bezzâziye´de şöyle denilmiştir:

«Her iki rivayet arasında uygunluk bulun-ması, doğru olandır. Uygunluk şudur: Yolculuk bir

özürdür. Eğer toprak sahibi çalışmayı işletmeci üzerine şart koşmuşsa... Eğer mutlak zikretmişse, o

zaman özür sayılmaz. İşletmecinin hasta olması konusundaki açıklamalar da bunun gibidir.»

«Amirin üzerine şart kılmış olsa âlimlerin ittifakıyla ziraat ortakçılı-ğı fesada gider ilh...» Hidâye´nin

ifadesi de şöyledir: «Eğer meyvenin ke-silmesini işletmeciye şart kılarsa, fakihlerin ittifakıyla

müsâkât fesholur. Çünkü onda örf yoktur.»

Şarih muzaraanın sonunda Hülâsa adlı eserden naklen şunu zikret-tik: «işletmeci yetiştikten sonra

korumayı terk ederse, helak olan üzüm-lere zamin olur. Çünkü bunda örf, kesilene kadar

bakmaktır.» Uyanık ol.

«Asıl kaide bunda ilh...» Bu asil, makablindeki kaideden fazla birşey ifade etmemektedir. Çünkü

bunun makabli de bir asıl kaidedir. Musan-nif onu genel bir şekilde zikretmiştir.

Tatarhâniye´de Yenâbî´den naklen şu zikredilmiştir: «Müsâkât süre-sinden sonra menfaati

kalmayacak tozlaştırmak, aşılamak ve sulamak gibi şeyleri işletmeci üzerine şart koşmak caizdir.

Ama sürenin bitimin-den sonra menfaati kalacak gübreleme, kurutma askıları yapılması, ağaç

dikme ve benzeri şeyleri işletmeciye şart koşmak akti ifsad eder.»

«Taksimden sonra olduğu gibi ilh...» Yani ürünün taksiminden sonra çıkan iş, herkesin kendi

üzerinedir.

İnâye´de şöyle denilmektedir: «Eve götürmek, öğütmek ve benzeri şeyler gibi. Zira bunlar

muzaraadan değildir. O zaman bu gibi işler her ikisinin üzerinedir. Şu kadar var ki taksimden önce

olan işler de ortaktır. Taksimden sonra olan işlerde herkesin hisselerine göre kendi üzerine-dir.

Çünkü burada birinin mülkü diğerinin mülkünden ayrılmıştır.»

«Diğer yarının üzerine fazla birşey ilâve etmiş olsa ilh...» Hindiye´ de güzel bir prensip zikredilerek

şöyle denilmiştir: «Birkaç kere geçen asıl kaide şudur: Herhangi bir yerde aktin inşasını yüklenen


ziyadeyi de yüklenir. Eğer aktin inşasını yüklenmezse, ziyadeyi de yüklenmez. Düşür-mek ise her iki

yerde de caizdir. O zaman eğer yarı yarıya müsâkât yo-luyla bir hurma bahçesi verse, meyve çıksa,

eğer meyvenin büyümesi kemale ermezse her ikisine de ziyade caizdir. Eğer hurmanın büyümesi

sona ermişse, işletmecinin toprak sahibine ziyade pay vermesi caizdir. Ama toprak sahibinin

işletmeciye fazla birşey vermesi caiz değildir.»

Eğer burada ziyadeyi büyümenin sona ermesine hamledersek, uy-gunluk hasıl olur. Ama büyümesi

sona ermeden önce olursa, bu aktin inşası anlamındadır. Bunun inşası da o zaman her iki taraftan

da caiz-dir. Nitekim buna Hindiye´deki prensip de işaret etmektedir. Düşün. T.

Ben derim ki: Bu prensibin benzerini Tatarhâniye de zikrederek bu konuda ziraat ortakçılığı i!e

müsâkâtın bir olduğu söylenilmiştir.

«Ortağına ortak oldukları bahçeyi müsâkât yoluyla verse, caiz de-ğildir ilh...» Yani ortağına

nasibinden fazlasını şart kılmış olsa, caiz de-ğildir.

Tatarhâniye´de şöyle denilmektedir: «Bu müsâkât fasit olunca, çıkan ürün bahçedeki paylarına göre

ikisi arasında yarı yarıyadır. Eğer bahçe-deki payları eşit değilse, çıkan ürün ikisi arasında yarı

yarıya olmasını şart kılmaları caizdir.»

Ortağın müsâkâtının fesadı, Minah ve diğer muteber kitaplarda da zikredilmiştir. Hayriye ve

Hamidiye´de de ortağın müsâkâtın fesadı ile fetva verilmiştir. Öyleyse bizim zamanımızdan yapılan

işler fasittir. Uya-nık ol.

Şarihin burada müsâkâtla kaydetmesi, zira tarla ve tohum her iki-sinden olması şartıyla iki ortak

arasındaki müsâkât iki rivayetin en doğ-rusunda sahihtir. Müsâkât ve Muzaraa arasındaki fark,

Zahîre´de olduğu gibi, kira akdi maksadı müsâkâtta şirket üzerine tercih edilir. Müzaraada ise şirket

anlamı Ziraat ortakçılığı anlamına tercih edilir.

PRATİK BİR MESELE: İki ortaktan birisi diğerinin izni olmadan ken-di hissesinde müsâkât yapsa,

sahih midir? Şafiî´ye göre, evet, sahihtir. Remil diyor ki: «Açık olan bizim mezhebimiz de Şafiî

mezhebi gibidir. Çünkü müsâkât kira akdidir. O da imameyne göre müşada caizdir. Mü-sâkât ve

muzaraada da üzerine itimad edilecek olan da imameyn görüş-leridir. O zaman müşada ve müsâkât

caizdir. Ben bunu açık olarak zik-redeni görmedim. Sonra ben müellifi gördüm ki, müsâkât müşada

ima-meyne göre sahihtir diye cevap vermiştir. Nitekim ben de öyle düşündüm. Allah´a hamd olsun.»

Ben derim ki: Bundan bir konu vardır. Zira kira akdi anlamı bizim de anifen zikrettiğimiz gibi

müsâkâtta racih de olmuş olsa, şu kadar var ki kira akdi müsâkâtta ağaç sahibi değil, işletmeci

tarafındandır. Çünkü ağacın kiralanması caiz değildir. Nitekim geçti. O zaman gerçekte işlet-meci

ağaç sahibinin çıkan ürünün bir cüzü ile eciridir. O zaman işletme-cide şüyu yoktur. Şüyu

ücrettedir. O zaman burada ihtilaflı olan müşaın kirası yoktur. Düşün. Binaenaleyh Tatarhâniye´de

beşinci fasılda zikredilenin metni şöyledir: «Bir kimse hurma bahçesini iki adama mü-sâkât yoluyla

vermiş olsa, imam Ebû Yûsuf´a göre caizdir, Ebû Hanife ve Züfer´e göre ise caiz değildir. Eğer

hurma bahçesinin yarısını birisine müsâkatla vermiş olsa, yine caiz değildir.»

Eğer maksat bahçenin hepsi bahçeyi verenindir, sözü ise, nitekim ilk akla gelen de budur, o zaman

bu caiz olmadığına delâlet eder ki, ön-celikle ortak bahçede caiz değildir. Ortağın izni ile olmuş olsa

bile caiz olmamayı ifade eder. Nitekim düşünen kimseye gizli değildir. Eğer bura-da hurma bahçesi

ortak ise, ortaklardan birisi hissesini bir yabancıya vermiş olsa, iş daha açık olur. O zaman bizim

dediğimiz belirli hâle gelmektedir. Bu duruma göre diğer ortağın izni olsa bile ortaklardan biri-sinin

yabancıya müsâkât yapması geçerli değildir. Nitekim iki ortaktan birisinin ortak oldukları bahçeyi

diğerine müsâkât yoluyla vermesi ge-çerli değildir. İşte benim kısa anlayışıma açık olan budur.

Allah daha iyisini bilir.

«Çünkü ortaktır ilh...» Sarihin bu görüşü sana onun Sadrı Şeria´dan nakletmiş olduğu hileye yapmış

olduğumuz itirazı açıklamaktadır.

«Meydana gelen olan iş kendisi için meydana gelmektedir ilh...»

Yani kendisine asaleten, başkası durumundaki ortağın da teb´an iş yap-mış olmaktadır. T.

«İşletmeci müsâkât yoluyla aldığı bahçeyi başkasına müsâkât yoluyla veremez ilh...» Eğer izinsiz

olarak başkasına müsâkât yoluyla verir-se, çıkan ürün malikindir. Nitekim bununla Hamidiye´de de

fetva veril-miştir.

Zahîre´de de şöyle denilmiştir: «Birisi diğerine müsâkât yoluyla bir bahçe vermiş olsa, ve ona

«İstediğin gibi serbestçe çalış» demese işlet-meci de ona bir diğerine müsâkât yoluyla verse, çıkan

ürün bahçe sahi-binindir. İkinci işletmeciye birinci işletmecinin neye ulaşırsa ulaşsın ec-ri mislini


vermesi gerekir. Birinci işletmeciye ise ücret yoktur. Çünkü o müsâkât yoluyla vermeye malik

değildir. Zira onun vermesi başkasının malında ortaklığı gerektirmektedir, ikinci işletmecinin işi de

başkasının malına izafe edilmemektedir. Çünkü birinci akit onu kapsamına almaz. Eğer meyve

ikinci işletmecinin elinde onun müdahalesi olmadan helak olursa, yani henüz ağaçlarda olduğu

sırada onun müdahalesi olmadan helâk olsa, ikinci işletmeci zamin olmaz. Ama eğer meyve ikinci

işletme-cinin birinciye muhalefetinden doğan biri iş yüzünden helak olursa bah-çe sahibine birinci

değil ikinci işletmeci zamin olur. Ama eğer yine ikin-ci işletmecinin birinci işletmeciye muhalefet

etmemek kaydıyla işinden dolayı helak olursa, o zaman bahçe sahibi iki işletmeciden dilediğine

tazmin ettirir. Eğer ikincisine tazmin ettirirse, ikinci işletmeci tazmin et-tiği şeyi rücu ederek birinci

işletmeciden alır.» Bunun benzeri Bezzâziye ve Tatarhâniye´de de mevcuttur. Allâme Kasım bu

hükümle fetva vermiş ve bunu birçok kitaptan nakletmiştir. Bu konuda uyanık ol. Çünkü bu mesele

birçok kimselere gizli kalmıştır.

Şu kaldı ki, bu konuda ziraat ortakçılığı yapan işletmecinin hükmü beyan edilmedi. Zahire ve diğer

kitaplarda işletmecinin hükmünün iki şekil üzerine olduğu zikredilmiştir. Birinci şekil; tohum eğer

toprak sa-hibinden ise, işletmeci onu muzaraa yoluyla kimseye veremez. Ancak tarla ve tohum

sahibinin izni ile verebilir. Bu izin açık olarak değil, do-laylı yoldan da olabilir. Zira izinsiz olarak

başkasına vermek, rızası olma-don toprak sahibinin malına başkasının ortak olması demektir.

İkinci şekil ise şudur: Zira ortakçılığında eğer tohum işletmeciden ise´, toprak sahibinin izni olmasa
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes